Milletçe adetimiz midir bilinmez ama bu topraklarda doğmuş veya yaşamış nice değerli ismi ya kaybettikten sonra fark ediyor ya da kaybetsek bile neyi kaybettiğimizi bilmeden devam ediyoruz hayatımıza.
O isimlerden biri yeni yeni Twitter ve Youtube gibi sosyal medya kanallarında anlatılmaya başlayınca parmak basmak istedik konuya. Anlatılan bu değer, Denizli’de 1924 yılında doğmuş ve önce yetim, sonra öksüz kalan bilim insanı; ülkemizde tanınmasa da dünyaya yayılan ünüyle fizikçi Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz…
Gurur duyulacak bir isim ancak hakkındaki bilgilerin bir kısmı eksik ve yanlış
Kendisinden uzun süre bihaber olsak da gurur duymamız gereken bir profesör Hüseyin Yılmaz. Ancak kendisi hakkındaki güzellemelerde sınırı biraz aştık gibi. Çünkü ona mal edilen “Einstein’in eksikliklerini buldu!” iddiası gerçeği yansıtmıyor.
Fonksiyon Teorisi üzerindeki eleştirileri sayesinde eksikler olduğunu tespit ettiği söylenmesine karşın bu biraz abartı arzusuyla ortaya çıkmış bir güzellemedir.
Fakat bu abartılı güzellemeler Yılmaz’ın başarılarını gölgede bırakmamalı
Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz bilim dünyasına katkı sunmayı başarmış bir bilim insanı. Ayrıca Dünyanın en saygın teknoloji enstitüsü olan Massachusetts Institute of Technology (MIT)’de eğitim aldığı ve başta Einstein’ın da üzerinde kafa yorduğu kütleçekim teorilerine yönelik çalışmalar sonrası sağladığı katkılar yadsınamaz.
Bu iddianın veya güzelleme diyerek masumane düşünmek istediğimiz aşırı övmenin sebeplerine girmek bazı sosyal medya hesaplarını ve internet kaynaklarını hedeflemek olacağından Sayın Yılmaz’ın hayatına dair daha tutarlı ve dayanağı olan bilgilerden demet sunmaya başlayalım.
En yakın arkadaşı anlatıyor
Profesörün en yakın arkadaşı olan Yaşar Kaşıkçı onun için “okuma azmiyle doluydu” diyor. Haksız değil. Okuma yazmayı çok zor şartlar altında öğrenen Yılmaz kendi şansını kendinin yaratmasıyla birlikte fırsatları değerlendirmeyi bilmiş ve azmi sayesinde en azından ülkemiz sınırlarının dışında hak ettiği değeri elde etmiştir.
Prof. Dr. Bayram Tekin’ne ait ilginç anı
ODTÜ Fizik Bölümü’nden Prof. Dr. Bayram Tekin, Dr. Yılmaz ile ilgili şu anılarını anlatıyor:
Boston taraflarında doktora sonrasında araştırma yaparken eski kitapçılara çok uğrardım. Bazen ilginç kitaplar düşer. Harvard Üniversitesi yakınlarındaki bir kitapçıda Hüseyin Yılmaz’a ait olan birkaç kitap buldum. Kitaplarla ilgili ilginç olan şey şu: Hüseyin hoca kitapların bir kısmını çok dikkatli okumuş, satır satır pek çok yeri çizmiş, not almış, soru işaretleri koymuş. Kitaplardan birisinin arasında 1958 yılında Physical Review dergisinde yazdığı makalenin el yazısı ile bir kopyası vardı. Sanıyorum o zamanki yazma imkanları nedeniyle eliyle yazmış. Sonra da daktilo ile sekreteri yazmıştır. Ama bu orijinal metin kitabın arasında kalmış ve sahafa satılmış o kitap.
Kariyer basamaklarını tek tek tırmandı
Profesör Yılmaz, okuma yazmayı 12 yaşından sonra öğrendi. Açık öğretimdeki mezuniyetinin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Fizik Bölümünde eğitimine devam etti. 1950 yılında lisansını, 1951 yılında ise yüksek lisansını aynı okulda yaptı. Bu sırada Einstein’ın kütleçekim teorisinde bir hata bulduğunu düşündü ve durumu hocalarıyla paylaştı. Dr. Yılmaz’ın hocaları ona bu konuda yardımcı olamayınca, MIT’e başvurmaya karar verdiler. Oradaki profesörlerden birisi, Dr. Yılmaz’ın fiziğe yaklaşımından etkilendi ve onu ABD’ye davet ettiler.
1964 yılında Eindhoven’da Algı Araştırmaları Enstitüsü çatısı altında çalışmalarını sürdürdü.
1965 yılında Northeastern Üniversitesinden fahri profesörlük aldı. 1970’lerde bilim felsefesi ile ilgilenmeye başlayan Dr. Yılmaz, 1990’larda ise Tufts Üniversitesi Elektro-Optik Araştırma Merkezi ve Japonya’daki Hamamatsu Fotonik’e dahil oldu.
Yabancı dil engeline takıldı
Genç Hüseyin, yabancı dil bilmiyordu. Bunun eksikliğini hissetmesi onu daha fazla çalışmaya itti ve 1952 yılında gittiği ABD’de geçirdiği iki yılın ardından doktorasını tamamladı. Sonraki iki yılda da Stevens Teknoloji Enstitüsünde yardımcı doçent olarak görev yaptı ve 1956’da Kanada Ulusal Araştırma Konseyine kabul aldı. Bu konseyin bilim dünyası için önemi düşünüldüğünde Yılmaz için muhteşem bir başarı olduğu anlaşılabilir.
Meslek hayatı Sylvania Electric Product isimli dünyaca ünlü markada başladı
Konseye kabulünden yaklaşık bir sene sonra Sylvania Electric Products’ta çalışmaya başladı ve 1958-1959 yıllarında Princeton İleri Araştırmalar Enstitüsünde boy göstermeye başladı.
1962 yılında Arthur D. Little firmasında üst düzey yönetici olarak çalışmaya başladı.
Winchester’daki Algı Teknolojileri (Perception Technology Corporation) firmasına dahil oldu.
Genel görelilik teorisindeki görüşleri ve çalışmaları sayesinde ödül aldı
1959 yılında, “maser” (uyarılmış radyasyon emisyonu ile çoğaltılmış mikrodalga) kullanarak Genel Görelilik Teorisi üzerine yaptığı çalışmaları nedeniyle Kütleçekim Araştırmaları Vakfı Ödülü’nü almaya hak kazandı.
Profesör Tekin’e göre onun en çok üzerinde durduğu çalışması kütleçekimi ilgilendiren çalışmalarıydı
Özellikle kütleçekim teorisi üzerine çalışan Yılmaz, sonradan renk algısı ve konuşma algılama konularına da ilgi duymaya başladı. 1960’larda Edwin Land’in Evrim Teorisi’yle ilgili görüşlerinden yola çıkarak renk algısına yönelik yeni bir evrimsel teori geliştirdi.
Ancak en çok ses getiren ve tanınan çalışması, 1958 yılında kütleçekim üzerine yayımladığı teorisidir. Bu teoride, Einstein’ın Genel Görelilik Teorisi’nin zayıf alanlarla ilgili açıklamasının genellenmesi üzerine yoğunlaştı.
Dr. Yılmaz’ın çalışma alanıyla ilgili olarak Profesör Tekin:
“Hüseyin Hoca’nın ne tür bir araştırma yaptığı sorusunun cevabı biraz teknik; ama kısaca bahsedeyim: Aslında önerdiği 2 teori var. 1958 yılındaki teorisi biraz daha naif bir skalar kütleçekim teorisi. İkincisi ise bundan yola çıkarak geliştirilen, ama özünde Einstein denklemlerinin sağ tarafına maddenin yanında kütleçekimin de enerji-momentum tensörünü ekliyor. Tabi böyle bir tensörün anlamlı bir halini henüz bilemiyoruz. O yüzden teori, günümüz itibariyle sadece bir ‘fikir’, bir ‘hipotez’ konumunda.
Profesör Tekin devam ediyor ve kara delik tartışmalarına değiniyor.
“Onun teorisinin öngörüsü ise önemli: ‘Kara delik’ diye bir şeyin var olmadığını ileri sürüyor. Ancak kim ne derse desin, teorisine çok güvendiğini biliyoruz. Bunu ben, kitapları arasına aldığı notlardan rahatlıkla görebiliyorum.”
Ona yönelen eleştiriler
Teorileri fizikte yaygın olarak kabul gören kavramlar olan olay ufkunu ve dolayısıyla kara delikleri, kütleçekimini, Büyük Patlama’yı ve genişleyen evren modelini reddediyor olmasından ötürü fizik camiasında yaygın olarak eleştirilmiştir. Bu eleştirilerden en fazla dikkat çeken ise 2007 yılında yayımlanan bir makale Dr. Yılmaz’ın kütleçekim teorisini doğrudan doğruya, deneysel ve kozmolojik olarak çürüttüğünü ileri sürmektedir. Dr. Yılmaz’ın kütleçekim teorisi, şu 3 ana madde üzerinden eleştirilmektedir:
Teorisinde kullandığı alan denklemleri iyi tanımlanmamıştır.
Zayıf alanlarda bile, eğer ki süperkütleli bir karadelik civarı söz konusuysa, olay ufuklarının oluşabildiği bilinmektedir ki bu da Profesörün varsayımıyla çelişmekte.
Teorinin geçerli olduğu sadece iki durum vardır: Tamamen boş bir evren veya negatif bir enerji vakumu altında.
Dr. Yılmaz’ın en temel iddiası, geliştirdiği kütleçekim teorisinin kuantum mekaniği ile de uyumlu olduğu, süpersicim teorisine ise alternatif bir teori geliştirdiği yönündedir. Halbuki bunu bugüne kadar başarabilen kimse olmamıştır.
Eleştirenlerin olduğu kadar destekleyenlerin de olduğu bir isim Prof. Dr. Yılmaz
Ancak birçok akademisyen, Dr. Yılmaz’ın çalışmalarını övmüş ve detaylarıyla incelenmiştir. Dr. Yılmaz da ömrü boyunca teorisini eleştirenlere akademik makaleler ile yanıtlar vermeye çalıştığı biliniyor. Hatta 1994 yılında, GPS teknolojisindeki ufak sapmalardan yola çıkarak teorisini test etmeye çalıştığı da buraya not düşülmeli. Fakat tüm bu çabaları hipotez olarak kalan savlarını kanıtlamaya yetmemiştir.
Çalışmalarına ABD’de devam eden Yılmaz, 27 Ocak 2013’te Cambridge’te hayatını kaybetti.
Kendisinin akademik çalışmalarına Google Akademik olarak bilinen Google Scholar’dan ulaşılabilir.