İçerikteki bir görsel çıplaklık içermektedir.
1967 yılı dünya tarihindeki en özel ve güzel yıllardan biriydi. II. Dünya Savaşı’ndan beri yaşanan en büyük toplumsal hareket, bizzat içinde bulunduğu topluma en renkli hareketleri çekerek gümbür gümbür geliyordu. Avustralya’dan Amerika’ya, Avrupa’dan Asya’ya gençler sınır tanımadan yola çıkmak üzerelerdi.
Hedefleri barış, özgürlük, aşk, yöntemleri ise müzikle birlikte başkaldırıydı. “The Summer of Love” yani “Aşkın Yazı” için ilk büyük hareket 75.000 gencin San Fransiscso sokaklarına dökülmesi oldu. Çiçek çocukların bol aşklı ve dumanlı yükselişi artık önlemez olmuştu. İlham aldıkları doğu felsefesini daha yakından keşfetmek için “Hippi trail” dedikleri yollara düştüler. Bu maceranın kilit duraklarından biri de biliyorsunuz İstanbul hippi yolu oldu.
Yolculuk popüler olmadan önce Londra’dan çıkış yapan bir otobüsle Delhi’ye kadar sadece 45$ tutuyordu
Ana hatlar Orta Doğu’ya kadar Londra, İstanbul ve Tahran’dı. Bu kollara Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden katılımlar olurken, hippiler yol üzerinde herhangi bir durakta inerek güzergahı geniş geniş kat etmekte bir sakınca görmüyorlardı.
O sıralarda İstanbul Sultanahmet’te bir pastane olaylardan habersiz sıcak poğaçalarını fırından çıkartıyordu
1957 yılında Sultanahmet, Divanyolu Caddesi, 6 numarada İdris Çolpan ve kardeşi Namık Çolpan tarafından Lale Pastanesi adıyla küçük bir dükkan açıldı. Çolpan kardeşlerin ikisi de dükkanlarının hippi yolu üzerindeki en önemli duraklardan biri olacağını bilemezlerdi.
Hippiler mini etekli kızlar ve uzun saçlı erkeklerdi, ulu orta öpüşür ve sürekli seks hakkında konuşurlardı
Bu ve bunlar gibi birçok haber ülke basınında manşetlerdeydi. Ancak Sultanahmet ve Lale Pastanesi’nin bu farklı kültürle hiçbir sorunu olmadı. Birbirlerini gayet iyi anladılar ve kabul ettiler. Aslında hippilerin yeni buluşma mekanlarıyla ilgili çok büyük olmasa da bir problemleri vardı.
Lale Pastanesi demek inanılmaz zordu
Raflarda duran taze tatlılardan dolayı, dükkanın ismi “Pudding Shop” olarak benimsendi. Zaten Lale de zaman içinde pastane yapısından sıyrılarak bir restorana evrilmeye başlamıştı. Tabelalarına “Pudding Shop” ismini eklemeyi de unutmadılar. Lale, hippiler haricinde her türlü uzun yol yapanın ana durağı burası olmaya başladı. Resimde bir grup uzun yol kamyon şöförünün Pudding Shop keyfini görüyoruz. Afiyet olsun İsviçreli şöför abilerimize!
Her köşede bir GSM bayisinin bulunmadığı yıllar
Yol uzun, başlangıcı Londra değil İstanbul kabul etseniz bile Güney Asya’ya kadar en hızlı gittiğinizde 15 gün sürüyor. Ne ATM var, ne de her durduğunuz noktada “I’m at Sultanahmet Meydani” diye check-in olma imkanı. Yolcular birbirleriyle haberleşmek için Lale Pastanesi’nde bir pano oluşturuyorlar. Rota üzerinde arkadaşını arayan, karar değiştirip gittiği yeni şehrin adını yazan, dönüş için ne zaman İstanbul’da olacağını bildirmek isteyen herkes bu panoyu kullanıyor; hatta zaman içinde gençlerin aileleri bile Pastaneyi arayarak not bırakır olmuş.
Gençlerin aklında barış, macera, aşk peki dönem Türkiyesinde durumlar nasıl
1967 yılı Türkiyesi… Resimde Lale’nin önünde geçen Anadol, ilk defa 1967’nin Ocak ayında yollara çıkmıştı. İstanbul limanında demirleyen 6. Filo’ya ait denizciler, direnişçi İstanbul gençleri sayesinde Dolmabahçe’ye çıkamadılar.
Ya komşularımız, dost ve kardeş sınır komşularımız?
Bir hippi ablamız İstanbul’da alışverişte.
Komşularımızda da ortam tam bir harikaydı. Orta Doğu’da Arap ülkeleriyle, İsrail arasında Altı Gün Savaşı’nın başlaması üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri alarm durumuna geçti. İsrail dünyanın en kısa süren savaşlarının birinde Mısır, Suriye ve Filistin’den istediği her toprağı aldı. Bugün hâlâ süren Gazze Sorunu’nun temelleri atıldı. Yunanistan’da Papadopoulos liderliğindeki askeri cunta yönetimi ele geçirdi. Kıbrıs’ta durumun gerginleşmesi üzerine, TBMM’de 18 saat süren gizli görüşme sonunda hükümete, Silahlı Kuvvetleri kullanma yetkisi verildi.
Hem Yunanistan hem de Arap toprakları o dönemin rotası üzerinde önemli noktalardı. Sonuçta sınır kapımız yine İpsala’da bulunuyordu ve Yunanistan üzerinden girişler o dönemde de sorun olabiliyordu. Sultanahmet Pudding Shop’ta yine de en büyük sorun Hermann Hesse’nin Siddhartha kitabını Katmandu’ya gitmeden bitirme çabasıydı.
Esnaf işine bakar
Jack Kerouac ve Allen Ginsberg, Beat kuşağının temellerini atarlarken işin bir ucunun da Sultanahmet’deki Lale Pastanesi ya da Büyük Ayasofya Oteli’ne uzanacağını muhtemelen tahmin edememişlerdi. Basınımızın her dönem sahip olduğu pespaye tavır hippilere karşı da trajikomik şekilde devam ederken, esnaf halinden hayli memnundu. Sultanahmet’e gelen turist sayısı katlanmış, yeni konaklama yerleri ihtiyacı doğmuştu.
1967 yılında başlayan macerada sona doğru
Yolculuğumuzun başında yağmur çiseliyordu ve esrarengiz bir hava vardı. Büyük bir sis destanına tanık olacaktık anlaşılan. ”Hey!” diye bağırdı Dean. “Gidiyoruz işte!” direksiyona abanıp gazladı; havasını bulmuştu, herkes farkındaydı. Hepimiz keyifliydik, karmaşayı ve anlamsızlığı arkada bıraktığımızın, zamanla ilgili tek ve yüce işlevimizi yerine getirmekte olduğumuzun farkındaydık: hareket etmek. Ve hareket ettik!
Böyle diyordu Jack Kerouac Yolda’yı yazarken. Binlerce kilometre yol kat etti dönemin gençleri. Bir yanda Vietnam Savaşı’nın etkileri sürüyordu, diğer yandan İran karışmak üzereydi.
İran’da rehine krizi
Şah zamanı seküler yapıda olan İran, Batı’nın desteğiyle şeriata geçince hem hippi yoluna ilk büyük darbe geldi hem de ülkenin kendi iç karışıklıkları bir daha uzun süre durulmadı. Böylece Tahran’dan Türkiye’ye dönüş hızlanmaya başladı. İran artık ne kendi insanı ne de yabancılar için güvenli topraklardı. 1979 Kasım ayında Amerikan Büyükelçiliği’nin basılmasıyla başlayan ünlü rehine krizi hat üzerindeki ilk büyük gediği açtı.
Sovyetlerin Afganistan’ı işgali
Rehine krizinden hemen bir ay kadar sonra da Afganistan Sovyetler tarafından işgal edildi. Afganlarla sonsuz bozkırlarda şahane ortamlar yakalayan hippiler için de bir devrin sonu yaklaşıyordu.
Suriye – Lübnan sınırı
1966 yılında Arap – İsrail savaşından bir yıl önce bölgede çekilen bu fotoğraf gibi güzellikler artık tamamen anılarda kalmıştı. Batı kültürüyle Doğu’nun en rahat kaynaştığı, birbirlerinden hiçbir baskı olmadan etkilendikleri belki de son güzel günler de böylece sona eriyordu.
Nepal ve Hindistan’ın bazı bölgeleri için Hippi egzotizmi hâlâ devam ediyor
Hippi bir kız ve yerel balıkçı, ikisi de yerel kıyafetleriyle. 🙂 Özellikle Hindistan’ın Goa sahillerinde bu tip görüntüler o dönemler için günlük hayatın içinden, sıradan haller halini almış.
Bonus: Bugün Lale Restoran & Pudding Shop
Restoran aynı yerinde hizmet vermeye devam ediyor. Eski güzel günlerden geriye pek bir şey kalmamış olsa da özellikle hippi köklerini hatırlayan turistler tarafından İstanbul’a gelmişken uğranmadan geçilmiyor. Eski günler özlemle anılıyor.
Lale’nin sahibi Namık Çolpan, Alman politikacı Max Fischer’i eski günlerden hatırladığını, Fischer’in de İstanbul’a geldiğinde dükkanın önünden geçerken el salladığını söylüyor. Ayrıca gerçek mi bilinmemekle birlikte Bill Clinton da zamanında Pudding Shop’un konukları arasındaymış. Hippilerin bir başka ilgi çekici durağı için rüya kamp listemize de göz atmak isteyebilirsiniz.
Bonus: Katmandu – Cat Stevens
Cat Stevens’ın kariyerinin en güzel zamanlarında Nepal’in ve hippilerin başkenti Katmandu için yazdığı, dönemin ruhunu en cici yansıtan şarkılardan. Artık Müslüman olmuş sanatçı adına Sultanahmet – Nepal hattı için daha iyi bir şarkı olamazdı diye düşündük. 🙂 Sadece o da değil tabii, Cat Stevens’ın hastasıyız, işin o kısmı da var.