Bu listeyi Fil’m Hafızası ekibinden Derya Canan Güzel hazırlamıştır, haberiniz olsun.
Bazı filmlerdeki karakterleri izlediğimizde, yaptıkları şey her neyse bizde de hemen aynısını yapma isteği uyanır. Belki de daha önce hiç dikkatinizi çekmeyen bir şeyi bile o an, sadece o an denemek istersiniz. Bu bağlamda kahve, sigara, içki ve çikolata gerek Hollywood gerekse de Dünya sinemasında, yaratıcı sürecin hem yegane besini hem de ilham kaynağı olmuştur.
İşte bu liste; içki kültürünü sevdiren, ayarını kaçırıp şekilden şekle girdikçe güldüren, izleyicisinde de bir tane açıp içme hissi uyandıran filmlerden derlenmiştir.
1. The Angels’ Share – Ken Loach (2012)
Filmlerinde daha çok sosyalist kimliğinden dokunuşları görmeye alıştığımız Ken Loach, 2012 yapımı “Meleklerin Payı”nda, ufak tefek kriminal suçlara karışmış bir grup gencin tesadüfen bir araya gelmesini ve sıkıntılı durumlarından ortaya çıkan bir komedi anlayışıyla hayli değişik ve bir o kadar tutkulu serüvenlerini bizlere sunuyor.
Ken Loach’ın yürekleri ısıtan bir komedi filmi çekmesi beklentiler dahilinde olmasa da, daha da beklenmedik olanı; her şeyin bir viski tadım turuyla başlaması. Viski içmeyenlere bile en azından bir tadım turuna katılmayı düşündürtecek kadar keyifli anlara sahne olan filmde, kendinizi bu garip grubu heyecanla desteklerken bulursanız şaşırmayın.
2. Sideways – Alexander Payne (2004)
Öyle bir yol filmi düşünün ki izlerken kafanızı dağıtacağı beklenirken, sizi tüm eylem ve davranışlarınızla hayalleriniz arasında bıraksın. Boşanmış, depresif, hala bir yazar olmaya uğraşan şarap tutkunu Miles ve evlenmek üzere olan eski aktör Jack ile tabii ki izleyenleri de bekleyen şey tam da bu.
Şarabın bolca tüketildiği, asla merlot’ya el sürülmezken pinot’ya düşkünlüğün enfes bir betimleme ile yer aldığı bu hikaye; akıl, kalp ve ruha dokunan diyalogları ve keyifli görüntüleriyle tüm zamanların favorileri arasında yer almayı hak ediyor.
3. The Hangover Trilogy – Todd Phillips (2009-2013)
İlk filmin yarattığı heyecan dalgası ve gişe hasılatının ardından çekilen devam filmleri, üçlemenin nispeten daha zayıf halkaları olsa da; içkinin ayarını kaçırıp şekilden şekle girdikçe güldüren karakterler, filmi izlerken alınan keyfi ikiye katlıyor.
Başta Zach Galifianakis’in canlandırdığı, içmeden saçmalayan ve içtikçe devleşen Alan karakteriyle birlikte “Hangover”, sinema tarihinde içkiye atıfta bulunan en önemli komedi filmlerinden biri olarak kendine yer ediniyor.
4. Casino Royale – Martin Campbell (2006)
“Çalkalanmış olsun, karıştırılmış değil (shaken, not stirred)” repliği ile hafızalara kazınıp; türlü türlü yeteneğinin yanı sıra içki konusundaki bilgisiyle de çevresini etkilemekten geri durmayan karizmatik İngiliz gizli servis ajanının, filmin en gergin anlarında (rulet masası gibi) bile garsonu çağırıp “arzu ettiği” şekliyle votka-martini tarifi vermesinin, izleyicinin gerginliğini almamakla birlikte üstüne canını çektirdiği artık kesinleşmiştir.
Hayır bir de, içki tarifinin birkaç dakika öncesinde veya sonrasında çevresindekilere kafa göz girip sonra zarifçe ceketini düzeltmese. Ah şu ingiliz asaleti!
5. The Great Gatsby – Baz Luhrmann (2013)
Filmi izleyip de o görkemli partide olmak istemeyen kaç kişi vardır? Eğlencenin dibine vurulduğu, baş döndürücü bir hızla tokuşturulan şampanya kadehlerinde içkinin su gibi aktığı Gatsby’nin fantastik dünyası; yönetmen Baz Luhrmann’ın ellerinde adeta bir sinemasal şölene dönüşürken filmde adı geçen “gin rickey” ve “mint julep” gibi kokteyllerle de merakımızı cezbediyor.
6. The Big Lebowski – Joel & Ethan Coen (1998)
Dude karakteriyle Jeff Bridges’e, derin mizah duygusu ve zeki göndermeleriyle Coen Kardeşler‘e hayran bırakan film; ana karakterin elinden düşürmediği, büyük bir keyifle, yayıla yayıla içtiği White Russian‘la adeta özdeşleşmiştir.
Öyle ki ilk defa izlendiğinde White Russian içme hissi uyandıran, ikinci izleyişte ise nereden Kahlua bulurum sorusunu beraberinde getiren “Big Lebowski”de, Dude ve favori içkisi tam anlamıyla başrolde!
7. Drinking Buddies – Joe Swanberg (2013)
Butik bira üretiminin yapıldığı bir barda çalışan kafa dengi iki arkadaş Kate ve Luke’un çalışma ortamlarının yegane konusu bira ile başlayan arkadaşlıkları, önlenemeyen bir romantik sona doğru giderken, pek tabii ki hayatlarındaki kişilerle birlikte iki ilişkinin dönüşümünü de bize izletmekte.
Bira gibi rahat ve eğlenceli olarak tanımlayabileceğimiz film, bolca bira sahnesi eşliğinde keyifli doğaçlama oyunculukları da barındırıyor.
8. Cocktail – Roger Donaldson (1988)
80’li yılların hit romantik komedisi, kendilerinden büyük düşleri olan iki barmenin şovlarından Jamaika’nın bir sahil barında geçen romantik anlara kadar bir dönem gençliğinin, bar kültürü ve içki ile ilişkisini konumlamasında önemli yere sahip. Öyle geliyor ki, bunda Tom Cruise’un canlandırdığı yakışıklı barmen Brian karakterinin de etkisi büyük.
9. The Rum Diary – Bruce Robinson (2013)
Alkolik gazeteci Paul Kemp’in iş bulmak için gittiği Porto Riko’da, tropikal iklimin de etkisiyle kendi gibi egzantirik arkadaşlarıyla salaş bir yaşam tarzı benimseyerek adanın milli içkisi rom’un bir hayli tadını çıkardığı bu filmi tedarikli izlemeniz, öncesinde içkinizi hazırlayıp yerinizi almanız önerilir; yoksa Johnny Depp ve arkadaşlarının sürekli içki tüketimi, tasasız ada yaşamının renkli görüntüleriyle birleşince bir süre sonra kıskançlık hislerinin depreşmesi kaçınılmaz.