Jesse Owens, bizlere savaşın sadece topla tüfekle yapılmadığını, bir ideolojiyi ve düşünceyi değiştirmeyi sadece zor kullanarak yapılmadığını öğreten efsanevi atletlerden birisi. Owens, sadece spor yaparak Hitler’i ve ırkçı düşüncelerini alt etmeyi başarmış ayrıca bizlere tüm engellere rağmen nasıl başarılı olabileceğimizi göstermişti.
Afro Amerikan Jesse Owens ırkçılığın Almanya’dan daha fazla yapıldığı bir yerden ‘ABD’ den geliyordu.
James Cleveland Owens 1913’de ayrımcı politikalarıyla bilinen ABD – Alabama’da dünyaya gelmişti. Geçim sıkıntıları çeken aile üzerine yaşadıkları dışlanmalar yüzünden bir hayli zorlanıyordu. Ailesi tarım işiyle uğraşıyordu fakat yetmiyordu maalesef.
Owens henüz 5 yaşındayken göğsünde beliren yumru akciğerine baskı yapıyordu.Owens’ı tedavi ettirmeye parası yetmeyen aile sadece tek bıçakla onu ameliyat etmeyi başarmışlardı.
Eğer o ameliyat olmasa, Owens o rekorları kıramayacak, Hitler’in köpürüp stadyumdan ayrılmasına sebep olmayacaktı.
Alabama’daki ırkçılıktan bıkan aile büyük göçe katıldı ve 1.5 milyon Afrika kökenli Amerikanla kuzeye göç etti. Owens için bu aslında büyük bir başlangıç olacaktı.
Genelde marketlerde çalışan Owens’ın koşuya olan tutkusu biliniyordu. Fairmount adlı okulun koşu koçu Charles Riley, onu keşfetti ve profesyonel sporcu olması için çalışmalara başladı.
Owens’ın hayatı bir anda değişmişti. Artık sabahları gittiği düzenli bir antrenmanı vardı.
İlk olarak liseler arası bir koşu yarışında rekor kıran Owens tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Daha sonra burs aldı ve profesyonel kariyerinde hızla yükselmeye başladı.
Owens kariyerinin ilk yıllarında rekorları alt üst ediyor başarılarıyla herkesi şaşırtıyordu.
100 yard (91 m) mesafeyi 9.4 saniyede koşarak kendisinden önceki dünya rekorunu yenilemiş, 7.56 metrelik uzun atlama derecesiyle 1933 Yüksek Okullar Arası Şampiyonasını kazanmıştı. Fakat bu başarısının ardıdnan üniversite bursu devam etmemişti. Owens antrenmanlara da siyahiler için ayrı yapılan yurtta kalıyordu. ABD’nin her yanında ayrımcılık vardı. Siyahiler beyaz ırkın yanına bile yaklaşamıyordu… Fakat bu gibi olumsuz şeyler onu yıldırmamış, Mayıs 1935 yılında katıldığı Ulusal Atletizm Şampiyonası’nda üç dünya rekoru kırmıştı. Uzun atlamada kırdığı 8.13 m rekoru 5 yıl boyunca kendisine aitti. 200 m koşusunu 20.3 saniyeyle; engelli koşuyu da 22.6 saniyeyle dünya rekoru kırarak bitiriyor; 100 m koşusunda da 9.4 saniyeyle kendi rekorunu yineliyordu. Kısaca artık ABD’yi Berlin Olimpiyatları’nda bir siyahinin temsil etmesi mecburen kabul edilmişti…
Tarih 1936’yı gösterdiğinde ise Hitler, Nazi ve Aryen ırklarının ne kadar mükemmel olduklarını gösterebilmek adına Berlin Olimpiyatlarını büyük bir fırsat olarak görüyordu.
Hitler dünyaya yeni ırkının tanıtımı için kolları sıvamıştı… Bu propaganda yapılırken birçok kişinin gözü bir ırkçı ülkeden bir diğer ırkçı ülkede yarışa gelen siyahi çocuğun üzerindeydi.
Siyahi çocuk Hitler’in önünde gerçekleştirilen 100 metre yarışında rakiplerine fark atarak 10.3 saniyeyle rekor kırdı.
Propagandasını yaptığı Aryan ırkından atletler geride kalırken siyahi çocuk büyük bir rekor kırarak dünyaya büyük ideolojinin spor ile nasıl yok edilebileceğii gösterdi. Aryan ırkından hiç kimse yarışta ilk üçe bile girememişti.
Silahlanma Bakanı Albert Speer’in açıklamasına göre Hitler bu olaya çok kızmış ve Owens’ın elini sıkmadan stadyumdan ayrılmıştı
Kısaca Owens, uzun atlama ve koşu dahil 4 dalda altın madalya ve uzun yıllar etkisi sürecek rekorlarla Berlin Olimpiyatlarından ayrılmış ve Hitler’in Aryan ırkı üstündür düşüncesini çimlere gömmüştü.
4 Olimpiyat Madalyalı Owens’a ülkesinde ırkçılık yapılmaya devam etti. Onlar için 4 madalya alsa da bir siyahi olduğu için pek değeri yoktu.
Owens, Olimpiyat zamanı Nazilerle aynı otelde kalabiliyorken ülkesinde beyazlarla aynı musluktan su bile içemiyordu.
Hatta dönemin başkanı Franklin D. Roosevelt, kendisini ne yazılı ne sözlü hiçbir şekilde tebrik bile etmemişti.
Üniversite dönemi notları kötü diye okuldan atılan Owens ülkesinde işsizdi. Hitler’i ve ideolojisini çimlere gömen adam ülkesindeki ırkçılık yüzünden karnını doyuramıyordu.
Benzin istasyonları gibi birçok yerde işe giren Owens: “Ne yapsaydım? Dört altın madalyam var. Ama oturup altın madalyaları yiyemezsin.”açıklamasıyla durumunu özetlemişti.
Owens bir ara Afrika kökenli işçileri temsil etmek için Ford’da çalışmış olsa da nihayet 1956’da Olimpiyatlara geri dönebilmişti.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’de ırkçı ayrıcalıklar azalmış, atletimize hakettiği saygı sonunda verilmişti. Owens, 1956 yaz olimpiyatlarında dönemin Başkanı Eisenhower’ı temsilen Avustralya’ya gitmişti.