Tarih, sayısız insanın yaşamını kaybetmesinden, milyonlarca insanın büyük acılar yaşamasından doğrudan sorumlu olan pek çok diktatör ile dolu. Adolf Hitler’den Benito Mussolini’ye, Saddam Hüseyin’den Pol Pot’a kadar bütün ünlü diktatörler, insanlık tarihinde onarılması güç yaralar açtıktan sonra, korkunç sonla yüzleşmişlerdi. Ancak tarihin eli kanlı zorbaları, her zaman bir dayatma veya zorlama ile işbaşına gelmediler! Dahası pek çok diktatör, korkunç eylemlerini hayata geçirme fırsatı yakalamadan önce, geniş halk kitlelerinin desteğini almıştı!
Geçmiş, diktatörler kadar, onlara büyük hayranlık duyan, onları ne pahasına olursa olsun destekleyen kalabalık halk kitleleriyle de dolu! Örneğin insanlık tarihinin en trajik dönemlerinden birinin baş sorumlusu, milyonlarca insanın yaşamını kaybetmesine neden olan Adolf Hitler, bir “kurtarıcı” olarak görülmüş, Alman halkının desteği sayesinde iktidara gelmişti. Peki, ama nasıl? İnsanlar, neden bu korkunç, zalim ve acımasız liderleri desteklemek konusunda bu kadar hevesli? Bu sorunun yanıtı, insan psikolojisinin kompleks ve gizemli yapısında saklı! Detaylara birlikte bakalım.
İnsanlar neden diktatörleri destekler konusuna eğilmeden önce diktatör nedir, sorusunu yanıtlamakta fayda var
Diktatör, ilk defa Antik Roma İmparatorluğu’nda ortaya çıkan siyasi bir makam. Antik Roma, özellikle savaş zamanlarında cumhuriyeti yönetecek, daha doğrusu kurtaracak tek adama ihtiyaç duyuyor, seçilen kişiyi belirli bir süreliğine olağanüstü yetkilerle donatıyordu.
“Emir veren, dikta eden” yani diktatör, olağanüstü dönemin sona ermesiyle sahneden çekiliyor, cumhuriyetin yerleşik düzeni kaldığı yerden devam ediyordu. Kısacası diktatörlük, ilk ortaya çıktığı dönemde, bugünkünden oldukça farklı bir kavramdı.
Modern zamanlardaki diktatörler, Antik Roma’daki diktatörlerden ziyade, “tiranları” andırıyor
Diktatörlük, Antik Roma’da ortaya çıksa da, Antik Roma’ya özgü bir kavram ve makam olarak kalmadı. Yakın geçmiş, neredeyse bir diktatörler çağıydı. Üstelik bu diktatörler, Antik Roma’daki “mevkidaşlarından” oldukça farklı davranıyorlardı.
Genellikle yönettikleri ülkeyi “kurtarmak” gibi bir dertleri yoktu. Yine de ağızlarından düşmeyen tek şey kurtuluş vaatleriydi! Modern zamanlardaki diktatörlerin en önemli yönetim enstrümanları arasında ise korku, baskı, yalan, şiddet, tehdit, sindirme, ötekileştirme ve düşmanlaştırma yer alıyordu. Tüm enstrümanlar, diktatörün toplumu istediği gibi yönetmesine olanak sağlıyor, ülkede ve toplumda şiddeti ve yozlaşmayı egemen kılıyordu.
Yakın geçmişteki diktatörlerin pek çoğu, geniş halk kitlelerinin desteğini alarak işbaşına geldi
Sürekli korku ve nefret dilini kullanan, şiddetten bahseden, toplum içerisindeki farklı unsurları düşmanlaştıran veya gerçekte var olmayan bir düşman yaratan, özgür düşünceye ve özgür yaşama açıkça savaş ilan eden bir insan, nasıl olur da binlerce, milyonlarca insanın desteğini alarak iktidara gelebilir?
Evet, insanlık tarihi boyunca pek çok diktatörün ortaya çıkması ve yaşadıkları dönemin büyük bir bölümünde, kudretli kurtarıcılar olarak görülmesi oldukça şaşırtıcı. Ancak insanların diktatörleri desteklemesinin de son derece ilginç sosyolojik ve psikolojik sebepleri var.
Tarihteki pek çok diktatör kriz dönemlerini fırsata çevirmeyi başardı
Savaşlar, işgaller, ekonomik krizler ve bunlar gibi olağanüstü durumların yaşandığı dönemler, gündelik yaşamda ve kültürel yapıda önemli değişimlerin meydana geldiği zamanlardı. Başarılı bir diktatör ise bu gibi kriz dönemlerini fırsata çevirme yeteneğine sahiptir…
Adolf Hitler toplumsal değerlerin değişmeye başladığı bir dönemde, zorlu ekonomik koşullar altında ezilen “çaresiz” Alman halkının umudu olarak ortaya çıkmıştı
Tarihteki en acımasız diktatörlerden bir olan Adolf Hitler, demokratik seçimle iş başına gelmişti! 1930’lu yılların ortalarında, ülkedeki yıkımın sebebi olarak içerideki ve dışarıdaki düşmanları gösteriyor, kurtuluş vadediyordu.
Krizi fırsata çevirmeyi başarmıştı. Elbette insanların diktatörleri desteklemesine sebep olan tek şey, toplumsal ve sosyolojik koşullar değil. Bir diktatörün, geniş halk kitlelerince desteklenmesine sebep olan psikolojik faktörler de var.
İnsanlar, güce ve güçlüye duydukları hayranlık nedeniyle bir diktatöre kolayca destek verebilirler
Güç, dikta rejimleri söz konusu olduğunda en dikkat çekici ve en önemli kavramlardan biridir. Çünkü bir diktatör ne kadar güçlü görünürse o kadar muktedir olabilir. Bu nedenle diktatörün yönettiği topluma “kurtarıcının” tarihteki en güçlü insan olduğu propagandası yapılır. Diktatör, içteki ve dıştaki düşmanların karşısında tek başına savaşabilecek denli güçlüdür. Diktatör, ülke ekonomisinin tek başına ayağa kaldıracak denli güçlüdür. Diktatör, siyasi rakiplerin kolayca alt edebilecek denli güçlüdür…
Diktatörün sahip olduğu bu mutlak güç, elde ettiği desteğin temel sebeplerinden biridir. Çünkü insan psikolojisinin güç ile kurduğu ilişki, insan için hayati öneme taşır. Örneğin hayatta kalmanın veya rahat bir yaşam sürmenin temel şartlarından biri, güçlü olmaktır. İşte bu nedenle elindeki sayısız propaganda aracıyla insanları mutlak güç sahibi olduğuna inandıran bir diktatör, yalnızca güven duyulan bir siyasi kişilik olarak kalmaz. Koruyan, kollayan ve geleceği güvenle bakılmasını sağlayan bir ebeveyne dönüşür!
Korku duygusu, insanları bir diktatöre bağımlı hale getirebilir
İnsan yaşamındaki en kuvvetli duygulardan biri de korkudur. Diktatör adayı, toplumu korkutan ne varsa, onunla mücadele edeceğini ve onu ortadan kaldıracağını tekrarlar. Böylece kendisini, korkutucu olanın karşısındaki yegâne kurtuluş umudu olarak kabul ettirir. Korku, yeterince güçlü bir motivasyon kaynağı olduğundan, “korkmadan yaşamak” isteyen geniş halk yığınları, çoğu zaman özgürlüklerinden vazgeçmeyi bile göze alabilir.
Diktatör kendini kutsallaştırır, insanlar da kutsal olana saygı gösterir!
Bir diktatör çoğu zaman yalnızca bir insan değildir! Pek çok dikta rejimi, diktatörünü kutsal bir varlığa dönüştürebilecek araçlara sahiptir. Çünkü insanlar, kutsal olana saygı gösterir, ona inanır, güvenir ve gerektiği zaman ondan korkar! Hemen bütün diktatörler, kutsallığın insan psikolojisi ve toplum yönetimi üzerindeki büyük etkisinden haberdardır.
İnsanlardaki “bir gruba ait olma” isteği, diktatörün etrafını kalabalıklaştırır
Bir yere ait olmak, bir grubun parçası haline gelmek, pek çok insan için oldukça önemli bir ihtiyaç. Bir grubun parçası olmak, hem fizyolojik hem de psikolojik açıdan oldukça önemli. Üstelik konforlu.
Bu nedenle bir diktatörden taraf olmak, pek çok insan için tereddütsüz alınabilecek bir karar. Çünkü diktatörler, toplumu farklı gruplara bölmek, kendinden olmayanı güçsüz, kötü ve tehlikeli göstermek konusunda oldukça başarılı.
Dikta rejimlerinde statü sahibi olabilmek için diktatöre yakın olmak gerekiyor
Statü sahibi olmak, tarihin bütün dönemlerinde önemli bir şeydi. Bu durum dikta rejimlerinde de değişmedi. Elbette bu acımasız rejimlerde statü sahibi olmanın tek yolu, diktatörün sadık bir hizmetkârı, rejimin yılmaz bir savunucusu olmaktan geçiyor.
Cehalet, diktatörlerin en sevdiği kavramlardan biri
Çünkü cehaletin hüküm sürdüğü bir toplumda diktatörün ağzından çıkan her söz, mutlak doğru olarak kabul edilecektir. Eğitim düzeyinin düşük olduğu, eleştirel düşüncenin gelişmediği toplumlarda bugün dahi diktatörlük değilse bile en azından otokrasi rejimlerin hakim olması, basit bir tesadüf değil.
Kaynak: 1