Ana sayfa » Yaşam » Ne Fazla Ne Eksik: İsveçlilerin Huzurlu Yaşam Felsefesi Lagom Nedir?
Ne Fazla Ne Eksik: İsveçlilerin Huzurlu Yaşam Felsefesi Lagom Nedir?
Hayatınızda hiç "tam kararında" bir an yaşadığınızı hissettiniz mi? Ne fazla ne eksik, her şeyin olması gerektiği gibi aktığı, içinize bir denge ve huzur hissinin dolduğu o nadir anlardan bahsediyoruz.
Hayat bazen ya çok hızlı ya da çok yavaş akar, ya işten başını kaldıramazsın ya da boşluğun içinde kaybolursunuz. Bir türlü tam kıvamında olan o dengeyi tutturmak zordur. Ama görünüşe göre İsveçliler bu denge meselesini çoktan çözmüş. Onların lagom adını verdikleri yaşam felsefesi, her şeyin tam kararında olduğu bir hayatı savunuyor. Ne aşırılık, ne eksiklik… Sadece yeterli olanla mutlu olmayı öğrenmek. Bu düşünce öyle basit ama derin ki sadece İskandinav tasarımına değil, İsveç’in bütün yaşam biçimine yön vermiş durumda. Peki lagom nedir ve tam olarak ne anlama geliyor? Ve neden dünyanın dört bir yanında insanlar bu felsefeye ilgi duymaya başladı?
“Tam kararında” bir hayat mümkün mü?
Bir fincan kahve… Ne çok sıcak, ne de soğuk. Güneşin hafifçe vurduğu bir sabah… Ne fazla parlak, ne de kasvetli. İşte İsveçlilerin yaşam felsefesi tam olarak bu hissi yakalamaya çalışıyor. Onların lagom dediği şey, her şeyin tam kararında olduğu bir yaşam biçimi. Fazla değil, az da değil yalnızca yeterli.
Bu anlayış, İsveç kültürünün derinliklerine işlemiş durumda. Ev dekorasyonundan çalışma saatlerine, yemek porsiyonlarından sosyal ilişkilere kadar hayatın her alanında dengeyi koruma çabası hissediliyor. Lagom, daha az şey yaparak değil, doğru şeyi bilinçli şekilde yaparak yaşamaktan yana bir tutum. Kısacası, gösterişsiz ama huzurlu bir hayatın şifresi.
Lagom kelimesinin kökeni, eski İsveççe “lag” sözcüğüne dayanıyor. “Yasa”, “teamül” ya da “uygun olan” anlamına gelen bu kelime, toplumda herkesin kendi payına düşeni adil biçimde alması gerektiği fikrini anlatıyor
Bir başka efsanevi anlatıysa, Viking dönemine uzanıyor. O dönemde savaşçılar, büyük bir içki boynuzunu sırayla birbirine uzatır ve herkes adil bir yudum alırmış. İşte bu gelenek, “laget om” – yani “grubun etrafında” deyiminin doğmasına neden olmuş. Bu söz zamanla bugünkü lagom kelimesine dönüşmüş. Kısacası lagom, yalnızca kişisel bir ölçülülük anlayışı değil, aynı zamanda toplumsal adaletin küçük bir yansıması. Herkesin payına düşeni aldığı, kimsenin fazlasını istemediği bir denge hali.
İsveç’te lagom sadece bir kelime değil, adeta ulusal bir refleks. İşten eve dönerken bir arkadaşına uğramak, kahve molasında ikinci çöreği almamak ya da ev dekorasyonunda abartıdan uzak durmak… Hepsi lagom kavramının modern izdüşümleri
İsveçliler bu felsefeyi yaşamlarının her noktasına taşımış durumda. Ofiste uzun molalar vermek, akşamları ekran başında saatler harcamak yerine doğada yürüyüşe çıkmak ya da sade ama kullanışlı bir ev ortamı yaratmak bu anlayışın parçaları.
Lagom aynı zamanda İsveç’in estetik anlayışında da kendini belli ediyor. Ne aşırı süslü ne de soğuk bir minimalist yaklaşım. Tam da göz yormayan, iç ferahlatan bir sadelik. Belki de bu yüzden, IKEA mobilyaları ya da İskandinav tasarımı dünya çapında bu kadar seviliyor, çünkü onlar da tam kararında.
İnsanoğlunun tarih boyunca mücadele ettiği şeylerden biri de doyumsuzluk. Daha fazlasına sahip olma isteği, bir noktadan sonra mutluluğu değil, tükenmişliği getiriyor. Bu durum binlerce yıl önce Hindu, Budist ve Yunan felsefelerinde de ele alınmış. İsveç’in lagom kavramı ise, bu kadim bilgeliklerin modern bir yansıması. Lagom’un özü, her şeyin yeterli olduğu anda huzuru bulmak.
Daha çok başarı, daha çok para, daha fazla eşya… Hepsi bir noktadan sonra yük haline gelebiliyor. Oysa lagom, insanı sürekli daha fazla arayışından uzaklaştırarak içsel tatmine yönlendiriyor. Bir bakıma, “fazla iyi şeyler bile bir noktada fazladır” anlayışının modern versiyonu. Bu felsefeyi içselleştirmek, hayatın basit zevklerinden yeniden keyif almayı sağlıyor: Bir fincan kahve, bir dost sohbeti ya da sessiz bir yürüyüş… Hepsi tam kıvamında olduğunda, insan gerçekten nefes alabiliyor.
Lagom nasıl uygulanır?
Peki lagom’u kendi hayatımıza nasıl taşıyabiliriz? Aslında cevabı oldukça basit: abartmadan yaşamak. İsveçliler iş-yaşam dengesine özel bir önem verir. Gereğinden fazla çalışmak, başarıdan çok tükenmişlik getirir. Onlar için üretkenlik, molalarla ve nefes aralıklarıyla iç içe ilerler. Spor yaparken bile bu felsefe geçerlidir. Maraton koşmak yerine kısa yürüyüşler yapmak, pahalı spor salonları yerine evde egzersiz yapmak… Yeterli hareket, aşırı yorgunluktan daha değerlidir. Aynı şekilde sosyal yaşamda da lagom hâkimdir. Arkadaşlarla çok sık görüşmek değil, her buluşmayı anlamlı kılmak ön plandadır. Evde sade bir akşam yemeği, dışarıda lüks bir davetten daha samimi hissettirebilir. Çünkü lagom’un özü, basitliğin huzurunda zenginliği bulmaktır.
Bilimsel araştırmalar, İsveçlilerin farkında olmadan yüzyıllardır uyguladığı bu yaşam tarzının, aslında ruhsal dengeyi güçlendirdiğini söylüyor. Ölçülülüğü ve sürdürülebilir bir ritmi benimseyen toplumlarda, stresin daha düşük, yaşam memnuniyetinin ise daha yüksek olduğu gözlemlenmiş. Lagom’un güzelliği, “başarmak için çabalamak” fikrini yeniden tanımlamasında yatıyor. Burada başarı, dışsal bir ödül değil, içsel bir denge hali.
İnsan, kendine ve çevresine yettiğinde zaten huzurlu hale geliyor. Sonuçta lagom, yalnızca İsveçlilerin değil, herkesin öğrenebileceği bir yaşam rehberi. Hayatın temposunu düşürmek, sahip olduklarımızın değerini fark etmek ve yeterince iyi olanla yetinmek… Tüm bunlar belki de modern dünyanın aradığı o kayıp huzurun formülü. Bir dahaki sefere daha fazlasına uzanmak istediğinizde, bir İsveçli gibi düşünün: Belki de şu an sahip olduğunuz tam olarak yeterli.