Transseksüel, kendini atanmış cinsiyetine ait hissetmeyen kişileri tanımlayan şemsiye bir terim. Örneğin, bir trans birey erkek cinsel organıyla doğmuş olsa da kendini kadın olarak tanımlayabilir. Benzer şekilde atanmış cinsiyeti kadın olup cinsiyet kimliğini erkek olarak tanımlayan bireyler de bu kavram içinde yer alır. Transseksüellik çok yeni ve modern bir durum kabul ediliyor. Ancak transseksüel bireyler tarih boyunca hep vardı. Kadın kocalar 18. yüzyılda meyhane işletiyor, tersane yönetiyor ve yazarlık yapıyordu. Bu karakterlerin ortak yönü toplumda kadın kocalar olarak bilinmeleriydi. Transseksüel kavramının ve cinsiyet geçiş ameliyatının henüz olmadığı bir dönemde kadın kocalar, erkek cinsiyet kimliğini benimseyerek tabulara meydan okumaya başlamıştı. Gelin, 18. yüzyıl Avrupa’sına kısa bir yolculuk yapalım.
“Kadın koca” kavramı ilk defa 1746 yılında İngiltere’de kullanılmaya başladı. Bu kavram, atanmış cinsiyeti kadın olan ancak erkek olarak yaşayan bireyleri tanımlıyordu
İngiliz oyun yazarı Henry Fielding, 1746 yılında “The Female Husband” isimli bir deneme yazarak trans bireylerin hayatlarına dikkat çekti. Böylece kadın koca kavramı kısa bir sürede popüler hale geldi. Fielding’in denemesi aslında Charles Hamilton ve eşi Mary Price’in gerçek hayatını anlatıyordu. Charles dışa dönük, çekici ve zeki bir trans erkekti. Mary ise kendinden emin güçlü ve iddialı bir kadın. Charles kadın olarak doğmuştu ancak cinsiyetini erkek olarak tanımlıyordu. Charles ve Mary birbirlerini gördüklerinde aralarında muhteşem bir çekim hissettiler. Genç aşıklar tanıştıktan kısa bir süre sonra evlenmeye karar verdi. Ancak Mary yaklaşık iki ay sonra Charles ile birlikte olmak istemediğine karar verdi. Bunun nedeni Mary’nin kocasının “sıradan” bir adam olmadığını fark etmesiydi. En azından yetkililere bu şekilde söylemişti.
İngiliz mahkemesi Charles’ı dolandırıcılıktan suçlu buldu. 6 ay hapis cezasına ek olarak kamusal alanda kırbaçlanma cezası aldı
Charles’ın cezası oldukça ağırdı. Bu cezayla mahkeme halka önemli bir mesaj veriyordu. Cinsiyet değiştiren kadınlar çok ağır bir cezayla karşılaşacaktı. Tüm İngiltere kısa bir sürede Charles’ın aldığı cezayı duymuştu. Ancak kendini, cinsiyet kimliğine ait hissetmeyen bireyler gizlenerek de olsa yaşamaya devam etti. Erkek kıyafetleri giyerek yaşamaya başlayan kadınların sayısı artıyordu. Bu bireylerin bir kısmı sosyal olarak damgalanmıştı. Bazı kadın kocalar ise kamusal alanda var olabiliyordu.
Kadın kocalar 18. yüzyılda daha önce hiç olmadığı kadar görünürlük kazandı
Dönemin gazetelerine yansıyan bir başka kadın koca, meyhane açacak kadar toplumsal alanda kabul görmüştü. Mary, kocası James’i bir kız çocuğu olarak tanımıştı. İkili küçük yaştan itibaren çok yakın arkadaşlardı. Aynı mahallede oldukları için yan yana büyümüşlerdi. 1732 yılında Mary ve James cinsiyet normlarını reddederek evlenmeye karar verdiler. James, Mary’yle evlendikten sonra hayatına erkek cinsiyet kimliğiyle devam edecekti. Bu karar tamamen ikisine aitti. Kısa bir süre sonra James bir meyhane açarak eşi Mary ile birlikte burayı işletmeye başladı. Yan yana çalışıyorlar, vergi ödüyorlar, kiliseye gidiyorlar, muhtaçlara yardım ediyorlardı. Hayat onlar için normal ve çok güzeldi. James ve Mary birbirlerinde sadece aşkı değil güveni de bulmuşlardı.
Her trans birey Mary ve James kadar şanslı değildi. Katı “ahlak” kurallarının geçerli olduğu bölgelerde görünür olmak son derece tehlikeli olabiliyordu
James Allen, kimliğini saklamak zorunda olan trans bireylerden sadece biriydi. 1829 yılında öldüğünde St. Thomas Hastanesi yetkilileri cesede otopsi yapmak istedi. Çünkü Allen, şüpheli bir şekilde ölmüştü. Herkes Allen’i erkek olarak tanımıştı. İş arkadaşları, patronu, komşuları, eşinin ailesi ve onu tanıyan herkes otopsi raporunu gördüğünde şok oldu. Adli tıp doktoru “bir karısı olduğu için onun kadın olduğunu kabul etmek zor oldu” şeklinde bir açıklama yaptı. Allen’in otopsi raporunda “kafasına darbe alarak ölen bir kadın” yazıyordu. Muhabirler, Allen’i tanımlamak için dişil zamirler kullanmaya başladı. Allen’in eşi ise “heteroseksüel mağdur” olarak kabul edilmekteydi. Oysa bu evlilikte mağdur olan kimse yoktu.
Transseksüel terimi henüz icat edilmeden çok önce, kadın kocalar belirsizlikler ve risklerle dolu bir hayat yaşadı
18. ve 19. yüzyılda trans bireyler oldukça görünürdü. Özellikle İngiltere ve Amerika’daki gazeteler onların hayat hikayelerini yazmaya özen gösteriyordu. 20. yüzyıla gelindiğinde bu kavram kullanım dışı kaldı. Günümüzde ise Jake Zyrus gibi ünlü trans erkekler nedeniyle kavram tekrar tartışılmaya başladı.
Kaynak: 1