1914 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde dünyaya gelen Jack Parsons, son derece yetenekli bir kimyagerdi. Ancak başka yetenekleri de vardı. Öyle ki uzay seyahatlerini mümkün hale getiren buluşların ardındaki isimdi. Bu başarılı roket bilimci, kompozit roket yakıtı kullanan ilk roket motorunu icat etmiş, hem sıvı hem de katı yakıt kullanabilen roketlerin geliştirilmesine öncülük yapmıştı. Ancak son derece önemli bilimsel buluşlara imza atan Parsons’ın yaşamının yalnızca laboratuvar arasında geçtiğini söylemek doğru olmaz. Çünkü aynı zamanda hayatı oldukça tuhaf ve hatta rahatsız edici ritüellerle çevrili ünlü okültistler arasında yer alıyordu. Gelin bu ilginç adamın sıra dışı hikayesine birlikte bakalım.
Jack Parsons, 1914 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Los Angeles şehrinde dünyaya geldi
Yalnız bir çocukluk geçiren Parsons, küçük yaşlarda mitolojiye ve bilim kurgu öykülerine ilgi duymaya başladı
Zengin bir aileden geldiği için okulda zorbalığı uğruyordu. Bu, küçük çocuğun iyice kabuğuna çekilmesine neden olacaktı. Bununla birlikte efsanelere, mitolojiye ve bilim kurguya karşı müthiş bir merak geliştirmişti. Özellikle de Jules Verne hikayeleri okumaktan keyif alıyor, döneminin popüler bilim kurgu dergilerini yakından takip ediyordu.
Kendisi gibi bilim kurgu meraklısı olan Edward Forman ile tanışması Parsons’ın yaşamındaki ilk önemli kırılma noktası oldu
İki kafadar henüz çok erken yaşlarda birlikte roket deneyleri gerçekleştirmeye başladı. Jack Parsons ilk deneylerine, kendi evinin arka bahçesinde imza atıyordu. Parsons ve Forman bu deneylerde barut kullanan roketlerle çalışıyorlardı. Ancak her ikisi de bu alanda müthiş bir ilerleme kaydedecek, takip eden yıllarda uzaya seyahatlerinin gerçekleşmesini mümkün kılan buluşlara imza atacaklardı.
1934 yılında Frank Malina isimli mühendisle tanışan Jack Parsons roket çalışmaları için bir grup kurmaya karar verdi
Elbette Edward Forman da grubun üyeleri arasındaydı. Ancak ekibin en parlak üyesi olarak Parsons çok daha dikkat çekici bir gençti. Roket teknolojisinin bir bilim kurgu unsuru olarak kabul edildiği yıllarda dahi sınırları zorlayan bir vizyona sahipti. NASA’nın bu genç adamın yeteneğini keşfetmesi uzun sürmeyecekti.
Jack Parsons ve arkadaşları daha sonra Jet Propulsion Laboratuvarı adını alacak olan araştırma merkezinin kurulmasına öncülük etti
Araştırma merkezi NASA’ya bağlıydı. Parsons, ABD hükumeti için çalışan, yetenekli bir bilim insanı haline gelmişti. Elbette bu, bilim sahasındaki çalışmalarını çok daha rahat bir şekilde gerçekleştirmesine olanak sağlıyordu. Ancak göz önünde oluşu, kişisel yaşamının daha yakından gözlenmesine çok ilginç sırlarının açığa çıkmasına neden olacaktı!
Jack Parsons, bir yandan roket biliminin gelişmesine öncülük ediyor, bir yandan da İngiliz okültist Aleister Crowley liderliğindeki Ordo Templi Orientis (OTO) isimli oluşumun toplantılarına katılıyordu
Karanlığın Efendisi ve Dünyanın En Kötü Adamı gibi ünvanlarla anılan Aleister Crowley ve takipçileri, “istediğini yap” sloganı etrafında şekillenen uyuşturucu, seks ve tuhaf ritüellerle dolu bir yaşam sürüyordu. İşte Parsons da bu tuhaf ritüellere katılan okültistler arasındaydı.
Okültizme ve büyüye olan ilgisi kariyeri ilerledikçe artan Parsons 1940’ların başında OTO’nun liderlerinden biri haline geldi
Parsons, bilimsel çalışmaları sayesinde kazandığı parayı liderlerinden biri olduğu tarikatın pek çok bakımdan sapkın olarak sayılabilecek ritüelleri için harcıyordu. Hatta tarikat toplantıları ve gizli buluşmalar için pahalı bir villa satın almıştı.
Parsons’ın okültist faaliyetleri ABD hükumeti tarafından göz ardı edilmedi
FBI, Parsons’ı daha yakından izlemeye başladı ve onun sıra dışı alışkanlıklarının ulusal güvenlik açısından sorun teşkil edeceğine karar verildi. Böylece Jack Parsons 1944 yılında bilim dünyasının dışına itildi ve çalışmalarını sonlandırmak zorunda kaldı.
Bilim dünyasından uzaklaştırılan Parsons, yaşamının son döneminde ABD’deki film endüstrisinde çalıştı
Kimya alanındaki yeteneğini Hollywood filmlerinde özel efektler yapmak ve patlamalar tasarlamak için kullanıyordu. Çalışmalarını kendi evindeki laboratuvarında gerçekleştiriyordu. Ancak 1952 yılında, üzerinde çalıştığı proje yaşamını kaybetmesine neden olacaktı.
Jack Parsons, 17 Haziran 1952’de evindeki laboratuvarda meydana gelen bir patlamada hayatını kaybetti
Yetkililer, patlamanın bir kaza sebebiyle meydana geldiğini açıkladı. Ancak onu yakından tanıyanlar, ölümüne neden olacak bir hata yapmayacak kadar iyi bir kimyager olduğunu biliyordu. Bu sebeple bugün dahi Jack Parsons’ın intihar ettiğine veya bir cinayete kurban gittiğine inananların sayısı hiç de az değil. Kısacası bir yandan çığır açıcı bilimsel çalışmalara imza atan, aynı anda bir seks tarikatının liderliğini üstlenen Jack Parsons’ın sıra dışı hikayesi hayli şüpheli bir şekilde son buldu.
Kaynak: 1