Malumunuz; ülkemizin en çok mezun veren bölümlerinden biri, iktisat. Çevrenizde elinizi sallasanız bir iktisatçıya denk gelme olasılığı bayağı yüksek yani (rakam sallayamadık). Makro – mikro dedin mi herkesin yüzünü ekşittiği bazı dersleri de içerisinde taşıyan sevgili bölümümüzün mezunları da, Türkiye’de işsizliğin tadını en iyi bilenlerden. Ne çektik beee! Neyse oralara hiç girmeyelim, maazallah bir daha çıkamayız. En iyi mi biz, İ.İ.B.F.’nin en çok bilinen bölümlerinden biri olan iktisadın, bünyemize ve yaşamımıza yansımalarından oluşan listemize geçelim.
1. Bir ressam edasıyla çizmeye başladığımız grafiklerin sonu genelde Cin Ali olur 🙁
“Hâlbuki ne de güzel başlamıştım seni çizmeye, olmasaydı sonumuz böyle sevgili ‘tam rekabet piyasasının toplam kâr maksimizasyonu grafiği’. Bi de ben yorumlucam dimi şimdi seni?” Grafiğin adını yazmak yarım satırı geçerken üstelik…
2. A. Smith, adam; Keynes, babadır. Tarafını seç ey iktisatçı!
Araya Marx, Ricardo gibi isimler serpiştirilse de, Adam Smith ve Keynes’i babamızın isminden çok duyduk yav! Ama adamlar zıt kutup olabilmek için yaratılmış, o derece.
3. “Laissez-faire, laissez-passer” sözünü hayat mottosu gibi her bir tarafa döşeyen tonlarca iktisatçı görebilmek mümkün
“Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” yazınca çok fiyakalı gözükmüyor tabi. O yüzden bu şekil yazmayı tercih ediyorlar.
4. Diğer bölümlerde okuyup “İktisada Giriş” dersinden yakınan arkadaşları görüp “İşte ben onu 4 sene okuyorum” demek artık bir rutindir
“Çekilir mi ya o bölüm 4 sene?” cevabının gelmesi de rutine bağlamıştır tabii ki. Ama aslında zamanla sevdiriyor kendini. 🙂
5. İktisat okuyom ben yaa: Bölümdaş arkadaşların sohbetleri içerisinde “ceteris paribus, homo economicus, ikame etmek, fırsat maliyeti” vb. terimler geçer
İktisat okumayıp da listemize merak salan olursa deyu biz size üstten üstten bir açıklayalım:
“Homo economicus ol lan azcık!” (Şu kredi kartının içine etmeden kullan demek)
“Abi, bu derse gelicem diye sabah uykumun fırsat maliyeti göğe yükseldi şerefsizim.” (Bu derse gelmek yerine horul horul uyumak vardı diyor)
“Ya kızım çocuklarda durum ceteris paribus, hangisini seçicen?” (Yani diyor ki, ikisinde de vaziyet aynı, birini seç be artık!)
İktisat okuyan âşıkların dili de bu lisana eğilir: “Ben seni hiçbir şeye ikame edemem.” gibi aslında romantik olmasına karşın ormantik gözüken söylemler ortaya çıkar. (Yerine sevemeeemm, yerine sevemeeemm demek)
Laf sokarken de iktisattan yararlanan birçok insan görebilirsiniz: “Peşinde çok insan var diye sevinme. Ucuz malın alıcısı çok olur. / Fiyatı düşük olan mala talep çoktur.” gibi.
6. İktisat, adamı melankoliye sürükleyebilir. Dikkatle yaklaşılmasını öneriyoruz
Bazen çok nankör olabiliyor vicdansız. 🙁
7. Sınıf içerisinde ÖSSzede olup, iktisadın ne olduğundan bile habersiz, “işletmeye benzer” bilgisiyle gelmiş birçok arkadaşımız bulunur
Tanımı duyduklarında da ilkönce bi anlamazlar zaten, sonra sonra oturur. Tam öğrenirler, sindirirler, anaaa okul bitmiş.
8. Çevreden gelen “iktisat ne ola ki?” sorularına, “Sonsuz ihtiyaçların, kıt kaynaklarla… Neyse ya, ekonomi dayı, ekonomi” diye cevap vermeye itinayla alışılır
İngilizcede “iktisat”ın karşılığı da “economics”tir. Ama bizler bölümümüz için “ekonomi” demekten pek hoşlanmayız. Ama mecbur kalınca ne yapacaksın işte, bu da can.
9. Hocaların durup durup “İktisat bir bilim dalıdır.” demeleri sebebiyle bölümde kendini fazlasıyla akademik insan gören kişi sayısı artış gösterir
İşletme yüksek lisans bölümleri iş hayatına hazırlarken, iktisat yüksek lisans bölümleri çok daha akademik ve teorik kalır. Hâl böyle olunca, bizlerdeki akademisyen olma fikri tepelere tırpanır, sonra cumburlooop aşağı düşeriz.
10. Bir iktisatçıdan “İ.İ.B.F.’nin en zor bölümünde biz okuyoz ya” tepkisini çokça duymanız muhtemeldir ve işletme bölümüyle kıyaslanmaktan nefret edilir
Ama iyi ki işletme var ya. Bölümümüzdeki “pazarlama, insan kaynakları” gibi en banko dersleri işletme bölümünden alırız. Biraz olsun not serper ortalamalara. İşletme öğrencilerinin aldıkları, en baba derslerimiz olan makro ve mikro iktisat ise onlar için isyan bayraklarını çektikleri bir alanı kapsar.
11. Bu kadar kolay “gözüken” bir bölümde –özellikle devlet üniversitelerinde- ortalamalar yerlerde sürünür, can çekişir
Ya öyle “yatarak” falan geçtiğimiz yok, efsane bunlar. Her insana kendi bölümündeki hocalar “en garip” gelse de, iktisat hocalarının bu konuda açık ara fark atabileceğini söyleyebiliriz. Yoksa, hayatın bu kadar içinden bir bölümü bu kadar zorlaştırmanın başka bir açıklaması olamaz.
12. İktisat okuduğumuzu duyan büyüklerimizin “Hep matematik tabi sizin dersler” cevabını hiç algılayamayacağız. O nerden çıktı yahu? Bizimki ortaya karışık
Grafik, sözel, sayısal, küfür… Şey pardon, o sondaki olmayacaktı. (!)
13. İşsizlik sarmış dört bir yanımı: Çalışma alanı maşallah bi geniştir, bi geniştir; iş bulamazsınız. Herkescikler de “bankacı” olacaksınız sanır
E o zaman bankacılık okurdum be! Başka planlarım olamaz mı benim? (YILLAR YILI İŞSİZ KALIP ZOR BELA BİR BANKAYA KAPAK ATTI) “Friksiyonel işsizlik” konusu işlenirken sınıfta en çok “heh, ben mezun olunca bundan olucam işte” sesleri çıkar. Hakikaten de mezuniyet sonrasında birçoğu sosyal medya hesaplarına yazar bunu. Çünkü onlar artık gerçekten birer friksiyonel işsizdir.
Bonus: Sen en güzel yılların katilisin KAPESESE, offff!
“Bize okulda ne öğretmişler ya?” deyip KPSS’deki iktisat sorularına bön bön bakıyorsanız, yalnız değilsiniz sevgili iktisatçılar. Ayrıca her İ.İ.B.F. mezunu gibi bizim de müfettişlik, uzmanlık gibi pozisyonlarda bizden kısıp mühendislere yer açılmasına tavrımız sert: O BENİM ALANIM LA!