Kahramanmaraş merkezli 2 şiddetli depremde en çok etkilenen yerlerin başında Hatay geliyor. Büyük depremin 4. gününde İskenderun’un sahil kesimi depremden bir süre sonra sular altında kaldı. Yaşanan olayın ardından AFAD, Doğu Akdeniz’de tsunami riskinin bulunmadığını açıkladı. Hatay’ın güneyinde yer alan ilçenin sahil kesimindeki yolların, meydan ve iş yerlerinin sular altında kalmasının nedeni araştırılırken, olayın deniz dolgusu üzerine inşa edilen alanın çökmesi sonucu gerçekleştiği iddia ediliyor. Haberin detaylarına birlikte bakalım.
Kızılay Eski Genel Başkanı Tekin Küçükali: “Kızılay, Depreme Hızlı Müdahale Edemedi”
Yaşanan şiddetli depremlerin ardından İskenderun sahil kesimi sular altında kaldı
Büyük felaketin ardından arama kurtarma çalışmalarının kritik dakikalarına girilmişken İskenderun sahil bandı sular altında kaldı. Sahil kesiminde deniz seviyesinin üzerindeki işletmeleri aşan sular, bulvarı geçip sokak ve caddelere ilerledi. Yaşanan olayın ardından bulvardaki siteler, banka ve iş yerleri tahliye edildi. Sahil bandındaki evler hem deprem riski bulunması açısında hem de suların ilerlemesi nedeniyle tahliye edildi. İskenderun Kaymakamlığı, hasarlı evlere girilmemesi yönünde bölge halkını uyardı.
Tsunami riski bulunmuyor
Deniz seviyesinin şehirle aynı noktaya gelmesi vatandaşları korkuturken AFAD yaşanan olay hakkında açıklamalarda bulundu. AFAD 6 Şubat’ta yaptığı açıklamada, “Bugün Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüklerindeki depremlerden sonra şu an itibarıyla Doğu Akdeniz’de kıyılarımızı etkileyecek herhangi bir tsunami tehlikesi bulunmamaktadır” ifadelerini kullanmıştı. İskenderun’un bir bölümünü etkileyen suların (9 Şubat) dün itibarıyla çekildiği bildirildi.
‘Deniz ilerlemesi deniz dolgusunun çökmesinden kaynaklanıyor’
İskenderun’daki endişelendiren görüntülerin neden kaynaklandığı konusunda uzmanlar BBC Türkçe’nin sorularını yanıtladı. UNESCO Kuzey Doğu Atlantik ve Akdeniz Tsunami Uyarı Sistemi Başkanı ve ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Direktörü Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner, yaşanan durumun “deniz yükselmesiyle” değil bölgede denize dolgu yapılarak inşa edilen parkın çökmesiyle ilgili olduğunu belirtti.
“İskenderun Balıkçı Barınağı’nın doğusundaki park alanı dolgu alan ve depremde dolgu alanı oturmuş. O alanda oturan zemin su seviyesine yaklaşmış. Önceki gün Dolunay olmasıyla Gel-Git yaşanması ve denizdeki fırtınanın da etkisiyle sular çöken zeminde birikmiş. Rıhtım/sahil kenarı denize geri akmayı önleyen bir eşik gibi davranması nedeniyle sular geri gidememiş. Yağmur suyu kanalları da çökmeden dolayı tıkalı olduğu ya da su seviyesi altında kaldığı için geri gidememiş. Lokal ve yaklaşık 1 kilometrekarelik bir alanı etkileyen bir olay.”
Prof. Dr. Yalçıner, deniz dolgusu üzerine inşa edilen her yerde deprem olması durumunda benzer olayların gözlemlenebileceğini açıklıyor
“Zemindeki topraktaki su basıncı sarsılma sırasında değişir ve zemin yumuşar, bu da zemine taşıma gücünü kaybettirir. İnşaat sırasında bu tip dolguların 3 ay süreyle dağ gibi malzemeler konularak ya da silindirlerle geçilerek dayanıklılığı sağlanır ama deprem sarsıntısı çökmelere neden olabilir. Bu durum aynı şekilde inşa edilen her yerde görülebilir.”
İskenderun’da deniz dolgusu depremden kısa bir süre önce tartışılan bir konulardan biriydi. Yerel basına göre Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, İskenderun ilçesinde denize dolgu yapılmasına belediye olarak karşı çıktıklarını ifade etti. Ancak konunun oldu bittiye getirilerek dolgu alanın neredeyse 500 bin metrekareye çıktığını da ekledi.
Öte yandan kıyı dolgularının önemli bir bölümünde hafriyatların kullanılması deprem bölgelerinde ciddi bir zaafiyet yaratıyor. Türkiye genelinde ise kıyı dolguları alan olarak en fazla İstanbul ve çevresinde kullanılıyor. İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü, Denizel Çevre Anabilim Dalı’ndan Emrah Küçükakça imzalı bir incelemede İstanbul ile ilgili şu ifadeler yer alıyor: “1999 depreminde deniz suları altında kalan dolgu alanları hâlâ hafızalardayken Yenikapı ve Maltepe sahillerinde büyük dolgular yapılması geleceğe ilişkin ciddi endişeleri artırıyor.”
Kaynak: 1