Tarih öncesi dönemden 21. yüzyıla kadar insan kurban etmek, dünya çapınca birçok kültürün uyguladığı bir ritüeldi. Bu ritüel özellikle antik dönemde günlük hayatın bir parçası olarak görülüyordu. Antik dönemde yaşayanlar, insan kurban etme ritüelinin kötü olayları önlemede etkili olduğuna inanıyordu. Bu nedenle ritüel; tanrıları övmek, kozmik dengeyi korumak, siyasi güç gösteri yapmak ya da doğal afetleri önlemek gibi farklı nedenler ileri sürülerek gerçekleştiriliyordu. Antik dönemde insan kurban etme yöntemleri genellikle kültürlerin kendileri kadar çeşitliydi. Dönemin en medeni toplumları bile, bakire kadınların gömülmesinden bebeklerin yakılmasına kadar acımasız yöntemler izliyordu. İnsan kurban etme geleneği, Antik Çağ’dan sonra barbarlıkla ilişkilendirilse de günümüzde de hala örnekleri görülüyor. İşte insan kurban etmeleriyle ünlü uygarlıklardan bazıları…
1. Antik Çin – Shang Hanedanı
Erken Bronz Çağı’nda hüküm süren Shang hanedanlığı, acımasız yöntemlerle insan kurban eden uygarlıkların başında geliyor. Shang döneminde insanları kurban etmenin gerekçesi sadece ruhlara tapınmak değildi. Bu ritüel, bir hükümdarın saltanatını sağlamlaştırmak için uyguladığı güçlü bir siyasi eylem olarak da görülüyordu. İnsan kurban etme ritüelinin, “toplum kimliği duygusu” yarattığına ve düşmanları korkuttuğuna inanılıyordu. Shang hanedanlığı döneminde başkent olan Yinxu’da, pek çok “kurban çukuru” görmek mümkün. Tarihçiler, antik Çin’de sadece 200 yıl içinde 13.000 insanın kurban edildiğini düşünüyor.
2. Mezoamerika – Maya Uygarlığı
Maya kültüründe; bir hükümdarın saltanatının başlangıcı ve bitişi, tarımsal hasat, takvim döngüleri, savaşlar ya da doğal afetleri önlemek gibi farklı nedenlerle insan kurban edilirdi. Mayaların insan kurban etme yöntemleri oldukça acımasızdı. Bazen kurbanların kafaları kesiliyor, bazen tapınak merdivenlerinden aşağı itiliyor bazen de bağırsakları çıkarılıyordu. Kurban ritüelleri halka açık bir şekilde yapılıyordu. Bu sırada hükümdar, kızgın tanrıları yatıştırmak için elinden gelen her şeyi yaptığını ispatlamış oluyordu. Kriz dönemlerinde savaş esirleri ya da yetişkin insanlardan ziyade çocuklar kurban edilmekteydi. Çünkü çocukların yetişkinlerden daha değerli olduğu düşünülüyordu. Bir anlamda çocuklar kurban edilerek fedakârlık yapılmış oluyordu.
3. Mezoamerika – Aztek Uygarlığı
İspanyol fatih Hernan Cortes ve adamları 1521’de Aztek başkenti Tenochtitlán’a vardıklarında, tüyler ürperten bir törene tanık oldular. Aztek rahipleri, jilet keskinliğindeki obsidyen bıçaklar kullanarak insan kurban ediyordu. Cortes ve adamlarının anlattıklarına göre, rahipler insanların göğüs kafeslerini keserek açıyor ve hala atan kalplerini tanrılara sunuyordu. Daha sonra, kurbanların cansız bedenlerini, merdivenlerden aşağı yuvarlıyorlardı. Gerçekten de arkeologlar, Mexico City’deki çalışmaları sırasında insanların kurban edildiğine dair sayısız kanıt buldular. Aztek halkında insan kurban etmenin en temel nedeni medeniyetlerini sürdürmek istemeleriydi. Aztek kozmolojisine göre güneş tanrısı Huitzilopochtli, karanlığa karşı sürekli bir savaş yürütüyordu. Eğer bu savaşı karanlık kazanırsa dünyanın sonu gelecekti. Bu nedenle Aztekler, güneşin gökyüzünde kalmasını sağlamak ve hayatlarını korumak için tanrılarını insan kalpleri ve kanla besliyordu. Eğer tanrılarını beslemezlerse güneşin söneceği ve medeniyetin biteceği düşünülüyordu.
4. Mezopotamya – Sümer
Geçtiğimiz yıllarda medeniyetin beşiği olarak bilinen Sümer kenti Ur’da yaklaşık 2000 kalıntının olduğu ölüm çukurları keşfedildi. Tarihçilere göre, bu kadar büyük bir kraliyet mezarlığı, hükümdarın tanrılaştırıldığı anlamına geliyordu. Bir hükümdar hayata veda ettiğinde; saray mensupları, cariyeler, savaşçılar ve bunun gibi çok sayıda insan da hükümdarla birlikte gömülüyordu. Bu durum kralların gücünün bir temsili olmakla birlikte insan kurban etmenin de önemli bir kanıtı olarak görüldü. Pennsylvania Üniversitesi’nde görev yapan arkeologlar, bilgisayarlı tomografi taramasında insanların kafalarına darbe alarak kurban edildiğini keşfettiler. Fakat diğer medeniyetlerin aksine Mezopotamya toplumunda kurban edilmek büyük bir onur olarak görülmekteydi. Bu nedenle ölümden sonraki yaşam, onlara göre korkulacak bir durum değildi.
5. Roma öncesi İtalya – Etrüskler
Etrüskler, Roma toplumuyla iç içe geçmeden önce ölümle ilgili oldukça ilginç düşüncelere sahipti. Ruhun bedenden ayrıldığı ölüm anında, ruhların Ölüm Krallığına doğru yolculuğa çıktığına inanıyorlardı. Etrüskler bazı ritüeller uygulayarak, ruhların güvenli bir şekilde Ölüm Krallığına gitmelerine yardımcı oluyordu. Özellikle hasta olan kişiler, balta gibi aletlerle öldürülerek ruhunun nihai varış noktasına ulaşması sağlanıyordu. Bebek, çocuk ve yetişkinlerin cesetlerini içeren mezar kanıtları, bu inanışın insan kurban etme noktasına ulaştığını gösteriyor. Örneğin bir mezarda küçük bir çocuk, başı kesilmiş ve ayakları bağlanmış bir şekilde bulundu. Etrüsklerin niyeti, ruhları özgürlüğe kavuşturmak olsa da barbarca uygulamaları sayesinde binlerce kişi işkence görerek hayatını kaybetti.
6. Mezoamerika – İnka Medeniyeti
And Dağları’nda yaşayan İnkalar, doğaya yabancı bir toplum değildi. Yaşadıkları konum nedeniyle volkanik patlamalara ve sel baskınlarına alışkınlardı. Yine de doğayı kontrol edebilmek için insan kurban etmeye yöneldiler. İnkalar, güneş tanrıları Inti’ye yiyecek, hayvan ve insan gibi adaklar sunarak felaketlerin önüne geçeceklerini düşünüyordu. Bu fedakarlığın olası kurbanları genelde savaş tutsaklarıydı. Ancak kriz dönemlerinde çocukları da tanrılara kurban ederlerdi. İnkaların ahiret inançları çok güçlüydü. Bu nedenle çocukların daha iyi yerde bakılacağı ve daha iyi şartlarda yaşayacağına inanıyorlardı.
7. Antik Roma
Antik Roma döneminin yazarları, Roma İmparatorluğu’nun erken dönemlerinde insan kurban edildiğini iddia ediyor. Günümüzde Roma’da büyük katliamların yapıldığına dair arkeolojik kanıtlar bulunmuyor. Ancak yazar Titus Livius, “History of Rome” isimli kitabında; M.Ö. 216’da Cannae Savaşı’ndan sonra Romalıların “Bir Galyalı adam, bir Galyalı kadın, bir Yunan adam ve bir Yunan kadını Forum Boarium’un altına diri diri gömdüğünü yazıyor.
8. Antik Yunanistan
Metinsel referanslar ve arkeolojik kalıntılar, Antik Yunanistan’da zaman zaman insan kurban edildiğini gösteriyor. 2016 yılında, Yunanistan’daki Lykaion Dağı’ndaki Zeus’a adanmış bir sunakta, 3000 yıllık genç bir erkek iskeleti bulundu. Arkeologlar bu gencin, Zeus’a kurban edilmiş olduğuna inanıyorlar. Aynı zamanda bu arkeolojik kalıntı, dağda çocuk kurban edildiğinden bahseden eski metinler tarafından da destekleniyor.
9. Peru – Moche
Moche halkı yaklaşık 2000 yıl önce Peru’nun kuzey kıyılarına hükmeden gizemli bir topluluk. Kil tuğlalarla inşa ettikleri piramitler ve yaptıkları su yolları onların oldukça güçlü bir uygarlık olduğunu ortaya koyuyor. Ancak, Moche’ler de pek çok antik uygarlık gibi sık sık insan kurban etmeleriyle biliniyor. Günümüzde Huaca de la Luna (Ayın Tapınağı) olarak adlandırılan bir tapınakta, kurban edilmiş onlarca insan kemikleri keşfedildi. Bu tapınakta günlük hayattan sahnelerin yanı sıra insanların nasıl kurban edildiğinin de tasvir edildiği duvar resimleri bulunuyor.
10. Afrika – Kartaca
M.Ö. 814 yılında Tunus yarımadasında kurulan ve Fenike kolonisi olan Kartaca, insan kurban eden en ünlü medeniyetlerden biri. Kartacalılara ait Tophet isimli bir mezarlıkta, çok sayıda yakılmış bebek kalıntıları bulunuyor. Bazı araştırmacılar, buradaki bebeklerin çoğunun kurban edildiğine inanıyor. Aynı zamanda eski Yunan ve Roma tarihçilerine ait metinlerde Kartacalıların çocuklarını tanrı Baal’e kurban ettikleri iddia ediliyor. Tophet mezarlığı bir futbol sahasından daha geniş bir alanı kaplıyor. Mezarlıktaki yakılmış bebeklerin çoğunlukla çömleklerin içinde bulunduğu görülüyor. İsrail’deki Hebwey Üniversitesi’nde görev yapan antropolog Patricia Smith’e göre mezarlıktaki bebeklerin arasında bir aylıktan küçük bebeklerin sayısı oldukça fazla. Muhtemelen “istenmeyen” ve yeni doğan bebekler tanrıları kızdırmamak adına düzenli bir şekilde kurban edilmiş.
11. Antik Kore – Silla Krallığı
Mayıs 2017’de arkeologlar, Silla Krallığı’nın başkenti Gyeongju’daki Ay Kalesi’nde iki insana ait iskelet kalıntısı buldu. Kalede barbarca öldürülen bu insanların yaklaşık 1500 yıl önce kurban edildiği düşünülüyor. Arkeologlar, kurbanların tam olarak nasıl öldürüldüklerinden emin değiller. Ancak kalenin işlevini yerine getirebilmesi için inşaata başlamadan önce kurban edildiklerine inanılıyor.
12. Keltler
Keltler, yaklaşık 4000 yıl önce anavatanları olan Orta Avrupa’dan İngiltere, Galya ve İspanya topraklarına göç ederek günümüzde altı Avrupa ulusunu oluşturmasıyla biliniyor. Bugün Kelt topluluğundan bahsedilirken onların medeni yönüne sıkça vurgu yapıldığını biliyorsunuzdur. Ancak bazı tarihçiler Keltlerin, insan kurban eden en acımasız topluluklarından biri olduğunu düşünüyor. Avrupa’nın temelini oluşturan insanların barbar olduğunu söylemek her tarihçinin cesaret edebileceği bir şey değil. Belki de bu nedenle Keltlerin insan kurban ettiklerini dile getiren yok. Fakat Romalı yazarlar ve eski İrlanda kaynaklarında Kelt halkının insan kurban ettiğine dair pek çok bilgi var. Örneğin Yunan tarihçi ve filozof Strabon, insan kurban etme eylemini ünlü bir Kelt geleneği olarak gösteriyor. Öte yandan 1984 yılında Lindow’da bulunan 20’li yaşlarındaki erkek kalıntıları, bu genç ve sağlıklı yetişkinin dini bir ayin sırasında kurban edildiğini gösteriyor.
13. Cahokia
Kuzey Amerika’daki Illinois eyaletinde bulunan Cahokia Antik Metropolü yakınlarında çoğu kurban edilmiş 272 kişinin kalıntıları bulunuyor. Arkeologların Mound 72 olarak adlandırdığı bir höyükte bulunan insanların kademeli olarak kurban edildiği düşünülüyor. Yaşları 18 – 23 arasında değişen insanların bir kısmı dövülerek bir kısmının ise parçalara ayrılarak öldürüldüğü görülüyor.
BONUS: Günümüzde Tanzanya’daki albino insanlar hala kurban edilme korkusu yaşıyor
Afrika ülkelerinden biri olan Tanzanya’da her yıl akıl almaz albino insan cinayetleri yaşanıyor. Melanin pigmentlerinin eksikliğinden dolayı “beyaz” ten ve saçla doğan albinolar, Tanzanya’daki yerel batıl inançlar nedeniyle sürekli kaçırılıp öldürülüyor. Tanzanya dahil Afrika ülkelerinin pek çoğunda, çocuklara işkence edilerek yapılan ritüellerin maddi kazanç, şifa ve şans getirdiğine inanılıyor. Albinolar ise “farklı” oldukları için toplumdan dışlanıyor ve hedef tahtasına oturuyor. Ayin yapılmak için kaçırılan çocuklar; vücut bütünlüğü bozulmuş, cinsel organları çıkarılmış ve uzuvları parçalanmış olarak bulunuyor. Öte yandan yerel halk albino doğan insanların kara büyücü olduğunu düşünüyor. Bu nedenle albino insanlar kurban edilmese de sıklıkla nefret cinayetlerine kurban gidiyor.