O zamanlardaki adı Konstantinopolis olan İstanbul’un fethi, uzun yıllar boyunca birçok komutanın en büyük hedefiydi. Ancak birçok deneme başarısız oldu, ta ki Fatih Sultan Mehmet‘in kuşatmasına kadar. Fatih Sultan Mehmet, stratejik zekası, cesareti ve inancıyla Konstantinopolis’i fethetmeyi başardı. Bu fetih, hem Türk tarihi hem de dünya tarihi için bir dönüm noktası oldu. Öyle ki, bu savaşın sonrasında, Doğu Roma İmparatorluğu düşerken Osmanlı İmparatorluğu büyük bir yükselişe geçti.
Tarihin en önemli olaylarından olan İstanbul’un fethi, geçmişe ve Türk tarihine ilgi duyanların kesinlikle öğrenmesi gereken bir savaştır. İşte bu yüzden İstanbul ne zaman ve nasıl fethedildi anlattık.
İstanbul’un fethi, her komutanın hayaliydi
İstanbul, konumu gereği dünyanın en önemli şehirlerinden biriydi. Konumunun mükemmel oluşu İstanbul’u bir hedef haline getiriyordu. Bu sebeple İstanbul’un fethi, birçok komutanın hayallerini süslüyordu. Fethine kadar İstanbul, Emeviler ve Abbasiler, Haçlılar ve Sultan Mehmet’ten önceki padişahların komutasındaki Osmanlılar tarafından kuşatıldı. Ancak Peygamber Efendimiz’in “İstanbul elbet bir gün fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur” sözleri, Fatih Sultan Mehmet’e ve güçlü ordusuna nasip oldu.
Gelelim İstanbul nasıl ve ne zaman fethedildi sorusunun detaylı cevabına…
1451’de son kez tahta çıkan Fatih Sultan Mehmet, hemen hazırlıklara başladı
II. Mehmed, babasının ölümünden sonra 1451’de son defa tahta çıktı. İlk eylemi, Halil Paşa tarafından sürgün edilen Zağanos Paşa’yı görevine geri getirmek oldu. Sadrazam Halil Paşa, kuşatmayı hoş karşılamadığı için daha önce Sultan Mehmet’i iki kez tahtan indirmişti. Sadrazam Halil Paşa’nın bu düşüncesi, kuşatma esnasında Zağanos Paşa’yla fikir ayrılığı yaşamasına sebep olacaktı.
II. Mehmed, İstanbul’a ulaşması mümkün olan yardımları engellemek için Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumeli Hisarı’nın yapılmasını emretti. II. Mehmed’in yakından kontrol ettiği Rumeli Hisarı’nın inşasına 1452 yılının Nisan ayında başlandı ve Ağustos ayında bitti. Bizans İmparatorluğu, hisarın yapımı ve boğazın kapatılması yüzünden çok tedirgin oldu. Hisarın inşasının durdurulmasını isteyen İmparator Kostantin, iki elçi gönderdi. Sultan Mehmet ise bu elçileri idam ettirdi. 1452 yılının Kasım ayında boğazdan geçmeye çalışan iki Venedik gemisi, dur ikazına uymayınca batırıldı. İmparator Kostantin, Papa’dan yardım istedi, ancak bu isteği yanıtsız kaldı. Sadece Cenova takviye kuvvet gönderdi. Giovanni Giustiniani komutasındaki 700 asker, 26 Ocak 1453’te İstanbul’a vardı.
Kuşatma için büyük toplar yapıldı
Lağımcılar, Bizans zindanlarından Urban adlı mühendisi kaçırdılar. II. Mehmed’in emriyle Urban ve yanına verilen adamlar, dönemin en büyük toplarını yapmaya başladılar. Topun uzunluğu 8, çevresi 2,5 metreydi. Bir güllenin ağırlığıı ise yaklaşık 550 kiloydu. Bu top, Rumeli Beylerbeyi Dayı Karaca Paşa tarafından İstanbul’a getirildi. Birçok kaynakta farklı bilgiler olsa da, kuşatmada ortalama 160.000 ila 250.000 arası Osmanlı askeri vardı. Deniz desteği için hazır olan Osmanlı donanmasında 160 ila 300 arası gemi olduğu tahmin ediliyor.
6 Nisan 1453’te kuşatma başladı
6 Nisan 1453’te Osmanlı ordusu, surların önünde mevzi aldı. İstanbul’un fethi için her şey hazırdı. Bu sırada Bizans tarafı en zayıf bölge olan Edirnekapı’ya asker yerleştirdi. Osmanlı’da ise Galata cephesinde Zağanos Paşa’nın kuvvetleri, surların güney kısmında Anadolu Beylerbeyi İshak Paşa, kuzey kısmında da Rumeli Beylerbeyi Karaca Paşa konuşlandı. II. Mehmed ise yeniçerileriyle birlikte St. Romanos ile Edirnekapı arasında yer aldı. Bu bölgede Bizans’ın en zayıf surları bulunuyordu. En zayıf bölgenin tespit edilmesinden sonra 11 Nisan’da toplar buna göre yerleştirildi. II. Mehmed, atışlara başlamadan önce Kostantin’in teslim olmasını istedi. Fakat Kostantin bu teklifi reddetti. 12 Nisan’da topçu atışları başladı. Yaklaşık iki saatte bir doldurulan toplar ile çok sık ateş edilmesi tehlikeliydi. II. Mehmed, topların daha sık ateşlenmesini istedi ve bir top patladı. Patlamada Urban usta öldü. Top atışları 18 Nisan’a kadar devam etti.
18 Nisan’da Bayrampaşa Deresi taraflarında birinci ve ikinci surlarda gedik açıldı. Gece taaruzuna başlayan Osmanlı askerleri, bundan bir sonuç alamadı. 15 Nisan’da düşman güçler yüzünden boğazdaki zinciri kıramayan Osmanlı donanması geri çekildi. Bu iki taaruzun başarısızlıkla sonuçlanması Bizans tarafında coşkuyla karşılandı.
20 Nisan’da Bizanslılara gelen deniz yardımının önü kesilemedi
20 Nisan’da kaptan Flantanellas’ın komuta ettiği bir Bizans ve üç Ceneviz kalyonundan oluşan yardım filosu İstanbul’a yaklaştı. II. Mehmed’in emriyle Baltaoğlu Süleyman Bey, 18 gemi ile onların üstüne doğru ilerledi. Yardım filosu, rüzgarın yardımıyla Osmanlı gemilerini geride bıraktı ama çok geçmeden rüzgar kesildi ve yardım gemileri hareketsiz kaldı. Osmanlı gemileri kürek çekerek yardım filosuna yetişti. Ancak yardım filosundaki kalyonlar, Osmanlı kadırgalarından daha yüksekti ve Osmanlı denizcileri acemiydi. Bu yüzden Osmanlı ağır kayıplar vermeye başladı. Bunu gören Baltaoğlu Süleyman Bey, donanmaya geri çekilmesini emretti. Böylece yardım filosu Bizanslılara ulaştı.
Sultan Mehmet, gemilerin karadan yürütülmesini emretti
Başarısız saldırıların ardından II. Mehmed, komutanları ve devlet adamlarıyla birlikte bir toplantı yaptı. Toplantıda birçok tavsiye verildi, ancak kimsenin Haliç’e nasıl girileceği hakkında bir fikri yoktu. II. Mehmed ise gemilerin karadan yürütülmesini emretti. Bu emre göre Osmanlı donanması, Galata surları önünden kaydırılarak Haliç’e indirildi. Bunu gerçekleştirebilmek için güzergah üzerindeki ağaçlar kesildi, zeytinyağı ile yağlandı ve toprağa yerleştirildi. Gemiler 21-22 Nisan gecesi yürütüldü. Bu sırada Bizanslıların dikkatini dağıtmak için St. Romanos Kapısı tarafında gedik açıldı. Bizanslılar gediği kapatmakla meşgulken 72 Osmanlı gemisi Haliç’e indi.
Bizanslıların savunması saldırıları püskürtse de, açlık baş gösterdi
3 Mayıs’a kadar Haliç’te karşılıklı saldırılar sürdü ama iki tarafta sonuç alamadı. Aynı zamanda St. Romanos civarındaki surlar da bombalanıyordu. II. Mehmed, 6 Mayıs’ta taaruz başlatsa da, ordu ağır kayıplar verdi. Bundan sonra topçu ateşi Kaligaria Kapısı (Eğri Kapı) ile Blakernai Sarayı arasındaki surlara yoğunlaştı. 12 Mayıs’ta Osmanlı ordusu gediklerden içeri girdi. İlk başlarda her şey Osmanlı lehineydi, ancak ihtiyat güçlerinin gelmesiyle saldırı geri püskürtüldü. Daha sonra bir taaruz daha yapıldı ama sonuç alınamadı. Buna ek olarak Osmanlı güçleri tarafından birçok tünel kazıldı. Fakat hepsi Bizanslılar tarafından yok edildi.
Bizanslılar, Osmanlı saldırılarını püskürtse de, kıtlık başladı.
29 Mayıs 1453: Son hücum ve fetih
Sultan Mehmet, son hücum için ordusunu üçe böldü. İlk grupta Hristiyanlar ve yaşlılar, ikinci grupta azablar ve Müslümanlar ve üçüncü grupta ise Osmanlı ordusunun en önemli askerleri olan yeniçeriler bulunuyordu. Her grupta ortalama 50 bin asker olduğu tahmin ediliyor. Osmanlı ordusu namaz kıldı ve mehter marşı eşliğinde saldırılara başladı. İlk iki grup, Bizanslıların savunması karşısında bozguna uğradı. Fakat Bizans askerleri çok yoruldu. Bunun farkında olan II. Mehmed, yeniçerilerden oluşan son grubu gedik açılmış olan Kerkoporta Kapısı’na sürdü. Yeniçeriler ilk suru geçti ve ikinci surda da gedik açıldı. Bu sırada Cenevizli komutan Giustiniani yaralandı. Giustiniani’nin yaralandığını gören Bizans askerlerinin morali bozuldu ve saflarını terk edip kaçtılar.
Artık Konstantinopolis’teki tüm savunma düştü ve Osmanlı ordusu içeriye girdi. II. Mehmed, ordusuna üç gün yağma sözü vermişti, öyle de oldu. Şehir düşerken İmparator Konstantin’e ne olduğu konusunda kesin bilgi bulunmamaktadır. Fakat birçok kaynakta savaş sırasında öldüğü söylenmektedir.
Fetihten sonra gerçekleşen olaylar
II. Mehmed, şehri yıkmak yerine onarmaya başladı. Sadece yapılan yeniliklerde Osmanlı dokunuşunun olmasını istedi. Rumlar, Ermeniler, Yunanlar, Yahudiler, Galatalılar ve Çingelerden oluşan şehrin yerel halkını esir almak yerine özgür bıraktı. Hiçbiri İslam hukukuna göre yargılanmadı. Sadece askerlik yapmaları, ata binmeleri ve silah taşımaları yasaklandı. II. Mehmed, fetihten kısa bir süre sonra yerli halk tarafından saygıyla karşılandı ve adil bir lider olarak görüldü.
İstanbul’un fethi Orta Çağ’dan Yeni Çağ’a geçişin simgelerinden biri oldu. II. Mehmed “Fatih” unvanına sahip oldu. Osmanlı Devleti ise “imparatorluk” olarak şekillenmeye başladı.
Kaynak: 1