Kimyasal silah kullanımının uzun ve ölümcül bir tarihi geçmişi bulunuyor. Zehirli duman ve ok gibi en eski kimyasal silahların kullanımı M.Ö. 12. yüzyıla kadar uzanıyor. Ancak bu kimyasal silahlar kitlesel ölümlere yol açmıyordu. Çünkü silahların kapasitesi bunun için yetersizdi. 2009 yılında İngiliz arkeologlar, antik Roma kenti Dura-Europos’ta kitlesel kimyasal saldırının en eski örneğini ortaya çıkardı. Kanıtlar, o gün 20 Romalı askerin kükürt gazını soluduktan sonra hayatını kaybettiğini gösteriyor. Tarihteki bu örnek ne ilk ne de son. Romalılar gibi Antik Çinliler de rakiplerine arsenik dumanı pompalayabilmek için körükler kullanıyordu. Tıpkı Romalı askerler gibi Çinli askerler de bu körükleri kullanırken hayatını kaybediyordu. Öte yandan Orta Çağ döneminde de kükürt gibi maddeler savaşlarda üstünlük sağlamak için kullanılıyordu. Modern dönemlerde bu silahlar koca bir şehri yok edecek kadar güçlendi. Sonucunda insanlık tarihinin en utanç verici olayları peş peşe yaşandı. Detaylara birlikte bakalım.
Teknoloji çağı
19. yüzyıl boyunca kimya biliminde yaşanan gelişmeler yeni maddelerin tanınmasını sağladı. Aynı zamanda gelişen teknoloji bu maddelerin verimli yollardan çok miktarda üretilmesine imkan tanıdı. Klor, kükürt ve siyanür gibi maddeler büyük bir hızla üretiliyordu. Hükümetler henüz bu maddelerin ne kadar ölümcül olabileceğinin farkında değildi. Bu nedenle her ülke, kendi güvenliği için yeterli miktarda kimyasal madde üretti. Modern dönemde kimyasal maddeler ilk defa Birinci Dünya Savaşı’nda sahneye çıktı. Aslında savaşın başında az miktarda ksilil bromür ve göz yaşartıcı gaz kullanılmıştı. Ancak Almanlar 1915 yılında Batı Cephesi’nde çaresiz kalmıştı. Bunun üzerine generaller, klor gazı kullanmayı düşündüler. Kısa bir süre sonra da uygulamaya geçildi.
Birinci Dünya Savaşı devam ederken Batı Cephesi’ne tam 150 ton klor gazı salındı. Almanlar aslında bu saldırıyı test amacıyla gerçekleştirmişti. Ancak klor gazı birçok Fransız ve Cezayirli askerin ölümüne neden oldu. Bu kadar kısa sürede çok sayıda askerin öldürülmesi savaşlarda kimyasal maddelerin kullanılmasını sıklaştırdı. Artık kimyasallar yeni bir stratejik silahtı. Kimyasal silahlar deriyi kurutuyor, körlüğe neden oluyor ve ciğerlere zarar veriyordu. Birinci Dünya Savaşı sırasında tahminen 1,2 milyon kişi zehirli gaza maruz kaldı ve bu kişilerden 91.000’i hayatını kaybetti. Kimyasalların yarattığı tahribat savaş sırasında bütün ülkeleri korkutmuştu. Bu nedenle 1925 yılında Cenevre Konferansı’nda zehirli gazların kullanımı yasaklandı.
Kimyasal savaştan “yavaşça” uzaklaşmak
1925 yılında kimyasal silahların dünya çapında reddedilmesi neredeyse yeni bir savaş çıkarıyordu. Çünkü hiçbir ülke kimyanın gücünden vazgeçmek istemiyordu. İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan başkanı Franklin D. Roosevelt, ilk önce düşmanlarımız kullanmadıkça biz bu tür silahları hiçbir zaman kullanmayacağız şeklinde bir açıklama yaptı. Gerçekten de büyük devletler kimyasal silah kullanımı onaylamıyordu. Ancak Naziler, masum sivilleri öldürmek için bol miktarda Zyklon B gazı kullanmaya başladı. Tüm dünya Nazilerin Holokost’u karşısında şok olmuştu. Ancak kimse Hitler’i durduramıyordu. Hitler tüm dünya için büyük bir tehditti. 1925 yılında kimyasal silahların kullanımı yasaklanmış olsa da ülkeler üretim yapmaya devam etti. Yıllar sonra Amerika Birleşik Devletleri, Cenevre Protokolü’ne karşı çıkarak risin gibi kimyasal ajanlar geliştirdi.
Sovyetler Birliği’nin onlarca yıl süren rejimi sırasında hangi kimyasal silahları geliştirdiği tam olarak bilinmiyor. Ancak Sovyetlerin, Afganistan Savaşı sırasında sivillere karşı kimyasal maddeler kullandığı düşünülüyor. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’ne göre Soğuk Savaş döneminde sadece Amerika ve Sovyetlerin elinde dünyadaki insan ve hayvan tüm canlıları yok edecek kimyasal silah bulunuyordu. Her iki devlet de bu silahları birbirine karşı kullanmaya hazırdı. Neyse ki Amerika Birleşik Devletleri büyük bir facia yaşanmadan Soğuk Savaş’ın kazananı oldu. İki büyük devlet kimyasal silahları birbirine karşı kullanmasa da 20. yüzyılın ikinci yarısında birçok ülke utanç verici saldırılar gerçekleştirdi. Örneğin 1963 yılında Mısır, Yemen İç Savaşı sırasında askeri hedeflere ve sivillere karşı hardal bombası ile fosgen kullandı. 1980’li yıllarda Saddam Hüseyin, Iraklı Kürtlere ve İran’a karşı tabun ve sinir gazı ile saldırdı.
Sivil hedefler
1997 yılında dünyanın birçok ülkesi, kimyasal silah üretimini yasaklayan Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ne imza attı. Yine de insanlık, her geçen gün kimyasal silahların kullandığına şahit oluyor. 2013 yılından itibaren Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, sarin gibi kimyasal ajanlar ve hardal gazı gibi zehirli gazlarla rakiplerine saldırıyor. Suriye’deki soruşturmalar ve incelemeler 2013 yılındaki ilk saldırıdan beri devam ediyor. Yetkililer zehirli gazların kullanıldığını doğrulamak için hala Suriye’de bulunuyor. Çünkü klor gibi gazlar insanlara zarar verdikten sonra hızlı bir şekilde dağılıyor. Bu nedenle ölen insanlara otopsi yapılması gerekiyor. Ancak Suriye’deki İç Savaş tüm bunların yapılmasına engel oluyor. Yetkililer dünya kamuoyuna bir kanıt sunamadığı için Beşar Esad, kimyasal silah kullanıldığını sürekli inkar ediyor. Bugün hala dünyanın farklı yerlerinde bu kimyasallar çocukların üzerine bırakılıyor. Dünya çok kanlı savaşlar görmüş olsa da bu yeni savaş türü diğerlerine kıyasla daha acımasız kabul ediliyor.
İlginizi çekebilir:
ABD’nin Kullandığı Kimyasal Silahlar Irak’ta Doğum Kusurlarına Neden Oluyor
Kaynak: 1