Yemyeşil bitkilerle, türlü renkte çiçeklerle, envai çeşitlilikte ormanlarla bezeli toprak, karla kaplı muazzam dağlar, sakince veya çağlayarak akan soğuk nehirler, engin gökyüzüyle tek vücut olan devasa okyanuslar, turkuaz denizler ve berrak göller… Bunların hepsi ve daha fazlası insan evladının hiçbir katkısının olmadığı bir peyzaj… Onun bu görüntüye katkısı inşa ettiği yapılar… New York ve Tokyo’nun gökdelenlerinden Dubai’deki yapay Palmiye Adaları’na kadar inşa ettiğimiz yapıların doğanın yarattığı sanatla eşdeğer olduğunu düşünmek yaptıklarımızı hak ettiğinden fazla ve hatta aşırı önemsemenin ötesinde, hepimizi mutsuzluğa götüren bir hastalık. Ama bazı yapılar var ki, abartmadan hakkını vermek gerekirse gerçekten birer mühendislik ve mimarlık harikası… Bu tür yapıların “harika” sayılabilmesi için de, içinde bulunduğu bu doğal peyzajı bozan değil, tersine onunla uyum içinde ve üstelik mümkünse daha da güzelleştiren hem estetik, hem yaratıcı hem de kullanışlı bir biçime sahip olması elzem… Bu harikaların en önemli ortak özelliklerinden biri de ilhamını yine doğanın kendisinden almış olmaları… Tasarım ve teknolojinin motoru sayılan, sürdürülebilir ve yenilikçi çözümler üretmeyi hedefleyen bu “doğayı taklit bilimi”ne “biyomimikri” deniyor. Brasilia’dan Agra’ya uzanan bir coğrafyada içinde yaşanan, çalışılan, ibadet edilen ve görülmeye değer bir dizi ikonik yapıyı sizler için derledik.
1. Lotus (Bahai) Tapınağı-Hindistan
Yeni Delhi’deki tapınağın mimarı İranlı bir bahai olan Fariborz Sahba. Yalnızca tasarımı 2,5 yıl süren tapınağın inşasına 1977’de başlandı ve 1986’da tamamlanarak ziyarete açıldı. Her kıtada birer tane olacak şekilde dünya çapındaki yedi bahai tapınağında her dinden ziyaretçi sessiz olmak koşuluyla ibadetini gerçekleştirebilir. Pek çok mimari ödül kazanan tapınak, saflığı ve kutsallığı temsil eden açmış bir lotus çiçeğinden esinlenilerek beyaz mermerden inşa edildi. Etrafındaki yeşillik alan ve dokuz göletle tamamlanan 105 bin metrekare alan üzerine kurulu bina 34 metre genişliğinde 70 metre yüksekliğinde ve güneş enerjisi sistemiyle enerji tasarrufu sağlıyor. Her gün 8 bin ila 10 bin kişinin ziyaret etiği tapınak bugüne kadar 70 milyondan fazla kişi tarafından ziyaret edildi.
2. Sidney Opera Evi-Avustralya
Sidney’in sembolü ve 20. yy’ın en ünlü yapılarından biri olarak UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Danimarkalı mimar Jørn Utzon bu eseriyle 2003 Pritzker Mimarlık Ödülü’nü kazandı. 1,8 hektarlık alanı kaplayan bina, 183 metre uzunlukta, 118 metre genişlikte ve yelken biçimindeki çatıları 67 metre yüksekliğe kadar ulaşıyor. 580 adet beton ayak, yerin 2222 metre derinine kadar inerek yaklaşık 160 bin ton ağırlığındaki yapıyı taşıyor. Yapımına 1959’da başlanan ve 14 yılda tamamlanan opera binasında toplam 5532 koltuklu beş adet tiyatro salonu bulunuyor. Yüzeyine yansıtılan ışık gösterileriyle harika bir görünüme bürünen yapıda her yıl; 30 bin etkinlik düzenleniyor ve ortalama 8 milyon insan tarafından ziyaret ediliyor.
3. Eyfel Kulesi-Fransa
1889’da yılında inşa edilen Paris’teki Eyfel Kulesi Maurice Koechlin ve Émile Nouguier adlı iki mühendis tarafından tasarlandı. Fransız Devrimi’nin 100. yıl kutlamaları çerçevesinde gerçekleştirilen 1889 Dünya Fuarı’nın girişi olarak yapılan kule, Gustave Eiffel tarafından inşa ettirildi. Fransa’nın sembolü bu demir kafes kule 324 metre uzunluğunda ve 10.100 ton ağırlığında. Başlangıçta 20 yıl durması planlanmış olan yapının inşası iki yıl, iki ay, beş gün sürdü. Üç bin işçi 26 ay boyunca 18.038 adet demir parçayı 2,5 milyon perçinle bir araya getirdi. Hiç ölüm vakası yaşanmamış olması, o zamanın şartlarında şaşırtıcıydı. 2002’ye kadar 200 milyon insanın ziyaret ettiği kuleyi her yıl altı milyondan fazla insan ziyaret ediyor.
4. Empire State Binası-ABD
381 metrelik Empire State Binası, New York’ta Manhattan Fifth Avenue’de 33 ve 34. caddelerin arasında. Esasen 102 katlı binanın tasarımını William Lamb yaptı. 1930’da yapılmaya başlanan bina 18 ayda tamamlandı. İlk 85 katı iş yerlerinden oluşur; diğer 16 kat “art deco” kule olarak tasarlanmış. Sadece 102. kattan merdivenle ulaşılabilen 103. katını ziyaret etmek için özel izin gerekiyor. Dünya Ticaret Merkezi’nin 1972’deki açılışına kadar dünyanın en yüksek binası olarak kaldı. 11 Eylül 2001’deki terör saldırıları sonucu orası yıkılınca New York’taki en yüksek bina olma unvanını geri kazandı. Binadan 80 mil mesafedeki beş ABD eyaleti görülebilir. Bugüne kadar 117 milyondan fazla kişi ziyaret etti.
5. Notre Dame Katedrali-Fransa
Seine Nehri’nin kıyısındaki Notre Dame de Paris, “Paris’in Meryem Anası” anlamına geliyor. Aynı zamanda Paris Başpiskoposu’nun resmi makamı olan Katolik Katedrali. 130 metre uzunluğunda, 48 metre genişliğinde ve 35 metre yüksekliğinde. 1163’de yapımına başlanan katedral 1345’te tamamlanmış. Fransız gotik mimarisinin en önemli örneği olan Notre Dame, Paris’teki en ikonik yapılarından biri. 19. yüzyıl başlarında şehir planlamacıları, bakımsızlığından ötürü katedrali yıktırmak istediler. Ünlü yazar Victor Hugo, halkın ilgisini çekmek ve katedralin yıkılmasını önlemek için “Notre Dame’ın Kamburu” adlı romanını yazdı. Roman, katedralin kurtarılması için kampanya başlatılmasını sağladı ve yapının yenilenmesinde büyük rol oynadı.
6. Brasilia Katedrali-Brezilya
Başkent Brasilia’daki modern dinsel sanat eseri Brezilya Başpsikoposluğu’nun merkezidir. Oscar Niemeyer tarafından tasarlanan yapının inşasına, 1958’de başlanmış ve 1960’da tamamlanmış olmasına karşın resmi olarak 1970’de açıldı. 1990’da ulusal tarihi ve sanatsal anıt olarak kabul edildi. Her biri 90 ton ağırlığında 16 hiperbolik sütun baz alınarak betonarmeden inşa edilmiş. Giriş karanlık bir tünele açılır; tünel de tümüyle camla kaplı parlak bir boşluğa… Nefes kesen tasarımıyla dünyanın en ikonik yapılarından biri.
7. Sagra de Familia-İspanya
Mimarını ölümsüzleştiren eser, Antoni Gaudi’nin 1926’da bir tramvayın altında kalıp ölmesi sonucu yarım kalan 1883’te Francisco de Paula del Villar y Lozano’dan devraldığı ve halk yardımlarıyla kurulan bir dernekçe inşa ettirilen Barselona’daki bir katedral. Halk arasında “Bitmeyen Kilise” olarak biliniyor. Yüzde 70’i tamamlanan katedralin; yardımların sembolik hale gelmesi, Gaudi’nin karmaşık mimari tarzının çözülmesinin ve 19. yy’ın çizim ve yapım yöntemlerinin günümüz teknolojisine uyarlanmasının güçlüğü nedeniyle 2026’da bitirilebileceği tahmin ediliyor. Adı “Kutsal Aile” anlamına gelen, teslis inancına adanmış katedrale Gaudi kazandığı tüm serveti yatırmış. Tasarladığı kulelerin gezginler için mükemmel bir karşılama olacağına inanan Gaudi, kulelerin tepesindeki süslemelerin cennet ile yeryüzü arasında bir bağlantı sağlarmış gibi göründüğünü düşünmüş. Dallanıp budaklanan ağaçlar gibi tasarlanan yapıyı ayakta tutan kolonlar, katedralin içine girildiğinde ormanda olma hissi uyandırıyor.
8. Burç Halife-Birleşik Arap Emirlikleri
Dubai’deki bu 828 metrelik gökdelen şimdilik dünyadaki en yüksek yapı. Adrian Smith tarafından ismene çiçeği, örümcek zambağı ya da deniz nergisi olarak bilinen bitkiden esinlenerek tasarlanan bina, 2004-2009 yılları arasında yapıldı ve Downtown Dubai projesinin bir parçası olarak 2010’da açıldı. 164 katlı yapının 150. katından sonrası çelik olarak yapıldığından dünyada betonarme kütle üzerine çelik konstrüksiyonla devam edilen ilk bina olma özelliğine sahip. Ayrıca rüzgar yüklerini en aza indirmek için binanın hiçbir cephesi düz olarak tasarlanmadı. Köşeleri ise dairesel yapıda. Dünyanın en yüksekteki camisi (158. kat), saatte 64 km hızla dünyanın en hızlı ve en yükseğe çıkan asansorü, dünyanın en yüksek restoranı (122. kat) ve dünyanın en yüksek gece kulübü (144. kat) burada bulunuyor.
9. Tac Mahal-Hindistan
Agra’da, Yamuna Nehri kıyısında ince mavi damarları olan beyaz mermerden inşa edilmiş mimari harika. 1634’te 14. çocuğunu doğururken ölen eşi Mumtaz Mahal’in anısına Babür İmparatoru Şah Cihan tarafından yaptırıldı. Üstad Ahmed Lahauri önderliğindeki bir mimarlar heyeti, bu harikayı 20 yılda, 22 bin kişi çalıştırarak bitirebildi. Babür mimarisinin başyapıtı sayılan Tac Mahal’in sabahları pembemsi, akşamları süt beyazı ve geceleri altın rengine bürünmesi Mümtaz Mahal’in değişen ruh halini yansıtır. Yapının yüz binlerce akik, sedef ve firuzeyle süslenmiş duvarlarında ayrıca 42 zümrüt, 142 yakut, 625 pırlanta ve 50 adet çok iri inci bulunuyor. 82 metre yüksekliğindeki kubbe insandan çıkan her sesin yedi kez yankılanmasına sebep olan bir akustiğe sahip. Her yıl yaklaşık 8 milyon turistin ziyaret ettiği mekan, 1983’te UNESCO Dünya Mirası ilan edildi.
10. Kabe-Suudi Arabistan
Müslümanların Mekke’de Mescid-i Haram içindeki dünya üzerinde bulunan en önemli yapısı ve bir hac merkezi. 13 metre yüksekliğinde tuğladan yapılmış küp şeklindeki bu son derece sade yapı, İslam dininin en kutsal camisi. Yaşamları boyunca en az bir kere burayı ziyaret etmeleri müslümanlar için farzdır. Hac ziyareti sırasında aynı gün içinde yaklaşık 6 milyon insan Kabe’yi tavaf için toplanır ve çevresinde saat yönünün tersine tam yedi tur döner. Dünyanın her yerindeki müslümanlar, namazlarını yüzlerini Kabe’nin bulunduğu yöne dönerek kılarlar, ki buna “kıble” denir. Kabe’nin ilk insan Adem tarafından yapıldığına, temellerinin İbrahim ve İsmail peygamberler tarafından yükseltildiğine inanılır. Kabe’de, İslam’dan önce Araplar tarafından kutsal sayılan 360 put bulunuyordu. Bunların en büyüğü ve güçlüsü bir putla temsil edilmeyen Al-İlah; Allah adının kökenini oluşturur.
11. Kubbet-üs Sahra-İsrail/Filistin
İslam mimarisinin başyapıtlarından Kubbet-üs Sahra, Kudüs’te Yahudilerin “Tapınak Tepesi” adını verdikleri hem Müslümanların hem Yahudilerin “birlikte” tapınaklarının bulunduğu bir tepenin üzerinde; Mescid-i Aksa’nın yanındaki 7. yy. binası. Günümüze kadar gelen Kubbet-üs Sahra, 687 ve 691 arasında Emevi halifesi Abdülmelik tarafından yaptırıldı. Sekizgen yapının ahşap kubbesi Bizans tasarımı. Fayans ve mermer döşemeler, çiniler ve paneller 1561’de Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman tarafından eklendi. Yapının kubbeli mimarisi bin yıl boyunca diğer İslam yapılarına örnek model teşkil etti. Muhammed peygamberin miraç mekanı olduğuna inanıldığından müslümanlar için kutsal sayılır.
12. Petronas Kuleleri-Malezya
Kuala Lumpur’da bulunan ikiz gökdelenler, Tapei 101 binası tamamlanana kadar, 1998-2004 arasında 452 metrelik yüksekliğiyle dünyanın en yüksek binası olma ünvanına sahipti. 41 ve 42. katlar arasındaki 170 metre yükseklikteki bir çelik köprüyle kuleler birbirine bağlanır. 58 metre uzunluktaki köprü 750 ton ağırlığında. Kulelerin en uç çatısı ziyarete açık değil. Mimarları César Antonio Pelli ve Achmad Murdijat; mühendisi Deejay Cerico ve tasarımcısı Dominic Saibo’nun çelik, beton ve camdan inşa ettiği ve İslam mimarisini temel aldığı kulelerde birçok alışveriş merkezi, “Petrosains” adında bir doğal bilimler müzesi, bir senfoni orkestrası, bir sanat galerisi ve çok sayıda işyeri bulunuyor.
13. Beyaz Saray-ABD
Tasarımı İrlandalı mimar James Hoban’a ait. Türkçeye “Beyaz Saray” olarak geçen yapının esas adı “Beyaz Ev” ve adını beyaza boyalı duvarlarından almıyor. Ta en başından beri bu şekilde adlandırılmış. Duvarlar 1814’te geçirdiği yangından sonra beyaza boyanmış. 1793’de inşa edilmeye başlandı ve 1801’de tamamlandı. Yapı yaklaşık 6 hektarlık geniş bir park içinde 52,5 metre uzunluğunda, 25,5 metre genişliğinde ve 2,5 katlı. ABD’nin ikinci başkanı John Adams’dan beri bütün ABD başkanları burada ikamet ettiler. Çeşitli restorasyonlardan geçen, ekleme ve değişiklikler yapılan binanın merkezi ve orijinal kısmı Virginia’da bulunan “aquia” kum taşından 18. yy. Georgian stilinde inşa edilmiş.
14. Pisa Kulesi-İtalya
Avrupa’nın ikon kabul edilen mimari yapılarından biri. Pisa’nın gücünün ve zenginliğinin bir sembolü olarak Cenova ve Venedik’e rakip olarak yapıldı. İnşa çalışmaları 1173’de başladı ve 200 yıl kadar devam etti. Yapımının hemen ardından yumuşak zemindeki çökme nedeniyle kule eğilmeye başladı. Bazı kaynaklarda Bonanno Pisano olarak geçse de esas mimarının Diotisalvi olduğu söylenir; yani kesin olarak bilinmiyor. Zemin kat üzerine üst üste inşa edilmiş yuvarlak altı sütun dizisinden oluşan kule 56 metre yükseklikte. Silindir biçimindeki en üst kata yaklaşık 300 basamaklı bir merdivenle çıkılıyor. 100 yılda 0,7 santim eğilmeye devam ediyor ve şu an eğimi 5,5° kadar. 1990-2001’de onarım için kapalı tutuldu. Birkaç yıl içinde yıkılacağı uyarısıyla 20 milyon sterlinlik bir proje kapsamında 45 santimlik bir düzleştirme çalışması yapıldı. Bu haliyle 300 sene daha ayakta kalması bekleniyor.
15. Aziz Vasil Katedrali-Rusya
Bu cafcaflı, şekerleme görünümlü renkli katedral aslında Moskova’nın en çok ziyaret edilen turistik mekanı. Bir şenlik ateşindeki alevlere benzeyen bu simge yapı şehrin geometrik merkezi olan Kızıl Meydan’ın güney ucunda. 1554-1560’da, Korkunç İvan döneminde yapıldı. Mimarı Postnik Yakovlev hakkında bilinen, açıkça soğan şeklinde kubbelerle sivri poligon kulelerin hayranı olduğu… Değişik şekilde tasarlanmış dokuz kubbeden sekizi, Kazan ve Astarhan hanlıklarına karşı kazanılan sekiz ayrı zaferi simgeliyor. Eskiden som altın olan kubbeler 1670’den sonra değişik renklere boyandı. En uzun kulesi yaklaşık 65 metre yükseklikteki katedral, Kızıl Meydan’ın hiçbir dik açısına uymadığından fotoğraflarda genel olarak asimetrik çıkar, kaotik görünür; içten bakıldığında güçlü bir simetri vardır.
16. Kolezyum-İtalya
Roma’nın merkezindeki bu eliptik amfitiyatro Antik Romalılardan kalma en önemli mimari eser. İnşası Vespasianus tarafından MS. 72’de başlatıldı; MS. 80’de Titus döneminde tamamlandı. Ortalama 50 bin seyirci kapasitesine sahip arena ağırlıkla gladyatör oyunlarına ev sahipliği yaptı. Bunun dışında pekçok halk gösterisi, deniz savaşlarının ya da meşhur savaşların kanlı bir biçimde canlandırılması, hayvan avcılığı, infazlar, klasik mitolojiye dayanan dramalar olurdu. Her yıl binlerce insanın ziyaret ettiği yapı, günümüz spor stadyumlarının ilham kaynağıdır.
17. Ayasofya-Türkiye
Kilise, daha sonra cami ardından müze ve son olarak yeniden camii olan İstanbul’daki Ayasofya, Bizans mimarisinin şaheseri kabul edilir. “Kutsal Bilgelik” anlamına gelen ve ilk kez imparator Konstantin’in 360’da yaptırdığı Ayasofya tarihi açıdan da büyük öneme sahip. Ayasofya, ayaklanmalarda yakılıp yıkılmasından ötürü, ikinci kez II. Theodosius ve en son I. Justinianos tarafından 532-537’de yaptırıldı. Bugünkü Ayasofya’yı, o dönemin en önemli mimar ve mühendisleri Miletli İsidoros ile Tralles’li (Aydın) Anthemios, beş yıl gibi kısa bir sürede tamamladı. Dünyanın en eski ve en hızlı inşa edilen katedrali ünvanına sahip Ayasofya’nın yapımında 10 bin işçi çalıştı. Buradaki bazı sütun, kapı ve mermerler Aspendos, Efes, Baalbek, Tarsus gibi antik şehirlerdeki tapınaklardan getirildi. Bazilika planı ile merkezi planı birleştiren, kubbeli bir bazilika olan yapı, kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir yere sahip.
18. Big Ben-Birleşik Krallık
Londra’da Westminster Sarayı’nın yanındaki Big Ben, dünyanın en ünlü saat kulelerinden biri ve ismini esasen içindeki çandan alıyor. Kule 1852’de ölen Augustus Pugin’in son tasarımıydı. Saat ise Beckett Denison tarafından tasarlandı. Kule eski Westminster Sarayı’nın 1834’de bir yangın ile tahrip olmasından sonra mimar Charles Barry’nin yeni saray tasarımının bir parçası olarak 1859’da dikildi. Victoria Gotik stilinde ve 96.3 metre yüksekliğindeki kulenin üzerinde bulunan saatin ağırlığı 5,5 ton, çanın ağırlığı ise 13,5 ton ve çaldığı zaman sesi 14 km uzaktan duyulabilir.
19. Giza Piramitleri-Mısır
Bu listenin en eski yapıları ve sadece zamanı test edercesine bugüne kadar ayakta kalmalarıyla değil; o zamanki bilim ve teknoloji bilgisinin, bugünün modern standartlarına göre çok etkileyici olmasından ötürü yüzlerce yıldır insanlığın ilgisini çekiyor. Kahire’deki Khufu, Khafra ve Menkaura adındaki bu üç piramit yaklaşık 4500 yıl önce Antik Mısır’da peşpeşe gelen üç firavun için inşa edildi. 1311’de tamamlanan ve yapımı 238 yıl devam eden Lincoln Katedrali inşa edilene kadar dünyanın en yüksek yapıları olarak kaldılar. Katedralin aksine Büyük Piramit de denen Khufu (Keops)’nun inşası 20 yılda tamamlandı. Tekerleğin icat edilmediği bir çağda bu yapıları nasıl yapmışlardı? Projede kaç kişi çalışmıştı? Antik Mısırlıların astronomi, matematik, coğrafi ve mimari bilgileri ne kadardı? Bu sorular üzerine sürekli yeni teoriler üretiliyor ve kimi zaman bunların bir kısmını destekleyecek kanıtlar bulunuyor. İnşa ekibi hiyerarşik biçimde organize edilmiş 100 bin kişilik iki gruptan oluşuyordu. Önce onlar için bir kent yapılmış, sonra piramitlerin taş blokları yakındaki bir taş ocağından taşınmış ve yığılmıştı. Yüzeyin düzleştirilmesi için uzun zaman çalışıldığı sanılıyor. Ama taş blokların nasıl yerleştirildiği henüz anlaşılmış değil. Bir kurama göre, spiral bir rampaya çıkarılan taş bloklar üst üste konuyordu. Rampa çamur kaplanıyor, sulanıyor ve taş bloklar itilerek kaydırılabiliyordu. Herodot’a göre bunun için 925 metre boyunda, 19 metre genişlikte bir rampa yapılmıştı. Ayrıca mühendis ve piramit araştırmacısı Robert Bauval, önemli bir keşif yaparak Orion takımyıldızının kemer yıldızları Alnilam, Alnitak ve Mintaka’nın konumlarının piramitlerin dizilişinin izdüşümü olduğunu buldu.
20. Parthenon-Yunanistan
MÖ. 5. yy’da Atina Akropolisi içinde inşa edilmiş bu Athena tapınağı, Antik Yunan’dan günümüze kalan yapılar arasında en iyi bilineni ve Yunan mimarisinin en büyük eseri. Yapıdaki heykeltıraş işçiliği Yunan sanatının doruk noktası olarak kabul ediliyor. Dor üslubuyla inşa edilmiş tapınak, dünyanın önemli kültürel abidelerinden biri olarak Atina demokrasisinin de sembolü. Altın oranın insanlık tarafından uygulanışının ilk örneklerinden biri. Cepheden bakıldığında, genişliğinin yüksekliğine oranı, neredeyse tam olarak altın orana eşit.
21. Casa Mila-İspanya
Popüler olarak “La Pedrera” adıyla bilinen Barselona’daki yapının mimarı Antoni Gaudi. Çok zengin bir çift olan Roser Segimon ve Pere Milà tarafından yaptırıldı. Her katı 1323 metrekarelik bir alana sahip binanın yapımına 1906’da başlandı ve 1912’de tamamlandı. Daire ve ofislerden oluşan bir rezidans olarak tasarlanan yapı modernist yaklaşımıyla dikkat çekti. Daire olarak tek tek satılmak üzere projelendirilmiş ilk yapıydı. Tamamen doğal taşlardan inşa edilmiş ve tasarımı dalgalı şekillerden oluşturulmuş. Dalgalı deniz ve deniz yosunları duygusu yaratmak isteyen sanatçı, ön cephede dökme demirden balkon demirleriyle, dalga efektinin daha güçlü biçimde algılanmasına yardımcı olur. 1984’de UNESCO tarafından Dünya Mirası kabul edildi.
22. Burç El Arab-Birleşik Arap Emirlikleri
Adı; “Arap Kulesi” anlamına gelen herkesin yedi yıldızlı sandığı yelken şeklinde yapılmış Dubai’deki beş yıldızlı ve abartılmış derecede lüks otel. Şehrin simgesi olarak tasarlanmış yapı Jumeirah Plajı açıklarında 280 metrelik yapay bir ada üzerinde bulunuyor ve kavisli bir köprüyle ana karaya bağlanıyor. 1994-1999 arasında tamamlanan yapının mimarı Tom Wright, mühendisi ise Rick Gregory. Aşırı zenginliğin bir simgesi olan yapı hakkında kentsel mimarinin hayal edilebilecek sınırlarını genişlettiği ya da paranın zaferini yücelten iç dekorasyonu nedeniyle barok tarzda bir görgüsüzlük olduğu gibi olumlu-olumsuz pek çok görüş bulunuyor.
23. Sultan Ahmet Cami-Türkiye
1609-1617 arasında Osmanlı Padişahı I. Ahmed tarafından mimar Sedefkar Mehmed Ağa’ya yaptırılan cami, mavi, yeşil ve beyaz renkli 20 bin İznik çinisiyle bezeli olduğu ve kubbeleri yine mavi ağırlıklı kalem işleriyle süslendiği için “Mavi Cami” de denir. Osmanlı cami mimarisiyle Bizans kilise mimarisinin 200 yıllık sentezinin zirvesidir. Aslında medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkanlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşan külliyesiyle birlikte cami İstanbul’un en büyük kompleks yapılarından biri. Bu yapıların bir kısmı günümüze kadar ulaşmadı. Sultan Ahmet Cami, altı minareli yapılmış ilk cami. Kabe’nin de altı minaresi olması sebebiyle yapıdaki minarelerin sayısı yüzünden küstahlıkla suçlanan Sultan Ahmet çözümü Mescid-i Haram’a yedinci minareyi ekletmekte bulmuş.
24. Atomium-Belçika
1958’de Expo 58 fuarı için yapılmış 102 metre yükseklikteki anıt bina dokuz çelik kürenin birleştirilmesinden oluşturulmuş. Demir atomunun 165 milyar kez büyütülmüş hali olarak André Waterkeyn tarafından tasarlanmış. Altı aylık bir süre için durması planlanan yapı, bugün modern mimarinin Brüksel’deki simgesi. 12 boru ile birbirine bağlanan 18 metre çapındaki kürelerin en yüksekte olanında panaromik şehir manzarasına sahip bir restoran bulunuyor.
25. Guggenheim Müzesi-İspanya
Bilbao şehrinde, Nervión Nehri kenarındaki modern sanat müzesi 11 bin metrekarelik bir alanda kurulu ve tıpkı kıvrılınca daha çok yük taşıyabilen bir kağıt gibi görünüyor. Frank Gehry tarafından ağırlığını taşıyabilmesi için kıvrımlı bir yapıda tasarlanan bina dört yılda tamamlandı. 1997’de açılan müzenin yıllık konuk sayısı bir milyon civarında.
Yararlanılan Kaynaklar: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 1819, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31 , 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39