David Lynch tarafından sinemaya aktarılan ve yoğun ilgi gören sinema filminin baş karakteri Joseph Merrick. Film gerçek bir hikayeden kurgu. Merrich 1800’lerin ortalarında dünyaya gelmiş ve geçirdiği hastalık nedeniyle pek de güzel olmayan zamanlar geçirmiş biri. Aradan geçen yüz yıl sonra anca anlaşılabilen hastalığının detayı ve hastalığının yaşamına yansıması onun hayat hikayesini daha bir üzücü kılıyor.
“Fil adam” olarak anılan Joseph Merrick 1862’de İngiltere’nin Leicester şehrinde doğdu.
Erken çocukluk döneminde vücudunda cildi yumuşatan garip bir hastalık belirmeye başladı.
Dudakları büyüdü ve alnında bir kemik kütlesi büyümeye başladı. Ayakları ve kollarından biri de büyüdü.
Hastalığı, ölümünden hemen hemen yüz yıl sonrasına kadar, yani 1986 yılına kadar büyük bir gizem taşıyordu.
Joseph sağlıklı olarak doğdu ve doğumunda bir bedensel engel göstermedi.
Merrick’in üç kardeşinden biri doğduğu yıl çiçek hastalığından öldü, diğeri 4 yaşında kızıl hastalığından ölürken, sonuncusu fiziksel özürlü olarak doğdu. O da Myelitis hastalığı ve geçirdiği nöbetler yüzünden 24 yaşında öldü.
Joseph’in annesinin de bir çeşit fiziksel engeli vardı ve kadın o 9 yaşındayken öldü.
Annesi öldüğünde Joseph, garip ve açıklanamayan fiziksel bir görünüşe sahipti.
Bir kere düştü ve kalçasına zarar verdi. Bu düşüşten sonra topallamaya başladı.
13 yaşına gelindiğinde fiziksel görünümü nedeniyle okulu terk etmek zorunda kaldı. Aynı şekilde iş bulmada da zorluk yaşadı.
Babası yeniden evlenince Joseph evden ayrılmak zorunda kaldı.
17 yaşındayken düşkünler evine sığındı ve dört yıl orada kaldı.
1884’te İngiliz şovmen Sam Torr onu keşfetti ve tanınmasına vesile olan ismiyle, ”fil adam” olarak onu sergilemeye başladı.
Joseph, Tom Norman’ın sahibi olduğu bir dükkânda sergilenmeden önce gösteriyle bir tura çıktı.
Dükkan Londra Hastanesi’nin hemen karşısındaydı, bu yüzden Joseph’i muayene etmek ve fotoğrafını çekmek için davet eden cerrah Frederick Treves onu sıkça ziyaret etti.
Norman’ın dükkanı bir süre sonra kapandıktan sonra Merrick Avrupa’da bir tura gönderildi.
Brüksel’de performans sergilerken, yol yöneticisi tarafından soyuldu ve bilinmeyen bir şehrin sokaklarında yalnız ve beş kuruşsuz bırakıldı. Neyse ki polis onu buldu ve iletişim kuramasalar da Dr. Treves’in kartını cebinde buldu. Böylece kendisiyle temasa geçilerek Londra Hastanesi’ne gönderildi.
Merrick’in hastalığı daha önceden bilinen bir hastalık olmamasıyla birlikte, hiçbir doktor tarafından anlaşılmıyordu da.
Bu yüzden kimse bunun nasıl tedavi edileceğini bilmiyordu. Doktorlar bile ondaki durumun nasıl tedavi edileceği konusunda hiçbir fikre sahip değildi.
Kendisinin tedavi etme umudu ile peşine düşen ama bunu başaramayan Doktor Treves Merrick’e, en azından hayatının son dönemlerini aydınlık bir odada kitap okuyarak, sevdiği insanlarla sohbet ederek, insanların kendisine ucube gibi bakmadığı bir ortamda geçirebilme imkanı yarattı.
Merrick her gün onu ziyaret eden Doktor Treves’in yakınında büyüdü. Üstelik varlıklı çevrelerden gelen birçok üye onu sık sık ziyaret etti.
Merrick 1890’da 27 yaşında öldü. Ölümünün resmi sebebinin asfiksi(oksijen yetersizliğinden ileri gelen boğulma) olduğu belirtildi. Ancak Doktor Treves cesede otopsi yaptığında, Merrick’in yerinden oynanmış bir şekilde öldüğü sonucuna vardı.
Doktor Treves, Merrick’in başının ağırlığı yüzünden oturmak zorunda kalmasına rağmen, “diğer insanlar gibi” yatağında yatmaya çalışmış olabileceğine inanıyordu.
Hastalığı 1986 yılına kadar bilim insanlarının Merrick’in Wiedemann sendromu olarak da bilinen nadir görülen bir konjenital bozukluk olan proteus sendromuna sahip olduğu sonucuna varmasına kadar bilinmiyordu. Merrick’in kemik ve saçları üzerinde DNA testleri yapılarak, bu sonuç 2003 yılında kesinleşti.
Kaynak; 1