Gelin birlikte gözlerimizi gökyüzüne çevirelim… Ama bu kez yıldızlara değil. Bu sefer hedefimiz, şimşeklerin, fırtınaların ve gizemli kırmızı parıltıların sahne aldığı o büyüleyici atmosfer katmanları! Evet evet, şimşek çakarken “vay be, doğa olayı işte!” diyip geçiyorsanız, durun orada! Çünkü gökyüzü size yalnızca gösterdiği kadarını sunuyor; asıl şov perde arkasında, bulutların üstünde kopuyor. Düşünsenize, bir fırtına sırasında yukarılarda, neredeyse uzayın sınırında, cin gibi hızlı ve gizemli kırmızı ışıklar bir görünüp bir kayboluyor. Sihir gibi, ama gerçek! Tanıştıralım: Kızıl Cin (Red Sprite). Bu etkileyici doğa harikası, gökyüzünün adeta gizli sanat eseri. Hadi gelin bu ilginç hava olayının nedenlerine birlikte bakalım.
Fırtına sırasında oluşan yıldırımlar aslında gökyüzünün sadece görünen yüzü. Asıl sihir bulutların üstünde, çok daha yüksekte yaşanıyor
İşte burada adeta başka bir gezegene açılan bir pencereden bakar gibi büyüleyecek bir doğa olayı yaşanıyor. İsmi Red sprite. Türkçesiyle: Kızıl Cin. Evet, doğru duydunuz. Cin gibi ani, gizemli ve göz açıp kapayıncaya kadar ortadan kayboluyorlar. Ama sihirli değnekleri yerine yıldırımların enerjisini kullanıyorlar.
Dünya atmosferinde devasa miktarda elektrik enerjisi bulunuyor. Öyle ki havada trilyonlarca voltluk bir enerji trafiği var
Yerle bulutlar adeta elektrikli bir pinpon oyunu oynuyor: Şimşekler çakıyor, yükler gidip geliyor. Ama herkes bulutların altına odaklanırken, gerçek gizem üst kısımlarda yaşanıyor! Gece gökyüzüne bakarken, bir anlık kırmızımsı bir ışık parlaması fark ederseniz, çok büyük ihtimalle bir Kızıl Cin görmüşsünüzdür. Kızıl Cin’ler, atmosferin en üst katmanlarında, yani neredeyse uzay sınırında, ortaya çıkan geçici ışık olaylarıdır.
2 Temmuz 2020 gecesi, Amerika’nın Batı Teksas bölgesinde bir mucize yaşandı. McDonald Gözlemevi’nde karanlık gökyüzü uzmanı Stephen Hummel, gece saat 01:30 civarında gökyüzüne lensini doğrulttu ve inanılmaz bir kare yakaladı
Gökyüzünde bir denizanası gibi süzülen dev bir kırmızı ışık! Ama bildiğimiz denizanası değil bu. Bu, gökyüzünün en büyüleyici yaratıklarından biri: Bir denizanası Kızıl Cin’i! Hummel bu olayı hayatında gördüğü en büyük Kızıl Cin olarak tanımlıyor. Düşünün 50 kilometreyi aşan bir alanı kaplayan kırmızı bir ışık organizması! Kafaları neredeyse lazerle çizilmişçesine aynı hizada. Gerçeküstü değil mi?
Kızıl Cin’ler fırtınaların çok üst katmanlarında meydana gelen ani elektrik boşalmaları olarak tanımlanıyor
Bazen pozitif yıldırımların sebep olduğu bu parlamalar öyle güçlüdür ki, gökyüzünde konik, dallanmış, bazen de denizanası şeklinde dev yapılar oluşur. Bu ışık fenomeninin farklı türleri var:
Denizanası sprite’ı: En karmaşık ve göz alıcı olan tür. Kafası geniş, ışık “bıyıkları” aşağı doğru süzülüyor.
Havuç sprite’ı: Alt kısmı kök gibi uzamış, üstü daha yuvarlak. Gerçekten havuca benziyor!
Sütun sprite’ı: Yukarıdan aşağıya sarkan sade ışık sütunları gibi. Minimalist red sprite’lar diyebiliriz.
Kızıl Cin’ler sandığınız kadar nadir değil. Ama “yakalanması” zor
Onları görebilmek için, fırtınanın olduğu bölgeye yeterince uzakta olmanız gerekiyor. Bulutların üstü açık olmalı ve gökyüzü karanlık olmalı. Ve tabii ki ışık kirliliğinden mümkün olduğunca uzakta olmalısınız.
Stephen Hummel’ın dediğine göre, özellikle ilkbaharın sonu ve yazın başında Teksas gibi yerlerde Kızıl Cin’ler sık sık görülüyor. 2020’nin Mayıs ayında, tam bir haftadan fazla süreyle her gece sprite gözlemlemiş!
Peki Kızıl Cin nedir?
Kızıl Cin’ler, yer yüzeyinden yaklaşık 50 kilometre yukarılarda, yani atmosferin mezosfer katmanında oluşan geçici ama oldukça parlak kırmızı ışık parlamalarıdır. Basitçe anlatmak gerekirse: Şimşek nasıl yer ile bulut arasındaki elektrik boşalmasıysa, Kızıl Cin de fırtına bulutunun üst kısmıyla atmosferin daha da yukarılarındaki katmanlar arasında gerçekleşen bir tür elektriksel parlamadır. Yani gökyüzünün üst liginde oynayan bir ışık şovu. Şimşek yerde patlar, sprite ise adeta gökyüzüne selam çakar!
Şaşıracaksınız ama Kızıl Cin’ler yaklaşık 300 yıldır bizimle! Tabii uzun süre kimse “Bu kırmızı parıltı da neydi şimdi?” demekten öteye geçememiş. Hatta 1900’lerin başlarında pilotlar, ilk askeri ve ticari uçuşlarda bu tuhaf ışıkları raporlamışlar. Ancak çok daha sonra bu fenomene bir açıklama yapılabilmiş. Sizce de görüntüsü çok etkileyici değil mi?