Atlas Okyanusu’nun kuzeyinde, volkanik bir ada üzerinde kurulmuş ve çevresindeki birçok küçük adadan meydana gelen bir devletten bahsediyoruz. İzlanda’nın nüfusu 325.000 civarında. Bu kadar az nüfusa sahip olup , Avrupa’nın önde gelen ülkelerinin takımlarına bile kafa tutabilecek bir futbol oynamaları şimdiden takdire şayan. Fakat bu elbette bir tesadüf değil. Tamamen ince elenip sık dokunmuş bir planın eseri. İşte 10 madde ile İzlanda futbolunun yükselişi….
1. 15 yıl önce başlayan tesisleşme ve altyapı çalışmaları…
Tesisleşme ile birlikte alt yapıya önem veren İzlanda, kapalı halısahalar inşaa edip deneyimli antrenörlerle anlaştı. Bunun neticesinde altyapıya gelen düzen ile başarının kapısı açılmış oldu.
2. İzlanda için bir milat: Ekim 2011…
Sverisson yönetimindeki İzlanda U-21 milli takımındaki yapılanma kısa sürede İzlanda için A takımın beslendiği bir kaynak haline dönüştü.
3. Yeni bir model arayışı: ÖĞRENCİ-FUTBOLCU MODELİ…
10-13 yaş arası öğrenci-futbolcular hem fiziksel gelişime tabii tutulurken bunların yanında ders olarak teknik-taktik bilgisi de öğrendi.
4. Buz Ülkesinin Prensi: Gyfli Sigurdsson…
iki sezon önce İngiltere’nin büyük kulüplerinden Tottenham’a 1899 Hoffenheim’dan 8.8 milyon pound karşılığında transfer olan Sigurdsson daha sonra Tottenham’da istediğini bulamayıp 2014-2015 sezonunda İngiltere Premier Ligi’nde oynayan Galler takımı Swansea City’e transfer oldu. Dünyanın en yetenekli sağ ayakları arasında gösterilen Sigurdsson İzlanda Milli Takımı’nın en önemli yıldızı konumunda. Ayrıca Sigurdsson 2011 yılındaki U-21 kadrosunun ne kadar kaliteli bir jenerasyon olduğunun en büyük göstergesi…
5. Hava koşulları sebebiyle dünyanın en kısa ligi: İzlanda Ligi…
Hava koşulları nedeniyle dünyanın en kısa ligi olan İzlanda Ligi, Mayıs’ın ilk haftası başlayıp, Ekim’in ilk haftası sona eriyor. Şu anda 12 takımlı olan İzlanda Ligi, eskiden 10 takımlıydı ve Mayıs’ta başlayıp Eylül’de bitiyordu. Eylül’den Mart ayına kadar hiçbir ön sezon çalışması yapamayan futbolcular, 2006 yılından itibaren geliştirilen suni çim sahalar ve kapalı spor salonlarıyla birlikte artık çalışmalarını yapabiliyorlar. Bu da teknik ve taktik açıdan geçmişe nazaran daha fazla gelişmelerine olanak sağlıyor.
6. Yeni bir teknik anlayış…
İzlanda Futbol Federasyonu’nun 2000 yılında başlattığı “İyi oyuncu geliştirmek için iyi antrenörlere ihtiyaç vardır, iyi antrenörleri geliştirebilmek içinse iyi antrenörlük eğitimlerine” sloganıyla birlikte 2000 ile 2011 yılları arasında geliştirilen antrenörlük eğitimlerine toplam 4000 insanın başvurması ülkenin daha fazla futbolcu üretmesini sağladı.
7. Başarının baş aktörleri: Heimir Hallgrímsson ve Lars Lagerbäck…
İzlanda A Milli Takımı’nın başında bulunan Lars Lagerback ve Heimir Hallgrimsson, takımın bu noktalara gelmesindeki baş aktörler olarak kabul ediliyorlar. Ayrıca, Lars Lagerback hiçbir profesyonel futbolculuğu olmamasına rağmen başarılı olmuş ender teknik adamlardan biri.
8. Avrupa Şampiyonasıyla gelen başarı…
Avrupa Şampiyonası elemelerinde aynı grupta bulunduğumuz İzlanda grubu 20 puan ile Çek Cumhuriyeti’nin bir basamak altında, ikinci sırada bitirdi. Sonrasında şampiyona gruplarında Macaristan, Portekiz ve Avusturya’nın oluşturduğu gruptan da ikinci olarak son 16’da İngiltere’nin rakibi oldu. Herkes onlar için “- buraya kadar” dedi. Çünkü Avrupa basınına göre Vardy, Rooney gibi yıldızlardan oluşan kadrosu ile İngiltere turnuvanın en güçlü adaylarından biriydi.
9. Ve tüm çalışmaların karşılığı ile gelen başarı: ÇEYREK FİNAL…
Ama yıllar önce yapılan planlamalar karşılığını verdi ve İzlanda, İngiltere’yi Ragnar Sigurdsson ve Kolbeinn Sigthorsson’un attığı gollerle 1-2 yenmeyi başardı.
10. Çeyrek finaldeki rakip ise: FRANSA…
Ve biz bu tatlı İzlandalı bebeğin yüzü suyu hürmetine en azından yarı final görebileceklerine inanıyoruz. Haydi bakalım neler olacak? Bekleyip göreceğiz. 🙂