Bir gün kedi Albert‘le karşılaşırsanız, onu “hanimiş hanimiş abucu cubucu tam bi koyun bu minnoş” şeklinde asla sevmeyin. Çünkü size pati atmak için çok geçerli bir nedeni var. O koyuna benziyor ve bundan nefret ediyor. Haklı da.
“Şimdi yüzüme karşı ‘sen bi koyunsun’ de bakalım”
Isırırım.
“Şöyle bakınca daha sinirli gözüküyorum ama daha çok koyuna benzediğim için fazla duramıyorum”
Bu hayattan nefret ediyorum…
“Bu çöp kovası bana KOYUN dedi! HİÇBİR ÇÖP KOVASI BANA KOYUN DİYEMEZ!”
Patiyi yer.
“Oha lan gerçekten koyuna benziyormuşum”
Şimdi de kendime sinirleniyorum… Hrrr…
“Sen bana koyun diyebilirsin tatlı kıs… Ya da deme vazgeçtim…”
Hadi de de… DEME! BANA KİMSE KOYUN DİYEMEZ!
“Global bi koyun postu şirketinde çalışmaktan nefret ediyorum”
Patronumu patilerim, mama zammımı alırım.
“Sen hiç burnunun ucuna pati yedin mi tatlı çocuk?”
Şimdi seninle aynı boydayım, yüzüme karşı de.
“Evimdeki halı bile koyuna benziyor. Bilerek mi yapıyorlar acaba?”
Sahiplerim uyuyorken rüyalarını patileyeceğim.
“Bilgisayarından bu listeyi açtın ve sen de koyuna benzediğimi düşünüyorsun demek!”
O MOUSE’U BIRAK VE KAÇMAYA BAŞLA EVLAT!
“Bazen evimdeki halıya dönüşüp saatlerce öylece uzanıyorum”
Tek sevdiğim şey bu. Bir de duvara bakmak.
“Uyurken gülümsediğime bakmayın, rüyamda 6 metreye kadar büyüyebildiğim ve minik koyunları kovaladığım için bu”
1 koyun, 2 koyun, 3 koyun… HEPSİ BENİM!
“Benim koyuna benzediğimi düşünmüyorsun değil mi?”
Aksini düşünürsen PATİYİ YERSİN!
“İnanın ki onları uyarmıştım…”
Ama bana “minnoş koyun” demeleri biraz ağrıma gitti.