Batı’da, zihni değiştiren maddelerin, insan üretimi kimyasal bileşiklerin ve yıkılmış topluluklarının algılarından beslenen ve aklımızı zoryalan bir ilaç kültürü var. Ancak bu dini ya da şamanik bağlamda uygulanan, psikoaktif maddelerin kullanımı, yerel özelliklerde bir zanaatkarlık örneğinden başka bir şey değildir.
Burada nihai hedef, yüce bir sarhoşluk değil, yüceliğin gerçekleşmesidir. Ki bu uygulamalarda kişinin yüce olanla konuşmak ya da onu dinlemek için psikoaktif bir bitkiyi yemesi söz konusudur. Asıl önemli olan ise antik bir sesle ilişkisini sürdürme ve bilgisini özümseme gereği ile doğanın bir üyesi olmayı istemenin büyüleyiciliğidir.
Kültür turizmi açısından bakıldığında bu egzotik bitkileri tüketmek, turistler açısından manyetik bir alan oluşturmaktadır. Bir yere gittiğinizde lüks bir otelde kalmak yerine mahalle otellerinde kalmak, pahalı restoranlar yerine sokak satıcılarından yemek kısacası yerliler gibi yaşamak her zaman ilk sırada geliyor. Bu açıdan bakıldığında bahsedeceğimiz bitkilerle yapılan yiyecekler de mutlaka denenmesi gerekenler listesinde ilk sıralara yerleşiyor. Örneğin Cusco’da pisco çorbasını tatmak ya da Iquitos’ta ayahuasca çayı içmek ülkelerin geleneklerini tanımak için bir ipucu verebilir ancak bu iki gıdadan sadece birisi kültürel ekosistemi bozma potansiyeline sahiptir.
Dünyada, her biri meraklı gözleri üzerine çeken, kendi etejenik uygulama geleneğine sahip 5 ekosistem var. Gelin şimdi bu ekosistemlere bir göz
atalım!
1. Gabon, Orta Afrika
Orta Afrika’nın batı kıyısında, neredeyse Colorado ile aynı büyüklükte olan Gabon’da beyaz ve pembe çiçek açan ve tatsız turuncu meyveleri olan bir ağaççık bulunur. İboga bitkisi, güzel olmaktan çok besleyiciliği ile kayda değerdir. Binlerce yıl önce Bwiti adlı bir dinin yaygın olduğu bir dönemde keşfedilmiş ve bu adla da anılmıştır. Benzersiz ve güçlü oluşu Babongo kabilesi tarafından keyfedilmiş ve kutsal kabul edilmiştir.
Bwiti, “ahiretteki ağacın ilacı” veya “çağıran varlık” anlamlarına gelmektedir. Bwiti’ye inananlar hem bireysel ruhsal gelişim hem de toplum refahı için bu saykodelik bitkiyi yiyorlardı. Öncesinde ruhsal bilgeliğe giriş ve ataların bilgisiyle bağlantı kurmak için bir geçiş ayini düzenleniyordu.
İboga, 48 saate kadar süren etkisiyle uyurken ya da uyanıkken halüsinasyonlar görmeyi sağlıyor. Kök kabuğu kazınıp cips şekline ya da toz haline getiriliyor. Bir N’ganga veya şamanın kontrolünde alkış ve vurmalı çalgılarla icra edilen ağır bir müzik eşliğinde ilahiler söylenerek bir müzik seremonisi gerçekleştiriliyor.
Bu tarz filmleri bir düşünün. Tıpkı bu filmlerdeki gibi bir tören gerçekleştiriliyor. Bitkiyi yiyen kişi ortada yatıyor, çevresinde yaşlılar, şifacılar ve hatta çocuklar diziliyor. N’ganga denilen kişi yüksek sesle konuşuyor ve yatan kişiyi yönlendirerek ona rehberlik ediyor. Böylece atalarla bağlantı kurması sağlanıyor.
2. And Dağları ve Amazon Bölgeleri, Güney Amerika
Nemin üzerine yapıştığı, kaygan bir filmle kaplıymışçasına bir ten, Amazon yağmur ormanlarının derinlerinde bir kulübede oturuyor… Bir şaman, bağırsaklarınızı çalıştıran, Pachamama veya Toprak Ana gibi ikarus şarkıları ya da tören şarkıları söylüyor. Böylece çoğu Ayahuasca töreninde görülen kusma ve ishal nöbetleri dönemi başlar. Burada transandantal iyileşmenin gizemli pusunu harekete geçirmek için fiziksel ve duygusal bir safra salınır. Sonraki 4 ila 6 saat, hem aşk hem de korku sınırlarını zorlayan, vahşi görsel ve işitsel halüsinasyonlarla karakterizedir.
Bitkinin kaynaması göze bulanıklık verir ve dilde pek hoş bir tat bırakmaz. Püresi, Ayahuasca asması ve Chacruna yapraklarından (genellikle jimson otu ve mapacho adı verilen saf orman tütünüyle) 12 saat kaynatılarak yapılır ve şaman tarafından kazanın içine ve üzerine üflenen kutsal tütün dumanı ile kutsanır. Ayahuasca, yorumlamak
gerekirse “ruhların asması” veya “ölülerin ipi” anlamına gelir. Adından anlaşılacağı gibi yerli ve melez toplulukların merkezi bir figürü olan Pchamama’yı çağırmaya yarayan güçlü bir araçtır.
3. Kuzeydoğu Meksika, Güney Teksas
Kuzeydoğu Meksika ve Güney Teksas’ın ateşli çöllerinde insanlar, araziyi küçük, dikensiz bir kaktüs için kazmaktadırlar. Söylenenlere göre bu bitkiyi yemeye cesaret edenlere bazı görüş özellikleri veriyor. Peyote’yi almazsınız, o sizi alır.
Halüsinojenik kaktüs, 5.000 yıldan uzun süredir Azteklere, Meksikalılara ve Yerli Amerikalılara kültürel ve dini pratiklerde bir mezkez olarak görev alıyor. Törenler değişebilse de sık sık benzerlikler görülüyor. gruba rehberlik eden özel peyote şarkıları ile kurutulmuş kaktüs kapsüllerini yutuluyor.
10 ila 12 saat boyunca halüsinasyonlar (yeni başlayanlar için şiddetli kusma nöbetleri) kişiyi alıp götürüyor ve bu süre boyunca zorlu ve korkutucu gölgelerle etkileşime girebileceği çeşitli duygular yaşatıyor. Korku dolu olsa da aydınlanma vaadeden bir bitki olan Peyote’nin gücüne saygı göstermek gerekiyor.
4. Pasifik Adaları
En sevilen entojenlerden biri olan Kava, sayılan bitkiler arasında ABD’de dini bağlamlar dışında kullanımı yasal olan tek madde. Hawaii, Vanuatu ve Fiji de dahil olmak üzere Pasifik Adaları’nda barış sağlama özellikleri ile tanınan Kava, kutsal alandan topluma kadar her şeyde kullanılan, geleneksel Polinezya yaşamının kendine has bir parçasıdır. Kava, insanlar ve Vu ya da ruh gücü arasında bir arabulucu ya da bir manevi elçi misyonu yükleniyor.
Yapraklı bitkinin uzun, budaklı kökleri taze ya da kuru olabilir. Bu kökler saydam, sütlü bir içecek yapmak için dövülebilir, çiğnene bilir ya da herhangi bir yöntemle toz haline getirilebilir. Karnınıza kramp girmesine neden olur, zihninizi keskin bir şekilde korurken tuhaf bir huzur ve coşku karışımı yaşatır. Ancak uzun süreli tüketimlerde uyanmak istememe, zihinsel durgunluk gibi durumlara neden oluyor. Meditasyon yapmak ya da aydınlanma yaşamak için kullandığınızda yönlendirilmeniz gerekiyor.
5. Oaxaca, Güney Meksika
1950’ler Oaxaca’daki asırlık bir Mazatec geleneği, iki Amerikalı tarafından deneyimlenme şansı buldu ve bu iki kişi deneyimlerini “içe işleyen” olarak tanımladılar. Böylece psilosibin mantarları, halüsinasyonlara sebep olan mantarlar, ile fırtınalı bir ilişki tufanı koptu. Saykodelik mantarlar, Timothy Leary’nin Harvard Psilocybin Projesi’ndeki psikolojik ve dini incelemeleriyle meşhur oldu.
Saf haliyle, diğer Kolomb öncesi Mezoamerikan halkları tarafından paylaşılan Mazatec geleneği, tıbbi, zihinsel ve etik rahatsızlıkların iyileştirilmesi için tıbbi bir amaca hizmet ediyor.
Ayahuasca ve Peyote gibi mantarlar da kullananları öngörülen gerçekliklierin ötesine yönlendirme, görüşme yapma ve bakış açısını genişletme gibi durumlar için kullanılıyor. İsnalar hem kendilerine hem de dünyaya sevgiyi, empatiyi getirebilmek için yeni kanallar olarak bu bitkilerin kapasitelerine saygı duyuyorlar.
Kutsal ritüeller, Mazatec pratiklerinde ortaktır. Mantarlar tütsü dumanıyla yıkanır ve sonrasında birleşik cinsiyetlerin dualitesini ve gücünü temsil etmek için her seferde iki kez yenilir. Katılımcılar hep birlikte kulübenin sessizliğini ve karanlığını, grubun seçtiği sesi ve sonrasında mantarın sebep olduğu konuşmaları paylaşırlar.