Modern varoluşçuluğun kurucusu olarak bilinen Jean Paul Sartre, 20. yüzyılın en önemli düşünürü olarak kabul ediliyor. Filozof sıfatının ötesinde edebiyatçı ve aktivist kimliğiyle de öne çıkan Sartre, geçtiğimiz yüzyıla damga vuran ve hâlâ alıntılanmaya devam eden birçok sözün sahibidir. Sartre’ın felsefesini özetleyen sözlerine geçmeden önce kısaca Jean Paul Sartre’ı tanımakta fayda var. Ünlü düşünür 1905 yılında Paris’te dünyaya geldi. 1938 yılında birçok felsefi konuya değinen “Bulantı” isimli romanını yayınladı. Düşünür kimliğiyle yazdığı ilk kitap olan “Varlık ve Hiçlik” 1943 yılında yayımlandı. Hayatı boyunca, felsefe alanındaki yeteneklerini ortaya koyan birçok kitap yayımladı. 1964 yılında değer görüldüğü Nobel Edebiyat Ödülü’nü almayı reddetti. Jean-Paul Sartre, varoluşçuluğun sözcülüğünü üstlenen bir isimdi. Bireyin kökten özgürlüğünü vurgulayan Sartre, dünya görüşünü yazdığı kitaplarla çok geniş bir kitleye aktarmayı başardı. Peki Sartre’ın insan varoluşu hakkındaki düşüncelerinden ne öğrenebiliriz? İşte varoluşu sorgulamanıza neden olacak Jean-Paul Sartre sözleri…
1. “Varoluş özden önce gelir”
“Varoluş özden önce gelir”, Jean-Paul Sartre sözleri arasında en fazla bilinenlerden biri. Bu söz, varoluşçuluk felsefesinin temelini özetliyor. Sartre’ın bu cümleyle ne demek istediğini anlamak için, sözcüklerin ardındaki anlamları incelememiz gerekiyor. Geleneksel felsefe ve dini sistemlerde, bireylerin var olmadan önce kendilerine bağlı bir öz veya doğaya sahip oldukları düşünülüyor. Bu öz, temelde her insana hayatta bir amaç ve kimlik veriyor. Bizim kültürümüzdeki “kader” dediğimiz kavramla “öz” kelimesi bir anlamda birbirine benziyor.
Ancak Sartre, varoluşun özden önce geldiğini söyleyerek bu düşünceye doğrudan meydan okuyor. Ona göre; insanlar dünyaya önceden belirlenmiş özelliklerle gelmiyor. İnsanlar tamamen kendi seçimleri ve davranışlarıyla varoluşlarını oluşturuyorlar. Yani insanın varlığı kaderle değil kendi potansiyeliyle meydana geliyor. Sartre, varoluşu özün önüne koyarak insanların ne kadar çok özerkliğe sahip olduğunu vurguluyor. Kendimizle ilgili bazı şeylerin bize önceden yüklenmediğini onu kendimizin inşa ettiğini anlatmak istiyor.
2. “Cehennem başka insanlardır”
Jean-Paul Sartre’ın insan ilişkileri hakkındaki düşüncelerini “Cehennem başkalarıdır” sözü özetliyor. Sartre, başka insanların bizi nesnelere dönüştürdüklerine inanıyordu. Diğer insanlar önce bizi algılıyor sonra yargılıyor, nihayetinde beklentileri ve görüşleri aracılığıyla özgürlüğümüzü kısıtlıyorlar.
Başkalarının bizi nasıl gördüğünün farkında olmamız, onların beklentilerini karşılamak için davranışlarımızı sık sık değiştirmemize neden oluyor. Bu da Sartre’ın “kötü niyet” dediği şeye yol açıyor. İnsanların yargıları nedeniyle imajımızı yönetmeye takılıp kalıyoruz ve bizi reddedeceklerinden, onaylamayacaklarından korkuyoruz. İşte tam da bu nedenle diğer insanların varlığı bir tür hapishanenin içindeymiş gibi hissettiriyor. Ancak özgür olmak istiyorsak tüm bunları bir kenara bırakmalı ve kendi benliğimizle kararlar almalıyız.
3. “İnsanlar özgür olmaya mahkumdur”
Özgürlük kavramını hiç düşündünüz mü? Jean-Paul Sartre sözleri arasında en bilinen dizelerinden biri olan bu ifadeler, insan varoluşu hakkında bazı derin içgörüleri özetliyor. Sartre’a göre, tamamen özgür doğarız, bu da özgürleştirici olduğu kadar baskıcıdır.
İnsanlar kendi kaderleri üzerinde tam bir özgürlükle doğarlar. Karar alma ve eylemlerimizin sorumluluğunu üstlenme konusunda hiçbir yere kaçamayız. Yaptığımız her seçim bizi tanımlar ve varlığınızı şekillendirmeye yardımcı olur. Örneğin, sanatın peşinden gitmek ya da maddi açıdan daha istikrarlı bir iş bulmak arasında kalan bir insanı düşünün. Hangi seçeneği seçerse seçsin, bundan sonraki süreçte verdiği karar, birey olarak kim olduğunu doğrudan etkileyecektir. Kısacası Sartre, “İnsanlar özgür olmaya mahkûmdur” derken, rehberliğe ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda bile kişisel sorumluluğumuzu kabul etmemiz gerektiğini vurguluyor.
4. “İnsan, kendi tasarısından başka bir şey değildir”
Tıpkı diğerleri gibi bu söz de Sartre’ın insan faaliyetine olan inancını ifade ediyor. Bireyler kimliklerini seçimler ve eylemler yoluyla şekillendirir. Sartre, temel bir insan doğası veya önceden belirlenmiş bir öz fikrini reddediyor. Bunun yerine, insanların değerleri, inançları ve eylemleri seçme konusundaki özgürlükleriyle kişiliklerini oluşturduğunu öne sürüyor. Dış güçler veya toplumsal beklentiler bizi zannettiğimiz kadar sınırlamıyor.
Sartre’a göre, insanların seçimleri gerçekte kim olduklarını ortaya koyan en önemli unsur. Örneğin, diğer insanlarla iletişim kurarken sürekli olarak nazik davranan ve empati kuran birini düşünün. Bir süre sonra bu kişi şefkatli olarak tanınmaya başlayacaktır. İşte o kişinin seçimleri hem kendilerini nasıl gördüklerini hem de başkalarının onları nasıl gördüklerini şekillendirecektir.
5. “Özgürlük, sana yapılanlarla ne yaptığındır”
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Sartre’ın felsefesi, varoluş ve özgürlük fikirleriyle dolu. Onun bu sözünü anlamak için hayattan basit bir örnek verelim. Şimdi hayatı boyunca önemli zorluklarla karşılaşmış birini düşünün. Bu kişi muhtemelen birçok kez duygusal travma yaşamış ya da ayrımcılığa maruz kalmış olabilir. İşte gerçek özgürlük, bu olumsuzlukları aşmak için irade kullanmak anlamına gelir.
Aynı zamanda gerçek özgürlük sadece travmalarla yüzleşmek değil aynı zamanda kendi yolunuzu bulmak için bilinçli kararlar almak anlamına gelir. Hepimizin yakından tanıdığı bir kişiyi örnek olarak verelim. Nelson Mandela Güney Afrika’daki aktivizmi nedeniyle 27 yıl hapis yattı ve tahmin edeceğiniz gibi esareti sırasında travmalarla dolu günler geçirdi. Ancak hayatına baktığınızda Mandela’nın hiçbir zaman kurban rolünü üstlenmediğini görürsünüz. Çünkü o bunun yerine hapishanedeki günlerini gelişmek için bir fırsat olarak değerlendirmiş ve özgür kaldığı anda da Güney Afrika’nın ilk siyahi cumhurbaşkanı olmuştu.
Kısacası, Sartre, zorlu durumlarla veya toplumsal kısıtlamalarla karşı karşıya kaldığımızda bile kendi irademizi kabul etmemizi ister. Dış koşullar ne olursa olsun, tepkilerimizin ve eylemlerimizin kontrolümüz altında olduğunu hatırlatır.