Ay’a atılan ilk adımın hikayesini geçtiğimiz günlerde yazdık, çizdik, dillendirdik. Uydumuzun yüzeyine inen Apollo 11’in de içinde bulunduğu Apollo programının ne kadar önemli olduğunu, gezegenimizin geleceğini nasıl şekillendirdiğini biliyoruz. Peki uzay çalışmalarında kritik rol oynayan İsmail Akbay ve hikayesi hakkında bir fikriniz var mı?
Kendi özelimizde; kahve sohbetlerinde, sosyal medya tartışmalarında toplumsal karamsarlığa itildiğimiz “Bizden bir şey olmaz… Elin oğlu yapıyor…” söylemlerinin esiri olduğumuz da şahit olduğumuz ve bildiğimiz bir başka gerçek. Bilimin milliyeti, “elin oğlu” anlayışı olmaz çünkü bilim, evrenseldir. Tarihten, gündemi takip etmekten uzak kalmayı tercih etmemiz bizi böyle karanlık bir toplumsal karamsarlığa itiyor.
Bu bölüme dahil etmemiz gereken bir başka cümle ise bu toprakların ne değerli güzel insanları doğurduğunu söylemek olmalı. Aslında bunu da biliyor ancak bilmezlikten geliyoruz. Söz gelimi, Aziz Sancar, Oktay Sinanoğlu, Hüseyin Yılmaz gibi birçok isim sayabiliriz.
NASA’nın ilk Türk bilim insanını biliyor muyuz? Ve karşınızda Bursalı İsmail Akbay…
Bursa’nın köyünden NASA’ya uzanan yol
Biyografi yazılarının klasik girizgah cümleleri arasında yer alan doğum ve nüfus bilgileri bu noktada Akbay gibi değerli isimleri tanıtmaya yeter mi bilinmez ama biz de uyum sağlayalım ve kendisinin 1930 Mudanya doğumlu olduğunu, orta gelirli bir ailede büyüdüğünü belirtelim.
Bursa Erkek Lisesi ve Haydarpaşa Lisesinde geçirdiği ortaöğretimin ardından yüksek öğrenim için 9 bin küsur km yol aldığı ABD’ye gitti. Kendi cebinde para yokken, etrafındakilerin topladığı parayla…
Ay’a gitmenin hayal olduğu dönemlerde onun gözü yükseklerdeydi
Daha küçücük yaşında okumaya düşkün olan Akbay, Jules Verne’nin Ay’a Seyahatin’i okurken çiftçi babasına soruyor: “Bugüne kadar Ay’a giden oldu mu?”
Anne ve babasının “leylek” sorularıyla eşdeğer bu tip sorular korkulara yol açıyor, küçük İsmail’in aklının havada olduğu algısını güçlendiriyor. Yanlış da sayılmaz; kendisinin aklı havada, gözü gökyüzünün ötesindeydi.
İsmail Akbay Cookeville’de
Tennessee Üniversitesinde eğitim görmek üzere ABD’nin Cookeville şehrine giden Akbay, tıpkı önceki öğretim hayatında olduğu gibi burada aldığı fizik eğitiminde de fark yarattı ve gözleri üstüne çekmeyi başardı.
Dört senede üstün başarıyla bitirdiği yüksek öğrenimini taçlandırması gerekiyordu. Öyle de yaptı, cemiyete daldı.
Braun’la kesişen hayatı ve Apollo Projesi
Ünlü roket bilimci Dr. Wernher Von Braun, İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’ye gitmiş ve ilmini burada evrensel değerlere yükseltmeye çalışmıştı. İşte o Braun, İsmail Akbay’daki ışığı fark etti ve onu Marshall Uzay Merkezi’nde yürütülen Apollo Saturn V-S1C roketinin F1 motoru entegrasyon çalışmalarını gerçekleştirecek mühendis ekibine seçti… Akbay aynı zamanda Apollo – Soyuz Test Projesi’nde Saturn 1B/H-1 motor entegrasyon çalışmalarında da öncülük ederek kendisine olan güveni boşa çıkarmamayı bildi.
Bilim yapmak yeterli değildi ve o bunu gayet iyi biliyordu
İnsanlık 1969’da Ay’ın yüzeyine indi. Bu tarihi çalışmanın gerçekleşmesini sağlayan isimlerden biri de katkılarıyla saygı duyulan, NASA’nın unutulmayacaklar listesinde bulunan İsmail Akbay’dı. Akbay, NASA’daki ilk Türk olmakla övündüğü gibi mütevazı kişiliğiyle de hayranlık uyandıran biriydi. Ancak onu İsmail Akbay yapan bir başka özellik daha vardı; ülkesi için, ülkesinin fırsat verilmeyen gençleri için neler yapılması gerektiğine kafasını yoruyordu. Çünkü bilim yapmak yetmezdi, bilim için süreklilik şarttı. Süreklilik için de fırsat verilmeyenlere o fırsatı yaratmak gerekiyordu.
Akbay Apollo 11 fırlatıldıktan bir sene sonra ana vatanını ziyaret etti
Profesör. Dr. İsmail Akbay, Apollo 11’in başarılı geçen operasyonu sonrası ideallerini gerçekleştirme yolunda ümitlendi ve hemen bir sene sonra, 1970’te ülkesini ziyaret etti.
Mudanya’ya yaklaşan vapurda bir bilim kahramanının olduğunu bilen hemşehrileri onu bağrına bastı.
Akbay’ın nahif sitemi
Akbay, Mudanya’ya ulaşmak için tam 4 saat vapur yolculuğu yapmak zorunda kalmıştı. Bu vakit kaybı onun bir siteminin tarihe not olarak düşmüştü; “Mudanya’ya ulaşmak için 4 saat vapur yolculuğu yapmak yerine Apollo 11 ile Dünya’yı 4-5 kez dolaşırdık…”
Sıra geldi Uzay Kampı’na
Ziyareti sonrası çalışmaları için ABD’ye dönen Akbay burada uzun yıllar vazgeçilmez bir ilim insanı olarak bilimin çıtasını yükseltmeye devam etti. Ülkesi ve gençler için neler yapabileceğini düşünen Akbay’ın aklına iş insanı arkadaşı Kaya Tuncer geldi. Kendisine böyle bir teklif yapan Akbay umutlu ancak Tuncer düşünceliydi. Öyle ya, böyle bir oluşumun bırak Türkiye’de olmamasını dünyada bile birkaç tane vardı. Tuncer ise bunu yalnızca iki saat kadar düşündü ve kararını verdi… Kararını nasıl verdiğini bakın eşi Mary TUNCER nasıl anlatıyor: “Kaya ve İsmail Akbay ile birlikteydim. İsmail, Kaya’ya Uzay Kampı’nı anlatıyordu. İki saat sonra Kaya ‘Sanırım yapacağım’ dedi.”
Tarihler 1996 yılını gösterdiğinde Uzay Kampı’nın temelleri atılıyor ve günümüz için konuşulması gerektiğinde on binlercesi yabancı uyruklu 100 binden fazla 7-16 yaş grubu öğrencinin yolu bu kamptan geçiyordu.
Ülkesini unutmayan bilim insanı İsmail Akbay
İsmail Akbay’ın teklifi ve arkadaşı Kaya Tuncer’in katkılarıyla kurulan Uzay Kampı ülkemizin çarpık eğitim sisteminde nefes alınmasını sağlayan bir durak oldu. Akbay ise çalışmalarına devam etmek üzere sürecin başında vatandaşlığına geçtiği ABD’ye döndü. Ancak “Ben yaptım, gerisi sizde…” demek yerine iki ülke arasında mekik dokudu ve sürecin etkin takipçilerinden olmayı başardı.
Akbay’a göre bilim askeri ya da tekel olmaması gereken bir alan
NASA’dan ayrıldıktan sonra NASA’da 1963-1975 yılları arasındaki yöneticilik pozisyonunun yanında kuruma ve dolayısıyla uzay araştırmalarına 31 yılını aktif olarak ayıran Akbay, NASA deneyiminin ardından uzay teknolojilerinin Amerikan uzay sektörüne transferi ve diğer federal bütçeli teknolojilerin ticarileştirilmesi alanında çalıştı. Onun sayesinde bilimin tekelleşmemesi bir kez daha hatırlara kazındı.
Ölümü ve suikast soruları
İsmail Akbay, Alabama’nın Huntsville kentinde bulunan evinde çıkan yangında önce eşini alevlerin arasından alarak dışarı çıkardı. Köpeğinin de evin içinde olduğunu anlayan 73 yaşındaki Profesör, içeri tekrar girdi ancak bu kez çıkamadı. Dumandan zehirlenerek hayatını kaybeden Akbay’ın ölüm raporunda dumandan zehirlendiği belirtiliyordu. İçeri giren görevliler onu bulduğunda köpeği kucağındaydı.
Bunun şüpheli bir yangın ve dolayısıyla ölümün bir suikast sonrası gerçekleştiğini iddia eden teorilere rağmen herhangi bir bulgunun olmadığının resmi makamlarca ifade edilmesi konunun kapanmasına sebep oldu. Akbay, 2003 yılında 73 yaşındayken bu dünyadan ayrıldı ancak gerisinde tarihi değiştiren çalışmalardaki katkısını kanıtlayan birçok ödül ve gurur kaldı.