Kadın neden ancak yaşlandığı zaman saygı görür? Artık namus kavramından uzaklaşmıştır ve erkekler tarafından bir tehlike öne sürmez. Hele bir de annelik görevini de başarıyla tamamlamışsa hiç bir sorun yoktur. Kadın sürekli susturulmuş ve baskı altında kalarak kendi benliğini korumaya çalışmıştır elinden geldiği kadarıyla. Peki korumaya çalışmayanlara, çalışamayanlara ne olmuştur? Ya bir cinayete kurban gitmiştir ya mutsuz bir hayat sürmüştür, yalnızlığı içinde tıkılıp kalmış olabilir hatta delirmeye kadar gidebilir. Bu listemizde suskun kalmış, susturulmuş, güçsüz kadınları edebiyatlardan örneklerle yazmak istedik.
Desdamona – Shakespeare
Ürkek mahçup ve edilgen kişiliğiyle ortaya çıkan Desdemona, kırılgan ve yumuşak bir karaktere sahiptir. Hatta Shakespeare, o kadar edilgen bir karakter yaratmıştır ki, seyirci adeta Desdemona’nın tepkisizliğinden rahatsız olacak boyuttadır. Hak etmediği halde acı çeken, budala ve saf bir karakter olması, ne söz ne de hareketle haksızlığa karşı gelmemesinden kaynaklanmaktadır.
Ophelia – Shakespeare
Babasının ve abisinin baskılarıyla büyümüş bir karakter olan Ophelia’nın ismi, Latince’de suçsuz anlamına gelir. Erkek egemenligiyle büyüyen Ophelia, savunmasız ve kırılgan bir yapıya sahip olmuştur. Toplumun ataerkil yapısının kadının iffetini evlenene kadar saklamasını emretmesi, bu baskıları bilinç altına atan bir Ophelia yaratmış, karakterin özgürlüğünü kısıtlamıştır. Suskunluğu ve tepkisizliği, yaşadıklarını hazmedemeyip delirmesine neden olur. Ophelia, kısacık hayatı boyunca bastırdığı özgür kadınlığını, ölümünü suda gerçekleştirerek ortaya çıkarır.
Anna – Çehov
Ivanov’la kaçarak evlenen Anna, bu kararıyla ailesini geride bırakmıştır. Hatta Ivanov’la evlenebilmek için, Yahudi kültürünü geride bırakıp Rus Ortodoks’luğuna geçerek içine doğduğu toplumu karşısına alır. Tüm bu özverilere rağmen, zamanla kocası Ivanov’un ona olan ilgisinin azalması, bencilliği ve dışarıya olan aşırı ilgisi, pasif ve içine atan bir yapısı olan Anna’yı daha cok yalnızlaştırır. Bu durum onun hastalığıyla baş başa kalmasına sebep olur. Verem, Anna’yı giderek içten içe çürütmeye başlamıştır. Aşkı için haksızlıklara katlanmayı göze alan ve susan bir karakter olan Anna, Ivanov karşısında güçsüz bir kadın imajı çizer. Anna’yı ölüme sürükleyen de işte bu güçsüzlüğüdür.
Nina – Çehov
Nina, bir taşra kasabasında çiftlik sahibi zengin bir ailenin kızıdır. Ölen annesi bütün mal varlığını eşine yani Nina’nın babasına bırakmıştır. Fakat mirası yeni eşinin üstüne yapan babası nedeniyle Nina beş parasız kalmıştır. Üstelik son derece baskı altında büyüyen Nina hayallerinin peşinden koşmak amacıyla yanlış kararlar verir. Onun hayata ve erkeklere olan zaafı, suskunluğu, yanlış bir insana aşık olmasına hatta bebeğini kaybetmesine neden olur. İşinde de başarılı olamayan Nina hayatta yalnız ve güçsüz bir kadın olarak karşımızdadır.
Yerma – Federico Garcia Lorca
Kadın olmanın zor olduğu bir toplumda yaşayan Yerma, evlidir ve hamile kalamamaktadır. Bu durum Yerma’yı toplumsal bir öteki haline getirmekte, mutsuz evliliği ve ardı arkası gelmeyen dedikodular bu duruma eklenince susmak zorunda kalan bir kadına dönüşmüştür. Ancak bu susukunluk Yerma’nın içini yakacak ve susarken birikenler, sessizce bir volkan patlaması yaratacaktır ve kendisinin bu hale gelmesinde kocasının büyük payının olmasından dolayı kocasını öldürecektir.
Ismene- Sophokles
Ülkenin kralı Kreon tarafından sevilmeyen Polyneikes’in yasalara uygun olarak gömülmeyeceğini duyan Antigone, kardeşi İsmene’den Polyneikes’in cesedini gömebilmek için yardım ister. İsmene korkar ve teklifi reddeder
İsmene bildiğimiz kadarıyla rahat bir ortamda büyümüştür. Ailesinin başına gelen felaketlerin etkisinde olan İsmene hayatın kendisine getirebileceklerinden korkar. Tepkisizliği tercih eder. İsmene için elindeki konfordan vazgeçebilmek daha zordur Antigone’ye oranla. İsmene’nin Antigone’ye yardım etmeme sebebi, geleneklerden ve Tanrılardan korkması, suskun kalmak istemesi, daha günahsız, temiz (Antik Yunan bağlamında temiz) bir ölüm istemesidir.
Stella Kowalsky -Tenessee Williams
Stella Blanche’ın kız kardeşi ve Stanley’in eşidir. Ablasıyla oturduğu aristokrat çevrenin yıkılmasından önce deyim yerindeyse gemiden atlamış ve kendi sınıfına zıt, külüstür bir mahallede, kaba saba kocası ve onun sınıfından kaba saba insanlarla birliktedir, kocasının şiddet kullanmasına rağmen Stella ona aşıktır ve her dayaktan sonra seks arzusuyla yine bir araya gelmektedirler, ablasının gelmesiyle Stella Blanche ve Stanley arasında kalır ama sonunda yine de kocasını seçer, ablasını sevmesine ve acımasına rağmen onun Stanley hakkındaki söylediklerine ve Stanley’in ona tecavüz ettiğine inanmayı reddeder, gerçekleri inkar etmek konusunda aslında o da tıpkı ablası gibidir.Stella kocasından dayak yemesine bile ses çıkarmaz ve gitmek aklının ucuna bile gelmez üstelik bir çocuk bile dünyaya getirir.Stellanın suskunluğu ona mutsuz yalanlarla dolu bir aile yaşamından başka bir şey vermez.
Lizzie – Saygılı Yosma
Saygılı Yosma’da Lizzie ve zenci arasında dengesiz bir iş birliği görürüz. Her ikisinin de toplumsal kuralların kurbanı olması birbirlerini anlamalarını sağlar. Düşmanları tarafından sindirilmiş olan bu ikili, kurtulacaklarını bilseler bile düşmanlarına karşı tetiği çekemezler. Fred ile olan ilişkisinden ve Senatör’ün vaadettiklerinden etkilenen Lizzie, kötü şansa karşı güvende olma duygusuna yenik düşerek belgeleri imzalar.[Oyunun sonunda zenciye ne olduğu açıklanmaz fakat Lizzie’nin Fred’e teslim oluşu kadının hiçbir şey olmayan geçişini simgeler. Oyunun sonundaki davranışıyla Lizzie’de pasif, tanrılaşmış erkeklere hizmet etmek ve erkeklerin arzularını yerine getirmek için yaratılmış bir kadına dönüşür