Cadılar, büyücüler, büyüler, iksirler… Binlerce yıldır aklımızı başımızdan alan, irademize ve kaderimize isteğimiz dışında müdahale edip yön verebilecek güce sahip olduklarına inanılan varlıklar… Çoğunluğu alışılmışın dışında güzel ve baştan çıkarıcı olan cadılar hemen her kültürde nesiller boyu bilgeliğin ve aynı zamanda kötülüğün objeleri oldular ve bu yüzden cadılık emareleri gösteren kadınları canlı canlı yakmakta hiçbir beis görülmedi. Yakmakla bitmeyen cadılara her gün Cadılar Bayramı diyerek, pek çok farklı kültüre ait cadı figürlerini sizler için toparladık. Cadı korkusuyla yüzleşmek adına aşağıdakileri atlamadan okuyabiliyor musunuz? Kendinizi bir sınayın, bakalım…
1. Kikimora
Adının telaffuzu son derece eğlenceli olan Kikimora, Slav kökenli mitolojik bir yaratık. Her şeyden önce saygı görmesi gereken bir hane ruhu. Eril hane ruhu kötücül Domovoi’ye eşdeğer ve onun görece iyi huylu eşi. Varlığı, evde görülen ıslak ayak izleri ile anlaşılır. Genelde evdeki ocağın arkasında ya da mahzende yaşar ve yiyecek peşindeki farelerin çıkardığı tıkırtılara benzer sesler çıkarır. Peki Kikimora’yı bir cadı kılan nedir? Kikimora, genelde zararsızdır ancak ona saygısızlık yapıldığı taktirde evde ıslıklar çalacak, bulaşıkları kıracak ve etrafa bir şeyler fırlatacaktır. Adının çoğulu olan “Kikimory” Rus folklorunda “uyku felci”nin geleneksel adıdır.
2. Circe (Kirke)
Homeros’un Odysseus’undaki ünlü karakterlerden biri olan Kirke, Odysseus’un sevgilisi, büyücü tanrıçadır. Aiaie adasında yaşayan Kirke, bazı kaynaklarda Helios ile Okeanos’un kızı olan Perseis’in kızı, bazı kaynaklarda Helios ile Hekate’nin kızı olarak geçer. Adanın nerede olduğu günümüzde belli değildir fakat Kirke’nin yurdu büyük ihtimalle İtalya’dadır. Avcıları ve denizcileri uyuşturduktan sonra onları kurt, aslan ve diğer her türlü hayvana dönüştürmek gibi tuhaf bir hobisi vardır. Kimisi pul koleksiyoncusudur; Kirke ise özellikle erkekleri hayvana dönüştürerek, onların koleksiyonunu yapar. Odysseus, Aiaie’yi ziyaret ettiğinde Kirke, onun arkadaşlarını domuza çevirir. Tanrı Hermes, Odysseus’un yardımına koşar; Kirke ona sihirli şarabı içireceği anda, içine Hermes’in Kirke için kopardığı Moly adlı sihirli bir bitkiyi atar ve kılıcıyla saldırıp tanrıçayı alt ederek, kendisine ve arkadaşlarına bir kötülük yapmayacağına söz verdirir. Kirke, Odysseus’un gücü karşısında şaşırır, erkekliğine aşık olur ve onu yatağına aldıktan sonra arkadaşlarını da tekrar insana dönüştürür. Odysseus böylece Ithaca’ya dönmeden önce Kirke’nin konağında bir yılı aşkın bir süre kalır. Bu ortamın dilediği gibi keyfini sürer.
3. Morgan Le Fay
Çoğu insan, Kral Arthur efsanesini ve onun arkadaşı güçlü büyücü Merlin’i bilir. Fakat pek azı Morgan Le Fay ya da Morgaine olarak bilinen karakteri anımsar. Genel kabule göre; Kral Arthur’un üvey kız kardeşi ve Avalon’un leydilerindendir. Hakkında yazılmış ve söylenmiş birçok rivayetin başında cadılığı ve Kral Arthur’a karşı kurduğu kumpaslar gelir. Bütün bunların temelinde ise, yaşadığı dönemde Britanya, Hristiyanlığı çok çabuk benimserken onun eski pagan dinine bağlı kalması ve önde gelen temsilcisi haline gelmesidir. Bir efsaneye göre; kadim pagan dininin baş rahibesi ablası Morgause’la yakın ilişkileri nedeniyle cadı olduğu kanısı yaygındır. Bazı efsaneler ise doğrudan Morgause ile aynı kişi olduğunu söyler. Teyzesi Vivien tarafından küçük yaşta Avalon’a götürülür, orada rahibelik eğitimi alır. Vivien’den sonra “gölün leydisi” olur. Kelt kültüründe din görevlisi, şifacı, alim ve büyücülük görevlerini yerine getiren güçlü bir “druid”dir, kendisinden oldukça korkulur. Lancelot’a aşık olduğu, bu yüzden Guinevere’den hiç hazzetmediği de rivayet edilir. Nihai kaderi bilinmeyen Morgaine karakteriyle yakından ilgilenenlerin, hikayeye farklı bir bakış açısından ele alan Anjelica Huston, Julianna Margulies ve Joan Allen’lı 2001 yapımı “The Mists of Avalon” mini dizi-filmi izlemelerini; ayrıca Eva Green severler için kendisinin Morgaine’i oynadığı Camelot dizisine de bir bakmalarını tavsiye ederiz.
4. Endor Cadısı
Endor Cadısı aslında kötü niyetli bir cadıdan ziyade görmezden gelinemeyecek bir medyum. Hikayeye göre; İsrail Kralı Saul, Filistinlileri nasıl yeneceğine dair cevaplar için Tanrı’nın bilgeliğini ister fakat ülkedeki tüm ruh çağıran nekromansları ve büyücüleri krallığından sürgün etmiştir. Kılık değiştirerek yardımcılarından birinin bulduğu Endor Cadısı’na gider. Cadı ona kendi koyduğu kanunu hatırlatınca, Kral Saul, vereceği bilgi karşılığında başına hiçbir kötülük gelmeyeceğine dair söz verir. Cadı bunun üzerine İsrail’in bir önceki Kralı, Peygamber Samuel’in ruhunu çağırır ve Filistinlilerin nasıl yenileceğini söylemek yerine, krala savaşta üç oğluyla birlikte öleceği ve İsrailliler’in Filistinlilere yenileceği kehanetinde bulunur. Saul bu kehanetten ötürü dehşete düşer. Endor Cadısı, Saul’un üzüntüsünü görünce onu rahatlatmaya çalışan hatta ona yiyecekler ikram eden çoğunlukla sempatik biri olarak tasvir edilir. Ertesi gün savaşta yaralanan Saul, korku içinde kendini öldürür. Cadı da, teknik olarak Saul’un yenilmesine ve kendisini öldürmesine yol açan bir aracı haline gelir.
5. Jenny Greenteeth
İngiltere’nin farklı bölgelerinde Ginny, Jinny, Jeannie veya Jenny olarak bilinir. Jenny Greenteeth, çocukları ya da yaşlıları sırf eğlenmek maksadıyla kasıtlı olarak boğan bir nehir cadısıdır. Bazı efsanelerde çocukları ve yaşlıları ayartır; bazılarında ise kurbanlarının çektiği acıdan zevk alan bir sadisttir. Sıklıkla yeşil bir cilde, up uzun saçlara ve ustura gibi keskin dişlere sahip bir varlık olarak tasvir edilir. Muhtemelen öğleden sonra yüzmek isteyen çocukların boğulmalarını önlemek adına nehirlerden uzak tutmak için uydurulmuştu. Slavlar’da “Rusalka” Japonlar’da “Kappa”, Avustralya’da “Bunyip” ve Jamaika’da “River Mumma” (Nehrin Annesi) adıyla çok benzer cadı figürleri bulunuyor ve hepsinin de aynı amaca hizmet ettiği düşünülüyor.
6. Chedipe
Sanskritçe’de “fahişe” demek olan Chedipe, bir tür cadı-vampir. Chedipe doğum sırasında ölen veya intihar eden ve tıpkı “succubus” gibi erkeklerin rüyalarına girip, onlarla sevişen varlığın Hintliler’deki karşılığı. Godavari Nehri civarındaki geleneklerde kendine yer bulan Chedipeler, Hindu tapınaklarında tanrılara adanmış olarak yaşayan ve genellikle “tapınak fahişeleri” olarak görülen “devadasi”ler ile ilişkilidirler. Bazıları ölümsüz olabilir. Yalnızca doğumda ölen ya da intihar eden kadınlar ve fahişeler Chedipe olabilirler. Ayışığında bir kaplan sırtında seyahat eder. Bir evin kilitli kapılarını sihirle açar ve çıplak halde içeri girdiğinde hiçbir ruh uyanmaz ya da onu fark etmez çünkü ev sakinlerini büyü yaparak derin bir uykuya sokar. Daha sonra erkeklerin kanını ayak başparmağından emer ve hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolur. Bazı gelenekler, onun evin en güçlü erkeğini seçtiğini söyler; bazıları ise yalnızca hoşlanmadığı erkekleri hedef aldığını… Kurban sabah uyandığında Chedipe’nin ziyaretine ilişkin hiçbir şey hatırlamaz. Tedavi görmezse Chedipe onun için geri gelecektir. Bazı anlatılarda mağdurun kan ve enerji kaybını telafi etmeden önce Chedipe’nin defalarca geldiği ve en sonunda ölünceye dek kurbanını giderek zayıflattığı söylenir. Chedipe kurbanına cinsel haz verir ve kurbanın eşinin zihninde sadakatsizlik şüphesi uyandırarak ona da işkence eder. Ayrıca kurbanının dilini çekerek onu anında öldürebilir ya da ciltte yaralar açabilir. Bazen tek bir bacağı insan bacağı olan bir kaplana dönüşebilir ve ormandaki insanlara saldırabilir. Bu formu “murulupuli” (büyüleyici kaplan) olarak bilinir. Kişi silahla karşılık verirse kaçar. Biri onu kaplan formundayken tanırsa; gerçek şekline geri döner ve ormandaki kökleri topluyor gibi davranır.
7. Tuhaf Kızkardeşler
Shakespeare’in Macbeth’i, büyüler, ihanetler ve korkuyla dolu bir hikaye… Fakat hikayede ortaya çıkan ilk karakterler, hikayenin mihenk taşları Tuhaf Kızkardeşler denen üç cadı. Buradaki “tuhaf” kelimesi onları tanımlamak için yetersiz kalıyor; çünkü onlar aslında “kader” ile oynayan varlıklar dolayısıyla “Kader’in Kızkardeşleri” de diyebiliriz. Birer imha aracı gibi hareket ediyorlar ve sadece Macbeth’i yozlaşma ve paranoyaya sürüklemekle kalmıyor; İskoçya’nın tamamını, tek bir adamı iktidardan uzaklaştırmak için savaşa yolluyorlar. Son derece kötücül…
8. Bell Cadısı
Amerikan folklorundaki bu en ünlü cadı hikayesi, bir kamp ateşinin etrafındayken anlatacağınız türden yaşanmış bir hikaye. Bell Cadısı’nın muhtemelen 1817-21 arasında John Bell’in Tennessee’deki evinde görülen bir hayalet olduğu varsayılır. Kendine Kate diyen bir hayalet, tipik bir Amerikan korku filminde olduğu gibi, hane halkına çeşitli saldırılarda bulunur. Hayaletin konuşabildiği, fiziksel çevreyi etkileyebildiği, nesnelerin formunu değiştirebildiği, aynı anda birden fazla yerde bulunabildiği, mesafeleri çok hızlı katettiği ve kehanetlerde bulunduğu kayıt altına alınmış bazı özellikleri… En sonunda da John Bell’i ilaç gibi görünen bir zehirle öldürür. Tipik olmayan ise, o güne kadar böyle bir olay, ne görülmüş ne de duyulmuştur.
9. Hecate (Hekate)
Hekate, Antik Yunan büyü tanrıçası. Aynı zamanda cadıların, büyücülüğün, zehirli bitkilerin tanrıçası ve bir dizi başka ilginç özellikler taşıyor. Hekate, Ay ve gecenin tanrıçası olduğu kadar ölüler ve yerlatı ile de ilişkili. Titan Perses ile Asteria’nın kızı. Zeus dünyayı, kendisi gökyüzünü, kardeşi Poseidon denizleri, Hades ise yeraltını alacak şekilde paylaştırdığında, tanrıça Hekate’ye bu üç bölgede de etkin olma yetkisi verir. Bu sebeple isimlerinden biri olan “Trimorphis” onun üç başlı ve üç vücutlu olarak tasvir edilmesini ifade eder. Korkuyla karışık bir saygı uyandıran Hekate’ye, özellikle erken Hristiyanlık döneminde birçok olumsuz anlam yüklense de, günümüzün Neopaganizm’inde sevilen bir tanrıça. Büyücülük tümüyle onun alanına girdiğinden, Yunan mitosundaki kötü iblislerin ve ruhların gazabını önlemek için adına tapınaklar inşa edilmiş. Peki onu bu kadar korkunç yapan nedir? O büyücülerin tanrıçası. Eğer gerçekten varolsaydı, Avrupa’da ya da Amerika’da Salem’de cadılıkla suçlanan muhtemelen son derece masum kadınların yakılmasını hiç hoş karşılamayacaktı.
10. Graiai ve Moirai
“Kaderin cilvesi” dediğimiz şeyi anlayan iki ayrı cadı kardeşler üçlüsü. Bu altı kişilik grup sık sık bir araya geldiklerinden iki farklı kardeş gruptan tek bir maddede bahsedeceğiz. Morai, kaderin çarkını döndüren beyazlara bürünmüş üç kızkardeş olarak tasvir edilir: Clotho (Atlayıcı), Lachesis (Toplayıcı) ve Atropos (Değiştirilemez). Doğumdan ölüme kadar her ölümlü hayatın ana hatlarını kontrol ederler. Zorunluluk denen olgudan bağımsız olarak kaderi yönlendirirler ve ebedi kanunlarla her ölümlüye verilen kaderin engeller olmadan ilerleyebilmesini sağlarlar. İster ölümlü, ister tanrı olsun herkes onlara boyun eğmek durumundadır. Bazı kaynaklar Zeus’un onları yönetebilen tek varlık olduğunu söylerken, bazıları onun da diğerlerinden farksız olarak Moirai’nin emirlerine bağlı olduğunu öne sürer. Diğer taraftan Graiai ya da “Gri cadılar”, bir göz ve bir dişi aralarında paylaşmaya çalışan gözleri ve dişleri olmayan, kötü ve huysuz üç kızkardeştirler. Bu göz ve dişi sırayla kullanırlar. Perseus sahip oldukları o tek gözü çalarak onlara, Medusa’nın yerini zorla söyletmiştir. Adları Deino (veya Dino), Enyo ve Pemphredo (veya Pephredo)’dur. Kader hakkında derin bilgi sahibidirler fakat onu kontrol etme ya da ona müdahale etme güçleri yoktur.
11. Pontianak
Malezya ve Endonezya geleneklerinde birbirinden farklı olarak, doğum sırasında ölen kız çocuklardan veya hamileliği sırasında ve doğururken ölen kadınlardan oluştuğuna inanılan Pontianaklar, dünyaya, kolayca baştan çıkardıkları erkeklerin ve hamile kadınların etine bayılan vampir hayaletler olarak geri dönerler. Endonezya’daki inanca göre; “Kuntilanak” denen benzer varlıklar, genellikle bir kuş biçimi alır ve bakire ve genç kadınların kanını emer. Pontianak’a, Bangladeş, Hindistan ve Pakistan’da “Churel veya Churayl” denir. O coğrafyada o derece ünlüdür ki; Endonezya’daki Pontianak şehri, bu coğrafyadaki ilk müslüman sultan olan Şerif Abrurrahman El Kadiri ve ordusuna saldıran Pontianaklar’ın yuvasıymış. El Kadir’i onları kendi yuvasında sıkıştırdıktan sonra, bulundukları yere bir cami ve saray inşa ederek buraya yerleşmiş ve şehir, bu binalar etrafında gelişmiş. Bu tüyler ürpertici varlıklar, beyaz elbiseler giymiş, soluk tenli, uzun siyah saçlı, kırmızı gözlü, acayip güzel kadın formlarını alırlar; ağlamaları, onların varlıklarına işarettir: Eğer yüksek sesle ağladığı duyuluyorsa yakındadır; eğer ağlama sesi yumuşak geliyorsa, uzakta olmalıdır. Varlığı; çiçek kokusunu andıran mükemmel kokulu bir ortamın ardından yayılan çürüyen bir cismin kokusu gibi pis bir koku saçmasıyla tespit edilebilir. Kurbanını güzelliği ile mest edecek sonra da sivri tırnaklarını midesine daldıracak, iç organlarıyla beslenmeye başlayacaktır ve cinsel organlarını koparacaktır. Kurbanını, gece bırakılan çamaşırları koklamak yoluyla tespit eden Pontianaklar’ın gündüzleri muz ağaçlarında gizlendiklerine inanılır; o yüzden muz ağaçlarından uzak durulur ve geceleri dışarıda çamaşır bırakılmaz. Bir Pontianak’ı savuşturmak için, boynundaki deliğe bir çivi sokulmalıdır. Bu çivi çıkana kadar, güzel bir kadın ve iyi bir eş haline geldiğine inanılır. Hikayenin bazı versiyonlarında bu deliğin başının üzerinde olduğu söyleniyor.
12. Vodníci
Ya da Vodnik; bu listedeki yegane eril varlık. Su gulyabanisi. Evsizler gibi giyinen, insan ruhlarını bir kapta gururla saklayan Vodnici, Slavlara özgü bir varlık. Vodnici, yüzenleri boğmaya çalışmak dışında genelde tütün içmekle, havuzbaşlarında kart oynamakla, gezmekle vaktini geçiren, sanırsın ki eğlenceli bir çocuk! Fakat boğduğu insanların kapta taşıdığı ruhları, sonsuza dek onun mülkü haline geliyor.
13. Encantado
Gerçekten seksi, uyuşturucu ve rock’n roll seven, hem çekici hem sevimli kız ya da erkek arkadaşın var mı? Peki, bu arkadaşın suya yakınlığı ile tanınıyor ve bir de uzun süre ortalardan kayboluyorsa; muhtemelen bir Encantado olabilir. Portekizce’de “Tılsımlı” demek olan Encantadolar, Brezilya geleneklerinde, şekil değiştirebilen müzikal varlıklar ve kimi zaman kurbanlarını kaçırıp götürmek istedikleri sualtındaki “Encante” denen masalsı bir ülkeden geliyorlar. Bu nedenle, Amazon Nehri kasabalarının sakinleri suya yakın olmaktan korkuyor. Ayrıca pembe nehir yunuslarının da Encantado’nun sudaki memeli formu olduğuna inandıklarından, onlardan sakınıyorlar.
14. Jorōgumo
Japoncada adının anlamı “fahişe örümcek” ve tam anlamıyla adının hakkını teslim eden bir hayalet varlık. Şekil değiştirebilen Jorōgumo, baştan çıkarıcı güzel bir kadın gibi ya da kimi zaman kucağında bir bebek taşıyan genç ve güzel bir kadın gibi görünerek çaldığı sihirli lavta ile erkeğin dikkatini dağıtıp kendi ağına çeker ve onu en sonunda yemek üzere yakalayıp ipeksi iplikleriyle sararak bir koza içine hapseder. Efsaneye göre; örümcek 400 yaşına geldiğinde, daha da büyülü güçler kazanır. Jorogumo , etrafı örümcek çocuklarıyla dolu, yarı örümcek yarı kadın şeklinde de tasvir edilir.
15. Baba Yaga
Baba Yaga, çoğunlukla bildiğimiz cadı karakterdir. Slav folklorunda küçük çocukları kaçırdığına ve muhtemelen yediğine inanılır. Tavuk ayakları gibi dört ayak üzerinde duran bir kulübede yaşar, süpürgesiyle köylerin etrafında uçar. Slav mitolojisinde ayrıca kayıp ruhlara rehberlik etmek gibi bir görevi vardır. Rus masallarında Baba Yaga, akçaağaçtan yapılan bir süpürge ile havada süzülen bir cadı olarak tasvir edilir. “Baba” sözcüğü çoğu Slav dillerinde “yaşlı kadın” ya da “büyükanne” anlamına gelir. Yaga sözcüğünün ise Ural-Altay kökenli olduğu söylenir. Bulgar kültüründe “Yaga” adlı bir cadı figürü vardır.
16. Poludnitsa-Lady Midday
Lady Midday, Slav mitolojisinde dişi tarla cin ve/veya cadısı. Tehlikeli bir güçtür ve sıcak günlerde tarlalarda çalışanlara acı çektirmek için uğraşır. İnanışa göre, genellikle uzun boylu bir kadın ya da beyaz giysili bir kız görünümünde ortaya çıkar. Dönen toz bulutlarının şeklini alır ve bir tül veya orak taşır. Çalışanların dinlenmekte olduğu öğle saatlarinde tarlada görünür. Çoğu zaman kurbanlarıyla sohbet ederek her hedefinin kaderini belirlemek için zor sorular sorar. İşçiler sorularına cevap vermez, konuyu değiştirmeye çalışır ya da yanlış yanıt verirse, Lady Midday onların başlarını keser ya da hastalığa maruz bırakır. Yaşlı bir adam, güzel bir kadın ya da 12 yaşında bir kız çocuğu gibi görünebilir. Yalnızca günün en sıcak saatlerinde ortaya çıktığına inanılan bu varlık, güneş çarpmasının bir yansıması gibi görünüyor.
17. Lilitu-Lilith
Yahudi mitolojisinde en erken gelişen figürlerden biri olan Lilith’in, Sumer, Akkad, Asur ve Babil’in çivi yazısı metinlerinde bulunan Mezopotamya dinindeki “lilitu” denen tarih öncesi çok eski bir kadın iblis sınıfından türetildiği söylenir. Lilith’in kelime anlamı “gece yaratığı”dır ve baykuşla özdeşleştirilir. Yahudi geleneklerine göre; Adem’in kaburgasından yaratılan uysal Havva’nın aksine Lilith, Adem ile aynı zamanda ve aynı şartlardan (yani topraktan) yaratılmış, onunla denk ve ona eşdeğer, ilk ve “eski” eşidir. Havva ile Adem cennetten kovulmadan önce cenneti terk ettiği için ölümsüzler kapsamındadır. 13. yy’da Haham Isaac Ben Jacob ha-Cohen’in yazdıklarına göre; Lilith, Adem’e boyun eğmeyi reddederek, Cennet’i terk etmiş ve Kızıldeniz yakınlarındaki bir mağaraya sığınarak başmelek Samael/Samuel ile birleşmişti. Talmudik metinlere göre cennetin ev sahiplerinden biri ve aynı zamanda onun koruyucusu olan Samael, suçlayıcı, baştan çıkarıcı, yok edicidir ve ölümün başrolünde olan, kimi yerlerde suçlayıcılık görevi ön planda olduğu için adı Satan/Şeytan olarak geçen hem iyi hem de kötü bir figürdür. Samael ile olan ilişkisinden ötürü her gün 100’den fazla çocuk doğurur ve Lilith’in evlatları olan bu cin, iblis, canavar çocukların dünyadaki kötülükleri arttırdığına inanılır. Adem Lilith’i geri getirmesi için Tanrı’ya yalvarır. Tanrı da Senoy, Sansenoy ve Semangelof isimli üç meleği elçi olarak gönderip evine dönmesini söyler Lilith’e. O kesinlikle dönmeyeceğini bildirince melekler, geri dönmemesi halinde her gün yüz çocuğunu öldüreceklerini söyleyerek tehdit ederler. Tehdit yerine getirilir. Lilith, duyduğu acıyla bundan sonra Adem soyundan gelen bütün insan yavrularının, hamile ve doğum yapmakta olan kadınların baş düşmanı olmaya yemin eder. Sadece yakınında üç meleğin ismi veya sureti bulunan çocuklara dokunmayacaktır. Beşikteki bebeklerin ani ölümlerinin baş sorumlusu olduğuna inanılır. Türk Mitolojisi’ndeki Albız’a çok benzer. Hamile ve doğum yapmakta olan kadınlara musallat olarak düşüklere, ölü doğumlara ve annelerin ölümüne sebep olur; yalnız yatan erkekleri uykularında baştan çıkararak gördükleri erotik düşlerle boşalmaları sayesinde hamile kalır ve cin nüfusunun artmasına katkıda bulunur. Aynaları yurt edinip özellikle aynaya fazla bakan kadınları kendi tarafına çektiğine inanılır. Eşitlik iddiasında bulunan ilk “insan kadını” olması nedeniyle ortaya çıkan Lilith efsanesi, modern Batı kültüründe, feminizmde, edebiyatta, okültizmde, fantastik dünyada kendine önemli bir yer edinmiştir.
BONUS: Maleficent-Malefiz
2014 yapımı fantastik film, “Uyuyan Güzel” masalındaki olayları, kötü cadı Malefiz’in gözünden anlatıyor. Bu yeni versiyonda esas kötü karakter, Angelina Jolie’nin canlandırdığı peri-cadı Malefiz değil, Prenses Aurora’nın babası, Kral Stefan’dır.
Yararlanılan Kaynaklar: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26