Doğrudan “yeni gerçeklik” veya “yeni gerçekçilik” anlamına gelen Neorealismo terimi , İtalya’da II. Dünya Savaşı’nın ardından filizlendi. Neorealismo, sanatta ve filmde 1940’ların çağdaş İtalyan toplumuna ayna tutmayı amaçlayan bir akımı simgeliyordu. İtalyan Yeni Gerçekçiliği ile ilişkilendirilen filmler, İtalya’nın faşist rejimin etkisinden uzaklaştığını göstermeye odaklanmıştır.
İtalyan Yeni Gerçekçiliği, 1943 ve 1952 arasında geliştirilen ve savaşın parçaladığı insan psikolojilerinin ve toplumun hikayesini anlatmaktadır. Akımın adından da anlaşılacağı gibi, İtalyan Yeni Gerçekçiliğini benimseyen yönetmenler eserleriyle savaş sonrası Avrupa’nın filtrelenmemiş gerçekliğini; yürek parçalayıcı yoksulluk, baskı ve çaresizlik anlatılarıyla sundular. Yeni-Gerçekçi film hareketi, böylesi zor zamanlarda toplumun gerçekçi ve ham görüntülere duyulan ihtiyacı vurgulamış ve natüralist yaklaşımıyla sinemada oldukça etkili bir iz bırakmıştır.
1937’de Benito Mussolini , “Sinema en güçlü silahtır” anlamına gelen “Il sinema è l’arma più forte” sloganı altında faaliyet gösteren devasa bir stüdyo olan Cinecitta’yı kurdu. Stüdyonun amacı İtalyan devleti için propaganda filmleri yapmaktı. 2. Dünya Savaşı’nın ardından gelen İtalyan Neo-Realizmi ise İtalyan sinemacılığının bu dönemsel işlevini kırarak anti-faşist eserler üretti. İtalyan Yeni Gerçekçiliği, İkinci Dünya Savaşı’na ve geçmiş yıllardaki faşist sansürlere bir tepki olarak da açığa çıktı.
Bu film akımı, eserlerinin kayda değer bir bölümünde İtalya’nın işçi sınıfının yaşamından hikayeleri konu edindi. Filmleri; profesyonel olmayan aktörlerin kullanımı, mekan çekimi ve doğaçlama diyaloglar ile karakterize edildi. Savaştan sonra gerçekleşen yıkımdan ötürü, film yapımcıları tükenen profesyonel sinemacılık imkanlarına karşın, sinema eserlerini üretmenin yeni bir yolunu bulmaya çalıştılar. Bu sebeple birçok yönetmen, filmlerini sokaklarda, düşük bütçelerle ve amatör oyuncularla çekmeyi tercih etti.
İtalyan Neorealizmi en önemli eserlerini ürettiği yıllarda, bu akımın takipçileri belirli konularda ayrışmıştı. Sonraki yıl, eleştirmenler, film yapımcıları ve gazeteciler Yeni-Gerçekçi eserleri birbirine bağlayan bir dizi ortak temel kavram ve teknik yön derlemeye çalıştılar. İtalyan Neorealizminin bir temsilcisi, hareketin siyasi yönüne odaklı bir röportaj vererek, Yeni Gerçekçiliğin İtalya’daki politik yansımasının “mevcut düzenin teşhiri ve reformlar için siyasal birliğe çağrı” olarak vuku bulduğunu söyledi. İtalyan Neorealizmine dönük bir başka inceleme de, Yeni-Gerçekçi eserlerin evrensellik içeren yapıtlar olduğunu ve bu filmlerin evrensel ahlaki değerleri vurguladığını savundu.
İtalyan Yeni Gerçekçiliği, eserlerde genellikle sosyal bozuklukları ve yoksulluğu tema edindi. İtalyan Yeni Gerçekçiliği ‘nin daha genç yaşta etkisinde kalan Martin Scorcese, İtalyan Yeni Gerçekçiliği akımını “Sinema aracılığıyla bütün bir kültürün ve insanların rehabilitasyonu görevini üstlendi.” diyerek tanımlamıştır. İtalyan Yeni-Gerçekçiliği akımının sinema tarihindeki etkisi göz ardı edilemez. Roberto Rossellini, Federico Fellini ve diğer büyük Yeni-Gerçekçi yönetmenlerin yapıtları, dünya çapında yankı uyandırdı. Bu yapıtlar arasından seçtiğimiz 11 İtalyan Yeni Gerçekçi filmini bu yazıda sizlerle paylaşacağız. İyi okumalar…
1. Gomorrah – Gomorra (2008) – IMDB: 7.0
2008 yılında Toronto Uluslarası Film Festivali’nde ilk gösterimini yapan bir Matteo Garrone filmi olan Gomorrah, Roberto Saviano’nun gerçek olaylara dayanan aynı isimdeki eserinden uyarlanmıştır. Aynı eserin 2014 yılında 5 sezon süren bir dizi uyarlaması da bulunmaktadır. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’ye aday gösterilen ve Grand Prix ödülünü kazanan Gomorra, Yabancı Dilde En İyi Film dalında Altın Küre’ye de aday gösterildi. Ayrıca Münih ve Kopenhag gibi yerel film festivallerinin yanı sıra Avrupa Film Ödülleri’nde de beş dalda ödül kazandı.
“Gomorra”, bölgenin mafyası Camorra ile kendi anlaşmalarını yapabileceklerini düşünen beş farklı kişinin hikayesini anlatarak İtalya’nın suç çetelerinin bir portresini ortaya çıkaran çağdaş bir mafya dramasıdır. Film, Güney İtalya’nın Campania bölgesinde faaliyet gösteren geleneksel bir suç örgütü olan Casalesi Klanı’nı merkeze almaktadır.
Campania bölgesinden birçok amatör ve profesyonel olmayan oyuncu Gamarrah’ta rol aldı. Hatta bu oyuncuların bir kısmının Camorra suç örgütlerine fiilen dahil olduğu biliniyor ve filmin, yayınlanmasından bu yana çeşitli vesilelerle tutuklanan pek çok oyuncusu var. Sansasyonel bir haber olarak da film yönetmeninin filmi sürdürmek için İtalyan mafyasına rüşvet verdiği iddiasından bahsedilebilir.
2. Francesco, giullare di Dio – Tanrının Soytarısı Francesco (1950) – IMDB: 7.3
İlk gösterimi Venedik Film Festivali’nde yapılan “Tanrının Soytarısı Francesco”, 1950 yapımı bir Robert Rossellini klasiğidir, ayrıca filmin yazarlığını Robert Rossellini’nin yanı sıra ünlü yönetmen Federico Fellini de üstlenmiştir. Çağdaş Hristiyan değerlerine saygı duyan Rossellini, bu filmi Saint Francis’in hayatının bir yönüne odaklanan bir film olarak tanıttı ve filmi biyografi türünde tanımlamamayı seçti. Filmde bir oyuncu hariç, başrol dahil hiçbir oyuncu profesyonel değildi.
St. Francis ve ilk takipçilerinin hayatından bir düzine kısa hikayeyi dramatize eden film, her biri St. Francis’in mesleğinden sonraki bir olayı kapsayan dokuz bölüme ayrılmıştır. Bağlantısız bölümler, bazıları ahlaki olan benzetmeler ile birleştirilir.
Film, izleyicilere St. Francis’in hayatından bir dizi kesit izletir ve hiçbir olay örgüsüne veya karakter gelişimine sahne olmaz. Rossellini, filmi yapmak için Vatikan’dan fon almıştır. Eleştirmenlerin filme yaklaşımı genellikle olumsuz iken Vatikan, 1995 yılında filmi gelmiş geçmiş en iyi filmler listesine almıştır. Ayrıca film, Temmuz 2021’de Cannes Film Festivali’nde Cannes Klasikleri bölümünde gösterilmiştir.
3. Padre Padrone – Babam ve Ustam (1977) – IMDB: 7.3
Cannes Film Festivali’nden FIPRESCİ ödülü alan ve Berlin Uluslararası Film Festivali’nden Grand Prix kazanan Padre Padrone; Paolo Tavias ve Vittorio Tavias kardeşlerin yönettiği 1977 yapımı otobiyografik bir drama filmidir. İtalyan sinemasında ve İtalyan Yeni Gerçekçiliği akımında bir başyapıt sayılan bu film, dünya çapında üne sahiptir.
Sardunyalı bir çobanın oğlu olan Gavino Ledda’nın hayatının gerçek hikayesini konu alan bu film, acımasız babasının şiddetli karşı koyuşuna rağmen kendini yavaşça eğiterek sert ve neredeyse barbar yaşam tarzından kaçma çabalarını anlatır. Babası, Gavino’yu henüz yedi yaşına bile basmadan okuldan almaya karar verir. Gavino’nun başka bir imkânı yoktur; okumak, zenginlere özgü bir ayrıcalıktır ve Gavino yaşıtları gibi çobanlık yapmayı öğrenmek zorundadır. Yıllar sonra ordudan dönen Gavino, orduda lise diplomasını almış ve okumaya kararlıdır. Bu yolda pek çok şey pahasına iradeyi eline almaya çalışacaktır.
4. Il Tetto / The Roof – Yuvasızlar (1956) – IMDB: 7.4
1956 yılında Cannes Film Festivali’nde resmi seçkide sunulan ve Prix de l’Office Catholique ödülünü kazanan “Il Tetto”, İtalyan Yeni Gerçekçiliği akımının karakteristik özelliklerini net ve keskin bir biçimde yansıtmasıyla övgü toplamıştır. Vittorio De Sica’nın yönetmen koltuğunda oturduğu drama filmi, 1999 yılında restore edilmiş ve sonrasında restore edilmiş versiyonuyla bazı lokal alanlarda yeniden gösterime girmiştir.
Dönemin İtalyan eyalet yasalarına göre, bir ev kaçak dahi olsa çatısı kurularak inşa edildiğinde, bina sakinleri inşa ettikleri gecekondudan tahliye edilemez. “Il Tetto” da, yeni evli bir çiftin kendi evlerine sahip olabilmek için sadece bir gecede çatısı olan bir gecekondu inşa etme çabalarını gözler önüne seriyor. Kurallara göre, bir konutun kapısı ve çatısı varsa, ev sahibi tahliye edilemez. Roma’nın eteklerinde, kullanılmayan demiryolu arazisi üzerinde tek odalı bir tuğla konut inşa etmeye çalışan Luisa ve Natale, iş arkadaşlarını ve yakınlarını böyle bir konutu tek gecede inşa etmek için yardıma çağırır ve kolları sıvarlar. Bu yolda birtakım güçlükler onları beklemektedir. Acaba başarılı olabilecekler mi?
5. Ossessione – Tutku (1943) – IMDB: 7.6
Birçok eleştirmen için İtalyan Yeni Gerçekçiliği akımının ilk örneği olan Tutku, 1943 yapımı bir İtalyan filmidir. Luchino Visconti’nin ilk uzun metrajlı eseri olan film, James M. Cain’in “Postacı Her Zaman İki Kez Çalar” romanından uyarlanmıştır. 1940’lı yılların sinemacılık anlayışının çok ötesinde bir sinematiğe ve teknik ustalığa sahip olan Tutku, uzun yıllar sonra ABD Ulusal Film Eleştirmenleri Birliği’nin Özel Atıf ödülüne layık görülmüştür.
Sevgisiz bir evliliğe mahkûm edilen kederli ev hanımı Giovanna, sefil hayatında bir ışık huzmesinin parladığını görür. Sempatik bir serseri olan Gino; kaba bir insan olan kocasının kamyon durağına park etmiştir. Beklenmedik bir şekilde, mutsuz kadın ile esrarengiz yabancı arasında dayanılmaz olduğu kadar büyüleyici bir çekim oluşur. Ve ikilinin zihinlerinde günahkar bir kasırga estiren bu romantizm; çok geçmeden, Giovanna için dayanılmaz bir kaçış isteği yaratan ve her şeyi tüketen bir ihtiras halini alacaktır. Ancak, suçluluk duygusunun lanetli hapishanesinden kaçmanın bir yolu var mı?
6. La Terra Trema – Yer Sarsılıyor (1948) – IMDB: 7.8
İtalyan Yeni Gerçekçiliğinin en temel yapıtlarından birisi kabul edilen “La Terra Trema”, “I Malavoglia” isimli bir 19. yüzyıl romanının uyarlamasıdır. 1962 yılında ünlü bir İngiliz sinema dergisi olan Sight & Sound’da yapılan ankette, “Tüm Zamanların En İyi 10 Filmi” arasında gösterilmiştir. 3 saate yakın bir süreye sahip olan bu uzun metrajlı film, Sicilya halk müziğini opera ile buluşturan müzikalitesiyle de övgü toplamıştır. 9. Venedik Uluslararası Film Festivali’nde Uluslararası Ödül’ü kazanan La Terra Trema, aynı festivalin büyük ödülü olan Altın Aslan’a da aday gösterilmiştir.
Sicilyalı balıkçılar, balık toptancıları tarafından sömürülmekten zavallı bir hale düşmüşlerdir. Ailelerden biri kendi işinin patronu olup kendi teknesini alarak bu kan emici toptancıların boyunduruğundan kurtulmaya çalışır. Ama kimse onlara yardım etmez, hatta hava durumu ve kader bile onlara karşı gelir. Vahşi ve acımasız bir dünyada nasıl kazanabilirler ki? Bu başkaldırıyı gerçekleştiren Valastro ailesinden Ntoni Valastro, bankaya olan borcunu ödemek zorunda olduğu için bir fırtına sırasında balığa çıkmaya karar verir. Uğruna yıpranmış evlerini ipotek ettirdikleri küçük tekne acaba onlara umut getirebilecek midir?
7. Germany, Year Zero – Almanya, Sıfır Yılı (1948) – IMDB: 7.8
1948 yapımı bir İtalyan Yeni Gerçekçi filmi olan “Almanya, Sıfır Yılı”, Türkiye’de ilk kez 1966 yılında Sinematek Derneği’nde gösterime girmiştir. Bu yapıt, ünlü Yeni Gerçekçi yönetmen Roberto Rossellini’nin “Savaş Üçlemesi”nin son filmidir. Ayrıca Rossellini, bu film üzerine verdiği bir demeçte “Gerçekçilik, gerçeğin sanatsal biçiminden başka bir şey değildir.” ifadesini kullanmıştır. Faro Adası Film Festivali’nde Rossellini’ye En İyi Yönetmen ödülünü kazandıran bu film, Locarno Uluslararası Film Festivali’nde ise Grand Prix ödülüne layık görülmüştür.
1947’de sıradan bir Alman ailesi, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra harap bir Berlin’de hayatta kalmak için mücadele vermektedir. Çok hasta olan baba, çalışamaz durumdadır ve eve yiyecek getiremiyordur; büyük oğlu Karl-Heinz, savaşa girmenin yaratabileceği sonuçlardan korktuğu için polisten saklanan bir asker kaçağıdır; kızı Eva ise, erkek arkadaşı Wolf’u beklemekte ve ailesinin hayatta kalmasını sağlayabilmek adına geceleri kulüplere gitmektedir; ve 12 yaşındaki Edmund, iş veya yiyecek bulmak amacıyla şehrin harap olmuş sokaklarında volta atan bir gençtir. Edmund, savaş yıllarında adanmış bir Nazi olan eski öğretmeni Herr Henning ile karşılaştığında, gelecek hakkında umutlanır; ancak bu adamın önerileri Edmund’u daha güvenli bir yaşama sürüklemeyecektir.
8. Il Posto – İş (1961) – IMDB: 7.9
Venedik Film Festivali’nde Eleştirmenler Ödülü’nü kazanan 1961 yapımı drama filmi “Il Posto”, filmin yönetmenliğini Ermanno Olmi’ye ün kazandırmış bir İtalyan Yeni Gerçekçiliği klasiğidir. Profesyonellerden oluşmayan bir oyuncu kadrosuna sahip olan film, Kültürel Miras Bakanlığı teşvikiyle Venedik Film Festivali kapsamında oluşturulan “Kurtarılacak 100 İtalyan filmi” listesinin bir parçasıdır.
Domenico ve Antonietta, büyük bir şirkette çalışmak üzere arayışta iken tanışan ve büyük hayaller kuran iki banliyö gencidir. Yazılı sınavlar, fiziksel çeviklik egzersizleri ve “Sorunlarını unutmak için içer misin?” gibi mülakat sorularından oluşan tuhaf bir eleme sürecinin ardından, sırasıyla “Teknik Bölüm” ve “Yazım Hizmetleri”nde iş bulurlar. Domenico, daha yaşlı bir çalışanın ölümüyle bir katip pozisyonu boşa düşene kadar şirketin belirli başlı ayak işlerini yapan bir çalışan olarak görev alır. Bu sürecin ardından, odanın başındaki masadan onları denetleyen bir yöneticiyle birlikte diğer 12 memurun bulunduğu bir odada yerini alır. Giderek daha fazla bireyselliğinden uzaklaşan Domenico’yu hayal kırıklıkları ve acılar beklemektedir.
9. La Strada / The Road – Sonsuz Sokaklar (1954) – IMDB: 8.0
İtalyan Yeni Gerçekçiliği akımının önde gelen temsilcilerinden, usta yönetmen Federico Fellini’nin yazıp yönettiği “La Strada”, 1954 yapımı bir Yeni Gerçekçi drama filmidir. Üretim aşaması hayli zorluklarla dolu olan bu film, Fellini’nin filmin üretim aşamasında sinir krizi atakları geçirmesine sebep olmuştur. İlk gösterimini Venedik Film Festivali’nde yapan bu film, En İyi Yabancı Film dalında ABD Akademi Ödülleri’ni kazanmış ve 1992’de İngiliz Film Enstitüsü tarafından yapılan “Tüm Zamanların En İyi 10 Sinema Filmi” listesinde dördüncü sırada yer bulmuştur.
Film, annesi tarafından Zampano’ya 10.000 liret ve birkaç kilo yiyeceğe satılan zavallı Gelsomina’nın hüzünlü hikayesini anlatıyor. Zampano, göğsüne sarılı bir zinciri kırarak güç gösterileri sergileyen gezgin bir şovmendir. Köy meydanlarında gösteri yapan ve ardından kalabalıktan para toplayan Zampano, Gelsomina’ya gösterisinin bir parçası olarak bir çeşit davul çalmayı öğretiyor. Ona iyi davranmayan ve her kaçmaya çalıştığında onu dayaktan geçiren Zampano, Gelsomina’yı sindirmiştir. Nihayet küçük bir seyyar sirke katıldıklarında Gelsomina’yı hayata ve kendi onuruna dair yapmış olduğu seçimleri sorgulamaya ikna eden birisi çıkar.
10. Umberto D. (1952) – IMDB: 8.2
Vittorio De Sica’nın başyapıtı olan Umberto D., 1952 yapımı bir İtalyan Yeni Gerçekçiliği akımı eseridir. TIME dergisinin “Tüm Zamanların En İyi 100 Filmi” listesine giren film, Cannes Film Festivali’nde Grand Prix ödülüne aday gösterilmiştir. 1957 yılının Oscar Akademi Ödülleri’nde En İyi Senaryo dalında Oscar adaylığı da bulunan Umberto D.’nin, 2008 yılında A Man and His Dog adında yeni bir uyarlaması üretilmiştir.
Kendisini ve parlak gözlü köpeği Flike’ı zar zor besleyen, kıt bir emekli maaşına bağlı olan saygın devlet memuru Umberto Domenico Ferrari, ay sonuna kadar kiracısı olduğu evden atılma riskiyle karşı karşıya kalır. Bu koşullar altında, umutsuz ve paraya ihtiyaç duyan Umberto; açgözlü ve acımasız ev sahibesine borcunu ödemek için cebine on beş bin liret katma umuduyla, Roma’nın hareketli sokaklarında haysiyetini ve utanma duygusunu korumaya çalışacağı bir yaşam savaşına girer. Umberto’nun zihni korkunç derecede nahoş düşüncelerle bulanıyor, ama bu düşünceler onun sorunlarına çözüm getirebilecek mi?
11. Ladri di biciclette – Bisiklet Hırsızları (1948) – IMDB: 8.3
1962 yılında ünlü bir İngiliz sinema dergisi olan Sight & Sound’da yapılan ankette, “Tüm Zamanların En İyi Filmi” seçilen Ladri di biciclette; İtalyan Yeni Gerçekçiliği akımının ikonik bir örneğidir. Usta yönetmen Vittorio De Sica’nın en ünlü filmi olan Ladri di biciclette, ABD Akademi Ödülleri’nde Onur Ödülü kazanmış ve En İyi Senaryo dalında Oscar adaylığına layık görülmüştür. BAFTA’dan En İyi Film dalında ödül de kazanan eserin tiyatro uyarlamaları yapılmış ve pek çok tiyatroda gösterime girmiştir.
İtalya’nın İkinci Dünya Savaşı sonrası bunalımlı ekonomisinde işsiz bir adam olan Antonio Ricci, sonunda bir poster asma işi bulur ve bu iş için tek garantisi sahip olduğu bisikletidir. Bisikleti çalındığında, o ve oğlu bisikleti çalanı bulmak ve bisikletlerini geri almak için Roma sokaklarını alt üst ederler. Antonio sonunda hırsızı bulmayı başarır, ancak çalma olayının gerçekleştiğine dair ortalarda olmayan bisiklet başta olmak üzere hiçbir kanıt yaratamadıkları için açtığı dava düşürülür. Ama Antonio da oğlu da bir bisiklet olmadan işini sürdüremeyeceğini çok iyi biliyorlardır. Acaba Antonio işini geri alabilecek midir?