Sivri dilli, acımasız ve nefes alabildiği son ana kadar komik…
60 yılların ortalarında giriş yaptığı şov dünyasında inişler ve çıkışlarla örülü, dolu dolu bir hayatın sahibi olarak aramızdan ayrıldı Joan Rivers.
50 yılı aşkın bir süre boyunca kendine özgü acımasız, alabildiğine ofansif ve olabildiğine cesur mizahıyla, “Kadından komedyen olmaz” klişesine dev bir uçan tekme atmakla kalmayıp, kendisinden sonra gelen Amy Schumer, Sarah Silverman, Ellen Degeneres ve Kathy Griffin gibi pek çok kadın mizahçının da ilham kaynağı oldu.
Gelin 81. yaşına dek sahnelerde fırtınalar estirmeye devam etmiş olan bu sıradışı kadının New York’ta başlayan öyküsüne biraz daha yakından bakalım.
1. Rusya’dan Brooklyn’e taşınan hayallerin gölgesinde büyümeye çalışan komik bir kız çocuğu
Rusya’dan Amerika’ya göç eden Yahudi bir ailenin çocuğu olarak 1933’te Brooklyn’de dünyaya geldi. Babası Meyer Molinsky, Odesa’daki maddi sıkıntılarını Brooklyn’e de taşımak zorunda kalmış, doktor ünvanını alana dek ailesini büyük zorluklarla ayakta tutmayı başarmış bir adamdı. Annesi Beatrice ise Rusya yıllarındaki üst-sınıf, zenginliğin ardından gelinen noktada, mevcut hal ve vaziyetten sürekli şikayet eden ve yeniden o görkemli günlere dönmenin hayallerini kuran güzel bir kadındı.
Aile içerisindeki parasızlık temalı kavgalar ve sınıf atlama telaşı, Joan’ın ilk dönem gösterilerinin temelini oluşturacaktı. Zıtlıkların hakim olduğu bir iklim… Tüm zorlukların üstesinden mizahla gelinebileceğine inanan bir baba ve onun tam aksi istikametinde, karikatürize bir figür olarak kafayı sınıf atlamayla bozmuş anne… Bu şartlarda komediye olan ilgisini ve yeteneğini keşfetmesi çok uzun sürmedi. Eve gelen misafirlere yaptığı taklitler, komşu çocuklarına yapılan şakalar derken kısa sürede mahallede “Yahudi komik kız” olarak küçük çaplı bir şöhretin sahibi olmuştu.
Mizahın gücüne erken yaşlarda tanıklık eden Joan, okul hayatı boyunca, dahil olduğu ortamlarda bu gücü kullanmaktan hiçbir zaman geri kalmadı. Belki çok güzel bir kız değildi ama zekası ve esprileriyle, ilgiyi her seferinde üzerinde toplamayı başarıyordu.
2. Sahnede Tek Başına
Çocukluk yıllarındaki en büyük tutkusu tiyatroydu. Antropoloji ve dereceyle bitirdiği İngiliz Edebiyatı eğitimi sonrası tur rehberliği, reklam ajansında yazarlık işlerinin ardından dümeni farklı bir yöne kırdı ve sahneye çıkmaya karar verdi. Böylece aşağı yukarı 50 yıl sürecek olan olağanüstü stand-up kariyeri de başlamış oldu…
Baş döndüren enerjisi ve cesur şakalarıyla tüm tabuları yıkan, her kapıya tekme atarak giren bu deli kadının komedi kulüplerindeki şöhreti hızla artmaya başladı. Sahnede geçen 7 yılın sonuna gelindiğinde yüksek prestijli stand-up gecelerinin aranılan ismiydi. O süre zarfında yetenek avında olan ünlü şovmen Johnny Carson da bu olağanüstü kadına kayıtsız kalamadı ve genç Joan’a gece şovuna konuk olması için teklifte buldu.
3. Rüyanın Başladığı Yer
Tonight Show With Johnny Carson, Amerika’nın en çok izlenen gece şovlarından biriydi ve programa çıktığı akşam Rivers, kelimenin tam anlamıyla ortalığın tozunu attırdı. Şovu çaldığı gecenin sonrasında yanına gelen Carson, ona “Sen büyük bir yıldız olacaksın.” dediğinde, Joan daha fazlası için hayal kurmaya başlamıştı bile. Madeni bulan Carson’un da onu bırakmaya pek niyeti yokru. Rivers’i hemen yazar kadrosuna dahil etti ve programında ona daha sık yer vermeye başladı. Her seferinde daha başarılı ve daha komikti.
4. Herkese merhaba, ben Joan Rivers
Bu başarıları karşılıksız kalmayacaktı elbette. Gelen teklif üzerine 60’lı yılların sonlarına doğru gündüz kuşağı programı That Show With Joan Rivers’e başladı. Programının açılış konuğu, kendisine el veren, ilk ustası olarak bellediği Johnny Carson’du.
Dönemin şartları çerçevesinde bir kadın komedyenin, erkek hegemonyası altındaki bir sektörde kendisine yer bulması zaten başlı başına büyük bir işti. Joan Rivers “Kadından komedyen olmaz.” anlayışını yıkmakla kalmamış, özgün ve taklit edilemez tarzıyla sektörde kendisine esaslı bir alan da açmıştı.
Biletleri hızla tükenen şovlar, büyük satış rakamlarına ulaşan kitaplarla geçen yılların ardından, 80’lere gelindiğinde dağın zirvesine giden kestirme bir yol Joan Rivers’ın önünde beliriverdi. Fakat bu yol sona erdiğinde, oradan aşağıya nasıl ineceği hususunda hiçbir fikri yoktu…
5. Hatalar, hayal kırıklıkları ve değerini hızla kaybeden bir mücevher
Fox televizyonu gece şovunu sunması için birini arıyordu ve gündüz kuşağında harikulade işler çıkartan Joan bu rol için kusursuz bir seçim olabilirdi. Hayatında nelerin değişeceğini düşünmeye başladı. Evet dediği anda rakipleri gündüz kuşağında pratik kek tarifleri veren kadın sunucular değil, işinin ehli, gündem belirleyen gece şovunun ustaları olacaktı ve Johnny Carson da bu isimlerden biriydi.
Teklifi kabul etti ve “The Late Show Starring Joan Rivers” ile gece şovu sunan ilk kadın komedyen olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı.
6. Tünelin Sonuna Düşen Karanlık
Johnny Carson, onun bir gece şovu ile kendisine rakip olacağını Joan yerine bir sohbet esnasında Fox yetkililerinden öğrendiğinde çok üzüldü ve bu olayın ardından kendisiyle olan tüm ilişkisini sona erdirme kararı aldı. Carson ona yazar kadrosunda ve programında ilk şans veren isim olmuştu. Hatta Rivers, bir programda rutinin dışına çıkarak, Carson’a “Sen olmasaydın ben burada olmazdım.” demiş ve Carson’u herkesin önünde onurlandırmıştı. Uzun yıllar neredeyse baba-kız ilişkisinde seyreden Carson-Rivers ilişkisi, işbu olay yüzünden sona erdi. Joan, defalarca özür dilemek için telefon etse de Carson her seferinde telefonu yüzüne kapatan taraf oldu. “Kariyerimi elleriyle bana teslim eden babam” dediği Carson tek bir hatadan dolayı onu defterden silmişti ve 2005’teki ölümüne dek onunla tek kelime bile konuşmayacaktı. Carson’un öfkesi bununla da bitmedi. Kanal yetkilileriyle görüşerek kendisine ambargo uygulanmasını istedi. Carson’ın ardından şovu devralan Jay Leno ve Conan O’Brien da yasağa uyarak, Joan Rivers’i yıllar boyunca asla programa çağırmadı. Bu yasak 2012’de ilk programını yapan Jimmy Fallon’ a kadar devam etti.
7. Bir kadının baş edebileceğinden çok daha fazlası
İşler ne yazık ki “The Late Show With Joan Rivers” tarafında da iyi gitmiyordu ve eleştirmenlerin program hakkındaki görüşleri, pek de iç açıcı değildi. Daha önce de pek çok işte birlikte çalıştığı eşi Edgar Rosenberg programın uygulayıcı yapımcılarındandı ve üst kademe Edgar’ı istemiyordu. İlerleyen haftalarda yapımcılar, programın taze bir kana ihtiyacı olduğunu öne sürerek, Edgar’ı işten çıkarma teklifiyle kanal yöneticilerinden toplantı talep etti. Toplantının sonucu beklenenden kötü oldu. Fox yönetimi, Edgar ile birlikte Joan‘ın da kovulması yönünde karar aldı.
Bu tahribat gücü yüksek başarısızlık, eşinde şiddetli bir depresyona yol açtı. Sancıları giderek artan bir depresyon sürecinin ardından Edgar, ertesi yıl aşırı dozdan intihar etti.
8. Eve dönme vakti
Her şeye başladığı yere, New York’a geri döndü ve The Joan Rivers Show adında bir gündüz kuşağı programına başladı. Buradaki başarılı performansı ona 1990 yılında bir Emmy kazandırdı. Ekrandaki başarılarının yanı sıra eğlence sektörünün diğer alanlarında elde ettiği başarıların ardından Hollywood Walk of Fame’de adının yazılı olduğu yıldızın sahibi oldu.
9. Eller yukarı! Polis!
90’lar hiç de fena başlamamıştı. Modaya olan ilgisini arttırmış ve bu sektörde ticari girişimlere bile başlamıştı. Mücevherlere olan merakıyla sık sık gündeme geliyordu ve artık modacı kimliğiyle de kendisine yer gazete sayfalarında bulabiliyordu.
Entertainment! kanalından gelen teklif üzerine, kızı Melissa ile 1996’tan başlayarak, 2004 yılına dek Altın Küre, Emmy ve Akademi Ödülleri’nde Kırmızı Halı özel yayınlarında yorumculuk yapmaya başladı. Kırmızı Halı’ya gelen ünlüleri ve giydikleri kıyafetleri değerlendirdiği bu program ona başka bir boyutta şöhretin kapılarını açtı. Joan Rivers eşsiz mizahıyla dokunulmaz kabul edilen her şeye, burnundan kıl aldırmayan her ünlüye cümleleriyle adeta ateş ediyordu ve henüz kurşunlardan daha hızlı hareket eden bir canlı yeryüzüne inmemişti…
Kırmızı Halı yorumculuğunda yarattığı personasını “Moda Polisi” konseptiyle bir üst seviyeye taşıdı. Moda Polisi, onu Birleşik Devletler’in en popüler tv ikonlarından birine dönüştürdü.
10. Yaşamak için güldür
İnsanları güldürmek yaşamına ekstradan günler, haftalar ekliyordu adeta. Herkesle, her şeyle dalga geçebiliyordu. Yaptırdığı estetik ameliyatlarıyla ilgili en acımasız şaka önce kendisinden geliyordu. Mutluluğun formülünü “Kendinle dalga geçebilmek ve çevrende seninle dalga geçebilecek arkadaşlar bulundurmak” şeklinde tanımlıyordu. Yaşamı boyunca da bu felsefesine sadık bir çizgide ilerledi.
75 yaşından sonra aldığı kararla sahne gösterilerinin sayısını arttırdı. Bu insanüstü temposunun sebebini paparazzilere sadece haftasonları dolu olan bir masa ajandasını gösterirken, “Hayatım boyunca dönüşmekten en çok korktuğum insan işte bu!” diyerek açıklıyordu.
Gerçekten de haftasın her günü bir işi, bir sorumluluğu vardı. Canlı yayınlar, çok satan kitaplarının imza günleri, ticari sorumlukları, moda ve elbette stand-up… İnsanları güldürmek ve elde mikrofonla sahnede olmak, onun için uzun yaşamın sırrıydı çünkü.
Sahnede 50 yıl sonra bile hala çok yenilikçiydi ve tanıştığı her yeni kuşağı esprileri ve enerjisiyle büyülemeyi başarıyordu. Duyduğu her kahkahada, ölümsüzlük iksirinden bir yudum daha alıyordu.
2000’li yıllar içerisinde kariyer seyri vites düşürmeden devam etti. “The Celebrity Apprentice”, “Nip/Tuck” ve muhtemelen dizi tarihinin en harika bölümlerinden birine imza attığı Louie C.K harikası “Louie”nin yanı sıra, Comedy Central’ın destansı roast serisinde “The Roast Of Joan Rivers” bölümüyle yerini aldı.
O artık her yönüyle ilham veren bir ikondu ve sektörde adının geçtiği her yerde Joan Rivers kültünün hakkı cömertçe teslim ediliyordu.
11. Işıklar Sönüyor
Joan Rivers 2014’te geçirdiği estetik operasyon sonucu girdiği komanın ardından 4 Eylül’de hayat veda ettiğinde, bir stand-up turnesinin ortalarındaydı. Birkaç gün öncesinde sahneye çıkmıştı ve operasyon sonrasında çıkıp, tozu dumana katacağı 4 gösterisi daha vardı…
Kapanışımız Louie dizisine kendi olarak konuk olduğu, ardı ardına birbirinden leziz replikleri sıraladığı, sürpriz finalli muhteşem sahnesiyle olsun
https://www.youtube.com/watch?v=BnAIX7fWsdU
Geçtiğimiz yıl, bugün 81. Yaşında kaybettiğimiz bu olağanüstü hanımefendiye hayranlığımızı, huzur dileklerimize iliştiriyor, kendisini bir kez daha saygıyla selamlıyoruz.