Hem Çanakkale’ye hem Balıkesir’e ait, hem yeşile hem maviye sahip, bir yanı denize uzanıyor, bir yanı engin gökyüzüne…Ülkemizin sahip olduğu en önemli güzelliklerden biri Kaz Dağları, öyle ki kıymeti yıllar öncesinden, ta Antik çağlardan beri değişmemiş bu “Tanrıların Armağanı” yerin. Belki çoktan yolunuz geçti, belki tam şu an bir gezi planı yapıyorsunuz, belki de okuduğunuz yerden bir dağ havası almayı arzuluyorsunuz. Kaz Dağları hakkında bilmeniz gereken her şeyi sizin için listeledik, oksijeniniz bol olsun!
1. Çanakkale ve Balıkesir illeri arasında uzanan Kaz Dağları Alpler’den sonra en yüksek oksijen oranına sahip ikinci bölge.
Büyük ölçüde Biga Yarımadası’nda bulunan bu dağların yakınındaki en önemli bölgeler Çanakkale’nin Küçükkuyu, Balıkesir’in ise Altınoluk beldeleri. En yüksek noktası 1774 metre olan dağlara ulaşım konusunda bir parça sıkıntı yaşasanız da gittiğinize değdiğini ve o zamana kadarki en güzel uykunuzu çektiğinizi göreceksiniz. Bu mis gibi havadaki oksijenin kaynağı ise sanılanın aksine ormanlar değil, denizdeki yosunlar. Dağlar yosunların ürettiği oksijeni baca gibi çekip belli yükseklikte birikmesine neden oluyormuş meğer.
2. Denizin nemi, dağın yüksekliği ve bol oksijen bitkiler için bulunmaz nimet.
Ama bu üçü de Kaz Dağları’nda fazlasıyla olduğundan bölge 800’den fazla bitki çeşidine ev sahipliği yapıyor. Kazdağı Köknarı ülkemizde sadece Kaz Dağları’nda yetişen endemik bir tür. Yalnızca o da değil, Türkiye’nin 40’a yakın endemik türü de burada yetişiyor. Gitmişken Kaz Dağları’nda yetişen kekiğin mis gibi kokusunu içinize çekmeyi de unutmayın.
3. “Bol Pınarlı, Vahşi Hayvanların Anası: İda!”
Evet, bu bahsedilen tam olarak Kaz Dağları. Antik Dönem efsanelerinde Kaz Dağları’nın adı İda olarak geçiyor, isim babası ise Giritli denizciler. Girit’te Zeus’un doğduğuna inanılan İda Dağı’na atıfta bulunmak isteyen denizciler dağa bu ismi vermişler. Ayrıca Afrodit, Hera ve Athena’nın katıldığı ve Truva Savaşı’na yol açan güzellik yarışması da burada yapılmış. Belli ki Kaz Dağları hepsinin güzelliğinden bir parça kapmış.
4. Yıllardan Beri Anlatılan Sarıkız Efsanesi
Dağlar yalnızca Yunan anlatılarında değil İran kökenli bu efsanede de kendine yer bulmuş. Kaz Dağlarındaki Türkmen köylülerince anlatılan halk hikayeleri farklı versiyonlara sahip olsa da temelde hepsi uzun sarı saçlarından dolayı Sarıkız olarak bilinen ve tüm delikanlıların âşık olduğu güzel kızın onu çekemeyen diğerleri tarafından atılan iftiralar sonucu dağ başında bir başına yaşaması olayına dayanıyor. Daha sonra bir şekilde suya ihtiyaç duyulan bir an geliyor ve Sarıkız elini uzattığı gibi denizden su alabiliyor. Bu özelliğinden dolayı ermiş olarak bilinen ve Güre’nin üstünde yer alan Kavurmacılar köyünde yaşadığına inanılan Sarıkız için her yıl ağustos ayında keşkek, pilav, nohut pişirilip yeniyor ve şerbet içiliyor.
5. “Sarp dağlara getirdiğim, kavuşmadan yitirdiğim, ak kefensiz yatırdığım, Hasan’ım ardından geldim…”
Aslında bir Türkmen efsanesine dayanan bu masalsı anlatıyı Sabahattin Ali usta kalemiyle öyle güzel yazmış ki insan öyküyü okuduktan sonra uzunca bir süre kendine gelemiyor. Kaz Dağları’nın bu yürek yakan öyküsünün iki kahramanı Hasan ile Emine birbirlerini severler, her öyküde olduğu gibi onları da ayıran bir şey vardır. Bu seferkine ise siz deyin uzaklık, yükseklik farkı; biz diyelim onlar ayrı dünyaların insanları. Hasan bir ova köyündendir, Emine ise obadan. Durum ortaya çıkınca Hasan’dan yiğitliğini ispat etmesi için kırk okka tuzu sırtında obaya çıkarması istenir. Başka çaresi olmayan Hasan işe soyunur ancak oba yollarını çıkmaya alışkın olmayan bedeni sırtındaki çuvalın da etkisiyle daha fazla dayanamaz ve düştüğü yerde sulara kapılır. Emine ise bu sırada ondan çok uzaktadır. Geri döndüğünde Hasan’ın boğulduğu yer olan Gökbüvet’te Hasan’ın gömleğini ve ona verdiği çevreyi bulunca dayanamaz ve karşısındaki çınara kendini asar. Sana kavuşmaya geliyorum Hasan’ım diye canına kıyan Emine Hasan’la gerçekten buluşabilmiş midir, Gökbüvet’in suları Hasan’ın aşkından ve tuzdan yanan bedenini serinletebilmiş midir bilinmez ama o zamandan sonra Gökbüvet’in adı Hasanboğuldu, karşısındaki çınarın adı da Emine Çınarı olur ve aşıklar isimleriyle de olsa burada yaşamaya devam ederler. Hasanboğuldu, hem öykünün etkileyiciliğiyle hem de doğal güzelliğiyle Kaz Dağları ziyaretçilerinin görmeden geçmek istemedikleri bir nokta.
6. Kaz Dağları Milli Parkı’nda Nasıl Geziliyor?
Bir yer bu kadar özel ve güzel olunca elbette koruma altına alınması gerekiyor. Dağların tamamı değil ama bir bölümü milli park statüsünde ve buraya belli bir ücret ödeyerek girebiliyorsunuz. Oranın köylülerinden seçilmiş ve çevreyi avcunun içi gibi bilen alan kılavuzlarıyla daha rahat ve daha güvenli bir gezi yapabilir ve çevre hakkında daha çok bilgi sahibi olabilirsiniz. Bunun içinse Zeytinli Köyü’ndeki tanıtım ofisine gitmeniz gerekiyor.
7. Kaz Dağları birbirinden sevimli köylere ev sahipliği yapıyor.
Fatih Sultan Mehmet’in Toroslar’dan alıp bölgeye yerleştirdiği Türkmenler’e ait köyler, taş ustası Rumlarla tahta işçiliğinde usta Türkmenler’in birlikte kurdukları Yeşilyurt köyü, nüfusu seyrelirken küllerinden doğan Adatepe köyü bunlar arasında. Bu köyler hem görsel açıdan hem de yıllardır bir arada yaşamaya alışmış insanlarıyla pek bir sevimli ve görülmeye değer.
Kaynak: 1