Çok uzun zamandır popülaritesini kaybetmeyen Japon animasyon filmlerini izlememiş olsak bile elbet duymuşuzdur. Apayrı bir kültür olduğunu düşündüğümüzü söylersek bizi suçlamazsınız herhalde. Eğer siz de bu kültüre bir adım atmak, animasyon dünyasını bir de Japonların gözünden görmek istiyorsanız ancak bu konuda bir danışmana ihtiyacınız varsa, sizi listemize alalım!
1. Sen to Chihiro no kamikakushi
İzleyenlerin rüyasına girecek kadar etkileyici Haku karakterini barındıran, animasyon dalında 2003 Oscar ödülünü alan, Miyazaki’nin fantazi ve hayalgücü sınırlarında gezinen filmlerinden biri olarak düşündüğümüz Sen to Chihiro no kamikakushi, İngilizcesi Sipirited Away Türkçesi Ruhların Kaçışı olan bir film bu. 2001 yapımı olan film, tecrübenin ve teknolojinin nimetlerinden oldukça faydalanmış. Mükemmel senaryosunun ve anlatımının yanı sıra izleyicilerine görsel anlamda da oldukça keyif veriyor. Japonya’da en çok izlenen ve henüz Amerika’da gösterime girmeden yaklaşık 200 milyon dolarlık hasılat getiren film, aynı zamanda Berlin Film Festivali’nde ilk defa bir animasyon filminin altın ayı ödülünü almasını sağlamıştır. Filmimizin baş kahramanı olan Chihiro, kasabasından taşınmış on yaşında küçük bir kızdır ve Miyazaki’nin geleneklerini yansıtır. Miyazaki tarafından özellikle daha sade, daha özelliksiz ve daha kendi halinde bir karakter olarak yaratılmıştır.
https://www.youtube.com/watch?v=ByXuk9QqQkk
2. Grave of the Fireflies
Isao Takahata’nın oturduğu film, II. Dünya Savaşı’nın sonuna yakın bir dönemde Japonya’da geçiyor. Filmde, bombalanan Kobe şehrinde hayatta kalmış 14 yaşındaki Seita ve onun dört yaşındaki kızkardeşi Setsuko’nun umutsuzca dünyayı düzeltme ve iyileştirme çabasını görüyoruz.
3. Princess Mononoke
Gün geçmiyor ki Studio Ghibli’den bir başka animasyon filmini listemize almayalım. Princess Mononoke, insanın içine işleyen bir kahramanlık hikayesi üzerine kurulmuş bir yapım. Geç Muromachi döneminin hiper-gerçekçi versiyonunda (Mononoke, bu dönemde Japonya’da 300 yıllık bir dönem Zen Budizminin yükselişini ve misyonerlerin ülkeye Hristiyanlık tanıtma girişimlerinin başarısız olduğunu gördü) Mononoke, hem manevi değerler üzerinde hem de fiziksel anlamda meditasyon yapan inanılmaz bir kahramanın inanılmaz bir masalı.
https://www.youtube.com/watch?v=4OiMOHRDs14
4. Kiki’s Delivery Service
Çırak bir cadı olan Kiki, süpürgesiyle teslimat yapabileceği bir iş kurar. Film boyunca biz de Kiki’nin bu macerasında yaşadığı eğlenceli, değerli anlara tanıklık ediyoruz. Eğlenceli olmasının yanı sıra, filmin, geçmişten gelen geleneksek bir hikayeye dayandığı da söylenenler arasında. Kiki’nin günden güne büyümesine, hem bir insan hem de bir cadı olan birey olma gelişimine tanıklık etmek, izleyiciye oldukça keyif veriyor. Kiki’s Delivery Service’in de Studio Ghibli yapımı olduğunu, filmin senaryosunun ve animasyonun kalitesinden anlamak oldukça kolay. Filmin ana karakterleri, kendi yollarında dünyayı, dünyaya uyum sağlamayı öğreniyorlar. Bu filmin diğer bir güzel yanı ise ailecek de izlenebilecek olması. Film sektöründe ününü kaybetmeyen Cadılara bir de Japon animasyonu eklenince, bu filmden keyif almayacağınızı söylemek oldukça zor hale geliyor.
5. Castle in the Sky
Yapımı Studio Ghibli’ye ait olan fantastik bir kahramanlık hikayesi ile karşımıza çıkıyor Castle in the Sky. Bizi tamamen yabancı olduğumuz, havalarda uçuşan korsanların olduğu, şehirlerin yerde değil de gökte olduğu bir dünyaya davet eden film bizi aynı zamanda büyücü kristal bir taşı acımasız bir adamın elinden kurtarmaya çalışan bir genç çift ile tanıştırıyor.
Arayış sürerken, birçok maceraya atılan çiftimizin hikayesi, hiç de beklemediğimiz bir şekilde sonlanıyor. Sizi de içine katacak, eğlenceli, maceralı ve bol aksiyonlu bir animasyon filmi Castle in the Sky.
https://www.youtube.com/watch?v=8ykEy-yPBFc
6. Howl’s Moving Castle
“Howl’s Moving Castle”, Studio Ghibli’nin Diana Wynne Jones tarafından aynı isme sahip bir Batı romanının anime edilmiş hali diyebiliriz. Tabii ki kitabın birebir aynısı değil ancak kitabın hayranıysanız, filmi izlerken yakalayacağınız, göreceğiniz çok fazla ayrıntı hala var. Genç bir maceraperest olan Sophie, hain ve çok kötü bir cadı tarafından yakalanmış ve gösterişli büyücü Howl sayesinde elinden kurtulmuştu ki sonrasında kendini aynı kötü cadı tarafından lanetlenmiş ve bir anda yaşlı bir kadın görünümünde buluyor. Kendi dertleri arasında boğulmak üzereyken kendine bir iş buluyor, onu kurtaran müthiş büyücü Howl’a ev işlerinde yardımcı olmaya başlıyor ve onun tüm bu yüklerinden kurtulma çabasına Howl da ortak oluyor. Çok güzel, çok romantik bir o kadar da eğlenceli bir film Howl’s Moving Castle. Ayrıca İngilizce dublajında Howl karakterini de Christian Bale seslendiriyor, söylemeden geçmeyelim.
https://www.youtube.com/watch?v=iwROgK94zcM
7. Nausicaä of the Valley of the Wind
Yine bir Studio Ghibli yapımı, yönetmen koltuğunda Hayao Miyazaki’nin oturduğu bir animasyon filmi Nausicaä of the Valley of the Wind. Efsanevi animasyon stüdyosu yıllar boyunca aklımıza kazınan çokça eser ortaya koydu, yukarıdaki maddelerimizde belirttiğimiz gibi, aşağıda da örneklerini görmeye devam edeceğiz.
Ancak bu film, bizim Ghibli imparatorluğunun başlangıcı olarak kabul ettiğimiz filmlerden biri, Hayao Miyazaki’nin çokça sevilen manga serilerinden uyarlanmış ve ortaya şahane işler çıkmış diye düşündüklerimizden.
Uçuş, nükleer savaş ve çevre gibi daha sonraki Ghibli eserlerinin temeli olacak temalara sahip olan Nausicaä of the Valley of the Wind, tarihte animasyon filmlerinin unutulmaz bir parçası olarak anılıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=6zhLBe319KE
8. Akira
Neo-Tokyo patlamak üzere. Yani 1988 ikonik şaheseri Akira’nın fragmanı. Hikâyenin anlam bilimine derinlemesine girmeden, Akira ikonik bir filmin tüm özelliklerine sahip olağanüstü bir yapım. Siberpunk bir gelecekte, gizli bir askeri projenin, bisiklet çetesinin bir üyesini ölümcül eğilimleri ve psişik yetenekleri olan bir psikopat haline getirmesinin ardından, Neo-Tokyo tehlikeye giriyor. Akira, üstün animasyonun bir anıtı olarak parlıyor. Filmin görselleri o kadar klasik ki, dünyaya yabancı olan biri gördüğünde bile tanınabilecek gibi. Aynı zamanda güçlü bir nükleer alegori olarak da anabiliriz bu filmi. (Hiroşima ve Nagazaki saldırıları için bir katliam ve soğuk savaşın baş döndürücü gölgesi etrafındaki hikayelerden de izler bulabilirsiniz.)
https://www.youtube.com/watch?v=ooKBenGK3R4
9. Your Name (Kimi No Na Wa)
Listedeki en yeni film olan Your Name’i yeniliğine rağmen listemize almamızın sizi çokça tatmin edecek bir sebebi var. Yönetmen Makoto Shinkai’nin romanından uyarlanmış film, düşük bütçeli olmasına rağmen dünya çapında çok büyük başarılara imza attı. Tokyo’dan ve Japonya’nın kırsal kesimlerinden filme ana karakter olmuş liseli iki gencin hikayesi anlatılıyor filmde. Duygusal rezonansı ile romantik tarafının yanında eleştirel bir film olarak da ortaya çıkan Your Name, The Hollywood Reported’a göre tüm zamanların en yüksek puan alan Japon filmi. Yani tüm bu söylediklerimizden de öte, ayırdığınız vakte değeceğini düşündüğümüz bir film.
10. My Neighbor Totoro
Dünyanın en tatlış, en sevimli, en güzel animasyon filmlerinden birine geldi sıra: “My Neighbor Totoro”. Studio Ghibli klasiklerinden, hikayenin tamamı aile üzerine odaklanmış. Bir aile yeni bir eve taşınıyor ve evin olduğu bölgenin arkadaş canlısı canlılarıyla tanışıyorlar. Sonrasında insan ruhunun garip dünyası hakkında bu canlılardan çok fazla şey öğreniyorlar ve dahası, bu canlılar, onlara problemlerini çözme konusunda oldukça yardımcı oluyorlar. Totoro, hem sıradan hem sıra dışı diye anabileceğimiz filmlerden. Tatlı, üzücü, komik ve korkutucu yanları var. Her yaştan insana hitap eden bu filmi kaçırmayın!
https://www.youtube.com/watch?v=92a7Hj0ijLs
11. Ghost In The Shell
Adı tanıdık geliyor ancak nereden bildiğinizi hatırlayamıyorsanız bize müsaade edin, son dönemlerde Scarlett Johansson beyaz perde ekranlarında bu filmin yeni yapımının başrolü olmadan çok çok önce, 1989’da başlayan bir manga serisindeydi. İnsan ve robot karışımı sibernetik bir organizma ve aynı zamanda bir polisin, The Puppet Master olarak bilinen uğursuz bir hackerı avladığı muhteşem, fütüristik, distopik bir suç filmi Ghost In The Shell. Özetle, günümüzün alaycı gözleri üzerinden kâğıt üzerinde düz bir şekilde düşebilirken, sibernetik bir geleceğin bu karamsar vizyonu hem Matrix hem de Avatar için ilham kaynağı olmuş bildiğimiz üzere. Yani, durmayın, Ghost In The Shell izleyin, her saniyesine değecek bir film.
12. Perfect Blue
Karşınızdaki film, bize animelerin tamamen uzay, felaket, fütürizm ya da patlamalardan ibaret olmadığını gösteriyor. Perfect Blue, insanları olağanüstü varlıklar olarak gösteren, türlerin insanı düşündürecek derecede melez hale geldiğini gösteren bir film. Hikaye başlangıçta canlı bir aksiyon filmi olmak için yazılmıştı kancak finansörler üretim başlamadan önce filmin bir animasyon olarak ortaya çıkması fikrini öne sürdüler ve oldukça da ikna edici oldular. Emekli bir pop yıldızının mahremiyeti insanların avucuna düşmeden önce bu konu hakkında bir şey yapması gerektiğine karar vermesi üzerine aldığı aksiyonların baş döndürücü ve oldukça paranoyak bir şekilde anlatıldığı bir hikaye üzerine kurulmuş bir film. Stalkerların sürekli peşinde olduğunu, geçmişin hatırlamak istemediği ayrıntılarının sürekli karşısına çıktığını ve yargısızca aşağılanmalara uğradığını düşünen ana karakterin bulunduğu film, anime severlerin kesinlikle izlemesi gerekenler arasında. Müzikleri, izleyiciye sunduğu görsel şölen… Bazen Miyazaki’ye ayıp olmasın diye söyleyemiyoruz ama yönetmen Satoshi Kon, anime çizgisinin çok çok üstünde bir esere imza atmış. Küçük bir de ayrıntı verelim size. Natalie Portman’ın başrolünde oynadığı “Black Swan” filmi, Perfect Blue’dan esinlenmiş, biz öyle duyduk.
https://www.youtube.com/watch?v=UXQraSkOOGs
13. Ninja Scroll
Jubei Kibagami, Feodal Japonya zamanlarında yaşayan kiralık bir ninjadır. Salgın bir hastalık yüzünden bir köy telef edilir. Koga Ninja takımı, Tssai isimli bir yaratık tarafından saldırıya uğrar ve Kagero isimli kadın bir ninja hariç, tüm takım katledilir. Tssai, tekrar Kagero için geri döner ve Jubei ile yaptığı düelloyu kaybeder. Oysa Jubei’nin bambaşka bir hikayesi vardır ve başını belaya sokmuştur, Kagero’ya yardım etmesinin de özel bir amacı vardır. Bu olaydan sonra Jubei kendisine, yedi adet şeytani düşman edinir. Her birinin özel yetenekleri vardır ve Jubei’yi öldürmek için her türlü pisliği yapacaklardır. Ninja Scroll’un kahramanı Jubei, biraz çılgın ve biraz da umursamaz bir ninja. Onu çekici yapan öğelerden biri olan bu umursamazlığıyla anime dünyasının sevilen karakterlerinden biri olmayı başardı. Animesi her ne kadar “abartı” olsa da, tadında abartılması, animenin izlenebilirliğini artırıyor.
14. The Girl Who Leapt Through Time
Şimdi sizden şöyle bir şey düşünmenizi isteyeceğiz: liseli genç bir kız çocuğusunuz ve bir şekilde zamanda sadece geçmişe de olsa yolculuk yapabildiğinizi keşfettiniz. Bunu kullanarak başkalarına da yardım eder miydiniz, yoksa sadece kendinize saklayıp, kendi yararınız için mi kullanırdınız?
Bizce kimse böyle bir şeyi sadece kendine saklayacak kadar bencil olamaz. Zamanda yolculuktan bahsediyoruz ne de olsa. Filmimizin ana konusu tam olarak böyle bir şey. Baş kahramanımız Makoto, keşfettiği şey karşısında yaşadıklarını gösteriyor bize. Dehşet ve kabus distopyasının sürekli masallarından, canlandırıcı bir değişimi gösteren, gerçek yaratıcılık ile bazen korkulan “gelişmekte olan” masalını keşfeden büyülü, tuhaf bir film “The Girl Who Leapt Through Time”.
https://www.youtube.com/watch?v=eWnTeKEsDlU
15. Paprika
Director: Satoshi Kon
Filmin hikayesi aslında şöyle: Dr. Atsuko Chiba, alanında oldukça önemli çalışmalara sahip bir psikoterapist. Dr. Atsuko’nun çalışma arkadaşlarından Dr. Tokita oldukça güçlü bir psikoterapi cihazı olan DC-MINI’yi icat ediyor. Cihaz, kullanıcısının başka insanların rüyalarına girmesine ve kişiliği ile senkronize olarak anksiyete ve nevrozların kaynaklarını bulmasına ve onarmasına imkan tanıyor. Yüksek teknoloji ile üretilmiş bu cihaz psikoterapi dünyasında bir devrim olarak görülüyor ancak insanların kişiliklerini değiştirebilme ve silebilme fonksiyonuna sahip olan DC-MINI, yanlış ellerde oldukça tehlikeli bir silaha dönüşebilme potansiyeli taşıyor.
2010’da beklenmedik ölümünden önce Satoshi Kon’un ortaya koyduğu mükemmel bir film Paprika. Söylemeden geçmeyelim, bakalım sizler de bu film ile Inception arasındaki benzerliği görebilecek misiniz?