Bazı kitaplar gerçekten rahatsız edici ve karanlık bir anlatıya sahiptir ve dürüst olmak gerekirse bu tarz kitaplar, her okuyucu için uygun bir tercih değildir. Fakat bazılarımız için bu durum tam tersi olabilir: sinir bozucu derecede karanlık ve adeta bir kâbus gibi düşüncelerimize çöken kitapları okumaktan keyif alırız. Eğer edebiyatın bu sert ve karanlık tarafı sizi baştan çıkarıyorsa, her biri son sayfasını okuduktan sonra bile uzun süre üzerine düşüneceğiniz çarpıcı ve bir o kadar da şiddetli hikayeler anlatan tüm zamanların en karanlık kitaplarını sizler için derledik. Çarpıcı ve sert hikayeleriyle tüm zamanların en karanlık 15 kitabı…
Otomatik Portakal – Anthony Burgess
Anthony Burgess’in geleceğe dair etkileyici bir kâbusu anlattığı Otomatik Portakal, aşırı şiddet içeren gençlik alt kültürüne ait bir dönemde iyilik, kötülük ve insan özgürlüğünün anlamı hakkında ürkütücü bir hikâye anlatıyor. 15 yaşındaki genç çete lideri ve anti-kahraman Alex’in ağzından kendisinin ve topluma isyan eden bir grup gencin şiddet eylemleri ve onları reforme etmeye niyetli devlet yetkilileriyle olan deneyimlerinin anlatıldığı Otomatik Portakal, tüm zamanların en karanlık kitaplarından birisidir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Yol – Cormac McCarthy
Cormac McCarthy’nin başyapıtlarından sayılan Yol, kıyamet sonrasında yer alan bir yolculuğun hikayesini anlatıyor. Hiçbir umudun kalmadığı, bir baba ve oğlun birbirlerinin dünyası olduğu ve sevgiyle desteklenen bir geleceği anlatan Yol, elimizden gelenin en kötüsü ve en iyisi üzerine yazılmış bir eserdir. Kitabın Tanıtımından: Bir baba ve oğlu yanıp kül olmuş Amerika topraklarında sonu asla gelmeyecekmiş gibi görünen bir yolculuğa çıkar. Niyetleri orada onları bir şeylerin bekleyip beklemediğini dahi bilmedikleri sahile ulaşmaktır. Rüzgarda uçuşan kurşuni küller her yeri ele geçirmiştir. Bu yıkım sonrası yolculukta kendilerini savunabilecekleri bir tabanca, yağmaladıkları yemekler ve birbirleri dışında hiçbir şeyleri yoktur. Hiçbir umudun kalmadığı bir gelecekte bir baba ile oğulun hayatta kalmak için verdiği mücadeleyi anlatan Yol nihai yıkım, umutsuz azim ve bunlara rağmen kaybolmayan şefkatin anlatıldığı bir şaheser. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Körlük – Jose Saramago
Portekizli yazar Jose Saramago’nun ilk kez 1995 yılında yayınlanan ve yazarın en başarılı çalışmaları arasında yerini alan Körlük, açıklanamayan bir sebepten ötürü herkesin kitlesel bir şekilde körlük salgınına yakalandığı isimsiz bir şehirde, körlüğe ilk yakalananlar arasında yer alan bir grup isimsiz karakterin talihsizliğinin hikayesini anlatmaktadır. Körlükle birlikte gelen ve çok hızlı bir şekilde gerçekleşen sosyal çöküş sonucu, eski bir akıl hastanesinde karantina altına alınan bu kişiler arasında kocasını yalnız bırakmak istemeyen ve körlüğe karşı bağışıklığı olan Doktorun Karısı da bulunmaktadır. Öncelikle hijyen, yaşam koşulları ve ahlaki değerlerin çok kısa sürede korkunç bir şekilde bozulmasıyla başlayan değişim, silahlı bir grubun yiyecek teslimatları üzerinde kontrol sahibi olmasıyla karantinadaki diğer kişileri boyunduruk altına alarak onları şiddetli saldırı, tecavüz ve temel ihtiyaçların mahrumiyetine maruz bıraktığı yozlaşmış bir sistem halini alır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Gece – Elie Wiesel
Transilvanya’nın Sighet kasabasında doğan Elie Wiesel, 1944’te ailesiyle birlikte evlerinden Auschwitz toplama kampına ve ardından Buchenwald’a götürüldüğünde bir 16 yaşında bir gençti. Gece, Elie Wiesel’in ailesinin ölümü, kendi masumiyetinin ölümü ve insanın mutlak kötülüğüyle yüzleşen derinden gözlemci bir Yahudi gencin umutsuzluğuna dair anılarının ürkütücü bir kaydıdır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
1984 – George Orwell
Kitabın Tanıtımından: George Orwell’in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kabus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgahlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Sodom: Sodom’un 120 Günü – Marquis de Sade
Marquis de Sade tarafından yazılan Sodom’un 120 Günü, yaşlı fahişeler tarafından anlatılan hikayeleri dinlerken çoğu ergenlik yaşında olan 36 kurbanı köleleştiren ve onlara cinsel işkence yapan dört zengin adamın, gözlerden uzak bir kalede dört ay boyunca yaşadıklarının ve yaşattıklarının hikayesini anlatıyor. Sade’in Bastille Hapishanesi’ndeyken kaleme aldığı ve 1789 Bastille Baskını sırasında kaybettiği el yazması Sodom’un 120 Günü, birçok eleştirmen tarafından Marquis de Sade’nin parlak başarısı olarak tanımlanmıştır. İnsanlığın en karanlık taraflarına ışık tutan Sodom’un 120 Günü, aşırı derecede şiddet ve işkence içermesi yüzünden okunması oldukça zor kitaplardan biridir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Ölüm Oyunu – Koushun Takami
Japon yazar Koushun Takami’nin 1999 yılında yayınlanan ilk romanı Ölüm Oyunu, Büyük Doğu Asya Cumhuriyeti olarak bilinen kurgusal, faşist, totaliter bir Japon hükümeti tarafından yürütülen bir programda birbirleriyle ölümüne savaşmaya zorlanan ortaokul öğrencilerinin yaşadıklarını anlatır. Kitabın Tanıtımından: Totaliter Büyük Doğu Asya Cumhuriyeti, halkı baskı altında tutmak için her sene acımasız bir askeri program düzenlemektedir. Bu doğrultuda ıssız bir adaya götürülen lise öğrencilerine rastgele silahlar verilmekte ve kuralları çiğnediklerinde patlayan tasmalarla, geriye tek kişi kalana kadar birbirleriyle mücadele etmeleri beklenmektedir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Eşekarısı Fabrikası – Iain Banks
İskoç yazar Iain Banks’ın ilk romanı olan Eşekarısı Fabrikası, uzak bir İskoç köyünün dışında babası ile birlikte yaşayan sıradan bir 16 yaşında genç olan Frank’in bakış açısıyla yazılmıştır. Çocukluğunu ve çocukluğundan arta kalanları anlatan Frank’in hayatı alışılmışın oldukça dışındadır. Frank’in annesi ailesini yıllar önce terk etmiş, abisi Eric psikiyatri hastanesine yatırılmıştır. Yaşadığı hayal kırıklıklarını dışa vurmak için şiddete yönelen Frank, aynı zamanda günlük olarak tuhaf ritüeller sergiler. Ancak kardeşi Eric’in psikiyatri hastanesinden kaçtığını öğrenen Frank, geçmişin gizemlerini ortaya seren ve Frank’i tamamen değiştiren bir olayı öğrenmek durumunda kalır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Amerikan Sapığı – Bret Easton Ellis
Bret Easton Ellis tarafından kaleme alınan ve ilk kez 1991 yılında yayınlanan Amerikan Sapığı, New York’ta 20’li yaşların ortalarında, zengin bir yatırım bankacısı olan Patrick Bateman’ın günlük aktivitelerinin birinci kişi tarafından anlatıldığı bir romandır. Patrick Bateman, kitap boyunca kulüplere gitmeyi, müzik zevklerini, moda tavsiyelerini, kokain çekmeyi, bunak annesiyle sorunlu ilişkisini, fahişelere gitmeyi, fahişeleri öldürmeyi, fahişeleri sakatlamayı, iş arkadaşlarını katletmeyi, tecavüzü, nekrofili ve işkenceyi anlatıyor. Edebiyat eleştirmeni Jeffrey W. Hunter’a göre, Amerikan Sapığı kapitalizmin sığ ve kısır yönlerinin bir eleştirisidir. Çünkü Patrick Bateman, tüketme, maddiyatçılık ve insanlar dahil her şeyin bir meta olduğu düşüncesiyle hareket eden popüler kültürün yarattığı bir anti-kahramandır.
Karanlıkların Efendisi – Ernesto Sabato
Arjantinli yazar Ernesto Sabato’nun büyük ihtimalle en deneysel eseri olan Karanlıkların Efendisi, Tünel ile Kahramanlar ve Mezarlar’dan sonra üçlemenin son kitabı olarak yayınlanmıştır. Sabato gerçek olaylarla fantastik unsurların birleştirildiği otobiyografik olayları paralel hikayeler, felsefi analizler, hipotezler ve edebi eleştiri ile karıştırır, aynı rolde olan ve genellikle önceki romanlarda da bulunan karakterler aracılığıyla yeniden anlatır. Karanlıkların Efendisi, yozlaşmış bir Arjantin şehri Buenos Aires için dönüm noktası olan 1973 yılında meydana gelen olumsuz tarihsel olayları yeniden canlandırmasının yanı sıra; İkinci Dünya Savaşı, Hiroşima’nın bombalanması ve Vietnam Savaşı gibi yirminci yüzyıla damga vuran karanlık tarihsel olaylardan da bahseden ve bir şehrin, bir kültürün ve gerçeğin yüzüne bakmaya cesaret eden bir adamın işkence görmüş ruhunun portresini çizen bir eserdir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Dövüş Kulübü – Chuck Palahniuk
Chuck Palahniuk’ın ilk kitabı olan Dövüş Kulübü, uykusuzlukla mücadele eden isimsiz bir kahramanın yaşadıkları etrafında şekillenen bir olay örgüsüne sahiptir. Doktorunun devam eden bu sürekli uykusuzluk halinin acı çektiği bir hastalık olmadığına ve asıl acıyı görmek istiyorsa testis kanseri destek grubunu ziyaret etmesi gerektiğine dair yaptığı açıklamasından ilham alan bu isimsiz kahraman, çeşitli destek gruplarında ciddi bir şekilde hasta bir kişiyi taklit ederek rahatlamaya çalışır. Daha sonra Tyler Durden adında gizemli bir adamla tanışır ve ikili birlikte radikal psikoterapi olarak bir yeraltı dövüş kulübü kurar. Modern dünyanın merkezinde yer alan karanlığı gözler önüne seren Dövüş Kulübü, okuyucunun yüzüne çarptığı acı gerçeklerle hayatınızı ve varlığınızı sorgulamanıza neden olabilir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Fahrenheit 451 – Ray Bradbury
Ray Bradbury’nin en iyi eserlerinden biri olarak nitelendirilen distopik romanı Fahrenheit 451, Ray Bradbury’nin “Coda” adlı kısa öyküsünde belirttiği üzere 2049 yılında neresi olduğu belirtilmemiş bir şehirde geçiyor. Roman, kitapların yasaklandığı ve itfaiyecilerin bulunan her şeyi yaktığı gelecekteki bir Amerikan toplumunu sunarken Ray Bradbury, kağıtların kendiliğinden tutuştuğu ve yandığı sıcaklık olan Fahrenheit 451’i ise romanın adını olarak kullanıştır. Ancak yapılan araştırmalar, kağıdın tutuşma derecesinin 424-475 Fahrenheit arasında olduğunu ve bu değişikliğin kağıdın türüne bağlı olduğunu belirtmektedir. Kitabın baş kahramanı Guy Montag, edebiyatı sansürleme ve bilgiyi yok etme rolüyle hayal kırıklığına uğrayan, sonunda işini bırakıp edebi ve kültürel yazıların korunmasına kendini adamış bir itfaiyecidir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Dorian Gray’in Portresi – Oscar Wilde
Kendine özgü göz kamaştırıcı üslubuyla Oscar Wilde’ın kaleme aldığı ve ilk kez 1890 yılında yayınlanan Dorian Gray’in Portresi, ebedi gençlik ve güzellik için ruhunu satan genç bir adamın karanlık öyküsüdür. Dorian Gray’in ahlaki çöküşünün hikayesi olan Dorian Gray’in Portresi, yayınlandığı Viktorya döneminde büyük bir skandala neden olurken Oscar Wilde, romanın yozlaştırıcı etkisi nedeniyle eleştirmeler ve okurlar tarafından saldırıya uğradı. Tartışmasız bir şekilde edebiyatın sığlık, kibir, gelişigüzel zalimlik ve hazcı bencillik üzerine yazılmış en mükemmel eseri olan Dorian Gray’in Portresi, karanlık ve yozlaşmış bir umutsuzluğun ve çaresizliğin betimlemesidir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Antilop ve Flurya – Margaret Atwood
Kanadalı yazar Margaret Atwood’un 2003 yılında yayınlanan ve MaddAddam üçlemesinin ilk kitabı olan Antilop ve Flurya, biz okuyucuları hem çok tanıdık hem de hayal bile edemeyeceğimiz genetik mühendisliğin dünyayı kontrol ettiği yakın bir geleceğe götürüyor. Dünyadaki popülasyonun insan üretimi küresel bir salgın tarafından yok olmasından önce Jimmy olarak bilinen Kar Adamı, sağ kalan son insan olabileceği dünyada hayatta kalmak için mücadelesine devam ederken gerçek adı Glenn olan en iyi arkadaşı Flurya’yı ve her ikisinin de tanıdığı güzel ve gizemli Antilop’u kaybetmenin yasını tutuyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Brooklyn’e Son Çıkış – Hubert Selby Jr.
Amerikan edebiyatının klasiklerinden biri sayılan Brooklyn’e Son Çıkış, aile içi şiddet, toplu tecavüz ve fuhuş ve travestiliğe sansürsüz bir bakış da dahil olmak üzere alt sınıf yaşamının acımasız ve samimi bir tasvirini sunuyor. Birçok okur ve eleştirmen tarafından cehennem-vari ve müstehcen olarak nitelendirilen Brooklyn’e Son Çıkış, her fırsatta insan doğasındaki en kötü aşırılıklarla yüzleşen New Yorkluların hikayelerini anlatıyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Anthony Burgess’in geleceğe dair etkileyici bir kâbusu anlattığı Otomatik Portakal, aşırı şiddet içeren gençlik alt kültürüne ait bir dönemde iyilik, kötülük ve insan özgürlüğünün anlamı hakkında ürkütücü bir hikâye anlatıyor. 15 yaşındaki genç çete lideri ve anti-kahraman Alex’in ağzından kendisinin ve topluma isyan eden bir grup gencin şiddet eylemleri ve onları reforme etmeye niyetli devlet yetkilileriyle olan deneyimlerinin anlatıldığı Otomatik Portakal, tüm zamanların en karanlık kitaplarından birisidir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Cormac McCarthy’nin başyapıtlarından sayılan Yol, kıyamet sonrasında yer alan bir yolculuğun hikayesini anlatıyor. Hiçbir umudun kalmadığı, bir baba ve oğlun birbirlerinin dünyası olduğu ve sevgiyle desteklenen bir geleceği anlatan Yol, elimizden gelenin en kötüsü ve en iyisi üzerine yazılmış bir eserdir. Kitabın Tanıtımından: Bir baba ve oğlu yanıp kül olmuş Amerika topraklarında sonu asla gelmeyecekmiş gibi görünen bir yolculuğa çıkar. Niyetleri orada onları bir şeylerin bekleyip beklemediğini dahi bilmedikleri sahile ulaşmaktır. Rüzgarda uçuşan kurşuni küller her yeri ele geçirmiştir. Bu yıkım sonrası yolculukta kendilerini savunabilecekleri bir tabanca, yağmaladıkları yemekler ve birbirleri dışında hiçbir şeyleri yoktur. Hiçbir umudun kalmadığı bir gelecekte bir baba ile oğulun hayatta kalmak için verdiği mücadeleyi anlatan Yol nihai yıkım, umutsuz azim ve bunlara rağmen kaybolmayan şefkatin anlatıldığı bir şaheser. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Portekizli yazar Jose Saramago’nun ilk kez 1995 yılında yayınlanan ve yazarın en başarılı çalışmaları arasında yerini alan Körlük, açıklanamayan bir sebepten ötürü herkesin kitlesel bir şekilde körlük salgınına yakalandığı isimsiz bir şehirde, körlüğe ilk yakalananlar arasında yer alan bir grup isimsiz karakterin talihsizliğinin hikayesini anlatmaktadır. Körlükle birlikte gelen ve çok hızlı bir şekilde gerçekleşen sosyal çöküş sonucu, eski bir akıl hastanesinde karantina altına alınan bu kişiler arasında kocasını yalnız bırakmak istemeyen ve körlüğe karşı bağışıklığı olan Doktorun Karısı da bulunmaktadır. Öncelikle hijyen, yaşam koşulları ve ahlaki değerlerin çok kısa sürede korkunç bir şekilde bozulmasıyla başlayan değişim, silahlı bir grubun yiyecek teslimatları üzerinde kontrol sahibi olmasıyla karantinadaki diğer kişileri boyunduruk altına alarak onları şiddetli saldırı, tecavüz ve temel ihtiyaçların mahrumiyetine maruz bıraktığı yozlaşmış bir sistem halini alır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Transilvanya’nın Sighet kasabasında doğan Elie Wiesel, 1944’te ailesiyle birlikte evlerinden Auschwitz toplama kampına ve ardından Buchenwald’a götürüldüğünde bir 16 yaşında bir gençti. Gece, Elie Wiesel’in ailesinin ölümü, kendi masumiyetinin ölümü ve insanın mutlak kötülüğüyle yüzleşen derinden gözlemci bir Yahudi gencin umutsuzluğuna dair anılarının ürkütücü bir kaydıdır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Kitabın Tanıtımından: George Orwell’in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kabus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgahlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Marquis de Sade tarafından yazılan Sodom’un 120 Günü, yaşlı fahişeler tarafından anlatılan hikayeleri dinlerken çoğu ergenlik yaşında olan 36 kurbanı köleleştiren ve onlara cinsel işkence yapan dört zengin adamın, gözlerden uzak bir kalede dört ay boyunca yaşadıklarının ve yaşattıklarının hikayesini anlatıyor. Sade’in Bastille Hapishanesi’ndeyken kaleme aldığı ve 1789 Bastille Baskını sırasında kaybettiği el yazması Sodom’un 120 Günü, birçok eleştirmen tarafından Marquis de Sade’nin parlak başarısı olarak tanımlanmıştır. İnsanlığın en karanlık taraflarına ışık tutan Sodom’un 120 Günü, aşırı derecede şiddet ve işkence içermesi yüzünden okunması oldukça zor kitaplardan biridir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Japon yazar Koushun Takami’nin 1999 yılında yayınlanan ilk romanı Ölüm Oyunu, Büyük Doğu Asya Cumhuriyeti olarak bilinen kurgusal, faşist, totaliter bir Japon hükümeti tarafından yürütülen bir programda birbirleriyle ölümüne savaşmaya zorlanan ortaokul öğrencilerinin yaşadıklarını anlatır. Kitabın Tanıtımından: Totaliter Büyük Doğu Asya Cumhuriyeti, halkı baskı altında tutmak için her sene acımasız bir askeri program düzenlemektedir. Bu doğrultuda ıssız bir adaya götürülen lise öğrencilerine rastgele silahlar verilmekte ve kuralları çiğnediklerinde patlayan tasmalarla, geriye tek kişi kalana kadar birbirleriyle mücadele etmeleri beklenmektedir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
İskoç yazar Iain Banks’ın ilk romanı olan Eşekarısı Fabrikası, uzak bir İskoç köyünün dışında babası ile birlikte yaşayan sıradan bir 16 yaşında genç olan Frank’in bakış açısıyla yazılmıştır. Çocukluğunu ve çocukluğundan arta kalanları anlatan Frank’in hayatı alışılmışın oldukça dışındadır. Frank’in annesi ailesini yıllar önce terk etmiş, abisi Eric psikiyatri hastanesine yatırılmıştır. Yaşadığı hayal kırıklıklarını dışa vurmak için şiddete yönelen Frank, aynı zamanda günlük olarak tuhaf ritüeller sergiler. Ancak kardeşi Eric’in psikiyatri hastanesinden kaçtığını öğrenen Frank, geçmişin gizemlerini ortaya seren ve Frank’i tamamen değiştiren bir olayı öğrenmek durumunda kalır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Bret Easton Ellis tarafından kaleme alınan ve ilk kez 1991 yılında yayınlanan Amerikan Sapığı, New York’ta 20’li yaşların ortalarında, zengin bir yatırım bankacısı olan Patrick Bateman’ın günlük aktivitelerinin birinci kişi tarafından anlatıldığı bir romandır. Patrick Bateman, kitap boyunca kulüplere gitmeyi, müzik zevklerini, moda tavsiyelerini, kokain çekmeyi, bunak annesiyle sorunlu ilişkisini, fahişelere gitmeyi, fahişeleri öldürmeyi, fahişeleri sakatlamayı, iş arkadaşlarını katletmeyi, tecavüzü, nekrofili ve işkenceyi anlatıyor. Edebiyat eleştirmeni Jeffrey W. Hunter’a göre, Amerikan Sapığı kapitalizmin sığ ve kısır yönlerinin bir eleştirisidir. Çünkü Patrick Bateman, tüketme, maddiyatçılık ve insanlar dahil her şeyin bir meta olduğu düşüncesiyle hareket eden popüler kültürün yarattığı bir anti-kahramandır.
Arjantinli yazar Ernesto Sabato’nun büyük ihtimalle en deneysel eseri olan Karanlıkların Efendisi, Tünel ile Kahramanlar ve Mezarlar’dan sonra üçlemenin son kitabı olarak yayınlanmıştır. Sabato gerçek olaylarla fantastik unsurların birleştirildiği otobiyografik olayları paralel hikayeler, felsefi analizler, hipotezler ve edebi eleştiri ile karıştırır, aynı rolde olan ve genellikle önceki romanlarda da bulunan karakterler aracılığıyla yeniden anlatır. Karanlıkların Efendisi, yozlaşmış bir Arjantin şehri Buenos Aires için dönüm noktası olan 1973 yılında meydana gelen olumsuz tarihsel olayları yeniden canlandırmasının yanı sıra; İkinci Dünya Savaşı, Hiroşima’nın bombalanması ve Vietnam Savaşı gibi yirminci yüzyıla damga vuran karanlık tarihsel olaylardan da bahseden ve bir şehrin, bir kültürün ve gerçeğin yüzüne bakmaya cesaret eden bir adamın işkence görmüş ruhunun portresini çizen bir eserdir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Chuck Palahniuk’ın ilk kitabı olan Dövüş Kulübü, uykusuzlukla mücadele eden isimsiz bir kahramanın yaşadıkları etrafında şekillenen bir olay örgüsüne sahiptir. Doktorunun devam eden bu sürekli uykusuzluk halinin acı çektiği bir hastalık olmadığına ve asıl acıyı görmek istiyorsa testis kanseri destek grubunu ziyaret etmesi gerektiğine dair yaptığı açıklamasından ilham alan bu isimsiz kahraman, çeşitli destek gruplarında ciddi bir şekilde hasta bir kişiyi taklit ederek rahatlamaya çalışır. Daha sonra Tyler Durden adında gizemli bir adamla tanışır ve ikili birlikte radikal psikoterapi olarak bir yeraltı dövüş kulübü kurar. Modern dünyanın merkezinde yer alan karanlığı gözler önüne seren Dövüş Kulübü, okuyucunun yüzüne çarptığı acı gerçeklerle hayatınızı ve varlığınızı sorgulamanıza neden olabilir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Ray Bradbury’nin en iyi eserlerinden biri olarak nitelendirilen distopik romanı Fahrenheit 451, Ray Bradbury’nin “Coda” adlı kısa öyküsünde belirttiği üzere 2049 yılında neresi olduğu belirtilmemiş bir şehirde geçiyor. Roman, kitapların yasaklandığı ve itfaiyecilerin bulunan her şeyi yaktığı gelecekteki bir Amerikan toplumunu sunarken Ray Bradbury, kağıtların kendiliğinden tutuştuğu ve yandığı sıcaklık olan Fahrenheit 451’i ise romanın adını olarak kullanıştır. Ancak yapılan araştırmalar, kağıdın tutuşma derecesinin 424-475 Fahrenheit arasında olduğunu ve bu değişikliğin kağıdın türüne bağlı olduğunu belirtmektedir. Kitabın baş kahramanı Guy Montag, edebiyatı sansürleme ve bilgiyi yok etme rolüyle hayal kırıklığına uğrayan, sonunda işini bırakıp edebi ve kültürel yazıların korunmasına kendini adamış bir itfaiyecidir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Kendine özgü göz kamaştırıcı üslubuyla Oscar Wilde’ın kaleme aldığı ve ilk kez 1890 yılında yayınlanan Dorian Gray’in Portresi, ebedi gençlik ve güzellik için ruhunu satan genç bir adamın karanlık öyküsüdür. Dorian Gray’in ahlaki çöküşünün hikayesi olan Dorian Gray’in Portresi, yayınlandığı Viktorya döneminde büyük bir skandala neden olurken Oscar Wilde, romanın yozlaştırıcı etkisi nedeniyle eleştirmeler ve okurlar tarafından saldırıya uğradı. Tartışmasız bir şekilde edebiyatın sığlık, kibir, gelişigüzel zalimlik ve hazcı bencillik üzerine yazılmış en mükemmel eseri olan Dorian Gray’in Portresi, karanlık ve yozlaşmış bir umutsuzluğun ve çaresizliğin betimlemesidir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Kanadalı yazar Margaret Atwood’un 2003 yılında yayınlanan ve MaddAddam üçlemesinin ilk kitabı olan Antilop ve Flurya, biz okuyucuları hem çok tanıdık hem de hayal bile edemeyeceğimiz genetik mühendisliğin dünyayı kontrol ettiği yakın bir geleceğe götürüyor. Dünyadaki popülasyonun insan üretimi küresel bir salgın tarafından yok olmasından önce Jimmy olarak bilinen Kar Adamı, sağ kalan son insan olabileceği dünyada hayatta kalmak için mücadelesine devam ederken gerçek adı Glenn olan en iyi arkadaşı Flurya’yı ve her ikisinin de tanıdığı güzel ve gizemli Antilop’u kaybetmenin yasını tutuyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Amerikan edebiyatının klasiklerinden biri sayılan Brooklyn’e Son Çıkış, aile içi şiddet, toplu tecavüz ve fuhuş ve travestiliğe sansürsüz bir bakış da dahil olmak üzere alt sınıf yaşamının acımasız ve samimi bir tasvirini sunuyor. Birçok okur ve eleştirmen tarafından cehennem-vari ve müstehcen olarak nitelendirilen Brooklyn’e Son Çıkış, her fırsatta insan doğasındaki en kötü aşırılıklarla yüzleşen New Yorkluların hikayelerini anlatıyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.