Bir deniz kaplumbağasının gözüne vuran Ay gibi kıvrılır Kaş kıyıları. Güneş inceden doğar, dağların arkasından yükselir, binlerce yıllık medeniyetlerin yaşayıp geçtiği kızıl toprak ateş altında kavrulur. Damar damar çatlayan yer yüzü, iki adım sonra tuzlu kayalara kavuşur.
Yosun kokan deniz hınzır dalgalarıyla vurur kayaya, seken damlalar ayak bileklerinden tutar çeker seni içine. Deniz kaplumbağasının gözündeki ışığa dönersin çok geçmeden. Üç kulaç sonra, sok kafanı suya… Küçük Kara Balık küçük bir ordu kurmuş kendine. Yerinde duramaz Papaz Balıklarını takmış peşine. Hepsi toplanmış Sarpaların sarı çizgilerine bakıyorlar, koca ağızlı bilgiç Çütre dipten ağır geliyor, Gün Balıkları rengarenk mayolarıyla her gün yeniden başlayan Kaş kıyı panayırından geçiş yapıyor.
Seni suya çeken damlalar bir olup, omuzlarından aşağı kayar, Kaş seni alır sırt üstü serer denizine
Tam karşındaki dağa iyi bak. Tepesinde boylu boyunca yatan meşhur devi göreceksin. Bu topraklar ve deniz aynı zamanda efsanelerin ve masalların evidir. Bu devin Kaş’ı koruduğuna inanılır. Derler ki tam karşıda bir göz gibi duran Meis adasının tepesindedir sevgilisi. Ege denizi kabarıp ikisine de aynı anda değdiğinde kavuşacaklar birbirlerine… Tabi o zaman da hem Kaş hem de Meis yok olacak.
Peki bir Kaş tatili için bilinmesi gerekenler nelerdir
Patara Plajı için yollara düşülür mü? Meşhur Kaputaş Plajı görenleri neden şaşırtıyor, mavi mağara nerede, konaklamak için Kaş butik otelleri mi yoksa Kaş pansiyonları mı tercih edilir? Peki ya Kaş çadır kampı olanakları? Kaş Camping neden çok tercih ediliyor? Veya Kaş Mocamp? Kaş’ta yapılacaklar ve Kaş’ta gezilecek yerler… Olası bir Kaş tatili için, Kaş gezi rehberi işte burada!
Yolu sapa yahu, nasıl gideceğiz
Evet, yolu sapa ama her Kaş sever de ister ki o yol mümkünse biraz sapa kalsın. Bu sapa haliyle bile son 3-4 yılda çehresi hayli değişti Kaş’ın. Kaş her zaman turizm bölgesiydi ama eski Kaş daha bir kasaba havasındaydı. En azından Moda ya da Taksim’de karşınıza çıkan bir barın şubesini Kaş’ta göremezdiniz. Kaş’ı o haliyle bilenler merkezde açılan zincir parfümerici şubesine bile hayretle bakıyor, bu hızlı değişime mesafeli yaklaşıyorlar. Özellikle bu sene yeniden gündeme getirilmeye çalışılan havalimanı projesi de hemen herkesin tepkisini çekti.
Kaş’a, Dalaman Havalimanı üzerinden gidebilirsiniz. Uçaktan sonra ortalama 2.5 saatinizi alan bir yol yapacaksınız. Antalya Havalimanı’na ise 30 kilometre daha uzakta, yani aksine zorunlu kalmadıkça tercih Dalaman. Havalimanından araç kiralayabilir, taksi ya da transfer için dolmuşları tercih edebilirsiniz. Fiyatlar döneme göre 50 – 70 lira aralığında. Dalaman – Kaş arası transfer bedelini hafife getirmek için araç paylaşım grupları da oluşmaya başladı. Facebook’taki Kaş a transfer paylaşalım mı adlı grup bunlardan biri. Bu grup sayesinde önceden anlaşan tatilciler uçak biletlerini dahi aynı saate alıp transferi paylaşabiliyor.
Transfer tamam, peki nerede kalacağız? Mesela, Kaş Camping nasıl bir yer?
Bizim için öncelikli tatil anlayışı her zaman kamptır. Bu yüzden önce Kaş’ın medarı iftiharı Kaş Camping’e yer veriyoruz. Pansiyon ve oteller daha sonra. Aslına bakarsanız Kaş Camping’te konaklama adına hemen her tarzdan seçenek var. Öncelik tabii ki kamp ve karavan alanı. Ancak standart bungalov ve lüks bungalovlardan da yararlanabilirsiniz, tamamen keyfinize kalmış.
Dana önce Betondan Koşarak Uzaklaşmak için Ülkemizden Doğa Kokulu 11 Çadır Kampı Alanı yazımızda da yer verdiğimiz Kaş Camping’in dünyanın dört bir yanından müşterisi var. Bir akşam bi bakmışsınız iki karavan dolusu tontiş İtalyan amca ve teyze grubu gelmiş, filmlerdeki gibi o uzun İtalyan sofrasında makarna – şarap ve bol kahkaha ile akşam yemeği sefası yapıyorlar, başka bir akşam yeni doğmuş bebekleriyle dünya turuna çıkmış Fin bir çift jilet gibi yerleştirdikleri eski ama bakımlı Land Rover Camper ile yanaşıyorlar… Kaş Camping’te yeni dostluklar kurmak da mümkün bir başına takılmakta.
Son yıllarda ünü yayılan Kaş Camping talepleri karşılayabilmek için alanını bir miktar genişletti. Kamp alanında 12 chalet, 4 bungalow’un yanı sıra 60 çadır ve 23 karavan alanı mevcut. Chalet’lerin içinde klima duş ve tuvalet de var. Alandaki yeni düzenlemelere gelince. Ortak duş ve tuvaletlerin bulunduğu bölümün arkası yeni çadır alanları olarak belirlenmiş. Ayrıca misafirlerin eşyalarını taşımak için elektrikli scooter ile hizmet veriyorlar. Böylece kampın içine araç giriş çıkışı da önlenmiş.
Asıl genişlik güzellik tabii ki iki ayrı iskeleden girilen denizde. Bu kıyıda suyu her haliyle keşfedebilirsiniz. İster sağ köşede daha ağırbaşlı takılan dalış merkezi Sun Diving’te takılın, ister snorkelle hemen ayaklarınızın dibinde gezinen balıkların peşinden gidin. Aşağıda deniz atından yavru ahtapotlara, çeşit çeşit balıklardan deniz kaplumbağasına kadar son derece şirin arkadaşlar sizi bekliyor. Ve korkmayın bir şey yapmazlar (bu cidden soruluyor)
Kaş Camping tel: 0 535 853 94 25
Ben ille de otelciyim pansiyoncuyum diyenler
İlle de otelciyim diyorsanız, sizin için hazırladığımız “Kaş otelleri rehberi” listemize bir bakın isterseniz. Öncelikle Kaş küçük ama kalabalık bir yer. Yani sezonda kalabalık. Bu yüzden sezon içinde bayram ya da resmi tatilde Kaş’a gitmeyi düşünüyorsanız boş verin. Başka zaman gidin, keyfini daha iyi çıkarırsınız. Resmi tatillerde Kaş artık (maalesef) taşıyor. Kalacak yer bulamayıp meydandaki banklarda yatanlar bile oluyor. Konaklama alternatifleri çeşitli. Otel, motel, butik, pansiyon, kamp her seçenek var. Ev – apart bile kiralayabilirsiniz. Hatta 5- 6 kişilik bir arkadaş grubuysanız Meis adasına bakan, teraslı, tertemiz apartları son derece uygun fiyatlara denk düşürebilirsiniz. Tek kişi ya da 2 – 3 kişi de olabilir, seçenek çok.
Kendi halinde konaklama olayı için önerimiz apartlar. Ama tatilden hizmet bekleyenler için denize sıfır Kaş Otel yıllardır o beklenen hizmeti veriyor. Biz küçük yere gidince küçük yerde kalınır kafasını yaşayanlar için Aphrodite Pansiyon tam kadro hizmette. Aphrodite Pansiyon bir aile işletmesi ve misafirleriyle gayet ilgililer. Ayrıca Kuytu Köşe Pansiyon da Kaş’ta pansiyon arayanların gözdesi olmaya aday. Bunların yanında Küçük Çakıl tarafında Nur Hotel, Narr ve Narr Twin de alternatifler arasında.
Peki ne yiyeceğiz
Kaş’ta gündüz vakitlerinde yemek piyasası yok denecek kadar az. Aslında bu durum neredeyse tüm tatil bölgelerimizde böyle. Genelde konaklama oda kahvaltı alındığı için kimsecikler dışarıya çıkmıyor. Pansiyonların kutulu reçel, dandik peynir ve tereyağı kahvaltısından sıkılırsanız gitmeniz gereken yer Kaş Spor Çay Bahçesi. Belediye’ye ait bu alan aynı zamanda Kaş merkezde oturabileceğiniz en serin yerlerden. Klasik bir tatil beldesi çay bahçesi. Ağaçlar birer metre beyaz kireçli, ikiye ayrılan metal küllüklü, masalarda okunmuş katlı gazeteler… Burası aynı zamana ortamın turistik makyajından da sıyrılmış sakin bir alan. Ayrıca muhteşem tost yapıyorlar. Kahvaltı için daha iyisini bulamazsınız. Bu günlerde tadilata girişmişler, ülkemize has eski hali gayet iyiydi umarız özenti bir kafeye dönüşmez.
Kaş denince akla gelen mekanlardan biri de Çınarlar Pide. Dar sokakların birbirini kestiği Kaş’ta, Atatürk büstüne sırtınızı vererek bulabileceğiniz mekanda harika pide yapılıyor. Menü geniş, herkes kafasına göre bir şeyler bulabilir. Aceleniz varsa siparişin ne kadar zamanda hazırlanacağını sormanızı öneririz. Sabırsız turist modeli pek hoş görüntüler sunmuyor. Turistiz diye hemen her şey olsun, ben özelim, mühimim, ben, ben, ben modelini Kaş’a getirmeyelim lütfen. İngiliz Prensi bile gittiği yerde siparişini verdikten sonra bekliyor, ama nice Berkeler Merveler daha beş dakika geçmeden göz bayıltmaya başlıyor 🙂
Sürekli tost – pide hayat geçmez, bu yüzden bir Kaş klasiği olan Bi Lokma’ya doğru yola çıkıyoruz.
Müdavimlerinin Kaş’a gönülden bağlı olmalarının tek sebebi buranın muhteşem denizi değil. Kaş’ta her tatil bölgesinde bulamayacağınız karakterli işletmeler de var. Özellikle turistik bölgelerde sıkça karşılaştığımız çakal esnaf modelleri elbette her yerde olduğu gibi Kaş’ta da mevcut. Ama Kaş’ta her yerde bulamayacağınız kadar nadide, işini seven ve misafirlerine saygıda kusur etmeyen yerler de var. Bi Lokma da bunlardan biri. Gönül rahatlığıyla gidip ev özeniyle hazırlanan yemekleri tadabilirsiniz. Çakılı sağına al, yokuşu çık, soldaki ince merdiven…
15 yıldır Bi Lokma ismiyle hizmet veren mekan sabah açılıyor, gece 23.00’da son servisi veriyor. Her öğün gönül rahatlığıyla gelebilirsiniz. Anne börekleri meşhur olsa da, menüde o gün ne var ne yok hepsinden denemelisiniz. O gün derken aynı gün yapmayın bunu tabi. Günlere yayın, çatlarsınız. Farklı lezzetleri meze tabağı gibi tek bir serviste de alabilirsiniz. Alkol var. Hatta meyhane kafasına ve harala gürelesine girmeden begonviller arasında demlenmek için bile tercih edilebilir. Bi Lokma sanki ailenizin bir parçası kadar sıcak ve özenli. Daha fazla yazmayalım mekan bizim sanacaksınız.
Yer ayırtmadan gidilmemesi gereken Bahçe Balık…
… yoksa millet mezeleri gömerken taş merdivenin başında ööle kedi gibi bakakalırsınız. Bahçe Balık’ta her ne kadar kalabalık olursa olsun güler yüzlü hizmet bulabilirsiniz. Burası için herkes ızgara ahtapotu tavsiye eder, gerçekten de büyük şehirlerdeki süslü püslü meyhanelerden daha iyi yaparlar. Ama ahtapot sonuçta. Yani bu vantuzlu arkadaşı zaten en fazla iki üç usulde yapıyorlar tüm dünyada. Bahçe balığın bu kadar anlatılmasının sebebi galiba ülkede ahtapotu gerektiği gibi yapan ender yerlerden olmasında.
Kaş iyi güzel ama insan bastı, sıkıldık diyenleri Gelos’a alalım
Burası da tıpkı Bi Lokma gibi aşırı iyi bir ekip tarafından işletiliyor. Hani Bahçe Balık’ta olması gerektiği gibi yapılıyor dediğimiz ahtapot var ya, işte onu bir de Figen’in elinden Gelos’ta deneyin. Mezelerin hepsi günlük, araya ekipten Serdan’ın kahkahaları karışıyor. Gelos zaten kahkaha ile özdeşleşmiş bir tanrıymış. Yani bunu kendileri iddia ediyor. “Gelos mitoloji” diye Googleyınca da bir facebook sayfası çıkıyor ve bu iddiayı doğruluyor. Yalnız bu sayfa da restoranın kendi sayfası. Açıkça hepimizi yiyiyor olabilirler 🙂
Neyse konumuza dönelim, ismi tanrılardan mı geliyor kuşkulu olsa da burada Kaş’ın o mitolojik güzelliğini gerçekten hissedeceksiniz. Gün batımı manzarası insanı başka zamanlara götürüyor. Mutlaka deneyiniz. Fiyatlar Bahçe Balık’tan bir tık daha ucuz.
Ayıp ayıp, deniz tatilinde ocakbaşına mı gidilirmiş diyenlerin çok şey kaybettiği mekan: Zaika
Doğru düzgün bir menüsü olamayan, olsa da fiyatların yazmadığı, yazsa da hesabın karşısında o fiyatları göremediğimiz geleneksel Türk turizmi işletmesi mantığının tam karşı tarafında yer alan bir mekan… Bırakın menüyü İnternet sitelerinde bile “Fiyat” diye ayrı bir sekme var ve altında şunlar yazıyor:
En iyi hammaddeyi nakliye masraflarına katlanarak getirmemize, yoğun el emeği ile işlememize rağmen fiyatlarımızı makul düzeyde tutmak hem bizim hem misafirlerimiz için adil bir rakam belirlemek Zaika’nın temel ilkelerinden biridir.
Gerçekten saygı duyduk. Hatta hepsi aynı olsa da üç dilde ayrı ayrı duyalım: İng. Respect, Fra. Respect, Alm. Respekt! Zaika’nın menüsü de en az batılının saygı kelimesindeki uyumu kadar tertipli düzenli. Menüden seçebileceğiniz her şey aklınızı uçuracak kadar iyi. Ama “Mütebbel” denilen mezenin her iki çeşidini de özellikle denemenizi tavsiye ederiz.
Yedik, çatladık, iyi de Kaş’ta yapılacak başka ne var
Akla gelebilecek her şey var. Kaş aktivite tatili için her türlü olanağı sunuyor. Öncelik mutlaka dalış turizminde. Kuşkusuz bu kıyılar ülkenin en önemli dalış alanlarını barındırıyor. Batı Akdeniz’in ucunda denize doğu bir kol gibi uzanan Kaş benzersiz su altı oluşumlarını barındırıyor. Kaş’ta hem batık, hem de duvar ve mağara dalışları yapabilirsiniz. Eğitiminiz hiç yoksa 5 metreye kadar inilen keşif turlarına katılabilirsiniz. Böylece su altı dünyasıyla tanışıp, su üstünün ne kadar da sıkıcı olduğunu anlayabilirsiniz. Dalış konusunda önerimiz Kaş Camping içindeki Sun Diving, ama tabii ki herkes kendi araştırmasını, eş dost tavsiyesini alsın. Sun Diving’i, İz Tv’yle ortaklaşa çektikleri belgesellerden de tanıyor olabilirsiniz.
Su altından gökyüzüne
Akdeniz’e doğru uzanan bir kol gibi demiştik ya Kaş için, işte o kol aslında Çukurbağ Yarımadası. Yamaç paraşütü için Asas’a çıkılıyor. İniş 20 – 25 dakika sonra. Aşağısı Çukurbağ’ın masalsı güzelliği. Bu süre zarfında Burhan Altıntop’a dönüşüp “ben aslında yoğum” felsefesinin takipçisi oluyorsunuz. Sabah kahvaltı ettiğiniz, yüzdüğünüz, çadırı kurduğunuz yerlerin üzerinde süzülüyorsunuz. Akdeniz ikliminin aslında ne kadar güzel olduğunu içinize çekiyor ve doğaya atılan her beton, çakılan her çivinin ne denli yırtıcı olduğunu bir kere daha fark ediyorsunuz. Antalya’ya yapılması düşünülen 3. havalimanı için seçilen bölgelerden birinin burada olduğunu hatırlayıp şaşkınlıktan küçük dilinizi yutuyorsunuz. Umarız yeni yat limanı yapılırken biriken onca beton, toz ve inşaatın stresini hâlâ atamayan Kaş’a bu kötülüğü yapmazlar. Aile ve arkadaş işletmeleriyle dolu Kaş’a havalimanı demek kitle turizmi demek. Kısaca rant, betonlaşma, sahillerin parsellenmesi ve en ufak bir krizde hepsinin sinek avlaması demek. Bırakalım Kaş’ın gökyüzü kuşlarına ve paraşütlere kalsın.
Aile ve arkadaş işletmeleri dedik, yeni liman dedik, konaklama ve aktivite için Can Mocamp konusuna değinmediğimizi fark ettik
Can Mocamp tam da Kaş’ta yerel işletme, aile ve arkadaş mekanları dediğimiz yere uygun bir yer. Sahibi sülaleden Kaşlı. Tüm dünyadan sırt çantalı müdavimleri, “Olimpos bitti abicim” tayfası, bohem beyaz yakalısı, yogacısı, dalanı çıkanı, uçanı kaçanı, ööylece yatanı Can Mocamp’ta huzurlu bir şekilde takılır. Ta ki bir gün Kaş’a hizmet gelinceye kadar.
Yeni Marina ve yol inşaatı için deniz doldurulur, kamyonlar, dozerler denize iner… Molozlar Can Mocamp’a iner, toz – toprak, kamp alanına kopup düşen koca kayalar… Şaka değil, ancak filmlerde görebileceğiniz bir nobranlık ve beton aşkı.
Peki sonra? Film devam ediyor… Hem de mutlu sona doğru… Can Mocamp’ın müdavimleri dünyanın dört bir yanından toplanır Kaş’a gelir. Couchsurfing üzerinden örgütlenen gençler imece usulü Can Mocamp’ı yeniden inşa eder. Mocamp bugün açık hava sineması, dalış okulu, canlı müzik sahnesi ve 30 yıllık özgür ruhuyla hizmet vermeye devam ediyor.
İyi güzel de ben ne su altına girerim ne gökyüzüne çıkarım, yok mu normal insan aktivitesi?
Bu manzaradan tam ters tarafa dön, full hd Akdeniz
Ayağım yere basacak hacu! Kitlesine aitseniz de doğru yerdesiniz. Likya yolu üzerinde yapacak şey çok. Kaş’ta sıkıldınız (beceri ister), ortam değişsin ama denizden kopmayayım istiyorsunuz, basın Patara’ya gidin. Kaş Patara arası yaklaşık 50 kilometre. Bir şey değilmiş iki dakikada gider geliriz demeyin, gidemezsiniz. Yol öyle basıp gitmeye imkan vermez. Yola sabah erken çıkınız. Öğlen sıcağı basmadan Patara’da olmaya çalışınız. Tenha tenha gidiniz hem uçsuz bucaksız ovaları, hem de cam gibi denizi izleyiniz. İnsanların neden bin yıllar önce bu kıyılara geldiğini, Büyük İskender’in ordusunu neden bu limanlarda konaklattığını daha iyi anlayacaksınız.
Patara, dünyanın en uzun kumsalları arasında. Kum sahile o kadar doyamamış ki denizin içinde de metrelerce devam ediyor. Yarı beli geçmek için sahilden hayli uzaklaşıyorsunuz. Denize yüzünüzü verip sahili sol koldan takip ederseniz plajın bitimine kadar yapacağınız bir yürüyüşle en sondaki kum tepesine ulaşabilirsiniz. Üşenmeyin çıkın, sağda Patara ayaklarınız altında, soldaki yardan aşağısı ise gözün alabildiğinden fazlasıyla Akdeniz. Bu arada, antik kenti gezecekseniz güneşten korunmayı unutmayınız.
Kaş’a gelmişken Kaputaş Plajı
Türkiye’nin ve dünyanın en güzel doğal plajlarından biridir Kaputaş. İlk görenler “aa ne küçükmüş” der. Kaputaş gezisini Patara ile aynı güne denk getirebilirsiniz. İkisi de aynı hat üzerinde. Böylece hem dünyanın en büyük ve güzel plajlarından birini hem de en küçük ve güzel plajlarından birini görmüş olursunuz. Kaputaş’ta turkuaz renginin isminin neden Türkiye’den geldiğini uygulamalı olarak görmüş olacaksınız.
Kaputaş denilen minik inci nedense Kalkan ve Kaş belediyeleri arasında sürekli bir rant kavgasına neden olur. Bir rahat duramaz bu iki belediye. İkisinin de henüz durdukları yerde portakal ağaçları bile yokken, binlerce yıldır olduğu gibi duran Kaputaş’ı sürekli rahatsız etmeyi kendilerinde hak görürler. En son Kalkan Belediyesi kumsala girip kafeterya yapmak için beton dökmüş, tepkiler üzerine amacına ulaşamamıştı. Şimdi de kısmet Kaş Belediyesi’ne vurdu. Vinçlerle plaja dozer indirdiler. Gerçekten de büyük bir hizmet aşkı. İztuzu’na yaptıklarını el değmemiş ve değmemesi gereken Kaputaş’a da yapma niyetindeler. Size tavsiyemiz ülkenin el değmemiş cennetlerini keşfedip en kısa sürede buraları görmeniz, yoksa geriye bir şey bırakmayacaklar. Atlas Dergi’nin bu konuda şurada yaptığı bir liste de var.
Unutmadan Kaputaş dalgalı bir plajdır. Küçük olduğuna bakmayın, dalgası çoksa girdiğiniz gibi çıkamayabilirsiniz. Bu yüzden yüzme konusunda sıkıntı yaşayanlar dikkati elden bırakmasınlar.
Üçağız – Kekova – Kaleköy (Simena)
Ülkemizde yapılacak en güzel tatillerden biri kesinlikle arkadaşlarınızla çıkacağınız bir mavi turdur. Şu listemizde işin ayrıntılarını vermiştik. Uzun bir mavi tur için cesaretiniz yoksa Kaş bu konuda da size yardımcı olacaktır.
Limanda yan yana dizili tekneler dolmuş usulü hizmet verir. Sabah 10.00 gibi yola çıkılır akşama doğru dönülür. Denemenizde fayda var. Teknelere doluşmak istemiyor ama yine de mini mavi turu yapmak istiyorsunuz. İki seçeneğiniz var. Eğer 5-6 kişilik bir arkadaş grubuysanız limanda küçük bir tekne kiralayabilirsiniz. Böylece tura 50 kişiyle değil, kendi grubunuzla çıkarsanız. Belki biraz daha maliyetli olur, orası size kalmış. Limanda derdinizi anlatın yardımcı olan çok olur.
Bir diğer ihtimal Üçağız’a kadar karadan gitmek. Böylece Kaş’tan denize açılıncaya kadarki yolculuğu karadan yapmış olursunuz. Deniz dalgalıysa tercih edilebilir. Yani mini mavi yolculuğu Üçağız’dan da tekneye binerek yapabilirsiniz. Tur kapsamında batık kent ve Akvaryum Koyuna gidecekseniz. Deniz ve doğa insanıysanız hayran kalacaksınız. Mutlaka yapın. Bu turun son durağı Simena yani Kaleköy. Tüm Anadolu’da olduğu gibi ismini tepesindeki kaleden alıyor. Üşenmeyin mutlaka zirveye çıkın. Bu topraklar üzerinde kurulan Likya medeniyetine bir kere daha şaşkınlıkla tanıklık edeceksiniz. Zirveden görünen açık denizin bir ucunda, ufuktan Pers Donanmasını yok etmek için yollara düşen İskender’i mi görürsünüz, yoksa başka hayallere mi dalarsınız orası size kalmış.
Doğaya doyamadınız mı? Biraz da yayla yapalım?
Benzersiz coğrafyası Kaş’ı minik bir cennete çeviriyor. Gömbe Yaylası da bu noktalardan biri. Burası güneyin kar alan en yüksek bölgelerinden biri. Kaş’a 70 kilometre mesafede. Giderseniz 60 metreden düşen Uçarsu Şelalesi’ni görebilirsiniz. Burası Beydağları’nın en yüksek ikinci noktası. Yani öyle sallana sallana çıkamayabilirsiniz. Sandalet yanına çantaya uygun bir ayakkabı da atmanız gerekecek. Şelale Gömbe’ye gittikten sonra 8 kilometre mesafede. Bölgede zirveden eriyen karların beslediği 10 kadar göl var. Gitmişken Yeşilgöl’ü de görmenizi öneririz. Kaş’tan Gömbe’ye düzenlenen turlar da var. Planınızı iyi yaparsanız kendi aracınızla da rahatlıkla gidersiniz. Burası bölgenin en canlı trekking parkurlarından. Ayrıca Abdal Musa Dergâhı da burada bulunan Tekke Köyü’nde. Haziran ayında bölgedeki Aleviler şelalede bir şenlik düzenliyor. Kışın oluşan buzulları, gölleri ve şelalesiyle tam bir doğa cennetindesiniz… Gidecekseniz bir tam gününüzü ayırmanızı öneririz.
Gece ne yapsak
Kaş’ın merkezi avuç içi kadar. Kısa zaman içinde olayı çözeceksiniz. Çözdükten sonra takılacağınız mekanlar şirin ve saklı kalmış bahçesiyle Hideaway, her Kaş’a gidenin mutlaka merdivenlerinden çıkıp günü batırdığı DeJaVu, neredeyse Kaş denilince Kaş’tan bile önce akla gelen Mavi Bar, Konser ve mini rock hayatı için Echo Bar, Echo’nun barmeni Alper’in devraldığı Diva’s, geleneksel Kaşçıların şüpheyle yaklaştığı İstanbul’dan transfer Ayı ve hoplamak zıplamak için Red Point takılabileceğiniz mekanların en bilinenleri.
Denize nerede gireceğiz
İlk defa geliyorsanız şaşırmanız normal. Aa o meşhur Küçük Çakıl ve Büyük Çakıl bunlar mıymış diyeceksiniz. Evet, onlar. Gerçekten de avuç içi kadar yerler. Kaş merkez için en kısa denize girme yolu pansiyon bölgesindeki Küçük Çakıl. Buraya yayılmış yerler var. En bilineni Çınarlar Beach, deneyiniz. Az ileride de Büyük Çakıl var. Meşhur Hidayet bildiğiniz “beach” oldu. Eskiler pek gitmiyor artık, merak ederseniz bir gidip şansınızı deneyiniz. Tabii mutlaka denemeniz gereken Liman Ağzı bölgesi var. Buraya Likya yolu üzerinden sora sora (belki) ulaşabilirsiniz Diğer alternatif teknelerle gitmek. Mutlaka gidiniz.
Mavi Mağara büyüsü
Muğla Fethiye arasında su altına gizli büyülü mağaralar var. Yani büyü diye bir şey varsa kesin büyülüdürler diyelim. Mavi Mağara da Kaş Kalkan arasında, Kaputaş’a yakın mesafede. 1972 yılında Jeolog Dr. Temuçin Aygen tarafından bulunan Mavi Mağara’ya sağlam bir bot ya da teknelerle ulaşabilirsiniz. Burası 50 metre uzunluğunda, 40 metre genişliğinde ve 15 metre yüksekliğinde. Zamanında Akdeniz Foklarının evlerinden biri olan mağara da soyu tükenme noktasına gelen bu türle karşılaşmak artık sadece bir mucize. İsmini dipten yansıyan fosforlu mavi renkten alan Mavi Mağara’yı Kaş planlarına dahil edebilirsiniz. Burada kafayı suya batırdığınız anda başka bir dünya sizi bekliyor olacak.
Bonus: Saklıkent
Evet Kaş küçük bir yer, ama çevresi ile birlikte neredeyse tüm Akdeniz coğrafyası ve tarihinin gizemlerine varabilirsiniz. Kaş’a ortalama 1 saat 15 dakika mesafedeki Saklıkent de bu gizemlerden biri. Eşen Çayı üzerindeki Saklıkent aslında 12 bin 390 hektarlık bir alana yayılıyor. 1996 yılında milli park ilan edilen bölgede kanyonun olduğu bölge deniz seviyesinden 1000 metre yükseklikte. Kanyonun hemen girişinde walking dead misali yürümeye çalışan bol çamur kaplı tipler göreceksiniz. Burada kaynayan kükürtlü suyun şifalı olduğuna inanılıyor, çamur banyosunun sebebi bu. Saklıkent 18 Km. boyunca uzayıp gidiyor. Çevresinde konaklamak için bungalowlar var, ama daha yükseklerde kamplamak için İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’nden izin almak gerekiyor.