Çocukken annemiz bizi kuaföre götürdüğünde çoğumuz hüngür hüngür ağlar, ortalığı birbirine katardık. Sonra büyüdük ve çocukken çok da haksız olmadığımızı anladık. Çünkü kuaföre gitmek gerçekten bir cesaret işi. Güzelleşeceğiz diye acı çekmek, azar yemek, kendimizden nefret etmek zorunda kaldığımız bir dünyadan zaten ne bekliyoruz ki?
İster inanın ister inanmayın kuaför fobisi diye bir şey var! Ayaklarınızın geri geri gittiği ama mecburen bir gün oturduğunuz kuaför koltuğundan hayata küsmüş olarak kalkmamanız için belli başlı yapmanız gerekenleri listeledik.
Bir gün sizi yeneceğiz kuaförler!
1. Kuaföre fırsat vermeden önce siz kendinizi yerden yere vurun
Kuaförlerin ilk görevlerinden biri gelen müşteriler depresyona girene kadar onları azarlamaktır. “Kaşlarını mahvetmişsin, bu ne hal?”, “Saçların kırıklarla dolu, yazık etmişsin” gibi cümlelerle sizi hüznün dibine sürüklemekte hiçbir sakınca görmeyen kuaförlerin önüne geçmenin tek yolu onların bunları söylemesine fırsat bırakmadan kendinizi aşağılamaktır. “Kaşlarım iğrenç oldu ya, hep bozdum şeklini”, “Saçlarım bakımsızlıktan ölüyor, kendimden nefret ediyoruuum!” gibi cümlelerle kuaförün bu çabalarını boşa çıkarabilir, mesleği bırakma noktasına getirebilirsiniz. Denedik, %100 çalışıyor.
2. Ucundan kestirmek istediğiniz saçınızı kuaföre teslim ettikten sonra gözünüzü bir saniye bile aynadan ayırmayın
Hepimiz biliyoruz ki kuaförlerde “ucundan bir parmak kesmek” gibi bir algı yok, olmadı, olmayacak. Kırıklarını aldırmak için gidersiniz; belinizdeki saçlarınız küt olmuş şekilde ya da kınalı yapıncak olarak çıkarsınız. İşin kötüsü artık bunun geri dönüşü de yoktur. Eğer bu durumdaysanız gözünüzü bir anlık bile olsa da kuaförünüzden ayırmayın. Gerekirse makasına vurun bir şey yapın, sizi ağlatmasına, hayatınızı mahvetmesine izin vermeyin!
3. Saçınızı boyatacaksanız elinizde renk örnekleriyle gidin, seçimi sakın ama sakın kuaföre bırakmayın
“Ya saçımın renginden çok sıkıldım, biraz canlı bir şeyler mi yapsak?” diye kendinizi kuaför koltuğuna bırakırsanız üzgünüz ama sonradan büyük bir pişmanlık yaşayabilirsiniz. Karameli turuncu, kumralı platin sarı olarak kendi hayal gücünde evrimleştiren kuaförün eline özgürlük vermeyin eğer ona çok ama çok güvenmiyorsanız…
4. “10 dakikalık işim var, sonra seni alacağım abla” sözünü kanmayın
Çünkü kuaför dili ve edebiyatında 10 dakika takribi yarım saate eşittir. Hayatınızı kuaför sırası bekleyerek, 2012 tarihli kuaför dergilerini okuyarak çürütmek istemiyorsanız “Ben yarın uğrarım” diyerek kibarca oradan uzaklaşın. İşiniz çok aceleyse kuaförden bol bir şey yok yani, neden kendine acı çektirmek üç günlük dünyada?
5. Kendinizden, iş ve özel hayatınızdan çok bahsetmeyin, çay-kahve ikramlarına tav olmayın
Çünkü kuaför dediğin dedikoducu komşudan hallicedir. Soru üzerine soru sorar, bir bakmışsınız saçınız kuşa dönerken kendinize bile itiraf edemediğiniz sırları hiç tanımadığınız bir yabancıya anlatmışsınız. Kuaför dediğin dev bir veritabanıdır, mahalledeki herkesin kütüğünü ezberlemiş ve kötü günler için hafızaya atmıştır. Bir bakmışsınız annenize yalan söyleyip erkek arkadaşınızla gittiğiniz tatili komşu kızı Ayla da biliyor. Olacak iş değil. Konuşmayan kuaför icat edildiyse bize de haber verin, ilk fırsatta saçımızın kırıklarını bir aldıralım ya.
6. Nişan, düğününüz varsa ama kokoş teyzelere dönmek istemiyorsanız kuaföre bundan asla bahsetmeyin
Düğün saçı pişmanlıktır. Bunu kuaförünüze söyleyerek özel muamele istemek ise geri dönüşü olmayan bir yolun başlangıcıdır. Her gün fön çekmekten sıkılan kuaför içindeki tüm yaratıcılık yoksunu yeteneği sizin üzerinde test etmeye kalkacak ve simler içinde kuş yuvası bir saçla sizi müstakbel kocanıza uğurlayacaktır. Makyaj desek o da öyle zira. En iyisi siz “Düz bir topuz istiyorum” isteğiyle sıradan bir günmüş gibi gidin, işi şansa bırakmayın. Yoksa hayatınızın geri kalanını salondaki düğün fotoğraflarınızı saklamakla geçirirsiniz.
7. Cüzdanı orada bırakmak istemiyorsanız kuaförünüzün saç bakım seti almanız için yaptığı baskılara göğüs gerin
Kuaförlerin ek gelir kapısı yan ürünlerdir. Bunları satmak için önce sizinle iki hoş sohbet yapar, sonra saçlarınızın ne kadar kırık, ne kadar güçsüz olduğundan bahsederek moralinizi yerle bir ederler (Bakınız madde 1), akabinde “Bak tatlım, şöyle bir bakım seti var, kullanan herkes çok memnun kalıyor, mutlaka kullanmalısın” diye size seti satmaya çalışırlar. Ayıp olmasın ya da artık konu kapansın diye almaya karar verirsiniz, sonra çıkışta kasada hayatınızın kazığını yer ve aslında ihtiyacınız olmayan bir ürüne maaşınızı harcadığınızın farkına varırsınız. Kahrolsun naiflik.
8. Saçınız kurutulurken kulağınız illa alev alev yanacak, saçınız kaynar sularla yıkanacak, manikürünüz 1 saat sürecek, ağdanız canınızı acıtacak: Bunları göze alamıyorsanız kuaförü toptan hayatınızdan çıkarın
Kuaförlük mesleğinin icadından beri bunlara çözüm bulunamadı. Sanırız bulunamayacak da. O yüzden bunlar için şöyle böyle yapın da yırtın diyemeyeceğiz. Çünkü cidden bunlardan kaçmanın bir yolu yok. Diğer bir deyişle sonunda kuaför fobinizin oluşacağını bile bile bunları kabul etmekten başka çare yok. Ya da hayatınızdan kuaför faktörünü tamamen çıkarmalısınız. Seçim size kalmış.
Şimdiden geçmiş olsun 🙁