Her filminde role kendine has bir dokunuş getirmeyi başaran, karizmasına cümle yetiştiremeceğimiz Jeff Bridges’in iz bıraktığı önemli filmleri doğum günü şerefine sizler için listeledik.
The Fisher King (1991)
Masalımsı ile gerçeğin, dram ile komedinin, insana ait köşeli neredeyse tüm duyguların, zaafların seyircisine dirsek atmadan böylesine leziz iç içe geçtiğimi film pek azdır. Monty Python ekibinden Terry Gilliam’ın yönetmen koltuğuna oturduğu filmde, Bridges’ın işbirlikçileri buradaki rolüyle “En iyi Kadın Oyuncu Oscarı”nı kucaklayan Mercedes Ruehl, En İyi Erkek Oyuncu Altın Küre Ödülü’nü alan Robin Williams ve Amanda Plummer oldu.
Filmde kariyerinin zirvesindeyken, hayatı bir dinleyicisinin yayında söylediklerini yanlış anlayarak bir felakete yol açması ile birlikte dev bir travmaya dönüşen ünlü radyocu Jack Lucas rolünde karşımızdaydı Jeff baba. Buradaki başarılı performansının ardından Terry Gilliam ona bir diğer hit filmi 12 Maymun’da da başrolü vermek istedi. Ancak yapımcıların daha ünlü oyuncu tercih etmek istemesi sebebiyle, rol Bruce Willis’a gitti. Bridges’in Gilliam’la olan bir sonraki birlikteliği 2005 yapımı Tideland’te gerçekleşti.
Fearless (1993)
Filmde kariyerinin zirvesindeyken, hayatı bir dinleyicisinin yayında söylediklerini yanlış anlayarak bir felakete yol açması ile birlikte dev bir travmaya dönüşen ünlü radyocu Jack Lucas rolünde karşımızdaydı Jeff baba. Buradaki başarılı performansının ardından Terry Gilliam ona bir diğer hit filmi 12 Maymun’da da başrolü vermek istedi. Ancak yapımcıların daha ünlü oyuncu tercih etmek istemesi sebebiyle, rol Bruce Willis’a gitti. Bridges’in Gilliam’la olan bir sonraki birlikteliği 2005 yapımı Tideland’te gerçekleşti.
Azrail’le oyun oynamak herkesin elde edebileceği bir şans olmayabilir. Peki ya oyuna kabul edilirsen? Neredeyse uçaktaki herkesin ölümü ile sonuçlanan korkunç bir uçak kazasının ardından, hayatta kalmanın zorluklarını ve verilen ikinci şansın beraberinde getirdiği sınavları güçlü argümanlarla, güçlü sorularla muazzam anlatan bir film oldu Fearless. Ölü Ozanlar Derneği ve The Truman Show gibi başyapıtların yönetmeni Peter Weir filmi Fearless’ta, Jeff Brigdes oyunculuğuna adeta sınıf atlattı. Bunda Weir’in karakter odaklı bir hikaye anlatıcılığına meyilli bir yönetmen olmasının, Max Klein rolündeki Bridges’tan maksimum verimi almasının etkisi çok büyük oldu elbette.
Max Klein rolündeki oyunculuğu pek otoriteye göre, Bridges’in kariyerinin en iyi performanslarından biri. O akıllara zarar final sahnesini izledikten sonra aynı fikre sahip olma olasılığınız hayli yüksek.
The Big Lebowski (1998)
Canlandırdığı pek çok farklı karakterle pek çok ödülün sahibi, mührünü bastığı onca prestijli işlerle Hollywood’un en nitelikli aktörleri arasında gösterilse de, o pek çok kişinin aklında hep “The Dude” olarak kalacak belki de. Küçük bir yanlış anlamanın, ne denli devasa bir kaosa dönüşebileceğini alabildiğine özgün bir mizahla ve felsefeyle ortaya koyan, sinema tarihine Jeff Lebowski adında muazzam bir karakter armağan eden Coen Biraderler filminde Bridges, filmografisinin en özel performanslarından birini altın tepside izleyicisine sundu.
Crazy Heart (2009)
True Grit (2010)
The Last Picture Show (1971)
The Fabulous Baker Boys(1989)
1989 yapımı filmde Bridges romantik komedi türünde de ne denli iyi iş çıkartabileceğini gözler önüne seridi. Yakışıklılığı ve karizmasıyla da çok can yaktı. Filmden akıllarda en çok Michelle Pfeiffer ile film boyunca yakaladıkları uyum ve ünlü” My Funny Valentine” sekansı kaldı.
Seabiscuit (2003)
Gerçek bir hikayeden uyarlanan Gary Ross filminde genç bir jokey, her şeyini kaybetmiş bir milyoner ve eski bir kovboyun, yeniden ayağa kalkabilmeye dair umutlarını Seabiscuit adlı bir ata yükleyişlerine tanıklık ediyoruz. Başroldeki Tobey Maguire’a Chris Cooper ile birlikte başarıyla eşlik eden Jeff Bridges, yine bir şekilde göz kamaştırıcı olmayı başarıyor.
Iron Man(2008)
Sanat yaşamı boyunca kendisinden kötü adamı oynanması çok fazla istenmedi belki ama o uygun fırsatı yakaladığında, kötü adam renklerinde ne kadar canlı ve başarılı olduğunu gösterdi. Büyük gişe başarısı yakalayan filmde Tony Stark’ın esaslı düşmanı Obadiah Stane rolünde, kazıttığı saçları ve sakallarıyla izleyicisinin karşısındaydı.