O, özellikle son seçim sonuçlarından sonra tası tarağı toplayıp yerleşmek istediğimiz Uruguay‘ın eski devlet başkanı. Dünyanın en “fakir”, en mütevazi devlet adamı olarak da bilinen saraysız, korumasız, makam araçsız José Mujica‘dan bahsediyoruz.
Ona “dünyanın en fakir devlet başkanı” diyenlere kızıyor. Haklı! Çünkü o Uruguay Devlet Başkanı José Mujica. Ateist, vejetaryen, kravatsız, takım elbisesiz. 80 yaşında ama ülkesindeki lakabı “Pepe”, yani “küçük oğlan çocuğu”.
Küçük vosvos’u ile özdeşleşen, kendi oturduğu küçük yazlık evine (saray demiyoruz yalnız) 100 öksüz Suriyeli mülteci çocuğu yerleştiren, diğer dünya liderleri gibi koltuk sevdası ile yanıp tutuşmayıp zamanı gelince makamını bırakan o kalbimizin başkanı Mujica geçtiğimiz günlerde Türkiye’deydi. Türkiye’ye tarifeli uçakla gelen, İstanbul’da da geleneğini bozmayıp 1973 model bir vosvos’la seyahat eden, Taksim’de üç yıldızlı bir otelde kalan kendisi mütevazi kalbi zengin Mujica ayrıca Cumartesi Anneleri’ni de ziyaret eden ilk dünya siyasetçisi oldu.
Mujica hakkında daha 83249324 paragraf yazı yazabiliriz ama biz sizi buradayken Hürriyet‘e verdiği röportajdan öne çıkan cümleleriyle baş başa bırakacağız. Diken‘in derlediği “özlü sözler”in Türk siyasetine ders olması dileğiyle buyurun.
Yaşa Mujica başgan!
1. “Bir devlet başkanının halkının nasıl yaşadığını görmesi gerekir. Başka ıvır zıvırla çok uğraşırsanız buna vaktiniz kalmaz”
2. “İleriye bakıyorum. Çünkü geçmişte olanların telafisi yok”
3. “Düşündüğün gibi yaşarsan, yaşadığın gibi düşünürsün”
4. “Sade, yüksüz, bagajsız, maddi kaygıları olmayan, yalın bir hayat… Hoşuma giden, istediğim şeyleri yapabilme… Benim için özgürlük bu demek”
5. “Mağlubiyetler, zaferlerden çok daha öğreticidir”
6. “Bir devlet başkanının halkının nasıl yaşadığını görmesi gerekir. Başka ıvır zıvırla çok uğraşırsanız buna vaktiniz kalmaz”
7. “Merdivenleri basamak basamak çıkmak gerek. Çok radikal adımlar atarsam uğruna çarpıştığım hiçbir şeyi beceremem”
Lafta kalır. Konuşurum, bağırır, çağırırım, ama bu hiçbir şeye çözüm olmaz.
8. “Üretim araçlarının dağılımını değiştirirsek toplumu da değiştireceğimizi düşünüyorduk. Yanılıyormuşuz. Kültürü değiştirmezsen hiçbir şey değişmiyor”
Ve en zoru da kültürü değiştirmek. Yeni ve farklı bir kültür yaratmanın merkezinde felsefe ve etik yatıyor.
9. “İlerleme mücadelesi asla bitmez. Yani kaybedersek, bu mahvolduğumuz anlamına gelmez. Mücadeleye yeniden başlayabiliriz. Ama zafere ulaşırsak da bu kesin bir zafer olmaz
10. “Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada solun derdi ‘birlik’ti”
Uruguay’da sol, birlik olması gerektiğini öğrendiği gün, ortak programlar yaratmayı, beraber yürümeyi öğrendiği gün kazanmaya başladı.
11. “Kazandık, çünkü birleştik. Farklılıklara saygı duyarak birlik olduk. Birleştiğinizde gerçek bir alternatif olmaya başlıyorsunuz”
İnsanlar aptal değil. Hayatlarının ellerinden kaymasını istemiyorlar. Kimse boş laf, fikir tartışması istemiyor. Gerçek şeyler istiyorlar. Tartışma ve fikirler için değil, iktidar için kavga etmek gerekir. İktidara oynamak için güçlü olmak gerekir. Güçlü olmak büyük kalabalıklarla mümkündür. Oldukça basit ama solun bunu anlaması çok kolay olmuyor.
12. “Kirlenme tüketim medeniyetinin bir sonucu. Zengin olmak isteyen insan, eninde sonunda ruhunu şeytana satar. Bu çağımızın bir hastalığı”
Tüketim medeniyeti bir örümcek ağı gibi, hepimizi yakalıyor. Mutluluğu, bitmek bilmeyen bir iştahla bir şeyler satın almakta sanıyoruz. Böyle bir sistemde bozulmak çok kolay.