Güney Yengeç Bulutsusu’nun kum saati şeklindeki bu inanılmaz görüntüsü, NASA / ESA Hubble Uzay Teleskobunun uzayda 29. yıldönümünü kutlamak için çekildi. İkili bir yıldız sistemi tarafından oluşturulan bulutsu, Hubble’ın üretken ömrü boyunca gizemlerini aydınlattığı nesnelerden biridir. Bu yeni görüntü, bulutsuyu anlamamıza katkıda bulunduğu gibi teleskopun devam eden yeteneklerini gösteriyor.
NASA, 24 Nisan 1990’da ESA Hubble Uzay Teleskobu’nu Discovery uzay mekiği ile fırlattı. Ancak 10 senelik bir çalışma ve 10 milyar dolar maliyetle ortaya çıkan Hubble’ın, uzaya fırlatıldıktan sonra devasa yansıtıcı aynasında bir problem olduğu farkedildi ve başarısızlık NASA’yı vergi mükellefleri karşısında oldukça zor bir duruma soktu.
Ancak yoğun çalışmalar sonucu uzaya gönderilen bir ekiple birlikte Hubble’ın gözüne, aynadaki kusurla aynı oranda hata payı yaratacak bir düzenleme yapıldı ve Hubble o günden beri derin evrenin sırlarını bizi için aydınlatmaya devam ediyor. Hubble eşsiz yetenekleri sayesinde bu zamandan beri astronomların ve genel halkın; evreni nasıl gördüğü konusunda devrim yarattı. Sağladığı görüntüler hem bilimsel hem de tamamen estetik açıdan muhteşemler.
Yaş Günü Kutlaması
Teleskop, her yıl, güzel ve anlamlı nesneler yakalamaya odaklanan özel bir yıldönümü fotoğrafı çekmek için değerli gözlem zamanının küçük bir kısmını feda ediyor. Bu yıl ki görüntü Güney Yengeç Bulutsusu’ndan geldi. İç içe, kum saati şeklindeki kendine özgü yapısıyla bu bulutsu, merkezindeki bir çift yıldız sistemi etrafında oluşmuştur. Merkezindeki eşitsizlikle yaratılmış olan bu çift bir kırmızı dev ve bir beyaz cüceden oluşmaktadır.
Kırmızı dev, bir beyaz cüce olarak ömrünün son yıllarını geçirmeden önce, son safhasında dış katmanlarını döküyor. Kırmızı devin döktüğü materyallerin bir kısmı ise beyaz arkadaşının kütle çekimi tarafından çekiliyor. Bu süreçte ortaya dökülen materyaller, beyaz cüce tarafından yeterli miktarda yutulduğunda, bulutsuda gördüğümüz bu eşsiz görüntüdeki püskürmeler meydana gelir. Bu sürecin sonunda, kırmızı devimiz katmanlarını dökmeyi bırakacak ve beyaz cüce arkadaşını beslemeye bir son verecektir. Ancak henüz bunun için zaman var ve bu zamana da dek daha karmaşık nedenler dolayısıyla benzer patlamalar görmemiz olası.
Ancak gökbilimciler bunu her zaman bilmiyorlardı. Bulutsu ilk olarak 1967 yılında kayıtlara geçti. Ve fakat 1989 yılına kadar Avrupa Güney Gözlemevi La Silla Gözlemevi’nde teleskoplar kullanılarak incelenirken, ilk başta sıradan bir yıldız olduğu varsayıldı. Elde edilen görüntüler sonucunda, simetrik gaz ve toz kabarcıkları ile oluşmuş, kabaca yengeç şeklinde bir bulutsu olduğu anlaşıldı. Güney Yengeç Bulutsusu; Toros takımyıldızında görülebilen ve bir süpernova kalıntısı olarak bilinen Yengeç Bulutsusu’ndan ayırt edilmek için bu şekilde adlandırılmıştır.
Bu gözlemler, yalnızca henüz gizemi tam olarak çözülememiş olan ve aydınlık bir orta bölgeden dışarı doğru çıkan kum saatini göstermiştir. Hubble 1998’de Güney Yengeç’i görene kadar yapı tam olarak anlaşılamamıştı. Ancak bu görüntü ile, iç içe geçmiş yapılar olduğu ortaya çıktı. Yapılan detaylı gözlemler sonucunda, bu dış kabarcıkları yaratan olgunun, -astronomik olarak- yakın geçmişte iki kez meydana geldiği öne sürüldü.
Hubble’ın, ilk gözleminden 20 yıl sonra tekrar bu nesneye geri dönmesi aslında bizim için çok önemli. Hubble bu yeni görüntü ile aktif ve gelişen bir nesnenin hikayesini anlama çabamıza katkıda bulunuyor ve hasar görmüş bölümlerine rağmen evreni anlayışımızdaki önemli rolüne devam ediyor.
Hubble’ın Varisi: James Webb
Hubble neredeyse 30 yıla yaklaşan görev süresi boyunca bizlere paha biçilemez şeyler öğretti ve hala da bizi şaşırtmaya devam ediyor. Ancak onun bize sağladığı itici güç sonrasında artık daha yüksek kapasiteli ve daha güçlü teleskoplara ihtiyaç duyduğumuz da bit gerçek. Bu nedenle NASA 8.8 milyar dolarlık bir maliyetle yeni James Webb teleskobunu geliştirdi.
NASA’lı bilim insanlarınca tam bir “zaman makinesi” gibi çalışacağı söylenen James Webb’in fırlatılma tarihi biraz ertelense de 2019 yılı içerisinde Fransuz Guyanası’ndaki bir uzay üssünden Ariane 5 roketiyle birlikte uzaya gönderilmesi planlanıyor.
Bu sayede Big Bang sonrası, evrenin ilk zamanlarında oluşmuş ilk galaksilerden kimyasal ayak izlerine kadar bir dizi konuda araştırma yapabilecek. Teleskobun yapımında bugüne de 17 ülke rol aldı.