Popüler dijital yayın platformu Netflix kısa süre önce hayli dikkat çekici bir filmi izleyici ile buluşturdu. İspanyol yönetmen J. A. Bayona imzası taşıyan ve oyuncu kadrosunda Enzo Vogrincic, Matías Recalt, Agustín Pardella, Felipe González Otaño, Luciano Chatton ve Valentino Alonso gibi isimlerin yer aldığı Kar Kardeşliği kısa sürede platformun en çok izlenen yapımlarından biri haline geldi. Aynı zamanda En İyi Uluslararası Film kategorisinde Oscar’a aday gösterilen film, 1972 yılında And Dağları’nda meydana gelen bir uçak kazasının ardından hayat kalan insanların yaşam mücadelesine odaklanıyor. Son dönemin en dikkat çekici yapımlarından biri olan Kar Kardeşliği hakkındaki detaylar ise pek çok insan tarafından merak ediliyor. Filmi izleyen sinemasever özellikle Kar Kardeşliği gerçek mi, sorusuna yanıt arıyor. Evet, popüler Netflix filmi gerçek bir olaydan, insanlık tarihinin en sıra dışı hayatta kalma hikayelerinden birinden ilham alıyor. İşte mucizevi bir kurtuluş öyküsünü ekrana taşıyan Kar Kardeşliği filminin tüyler ürpertici gerçek hikâyesi.
Popüler dijital yayın platformu Netflix, son günlerde Kar Kardeşliği isimli bir filmle gündeme
Kısa sürede platformun en çok izlenen yapımlarından biri olan Kar Kardeşliği aynı zaman 2024 Oscarlarında En İyi Uluslararası Film kategorisinde yarışacak.
Kar Kardeşliği konusu ne?
İspanyol yönetmen J. A. Bayona imzalı yapım, Güney Amerika’daki And Dağları’na düşen bir uçağın hayatta kalan yolcularının zorlu koşullar altında verdiği yaşam mücadelesine odaklanıyor. Ancak bu kurtuluş öyküsünü çok daha ilginç hale getiren başka şeyler de var. Bu nedenle film hakkında merak edilen detayların sayısı hayli da hayli fazla. Örneğin Kar Kardeşliği gerçek mi sorusuna yanıt arayan sinemaseverlerin sayısı hiç de az değil.
İzleyicilerin beğenisini kazanan Kar Kardeşliği gerçek olayları ekrana taşıyor
Hatta filmde anlatılan öykünün kahramanlarından biri Kar Kardeşliği’ni “gerçekte olanların hafif bir versiyonu” şeklinde tanımlıyor! Peki, Kar Kardeşliği gerçek hikayesi hakkında neler biliniyor? Gelin, insanlık tarihindeki en etkileyici ve bir o kadar da tüyler ürpertici bu kurtuluş öyküsünün gerçek versiyonuna birlikte bakalım.
Uruguay Hava Kuvvetlerine ait Fairchild FH-227D isimli yolcu uçağı, 13 Ekim 1972 günü Uruguay’ın başkenti Montevideo’dan Şili’nin Santiago şehrine havalandı
Uçak, Uruguay’daki Stella Maris Kolejinin Old Christians isimli ragbi takımının oyuncularını ve ailelerini taşıyordu. Ne var ki 40 yolcu ve 5 mürettebatın yer aldığı Uruguay Hava Kuvvetlerinin 571 sefer sayılı uçuşu, hiçbir zaman tamamlanamadı. Ancak son derece trajik ve tüyler ürpertici bir kurtuluş öyküsünün ortaya çıkmasına neden olacaktı.
Ragbi takımını ve ailelerini taşıyan uçak And Dağları üzerindeyken yere çakıldı
Uçak bir zirveye çarpmış, iki kanadını da kaybetmişti. Uçağın düştüğü yer ise hava sıcaklığının -40 dereceyi bulduğu, yaşama tutunmanın neredeyse imkânsız olduğu bir coğrafyadaydı. Enkazın bulunduğu noktanın yüksekliği ise 4.000 metreden fazlaydı.
Kaza anında uçaktaki yolculardan 12’si hayatını kaybetti. Diğer yolcuların büyük bir bölümü ise ciddi şekilde yaralandı
14 Ekim 1972’de yani kazadan sonraki ilk günde ise 29 yolcu hayattaydı
Korkunç kazanın ardından arama kurtarma çalışmaları başlatıldı
Uçağın, Gözyaşı Vadisi olarak isimlendirilen bölgede bir yere düştüğü tahmin ediliyordu. Bu sebeple hem Uruguay hem de Şili tarafı bölgede kapsamlı bir arama kurtarma harekatı başlattı. Ancak arazi ve iklim şartları, çalışmaları ciddi şekilde zorlaştırıyordu. Yine de yetkililer kayalar ve buz kütleleri ile dolu arazide 8 gün boyunca elinden geleni yaptı. Örneğin Şili Hava Kuvvetlerinden Albay Ramón Canales, kurtarma çalışmaları sona ermeden önce bölgede 100 kez arama uçuşu yapıldığını belirtiyor. Ancak ne enkazdan ne de kazazedelerden hiçbir ize rastlamak mümkün olmadı.
Hiçbir sonuç alınamayan arama kurtarma çalışmaları, 8. günde sona erdi. Uçaktaki yolcuların hepsinin yaşamını kaybettiği kabul edildi
Aslında bir bakıma, öyle de olmalıydı! Çünkü şiddetli bir uçak kazası geçirmişlerdi. Üstelik kaza sebebiyle yaşamlarını yitirmeseler bile hava koşulları ve yiyecek stokunun yetersizliği sebebiyle yaşama tutunmaları pek mümkün görünmüyordu. Fakat “Kar Kardeşliği” benzeri görülmemiş bir hayatta kalma mücadelesi sergileyecek, eşsiz bir kurtuluş öyküsü yazacaktı.
Arama kurtarma çalışmalarının sona erdiği 8. günde enkaz alanında hâlâ nefes alan 27 kişi vardı
Kaza anında 12, ertesi günde ise 5 yolcu hayatını kaybetmişti. 18. yolcu ise kazanın 8. gününde yaşama veda etti. Ancak umutsuzca yardım bekleyen 27 kişi hâlâ hayattaydı.
Hayatta kalan yolcuların yanlarında, yaşam mücadelesi verirken kullanabilecekleri hiçbir şey yoktu
Ne kendilerini soğuktan koruyacak kıyafetleri vardı, ne de medikal malzemeleri. Ancak şartların böylesine zor olduğu coğrafyalarda en ufak, en gereksiz gibi görünen bir araç bile hayati öneme sahipti. Neyse ki enkaz yığınında hâlâ sağlam vaziyette küçük bir radyo bulmayı başardılar. Ancak bu, kazazedeler için pek de hayırlı bir şey olmadı. Çünkü radyodaki ses, kendileri için başlatılan arama kurtarma çalışmalarının sonlandırıldığını anons ediyordu.
Soğuk hava ve yiyecek hâlâ hayatta olanlar için en büyük sorundu
İlk anda yanlarında yalnızca birkaç gün idare edebilecekleri basit atıştırmalıklar vardı. Kar ve buz ile kaplı arazide bir bitki bulmak imkânsız, kendilerine besin malzemesi olacak bir hayvan görmeleri ise hayaldi. İşte bu, Uruguay Hava Kuvvetlerinin 571 sefer sayılı uçuşundan canlı olarak kurtulanların yaşamlarındaki en büyük trajediye neden olacaktı.
Yolcular, nafile şekilde sürdürdükleri yiyecek bulma çabalarının sonunda kritik bir kararın eşiğine geldiler
Bu zamana kadar bavulların deri kayışlarını yemeye çalışmışlardı, yiyecek saman bulmak umuduyla uçaktaki koltukların döşemelerini paramparça etmişlerdi. Ancak “yamyamlık” hayatta kalmak isteyenler için tek seçenekti.
Hayatta kalanlar, ölenlerin bedenlerini yemeye karar verdi
Elbette grupta buna karşı çıkanlar, hiçbir şartta yamyamlığa başvurmayacağını söyleyenler de olmuştu. Çünkü ölenler ya aile üyeleri ya da arkadaşlarıydı! Fakat 1972 yılında And Dağları’nın ıssız ve dondurucu zirvelerinden birinde hayatta kalmak isteyen herhangi bir kazazedenin önündeki seçeneklerin son derece kısıtlı olduğuna şüphe yok.
29 Ekim 1972’de yani kazanın 16. gününde meydana gelen bir çığ felaketi, 8 kişinin daha ölümüne neden oldu
Çığ felaketi, “kurtuluş için harekete geçme” fikrinin grup içerisinde daha yüksek sesle dile getirilmesini sağladı
Elbette hayatta kalanlardan bazıları, daha önce çeşitli keşif gezilerine çıkmış fakat bir sonuç elde edememişti. Hangi yöne, ne kadar ilerlemeleri gerektiğini bilmiyorlardı. Üstelik bu yolcuklar özellikle de gece, tamamen açık arazide soğuktan donma tehlikesi ihtiva ediyordu. Ancak yapabilecekleri başka hiçbir şey yoktu, harekete geçmeliydiler.
Yolculardan Fernando Parrado ve Roberto Canessa, yardım bulmak umuduyla enkaz alanından ayrıldı
10 gün süren çileli tırmanışların ve zorlu yürüyüşlerin ardında ulaştıkları bir dere kenarında, 20 Aralık 1972’de Şilili yerlilerle karşılaştılar
Ancak yerlilerle aralarındaki mesafe yüzünden seslerini duyuramıyorlardı. Bu sebeple “kurtarıcılarına” bir taşa bağladıkları kağıtları fırlattılar. Bu kağıtlarda başlarına gelen inanılmaz olaylar yazılıydı. Yerliler ise yetkililere haber vermek için harekete geçti. İkili, uçak kazasından tam anlamıyla kurtulan ilk kişiler olarak tarihe geçti.
Enkaz başında bekleyen arkadaşlarının bir bölümü ise 22 Aralık’ta bir kısmı da 23 Aralık’ta kurtarıldı
Hayatta kalan yolcuların hepsinde ciddi sağlık sorunları ortaya çıkmıştı. Bu sebeple dünya bu mucizevi hayatta kalması öyküsünü konuşurken tedavi altına alındılar
13 Ekim 1972’de uçağa binen 45 kişiden yalnızca 16’sı hayatta kalmayı başardı. Bu 16 kişi, 70 günden fazla süren bir hayatta kalma mücadelesinin kahramanları olarak tarihe geçti
Kaynak: 1