Bu güzel listeyi “Deneyim seyahati” anlayışıyla farklı işler yapan, dünyadaki farklı kültürleri, yerel insanlarla etkileşim halinde yakından tanıtan, kendi başınıza yaşayamayacağınız unutulmaz deneyimlerle dolu film gibi programlar sunan yepyeni içerik ortağımız Tale‘den Onur Kutlu Gago hazırladı, haberiniz olsun.
Şu yaz sıcaklarında İstanbul’dan fazla uzaklaşamayanlardan mısınız? Küçük kaçamaklarla hem tatil hem kültür gezisi tadında keyifli anlar yaşayağınız şu 11 beldeye bir göz atın.
Afrika sıcaklarının ülkemizi vurduğu şu günlerde hepimiz kendimizi nereye atacağımızı şaşırıyoruz. İzni ve parası olanlar Güney’e kaçarken, fazla uzağa gidemeyenler için İstanbul civarındaki tatil yerleri doğru adres.
Tamam tatil iyi hoş, denize giriyoruz, yiyoruz içiyoruz filan da, gittiğimiz bu yerlerde biraz da oranın yerel kültürüyle haşır neşir olsak fena mı olur? O çok meşhur tatil beldelerinin aslında hepsinin kendine has kültürel değerleri olduğunu biliyor muyuz? Gelin yakından bakalım.
1. Karasu’nun çorabu sonra çıkar oyunu
Sakarya Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü noktada hem nehir hem kumsal keyfi yapabileceğiniz Karasu’nun buz gibi suyunda ayaklarınızı tatlı tatlı üşütürseniz, yörenin geleneksel el örmesi yün çoraplarına başvurabilirsiniz. Yazın ne işim var çorapla demeyin, winter is coming!
2. Kiraz güzeli fırfırlı kızlarıyla Polonezköy
Polonezköy deyince aklınıza brunch’lardan mangallardan başka bir şey gelmiyor mu? Yeme demiyoruz, hobi olarak yine yiyin. Ama bu mangal keyfinizi Haziran ayının ikinci haftasına denk getirirseniz Polonya’dan gelen kızlı erkekli folklor gruplarının danslarına eşlik edip tatlı niyetine meşhur Polonezköy kirazı da yiyebilirsiniz.
3. Kefken’in buram buram anason kokan adası
Kocaeli’nin Karadeniz kıyısında, kumsallarıyla, Pembe Kayaları’yla, balığıyla ünlü Kefken’in çok fazla bilinmeyen bir özelliği de, buram buram anason kokan bir adaya sahip olmasıdır: Kefken Adası. Adada doğal olarak yetişen, geçmişte rakı üretiminde kullanılan anason, bugün adanın Kıyı Emniyeti tarafından sıkı kontrol altında tutulmasıyla öylece orada durup duruyor.
4. Hardallı üzümlü milli içeceğiyle Kıyıköy
Atatürk’ün “bunu milli içecek haline getiriniz” dediği şeyin rakı olduğunu düşünüyorsanız yanıldınız (milli içecek diyoruz milli içki değil). Kırklareli’nin deniziyle, kumsalıyla, rakı-balık-meze üçlüsüyle ünlü tatil beldesi Kıyıköy’e gitmişken, henüz milli içecek mertebesine yükselemese de Kırklareli’nin geleneksel değerlerinden biri olan ve içine hardal tohumu atılarak fermente edilen üzüm suyundan elde edilen Hardaliye’den içmeyen dönmeyin.
5. Tak sepeti koluna herkes Sapanca’ya
Sapanca deyince aklınıza ilk gelen şey göl kenarında alabalık yiyip üstüne çay içmek filansa aşın artık biraz kendinizi. O ünlü ev dekorasyon markalarına paraları akıtmak yerine ülkemizin geleneksel değerlerine biraz sahip çıkın. Mesela saz, söğüt, ceviz ve fındık dallarından örülerek yapılan sepetlerden alıp banyonuza otantik bir dokunuş verebilirsiniz.
6. Çalı yırtmayan bezleriyle Kandıra
Kerpe’ye, Kefken’e filan giderken vazgeçilmez duraktır Kandıra. Geçerken o meşhur manda yoğurdundan bir tas yemeden de olmaz. Tamam, yoğurdu yiyelim de, buranın tarih boyu dünyanın en önemli keten bölgelerinden biri olduğunu, Romalılar’dan beri “çalı yırtmaz” adıyla anılan, Bizans yelkenlilerinden Mısır’daki mumyalara kadar pek çok yerde kullanılan keten bezini atlamayalım. Kandıralı teyzelerin emek emek dokuğu bu şahane kumaşlardan alalım.
7. Başlı başına bir Vedat Milor Adası: Avşa
Sıcaklar bastırdığında feribotlara doluşup Marmara Denizi’nin ortasındaki bu sevimli adanın koylarına mı bırakıyorsunuz kendinizi? Güzel tercih. Peki bu adada yetişen Ada Karası üzümlerinden yapılan ve başta Fransa olmak üzere bir çok ülkeye ihraç edilen kırmızı şarabından haberiniz var mı? O zaman hemen kendinize butik bir şarap üreticisi bulun ve Vedat Milor’un da bayıldığı bu şarapların tadını çıkartın.
8. Padişahlara layık halılarıyla Hereke
Yaz aylarında Cuma akşamları şehri arabayla terkedenlerdenseniz, Kocaeli’den geçerken gözünüze ilişmiştir Hereke tabelası. Yüzünü denizin mavisine, sırtını da ormanın yeşiline dayamış bu sevimli Osmanlı kasabasının unutulmaya yüz tutmuş ama çok önemli bir geleneği var, halıcılık. Hereke’de hem tatilinizi yapıp hem de bir zamanlar padişahların gözdesi olan, sarayları süsleyen bu ipek halılara yakından bakabilirsiniz.
9. Büyükada’nın gizli lezzeti, lokumlu kurabiye
Sadece bizim değil, bugünlerde İstanbul’u istila eden Ortadoğulu turistlerin de gözbebeği Büyükada. Fayton keyfinden deniz sefasına, rakı-balık sofrasından manzara tepelerine bayılıyoruz bu şirin adaya. Peki bir ada klasiği olan, kıtır kıtır dokusu, muazzam lezzetiyle sizi çocukluğunuza götürecek lokumlu kurabiyeyi biliyor musunuz? Bilenler bilmeyenlere anlatsın deriz.
10. Fıstık gibi mankenleri beziyle giydiren Şile
Baharda pikniğine, yazın denizine doyulmayan tatil beldesi Şile deyince akla ilk gelen şeylerden biri de el tezgahlarında dokunan, tiril tiril dokusuyla insanı serin tutan, iyisinin çok iyi, kötüsünün de iğrenç durduğu Şile Bezi’nden yapılan giysilerdir. Hele Şile ziyaretinizi, her sene düzenlenen Uluslararası Şile Bezi Festivali zamanına denk getirdiniz mi en şekil şile bezlerini en gözde mankenlerin üzerinde de görebilirsiniz.
11. Garipçe’nin şifalı suyunun son damlaları
Sarıyer’in ilerisinde, Boğaz’ın Karadeniz’le kavuştuğu noktada bir zamanlar dünyalar sevimlisi bir köy vardı, o bildiğiniz geleneksel balıkçı köylerinden. Gider hem denizinize girer, hem balığınızı yerdiniz. Şimdi üstünden Üçüncü Köprü’nün geçmesiyle geleceğin Ortaköy’ü olmaya adaylığını koymuş durumda. İşte bu köyün önemli özelliklerinden biri de Hacı Suyu diye bilinen, düzenli içildiğinde böbrek taşlarını bile döktüğü iddia edilen şifalı suyudur. Kurumadan son bir için bizce.