Düşünün ki tropik bir adada yaşıyorsunuz. Güneşin teninizi ısıttığı, dalga seslerinin kulağınızı okşadığı, doğayla iç içe bir dünyadasınız. Teknolojiden, sanayiden, modern dünyanın karmaşasından habersiz, kendi geleneklerinizle, kendi ritüellerinizle yaşıyorsunuz. Derken bir gün gökyüzünü yaran metal devler beliriyor: gürültülü uçaklar… Ve içlerinden çıkan sandık sandık yiyecekler, giysiler, ışık saçan cihazlar, tıbbi malzemeler, silahlar… Bu eşyaların ne olduğunu bilmiyorsunuz ama bildiğiniz bir şey var: Bu gelenler tanrılar gibi güçlü ve cömert! İşte bu inanılmaz karşılaşma, sadece eşyaların değil, yepyeni bir inanç sisteminin de doğmasına neden oldu: kargo kültleri.
Bu sıra dışı kültler, modern dünyanın gölgesinde şekillenmiş, teknolojinin mistikle buluştuğu inanışlar olarak karşımıza çıkıyor. Bir zamanlar gökten yıldırımlar yağdıran tanrıların yerini artık gökten inen yardım kutuları, telsiz sesleri, parlak kumaşlar aldı. Her biri, Pasifik adalarında yaşayan halklar için adeta kutsal emanetlere dönüştü. Peki ama bu halklar neden bu kadar etkilendi? Kargo nedir ki bu kadar büyülendi insanlar? Bu uçaklar neden ilahi bir armağan gibi görüldü?
Bu yazıda, II. Dünya Savaşı’nın ortasında başlayıp modern mitolojinin yapı taşlarından birine dönüşen “kargo kültleri” gerçeğini sizinle paylaşacağız.Teknolojinin sihirle karıştığı, Amerikalı askerlerin peygambere dönüştüğü, umutla dolu ama bir o kadar da trajik bu inançların hikâyesini dinleyemeye hazır mısınız?
Güney Pasifik’in göz alıcı adalarında yaşayan bazı yerli halkların gökyüzüne bakarak tanrılarını beklediğini duymuş muydunuz?
Ama bu tanrılar öyle klasik tanrılardan değil. Ne yıldırımlar saçıyorlar, ne de tahtlarda oturuyorlar. Bunlar, göklerden gelen kargo uçaklarıyla birlikte zenginlik ve bolluk getirdiğine inanılan modern zaman figürleri. İşte karşınızda “kargo kültleri” adı verilen inanılmaz bir inanç sistemi!
Her şey II. Dünya Savaşı’yla başladı… 1940’ların ortasında Pasifik Adaları birer birer savaşın içine çekilirken, Amerikan askerleri de Melanezya’ya üsler kuruyordu
Yanlarında getirdikleri şeyler ise adalılar için adeta büyü gibiydi: teneke kutularda yiyecekler, parlayan kumaşlar, telsizler, tüfekler, tıbbi malzemeler ve dev gibi uçaklarla gelen yardım kargoları.
Bu eşyaların nereden geldiğini anlayamayan ve teknolojik gelişmelere dair çok sınırlı bilgiye sahip olan bazı yerli topluluklar, bu durum karşısında hayranlığa kapıldı. Bu “kargo”ların doğaüstü bir kaynaktan geldiğine inandılar. Hatta Amerikalı askerlerin bu zenginliği getiren kutsal aracılar olduğuna dair söylentiler bile yayıldı.
Savaş sona erince askerler adalardan ayrıldı ve beraberlerinde getirdikleri kargolar da gitmiş oldu
Ama halk bu “göksel armağanların” geri dönmesini istiyordu. Bazıları uçakların yeniden gelmesi için dualar etmeye, havaalanı gibi düzenekler yapmaya, hatta askerleri taklit eden üniformalar giymeye başladı. Gerçekten de uçak çağırmak için tahta kulübelerden kontrol kuleleri yapan insanlar vardı! Ve bu inanç sistemleri, sadece o döneme ait geçici bir heves değildi. Bazı bölgelerde bu kültler bugün bile yaşamaya devam ediyor. Kargo kültleri II. Dünya Savaşı’yla meşhur olsa da, bu fikirlerin temeli çok daha öncelere dayanıyor. Örneğin Fiji’de 1800’lerin sonlarına doğru başlayan Tuka hareketi, yerel halkın Batılı sömürgecilere karşı başkaldırısıydı. Yeni Gine’deki Taro Kültü ise 1919 civarında doğdu.
Bu hareketlerin ortak noktaları vardı:
Batı’nın dayattığı düzene karşı durmak,
Yerli kültüre ve geleneklere sıkı sıkıya sarılmak,
Ve elbette Batı’dan gelen malzemeleri mistik bir anlamla yorumlamak.
Vanuatu’da (eski adıyla Yeni Hebridler), 1930’larda oldukça ilginç bir söylenti yayıldı. Yerli yaşlıların anlattığına göre bir gün kava içip sarhoş olduktan sonra John Frum adında beyaz bir adam ortaya çıktı. Ve onlara şöyle dedi: “Kilise öğretisini bırakın, sömürgecilerin düzeninden vazgeçin, eski yollarınıza dönün. O zaman size gerçek zenginlik gelecek”
Adalılar John Frum’u bir kurtarıcı, hatta bir tür peygamber olarak görmeye başladı. Bazıları onun gerçek bir kişi olduğuna inanırken, bazı araştırmacılar “Frum” isminin aslında “broom” (süpürge) kelimesinin telaffuzu olduğunu, yani “sömürgecileri süpürmek” anlamına geldiğini düşünüyor. Gerçekliği ne olursa olsun, bu karakter Melanezya’nın anti-sömürgeci ruhuna hitap etti.
2006 yılında Smithsonian Dergisi’ne konuşan Vanuatu’nun Tanna Adası’ndan Şef Kahuwya, John Frum’un mesajını şöyle özetledi:
“Paralarını ve kıyafetlerini atmamızı, çocuklarımızı okullardan almamızı ve kiliseye gitmeyi bırakmamızı söyledi. Kava içmeli, sihirli taşlara tapmalı ve ritüel danslarımızı yapmalıyız.”
Ve sonra ne oldu dersiniz? II. Dünya Savaşı patlak verdi. ABD askerleri geldikçe geldi. Kargolar, yardımlar, uçaklar… Yerli halk için bu, John Frum’un kehanetinin gerçekleştiğinin kanıtıydı.
2016’da adayı ziyaret eden belgesel yapımcısı Jessica Sherry’nin aktardığına göre, John Frum’un inancı sadece bir isimden ibaret değildi
O, Amerikalılarla gelen iyiliğin ve umudun sembolüydü. Ve gerçekten de Amerikalılar, bu uzak adalara daha önce hiç görülmemiş teknolojik mucizeler getirmişti: buzdolapları, kamyonlar, teneke kutularda yiyecekler, elektrikli aletler… Adalılar için bu manzara, John Frum’un kehanetinin gerçekleşmesiydi. Aynı zamanda Avrupalı sömürgecilerin otoritesini de zayıflatmıştı. Kısacası: Amerika umut demekti.
Zamanla, sanayileşmenin etkisiyle bu inançlar bazı bölgelerde azaldı. Batı dünyasıyla kurulan daha sıkı ilişkiler ve Hristiyanlığın yayılması, özellikle Vanuatu’da John Frum inancını zayıflattı. Örneğin 1990’larda 5.000 olan takipçi sayısı, 2022’ye gelindiğinde sadece 500’e düştü
Ama yine de umut tamamen tükenmiş değil. Her yıl 15 Şubat’ta Tanna Adası’nda John Frum Günü kutlanıyor. Genç erkekler göğüslerine “ABD” yazıyor, bambu sopalardan yaptıkları tüfekleri havaya kaldırıyor ve tören yürüyüşü yapıyorlar. Kimileri bunu gelenek olarak yapıyor, kimileri ise hâlâ o kargo uçaklarının gökyüzünde belireceğine inanıyor.
Yerel bir şefin söylediği şu söz bu inancın ne kadar derin olduğunu çok güzel özetliyor:
“Siz Hristiyanlar, İsa’nın dönüşünü 2000 yıldır bekliyorsunuz. Umudunuzu kaybetmediniz. Biz neden John Frum’dan vazgeçelim?”
Bugün hâlâ bazı Melanezya toplulukları, doğru ritüelleri gerçekleştirdiklerinde kargo uçaklarının tekrar döneceğine ve cennetten hediyeler getireceğine inanıyor.