Önereceğimiz kitaplar içsel dünyanızı keşfetmeniz için birer araç olacaktır. Etrafımızda, sosyal medyada insanların sadece mutlu ve zirvede olan hallerini görüyoruz ve bu durum telefon başındaki insan için ben ne yapıyorum diye düşündürüyor. Telefonumuzdan insanların dış dünya maskelerini izlemek yerine zamanımızı faydalı kullanarak ruhumuza iyi gelecek şeyleri keşfetmenin tam sırası! İşte iç dünyanıza yolculuk yapmanızı sağlayacak kitaplar…
1. İnsanın Anlam Arayışı – Viktor E. Frankl
Logoterapinin kurucusu olan Viktor E. Frankl nazi toplama kampında ailesini kaybetmiş nörolog ve psikiyatr. Toplama kampındaki deneyimlerini anlatırken yaşamın anlamını bulmak için amacımız olması gerektiğini anlatıyor. Acıdan anlam çıkartabilmeyi vurguluyor. Yaşamı boyunca, “Neden varız ve hayatın anlamı ne?“ sorularına cevap arayan Frankl, bu kitapta arayışını okuyucuya yol gösterecek şekilde aktarıyor. Eseriyle ilgili “Tek istediğim, okuyucuya somut bir örnekle hayatın her koşulda, en sefil durumlarda bile anlam ve potansiyele sahip olduğunu göstermekti” yorumunu yapmıştır.
Logoterapiye göre yaşamın anlamını üç farklı yoldan keşfedebiliriz:
1.Eser yaratarak ya da bir iş yaparak
2.Bir şey yaşayarak -iyilik, doğruluk, güzellik gibi- ya da bir insanla etkileşerek -yani severek-.
3.Kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirerek.
Bir başka insanı, kişiliğinin en derindeki çekirdeğinden kavramanın tek yolu sevgidir. Sevmediği sürece hiç kimse, bir başka insanın özünün tam olarak farkına varamaz. Sevgisi yoluyla insan, sevilen kişideki temel kişilik özelliklerini ve eğilimlerini görebilecek duruma gelir ve dahası, ondaki gerçekleşmemiş olan ancak gerçekleştirilmesi gereken potansiyelleri görür. Ayrıca sevgisi yoluyla kişi, sevdiği insanın bu potansiyelleri gerçekleştirmesini sağlar. Sevdiği insanın, ne olabileceğinin ve ne olması gerektiğinin farkına varmasına sağlayarak, potansiyellerini gerçekleştirmesini sağlar.
2. Ikigai/Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam Sırrı – Hector Garcia, Francesc Miralles
İkigai, her sabah yataktan kalkma sebebi/hayat amacıdır. Bu serinin ilk kitabı ikigainin ne olduğunu, uzun yaşamak ve mutlulukla ilgili çalışmaları anlatıyor. İki yazar araştırma kapsamında dünyada en uzun yaşayan insanların olduğu Japonya Okinawa takımadalarının yerel halkıyla röpartaj yapıyor ve gözlemlerini aktarıyor. İkinci kitap olan İkigai Uygulama Rehberi adlı kitapta ise ilk kitapta öğretilen bilgiyi hayatınıza adapte edebilmeniz için uygulama yöntemleri sunuyor. Yaşlılığın hayatın bitişi olmadığını, amaçları olan insanın doğru yaşam şekli, çevre ve beslenme ile her yaşta aktif olabileceğini gösteriyor.
Direğe iple bağlanan bir eşek kendini kurtarmak için direğin etrafında dönüp durdukça direğe yapışıp hareket edemez hale gelir. Aynı şey kendi korkularından ve rahatsızlıklarından kurtulmaya çalışıp acılarına daha fazla saplanan obsesif düşünme biçimine sahip insanlar için de geçerlidir.
Duygularımızı biz yaratmayız, onlar bize gelirler ve onları kabul etmek zorundayız. İşin püf noktası onları hoş karşılamaktır. Morita duyguları havaya benzetir: Onları öngöremez ya da kontrol edemeyiz, onları sadece gözlemleyebiliriz.
“Yaşamımız, yasak olduğuna inandığımız ya da tırmanacak kapasitemizin olmadığını düşündüğümüz zirvelerle doludur, ne var ki yolumuzu bulanıklaştıran sis yalnızca baktığımız gözlüklerin üzerindeki buğudan ibarettir.”
3. İyi Hissetmek – David Burns
İyi Hissetmek, bilişsel davranışçı terapi temelli farkındalık sağlama amacıyla psikiyatr David Burns tarafından yazılmıştır. Olumsuz duygularla başa çıkmayı, duygu durumu anlamayı, sevgi ve onay bağımlılığının üstesinden gelmeyi öğretmeyi amaçlar. Bibliyoterapi (Hikaye anlatımı veya şifa amacıyla belirli metinlerin okunmasını içeren yaratıcı bir sanat terapisi yöntemidir. (Kitapla terapi anlamına gelmektedir) Eğer bibliyoterapi mantığıyla yazılmış kitaplar arıyorsanız kitabı çeviren yayınevinin diğer eserlerine göz atabilirsiniz.
Ne kadar bağımsızsanız, duygularınız o kadar güvence altında demektir. Ayrıca da, duygudurumunuz başkalarının insafına bağlı olarak inip çıkmayacaktır. Birinin sizi ne kadar sevebileceği önceden kestirilemez. Kendinizi sevmeyi öğrendiğinizde, benlik değeriniz daha sürekli bir kaynak bulmuş demektir.
Etiketleme, sadece yıkıcı değil mantıksızdır da. Birey olarak yaptığınız tek bir şeyle ölçülemezsiniz. Hayatınız karmaşık ve sürekli olarak değişen düşünceler, duygular ve hareketler akışıdır. Başka bir deyişle, bir heykelden çok bir nehirsiniz.
4. Ermiş – Halil Cibran
“İnsan için tüm amaçlarını susuzluktan çatlamış dudaklara ve tüm yaşamı bir çeşmeye dönüştüren bir armağandan daha büyüğü yoktur kuşkusuz. Benim şerefim ve ödülüm işte bu armağanda yatıyor. Ne zaman içmek için çeşmeye gelsem, diri suyun kendisini susamış bulmamda…” Yıllar boyu kendisine yurt olan kentten ayrılırken, Ermiş’ten geride bıraktığı halka hitap etmesi istenir. Kent halkı ona aşk, evlilik, suç, ölüm, güzellik ve daha pek çok konuda sorular yöneltir. Aldıkları karşılık, hoşgörü ve sevginin biçimlendirdiği bir insan yaşamı üzerine hazine değerindeki öğütlerdir.
Yukarıda kitap tanıtımı için yazan metin kitabı anlatmaya yetmiyor… Ermiş, karşınızda ve sizin bile merak etmeyi bıraktığınız soruların cevaplarını hiç ummadığınız anda karşınıza çıkartıyor.
“Hakikati buldum” değil, “bir hakikat buldum” deyin. “Ruhun yolunu buldum” demeyin. “Kendi yolumda yürürken ruhumla karşılaştım” deyin.
Size hayatın karanlık olduğu da söylendi ve siz de bezginlik içinde bezginler tarafından söylenenleri tekrarlıyorsunuz. Ben de diyorum ki bir dürtü olmadıkça hayat karanlıktır gerçekten ve bilgi olmadıkça tüm dürtüler kördür. İş olmadıkça tüm bilgiler boşunadır ve aşk olmadıkça tüm işler boştur…
Bir kumaşı en sevdiğiniz kişi giyecekmiş gibi, yüreğinizde eğirdiğiniz ipliklerle dokumaktır sevgiyle çalışmak. Ve bir evi, içinde en sevdiğiniz kişi yaşayacakmış gibi inşa etmektir. Ürününü en sevdiğiniz kişi yiyecekmişçesine şefkatle dikmek tohumlarınızı ve neşeyle kaldırmaktır hasadınızı. Biçim verdiğiniz her şeye, kendi ruhunuzdan bir nefes üflemektir sevgiyle çalışmak.
İçinizdeki gücü ortaya çıkaran sessiz kalmış arzularınız huzur getiriyor mu size?
5. Sevme Sanatı – Erich Fromm
Psikanalist, sosyolog ve filozof olan Erich Fromm sevmek üzerine etkileyici tahlilleri ile zihnimizdeki sevmek kavramını sorgulatıyor. Gerçek sevginin ne olup olmadığıyla ilgilenenlerin tercih etmesi gereken güçlü bir eser.
“Hayatımıza giren herkes değerlidir; ama herkes özel değildir. Saygı hepsine, sevgi layık olana verilir.
Birlikte yaşayarak bir olmanın tersine, olgun sevgi kişinin bütünlüğünü, bireyselliğini yitirmeden birleşmesidir. Sevgi insanlarda etken bir güçtür; kişiyi öbür insanlardan ayıran, duvarları yıkan, onu öbür insanlarla birleştiren bir güç. Sevgi insanın ayrılık, yalnızlık duygularını yenmesine yardım eder; gene de kendisi olarak kalmasını, bütünlüğünü yitirmemesini sağlar. Sevgide iki varlığın bir olması, gene de iki ayrı varlık olarak kalabilmeleri ikilemi gerçekleşir.”
6. Simyacı – Paulo Coelho
Simyacı, Santiago adındaki Endülüslü bir çobanın İspanya’dan başlayıp maceraların sonunda Mısır’da sonlanan yolculuğunu konu ediniyor. Gezgin olmak için çobanlık yapan Santiago rüyasında gördüğü hazinenin peşine düşüyor. Kişisel menkibesini tamamlamak için çıktığı yolun sonunda hazinesi beklenmedik bir şekilde karşısına çıkıyor.
Ben ne geçmişte, ne de gelecekte yaşıyorum. Benim yalnızca şimdim var ve beni sadece o ilgilendirir. Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen mutlu bir insan olursun. Hayat, yaşamakta olduğumuz andan ibarettir ve sadece budur.
“Bir düşü gerçekleştirme olasılığı yaşamı ilginçleştiriyor.”
7. Afrikalı Leo – Amin Maalouf
“Ben Hasan, tartıcıbaşı Muhammed’in oğlu, Giovanni Leone de Medici; bir berberin sünnet ettiği, bir papazın vaftiz ettiği ben. Şimdi Afrikalı diye anılıyorum ama Afrikalı değilim. Avrupalı da Arabistanlı da değilim. Bana Granadalı, Faslı, Zeyyatlı da derler ama ben hiçbir ülkeden, kentten ya da boydan değilim. Yolların oğluyum ben, ülkem kervan, yaşamımsa yolculukların en beklenmedik olanıyım.”
Hasan’ın hikayesi ülkesindeki iç savaşı, ataerkil düzeni, toplumsal gelenekleri ama aynı zamanda beklenmedik olanı gösteren bir yolculuk. Amin Maalouf bu kitabında aslında kadınlara yapılan haksızlıkları, ataerkilliğin ve denetlenemez gücün etkilerini de farklı motiflerle işlemiş. Onun kalemi her zaman doğunun ve batının kültürünü büyüleyici bir biçimde anlatır. Her eseri elinizden bırakmak istemediğiniz bir dünyadır ama bu eseri bir insanın aslında bir hayata mahkum olmak yerine dünyanın farklı yerlerinde farklı kimliklerle var olabileceğini yansıtır.
Bedevi bir kadına bir gün en çok hangi çocuğunu sevdiğini sormuşlar. Kadın şöyle yanıt vermiş: “Hasta olanı iyileşene kadar, en küçüğü büyüyene kadar, yolda olanı da eve dönene kadar.”
Günün anlamı olması için gece, konuşmanın anlamlı olması için sessizlik, barışın anlamlı olması için savaş gereklidir.
“Zamanın iki yüzü vardır, iki boyutu… Uzunluğu güneşe, derinliği tutkulara bağlı.. “
8. Var Olmanın Gücü – Echart Tolle
Echart Tolle okumaya başlamadan önce mesleğinin ruhani öğretmen olarak geçmesinden kaynaklı bazı önyargılarım vardı. Okumaya başlayınca hepsi kayboldu ve insanın kendisinin farklı yönlerini tanımasını yazdıklarıyla ve aydınlanma kavramıyla birçok şeyi açıkladığını anladım. Bu kitapta var olmayı, hayatın amacını işlemiş ve bunu yazı dili akıcı, anlaşılır biçimde yapmış. Spritüel bakış açısıyla farkındalığı aktarıyor.
Fiziksel bedene can veren hayatı, sizin kendiniz olan o hayatı hissedememek, başınıza gelebilecek en büyük yoksunluktur.
Eğer ilişkide olduğunuz kişinin geçmişi sizin geçmişiniz olsaydı, onun çektiği acıları çekmiş olsaydınız, onun bilinç düzeyi sizin bilinç düzeyiniz olsaydı, siz de tam onun gibi düşünür ve davranırdınız. Bu idrakle birlikte bağışlama, şefkat ve huzur gelir.
“Yaşamaya başlamayı bekleme”.
Yaşama sanatının, yani tüm başarıların ve mutluluğun sırrını açıklayan iki sözcük vardır: Hayatla bütünleşmek, Şimdi’yle bütünleşmektir. Hayatla bütünleştiğiniz vakit hayatınızı yaşamadığınızı, tam tersine hayatın sizin sayenizde var olduğunu fark edersiniz. Yani hayat bir dansçıdır, siz ise dansın kendisi..