Hollandalı bilim insanları; kısa süre önce tamamladıkları çalışmanın ardından bazı insanlar için son derece faydalı olabilecek, bazı insanlar içinse ciddi anlamda sıkıntı yaratabilecek ilginç veriler yayımladı. Hollanda’daki Amsterdam Üniversitesi Davranış Bilimleri Fakültesinden araştırmacılar, bir kişinin yalan söylediğini anlamanın en basit yöntemini ortaya koydu. Buna göre yapmanız gereken tek şey “ayrıntı eksikliğine” dikkat etmek. Detaylara birlikte bakalım.
Bilim dünyası uzun zamandır, bir insanın yalan söyleyip söylemediği kesin bir şekilde anlaşılabilir mi sorusuna yanıt arıyor
Buna yönelik olarak yapılan bazı eski çalışmalar bir kişinin yalan söylediğinin anlaşılabilmesi için yapılması gereken bazı adımlar sıralıyordu. Buna göre şüpheli kişinin mimiklerini ve vücut dilini dikkatli bir şekilde takip etmek ayrıca kişinin konuşmalarındaki ipuçlarına odaklanmak gibi farklı yöntemlerin kullanılması gerektiği ifade ediliyordu.
Şüpheli kişinin dikkatini dağıtarak açığını aramak da, yalan avcılarına önerilen bilimsel yöntemlerden biriydi
Ancak kısa süre önce tamamlanan bir çalışma, kişinin yalan söylediğini anlayabilmek için tüm bunlardan farklı bir şey yapmak gerektiğini ortaya koyuyor.
Hollandalı bilim insanlarına göre şeytan ayrıntıda gizli!
Çünkü Amsterdam Üniversitesi Davranış Bilimleri Fakültesinden bilim insanlarının çalışmasına göre bir kişinin yalan söyleyip söylemediğini anlamanın en kolay yolu, o kişinin konuşmalarındaki ayrıntılara, detaylara dikkat etmek.
Bruno Verschuere ve meslektaşlarının elde ettiği verilere göre, yalan söylediğinden şüphe edilen kişinin söylediklerindeki ayrıntı düzeyine odaklanmak, şüphelinin yalan söyleyip söylemediğini anlayabilmek için uygulanabilecek en iyi yöntem
Çünkü araştırma ekibine göre bir yalanı gerçekten ayırt etmek için birden fazla noktaya odaklanmak, örneğin kişinin hem anlattıklarına hem de beden diline aynı anda dikkat kesilmek, işleri daha da zorlaştırmaktan başka bir şeye yaramıyor.
Verschuere bu husus hakkında “Bu saçma, çünkü aslında imkânsız bir görev.” ifadelerini kullanıyor. Bunun yanı sıra bilim insanları, karşıdan gelen sinyallerin kısa süre içerisinde değerlendirilemeyeceğini söylüyor.
Çalışma kapsamında “masum ve yalancı” olmak üzere iki farklı grup oluşturuldu
Yalancılardan, üniversitedeki bir dolaptan sınav sorularını çalmaları, daha sonra bu konu hakkında yalan söylemeleri istendi. Masumlardan istenen tek şey ise üniversite kampüsünde zaman geçirmeleriydi. Ardından üçüncü bir denek grubundan sınav sorularının çalınmasında dair bir soruşturma yürütmesi talep edildi.
Masumlar ve yalancılar, üçüncü denek grubundakiler tarafından sorgulandı
Üçüncü gruptaki katılımcılardan yalancıları ve masumları ayırt etmeleri beklendi. Sorgucular, ilk etapta istedikleri ipucunu değerlendirme konusunda serbest bırakıldı. Yani yalancıları ve masumları ayırt edebilmeleri için karşılarındaki insanlara istedikleri herhangi bir soruyu sorabiliyorlardı. Ancak bu yöntemle, sorgucuların kimlerin yalan söylediğine dair tahminlerinin neredeyse şansa dayalı olduğu gözlendi.
Araştırmanın ikinci etabında sorguculardan yer, kişi, zaman ve konum gibi ayrıntılara odaklanarak, ifadeleri yeniden değerlendirmeleri istendi
Belirli ayrıntılara odaklanan sorgucuların, yalanları gerçeklerden daha iyi bir şekilde ayırt edebildiği görüldü. Bununla birlikte tüm ipuçlarını göz önünde bulundurarak harekete eden sorgucuların yüzde 59 oranında başarı sağladığı kaydedildi.
Belirli ayrıntılara odaklananlarda ise bu oran yüzde 66’ya yükseldi. Verschuere, elde ettikleri bulgular hakkında, “Doğruyu söyleyenler, olayı bizzat yaşadıkları için zengin tarifler verebilirken, yalancıları ayrıntılar kurgulamış bile olsa yakalanma riskleri artıyor.” ifadelerini kullandı.
Kaynak: 1