Maalesef insanoğlu olarak yaşadığımız gezegeni sadece kendimizinmişcesine sömürüyoruz. Kimi zaman bilinçli, kimi zaman ise davranışlarımızın ne gibi sonuçları doğurabileceğini bilmeden/düşünmeden körü körüne kafamızın dikine gidiyoruz. Halbuki bu davranışlarımız bize zarar verdiğinden çok daha fazlasını dünyayı paylaştığımız diğer canlılara veriyor. Soyları tükenen hayvanların içinde en yürek burkan hikayedir muhtemelen Kauai kuşunun son şarkısı.
Kauai, Hawaii adalarına özel bir kuş türüydü.
Hawaii adalarından Kauaʻi adasına özel endemik bir kuş türüydü Kauaʻi ʻōʻō. Bu nedenle de yaşadığı adanın adını almıştı.
Kauai kuşlarının başları, kanatları ve kuyrukları siyah renkteyken gövdeleri kahverengiye dönen parlak tüylere sahipti.
Gövdelerindeki siyah tüyleri çevreleyen beyaz halkalar olması da dişilerine özgü bir özellikti. Gözleri ise diğer yakın akrabaları gibi sarıydı. Boyları hemen hemen 20 cm uzunluğa ulaşıyordu. Kauai kuşları küçük omurgasızlarla ve meyvelerle beslenen dost canlısı kuşlardı.
Kauai kuşlarının dişisi de erkeği de birbirlerine söyledikleri şarkılarla ünlülerdi.
Kuşların birbirine yaptıkları kurların romantikliği, türünün son çiftleri olanlar arasında daha bir anlamlı ve özel oluyordu.
Maalesef adaya insanlarla birlikte ticari veya başka amaçlarla getirilen hayvanlar nedeniyle doğal seleksiyon yara aldı.
İnsanların bölgeyi keşfi ile yanlarında getirdikleri fare, domuz, hatta sinek türleri; yeni adapte olacakları adanın kurallarını da etkilemiş oldular. Karşılıklı bu etkileşim sonunda daha önce hiç karşılaşmadıkları virüslerle karşı karşıya kaldı adalı canlılar.
Adaya gelen sivrisinekler kuşlara özel sıtma ve frengi hastalıklarını taşıyorlardı ve adadaki kuşlar için bu hastalık çok yabancıydı.
Fareler ve domuzların haricinde, Hawaii adasındaki kuşların en büyük düşmanları onları hasta edecek hastalıkları taşıyan sivrisineklerdi. Nesiller boyunca bu hastalıkla daha önce karşılaşmamışlardı ve bağışıklıkları yoktu.
Hawaii adası dağlık bir alanı çevreleyen ormanlık alandan oluştuğu için serin bir iklimi de vardı. Fakat küresel ısınmayla bu dengeler de değişti.
Küresel ısınma sebebiyle yerküre daha çok ısındı. Hastalık taşıyan sivrisineklerin normalde ulaşamadığı yükseklikteki ağaç seviyeleri de artık daha sıcak olduğu için kuşlarla etkileşimlerinin yolu da açılmış oldu.
Adadaki kuşların sonunu hazırlayan bu senaryolar yüzünden Kauai kuşu en son 1985 yılında görüldü.
1987’de ise görülemese de son kalan bir erkek Kauai kuşunun dişisini çağırdığı o umutsuzluk dolu şarkı kaydedildi.
Ada fotoğrafçısı David Boynton tarafından kaydedilen bu hüzünlü şakıma onlardan geriye kalan tek şey oldu.
Koca bir sonsuzluğa çağrı yaptığınızı ancak cevap verecek kimsenin olmayacağını düşündüğünüzde boğazınızda bir şeyler düğümleniyor dinlerken…
Bazı araştırmacılar ise umutlu olmayı istiyor. Belki bir yerlerde saklanarak kendilerini korumuş Kauai çifti vardır. Ama bu fazla hayalci bir yaklaşım.
Çünkü daha önce 1940’larda nesli tükendiği söylenen kuş türleri 1950’lerde tekrar görülebilmişti. Fakat 1950’lerde de tekrar nesli tükendiği açıklaması yapıldığı için sadece süre biraz daha uzamış oldu. Ayrıca aradaki zaman 10 sene kadar kısa bir süre iken, Kauai kuşlarını 1985’ten itibaren gören olmadığı gibi 1987’deki gibi duyan da maalesef olmadı.