Türkiye’de ve dünyanın birçok farklı ülkesinde cinsiyet ayrımcılığı hala aşılamamış bir konu. Nesilden nesile aktarılan bu ataerkil düzen ise kadına yönelik şiddetin boyutlarını üst safhalara çıkarıyor. Kadınlar; evde, sokakta, iş yerlerinde sözlü ya da fiziksel şiddete maruz kalıyor. Bundan 10 yıl önce kadına yönelik şiddet uygulayanlara verilen cezalar ise tatmin edici değildi. 2011 yılında ise kadın hakları konusunda önemli bir adım atılarak İstanbul Sözleşmesi imzaya açıldı. Peki İstanbul Sözleşmesi nedir? İstanbul Sözleşmesi maddeleri neler?
2011 yılında imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi, son dönemde sözleşmenin kaldırılması tartışmalarıyla gündemde. Kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için imzalanan bu sözleşmenin iptaline yönelik sinyaller verilmişti
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, geçtiğimiz günlerde İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasını doğru bulmadığını belirterek, sözleşmeden usulüne uygun bir şekilde çıkılabileceğine yönelik açıklamalarda bulunmuştu
Bugün ise Hürriyet’in haberine göre, MYK toplantılarında İstanbul Sözleşmesi gündeme geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurmaylarına, “Çalışıp, gözden geçirin. Halk istiyorsa kaldırın.” talimatı vermişti
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlık yaptığı MYK ve il başkanları toplantılarında, kamuoyunda tartışılan İstanbul Sözleşmesi de gündeme geldi. Edinilen bilgiye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurmaylarına, “Çalışıp, gözden geçirin. Halk istiyorsa kaldırın. Halkın talebi kaldırılması yönündeyse, buna göre bir karar verilsin. Halk ne derse o olur” talimatı vermişti.
Peki İstanbul Sözleşmesi nedir? Hangi maddeleri içeriyordu, niçin kaldırılmak istendi?
İstanbul Sözleşmesi, kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak amacını taşıyor. Sözleşme, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme olma özelliği taşıyor. 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için ‘İstanbul Sözleşmesi’ ismiyle anılıyor.
2011 yılında imzalaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi (kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi), 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi
Sözleşme, bugüne kadar Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylandı. Türkiye, 11 Mayıs 2011 tarihinde sözleşmeyi imzaya açtı. İmzaya açılmasından sonra onay için TBMM Genel Kurulu’na sunulan İstanbul Sözleşmesi, 14 Mart 2012 tarihinde AKP, CHP, MHP ve BDP’nin oybirliğiyle 246 kabul ve sıfır ret oyuyla Meclis’te onaylandı. Sözleşme 60’ıncı Parti hükümeti tarafından imzaya açıldı. Sözleşmeyi her ülke adına Dışişleri Bakanları attığı için Türkiye adına da eski Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu imzaladı.
İstanbul Sözleşmesi taraf devletlere aşağıda belirtilen davranışlara yönelik cezai ya da hukuki yaptırım uygulamayı zorunlu kılıyor. Sözleşme kapsamındaki suçlar şu şekilde sıralanıyor;
– Ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik)
– Taciz amaçlı takip;
– Tecavüz dahil, cinsel şiddet;
– Cinsel taciz;
– Zorla evlendirme;
– Kadınların sünnet edilmesi;
– Kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama.
Sözleşme bu tip şiddet olaylarına sıfır tolerans gösterilmesini, mağdur olan kimse failin eşi, hayat arkadaşı ya da ailenin bir ferdi ise, aile içinde işlenen suçların gizli kalmamasını amaçlıyor.
Sözleşmede yer alan bazı maddeler şöyle;
– Sözleşme, yalnızca Sözleşme’ye taraf devletlerin vatandaşı olan kadınlar için değil, sığınmacı ve hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlar için de koruma sağlamaktadır.
– Sözleşme, şiddet mağdurlarına eşit koruma sağlanmasını öngörmekte ve mağdurlar arasında her türlü ayrımcılığı yasaklamaktadır.
– Sözleşme,“toplumsal cinsiyete dayalı” ayrımcılık ve şiddeti temel almıştır ve toplumsal cinsiyeti tanımlayan ilk uluslararası belgedir.
– Sözleşme’de, ekonomik zarar veya ekonomik ızdırap da kadına yönelik şiddet biçimlerinden biri (ekonomik şiddet) olarak tanımlanmıştır.
– Sözleşme, erkeklere ve çocuklara yönelik ev içi şiddetten de söz etmekte ve şiddet mağduru kız ve oğlan çocuklara ilişkin özel düzenlemelere yer vermektedir.
Sözleşmedeki maddelerin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Sözleşme ayrıca, taraf devletlerden, belli koşullar nedeniyle şiddete açık hale gelmiş olan kadınların özel ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulmasını da talep ediyor. Sözleşmenin devletten talepleri ise şu şekilde;
Sözleşmenin kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla devletten talepleri;
– Kadınlara yönelik şiddetin kabullenilmesine neden olan tutumların, toplumsal cinsiyet rollerinin ve klişelerin değiştirilmesi;
– Mağdurlar üzerinde çalışan profesyonel kadroların eğitilmesi;
– Farklı şiddet türleri ve bunların travma yaratıcı özellikleri hakkında farkındalık yaratılması;
– Eğitimin her kademesinde, eşitliği ele alan konuların ders müfredatına dahil edilmesi;
– Halka ulaşabilmek için STK’larla, medyayla ve özel sektörle işbirliği yapılması.
Sözleşmenin şiddete uğrayan kadının korunması için devletten talepleri;
–Tüm tedbirler içinde, mağdurların ihtiyaçlarına ve güven içinde olmalarına en büyük önemin verilmesinin sağlanması;
– Mağdurlara ve çocuklarına psikolojik ve hukuki danışmanlığın yanı sıra tıbbi yardım da sağlayan özelleşmiş destek hizmetlerinin düzenlenmesi;
– Yeterli sayıda sığınma evinin tahsis edilmesi ve günün her saati kullanılabilecek ücretsiz telefon yardım hatları sağlanması.
Şiddet uygulayan failin yargılanmasına yönelik devletten talepler;
– Kadınlara yönelik şiddetin suç sayılmasının ve gerekli cezaların verilmesinin sağlanması;
– Gelenek, töre, din, yada “namus” gerekçelerinin, herhangi bir şiddet eyleminin bahanesi olarak kabul edilmemesinin sağlanması;
– Soruşturma ve yargılama sürecinde mağdurların özel koruma tedbirlerinden yararlanmalarının sağlanması;
– Kolluk kuvvetlerinin yardım isteyenlere anında yardıma gidebilmelerinin ve tehlikeli durumlara yetkinlikle müdahale etmelerinin sağlanması.
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmak istenmesinin nedenlerinden biri; 6284 sayılı kanundu. İstanbul Sözleşmesi doğrultusunda; 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun çıkarıldı. Çıkarılan bu kanuna göre;
Devlet, şiddetten şikâyetçi olan kadına, dilerse çocuklarıyla birlikte barınma imkânı veriyor. Süreç sona erene değin maddi yardım sağlıyor. İş ve hatta kimlik değişikliği yapmak isterse yardımcı oluyor. Şiddet uygulayan hakkında en az bir ay süreyle uzaklaştırma kararı alınıyor.
6284 sayılı kanun “şiddet tanımı” nedeniyle tartışılıyordu. Toplumun bir kesiminin görüşü, 6284 Sayılı Kanun’da muallaklıkta olan bir şiddet tanımı olduğuydu
6284 sayılı kanunda şiddet görme ihtimalini hissettiren her şey fiziksel şiddet ile eşdeğer tutuluyordu. Toplumun bir kesimine göre ise bu olmamalıydı. Çünkü mağdur şiddet görmese de şiddet gördüğünü söyleyip olayı adli vakaya dönüştürebiliyordu.
Ancak diğer bir kesim, kadın hakları savunucuları ve çeşitli STK’lar bu maddenin son derece doğru olduğunu savunuyordu. Çünkü çeşitli örneklerde ne yazık ki gördüğümüz gibi, mağdur o an şiddet görmese bile bir noktada yaşadığı durum şiddete dönüşüyordu.
Ne yazık ki, İstanbul Sözleşmesi 21 Mart 2021 tarihi ile feshedildi. Türkiye, sözleşmeden ayrıldı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan Karar’a göre, Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedildi. Karar, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin 3. maddesi gereğince alındı.