İstikrarlı ve iyi eğitimli iş gücü, başarılı bir iş için çok önemlidir. Şirket zamanı ve kaynakları kısa süre sonra işi bırakacak bir çalışana yatırıldığında, şirket için önemli bir kaynak kaybı olarak görülüyor. Çalışanların da hevesle başladıkları işleri kısa sürede bırakmaları ya da bırakmak zorunda kalmaları onları mutsuzluğa sürükleyebiliyor. Bu yazımızda kısaca şirketlerde gözlemlediğimiz, çalışanların şirketlerini terk etmelerine, istifa etmelerine neden olan bazı durumları listeledik.
1. Zayıf kurum kültürü
Günümüzde bir kurumun harika bir çalışma kültürüne sahip olması bir zorunluluk haline geldi. Çalışanlar çalıştıkları yerlerin maaşları ve yan hakları ile birlikte kültürlerine de bakmaktadır. Zayıf kurum kültürüne sahip kurumlar çalışanlarını memnun edemedikleri gibi, artan maliyetler de işin tuzu biberi oluyor. Güçlü kurumlar kültürlerini, aralarına yeni katılan çalışanlara aktararak yaşaması ve gelişmesi için pek çok eğitim ve etkinliğe yatırım yapmakta.
Kurum kültürü meselesine en çok önem veren şirketlerin başında Google geliyor. Google’da çalışmak deyince herkes merakla konuşmaya başlıyor. Google gibi örnekleri baz alarak şirketlerimizde bir çalışma kültürü yaratmaya başlayabiliriz.
2. Kariyer geliştirme fırsatı eksikliği
Çalışanlar için kariyer basamakları koymak, çalışanının bu basamakları nasıl çıkacağını planlamak insan kaynakları departmanlarının en büyük işlerinden birisini oluşturuyor. Doğru ve adil bir kariyer geliştirme fırsatı sunulduğunda çalışanlar daha motive ve kuruma bağlı olarak çalışmayı sürdürürken, adil olmayan ve hatalı kurgulanan kariyer geliştirme programları pek çok yetenekli kişinin işi bırakmasına neden oluyor. Adil olmayan koşullarda çalışmayı son dönemde neredeyse hiçbir çalışan istemiyor.
3. Yarışma ortamı
Şirketler çalışanlarının verimliliğini arttırmak için pek çok yöntem deniyor. Bu yöntemlerin kötü kullanımlarına sık sık rastlıyoruz. Örneğin son dönem popüler olanlarının başında oyunlaştırma konusuna bakalım. Yapılan araştırmalarda oyunlaştırmanın etkili kullanıldığı takdirde verimliliği arttırdığı görülüyor. Bu da şirketlerin kullanması için haklı bir neden. Ancak eksik kurulan ya da planlaması hatalı yapılan oyunlaştırmanın ilk aşamada verimi arttırdığı düşünülse de bu kısa dönemin ardından çalışanların moralinin bozulduğuna, küsenlerin ve sisteme dahil olmak istemeyenlerin sayısının arttığını gözlemleyebiliyoruz. Kurumdaki rekabeti değil iş birliğini öne çıkaran uygulamaların artması kurumun verimliğinin en çok arttıran noktalarından birisini oluşturuyor.
4. Kontrol manyaklığı
Bazı kurumlarda her şeyin sürekli kontrol edildiği, gözlerin çalışanları izlediğine dair bir ürperti hissedebilirsiniz. Bu ortamlarda yöneticilerin, çalışanlarının tuvalette geçirdiği süreye kadar taktığına bile şahit olunabilir. Çok eski bir gelenek olan emir komuta zinciri gibi devam eden bu tür kontrol manyaklığına yakalanan yöneticiler, etraflarına güvensizlik saçtıkları gibi çalışanlarını sürekli mobbinge maruz bırakmaktadırlar. Böyle bir ortamda verimli çalışmak mümkün olmadığı gibi yaratıcılık ve üretkenlik de düşüyor.
5. Çalışanlar için eğitimlerin olmayışı
Şirketler en büyük yatırımlarını çalışanlarına yapıyorlar. Çalışanlarının gelişimlerinin kurumların gelişimi ile paralel olduğunu söyleyebiliriz. Çalışanlarının kendini geliştirmediği bir ortamda şirketin büyümesi ve yenilikleri yakalayarak çağa uyum sağlaması mümkün gözükmüyor. Günümüzde şirketler çalışanlarının kişisel gelişimi için yaratıcı ve yenilikçi çözümler üreterek bunları eğitimler ile desteklediği zaman kazanmaya başlıyor. Özellikle sosyal medyada gördüğümüz pek çok büyük şirket çalışanlarına hem kişisel gelişim için eğitimler veriyor hem de onların rahat etmesi için alanlar yaratarak hobilerini de yapmaları için alanlar açmaya çalışıyor. Çalışanlarını desteklemeyen bir yapı, uzun vadeli çalışacak kişileri bulmakta zorlanıyor. Bu sebeple çalışanlar kendilerine değer verecek başka iş yerlerine geçiyorlar.
6. Yenilik için hata yapma alanı yaratılmaması
Yenilik (inovasyon) kelimesi iş hayatımızdan başlayarak yaşamımızın her alanına nüfus etti. Hızla değişen çağımızda yeniliklere adapte olmak gerekiyor. Piyasaya bir ürün çıkarılmadan önce o ürün sürekli test edilerek, hataları ve eksiklikleri yok ediliyor. Aynı şeyi çalışanlarımız için de söylememiz mümkün. Çalışanların gelişmesi için hatalar yaparak eksiklerini görmesi ve iyileştirmesi için alana ve zamana ihtiyacı var. Bunlar olmadığı zaman küçük bir hata yapılsa bile hata yapan çalışanın şevki kırılabiliyor ve kuruma karşı bir tepki oluşabiliyor. Hata yapma ve bu hatadan ders çıkararak kendisini geliştirme fırsatı yakalayan çalışanın ise kendine güveni artıyor.
7. Mentörlük/koçluk eksikliği
Çalışanların kuruma uyumu ve kariyer hedefleri konularında desteklenmeye ihtiyaçları var. Pek çok kurum yöneticilerini işe yeni başlayan çalışanlar ile mentor olarak eşleştiriyor ve süreç boyunca desteklenmelerini sağlıyor. Bazı kurumlarda ise yeni mezun pozisyonlar yöneticilerine mentorluk yapıyor. Son zamanlarda ortaya çıkan bu konsepte de tersine mentorluk deniyor. Kurumlar çalışanlarını desteklemek için mentörlük ve koçluk sistemleri kurmadığı zaman çalışanların kuruma olan bağlılıkları ve orada çalışmak istekleri azalabiliyor.
8. Ofiste bulunma zorunluluğu
Teknolojinin hızla gelişmesi ile işleri neredeyse her yerden yapabilir hale geldik. Bu nedenle geleneksel çalışma saatleri olan 8- 5 çalışmak için pek az nedenimiz kaldı. Ofise gidip gelmek yerine daha esnek saatler ve düzenlemeler ile çalışanların verimi artırılabilir. Esnek çalışma yapısı ile çalışanlar hem kendi planlamasını yapabilirken hem de işlerini tamamlayarak teslim edebilmekte. Esnek iş yerlerinde çalışanlar haftanın bazı günleri evinde ya da sevdiği bir kafede işlerini tamamlayabilir. Bu değişime uyum sağlanmadığında çalışanlar işlerinden istifa ederek serbest çalışabilecekleri alternatifleri değerlendiriyorlar.