Tarih boyunca kedi patisinin izinden giden onca sanatçı bir şey bilmiyor değildi elbet. Gerek dünya edebiyatında gerekse bizim edebiyatımızda çokça kedili şiir bulunuyor mesela. Ya da bir sürü kedili resim. En başarılı edebiyatçılar, en yetenekli ressamlar, eserlerinde hep değinmiş kedilere.
Siz de bizim gibi “Kediler bir tanedir, kediler candır.” diyenlerdenseniz, bu kedi sever ressamların eserlerini mutlaka görmelisiniz:
1. Kedilere Dadanan Adam Louis Wain
Louis Wain, en sevdiği varlığı, yani karısı, meme kanserine yakalanınca onu güldürmek için komik kedi resimleri yapmaya başlar. Ancak karısını kaybettikten sonra yaşadığı yoksulluk ve karısının yokluğuna duyduğu üzüntü sebebiyle şizofreniye yakalanır. Ancak hastalık onun sanatına olumlu etki eder ve Louis Wain daha da popüler olur.
Ressamın eserlerini inceleyen uzmanlar, en çok saptanan bulgunun öfke olduğunu söylüyorlar. Öfkesine rağmen kedilerden vazgeçmemesinin sebebi ise, eşinin kedilere olan sevgisi olarak ifade ediliyor.
2. Koreli Ressam Byeon Sangbyeok
1700’lerde yaşamış ressam, insanları ve hayvanları-özellikle de kedileri- çok ayrıntılı bir biçimde resmeder. Ve mükemmel kedi resimlerinden dolayı “Kedi Byeon” olarak anılır. Resimleri halen Kore Ulusal Müzesi’nde yer almaktadır.
3. Shakespeare Kedileri’nin yaratıcısı Susan Herbert
William Shakespeare Hırçın Kız’dan Fırtına’ya, IV. Henry’den Macbeth’e, Venedik Taciri’nden Hamlet’e, Romeo ile Juliet’e kadar yazdığı oyunlarda kedilerden tam 44 kez bahseder. Onun bu kedi sevgisi ressam Susan Herbert’in de dikkatini çekmiş olacak ki, eserlerinde Shakespeare karakterlerini kedi olarak çizmiş. Shakespeare oyunlarını resimlemiş ve ortaya mükemmel şeyler çıkmış.
4. Marek Brzozowski
Ankara’da yaşayan Polonya’lı sanatçı Marek Brzozowski, dünya çapında ödüller almış bir ressam ve eserlerindeki kedilerle dikkat çekiyor. Resimlerinde gördüğümüz kediler bize sürrealizmin sempatik yüzünü gösterir nitelikte.
5. Edouard Manet
1832 Paris’inde dünyaya gelen Edouard Manet, babasının kendisi için seçtiği iki yol olan bahriye subaylığı ya da avukatlık yerine bütün engellere rağmen sanatın büyülü yolunu tutar. Tabiatın en büyük esin kaynağı olduğunu bildiğimiz sanatçının, National Portrait Gallery London’da bulunan ‘Woman with a cat’ gibi birçok kedili eseri bulunuyor.
6. Paul Klee
Sanat hayatı boyunca farklı akımların temsilciliğini yapan Paul Klee, resimle ilgilenmeye 8 yaşında büyükannesinin ona hediye ettiği boya kalemleriyle başlar. Bunun yanı sıra müzikle de ilgilenen ressamın resim kadar bunda da yetenekli olduğu bilinmektedir. Klee’nin 1928 tarihli çalışması “Kedi ve Kuş” onun unutulmaz eserleri arasında.
7. Gürbüz Doğan Ekşioğlu
Yeditepe Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden Gürbüz Doğan Ekşioğlu da çalışmalarında daha çok 1991’den sonra kedileri eksik etmeyen sanatçılardan. Ama onun kedileri bizi gülümseten, çeşitli ironiler içeren keskin bir zekânın ürünü. Ayrıca bu muhteşem kediler ona uluslararası alanda da başarı getirmiş. Sanatçı, içerisinde kedilerin de bulunduğu eserlerini, New Yorker’ın kapaklarında dünya sahnesine sergiliyor.
8. Eren Eyüboğlu
Şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun eşi Eren Eyüboğlu da kendine özgü çizgisiyle, kedileri ile her zaman izlenen sanatçılar arasında.
9. Selma Gürbüz
Çağdaş resmin önde gelen isimlerinden biri olan Selma Gürbüz, çalışmalarını İstanbul’daki atölyesinde sürdürüyor. Sanatçının, hem kedi resimleri hem de heykelleri mevcut. Ayrıca onun resimlerindeki kedilerin birer gölgeyi andırıyor olması oldukça dikkat çekici.
10. Kedilerin Picasso’su Selçuk Demirel
Hayatını Fransa’da sürdüren Selçuk Demirel, dünya çapında tanınan çizerlerimizden biri. Sürrealist çalışmalarıyla izlenen sanatçının kediler üzerine ‘Başka Kediler’, ‘Kedili Geçmiş Zaman’ ve ‘Kâğıttan Kediler’ adında kitapları da bulunuyor. Ve sanatçının çizimlerinde yer alan kedilerin her biri, başka bir dünyanın kedisi gibi.
Hayatınızdan kediler eksik olmasın diyoruz! Ve Pablo Neruda’nın “Kediye Türkü” isimli şirinden dizelerle bitiriyoruz:
“Ama kedi, kedi olmaktan başka bir şey istemez
Her kedi katıksız kedidir, bıyıklarından kuyruğuna kadar…”