Ana sayfa » Tarih » Hitler’in Polonya’daki Gizli Üssü “Kurt İni” Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Hitler’in Polonya’daki Gizli Üssü “Kurt İni” Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Hitler’in gizli karargâhı Kurt İni’nde yapılan son kazılar, yerin yalnızca birkaç santimetre altında yatan iskeletleri gün yüzüne çıkararak geçmişi yeniden gündeme taşıdı.
Polonya’nın kuzeydoğusunda bulunan yoğun ormanlar, tarihin en karanlık dönemlerinden birine tanıklık eden bir yapıyı saklıyor. Adolf Hitler’in ünlü savaş karargâhı olan Kurt İni (Wolfsschanze). Bu yapı artık turistlerin gezdiği, rehberlerin II. Dünya Savaşı hikayelerini anlattığı bir açık hava müzesi haline gelmiş. Ancak yakın zamanda, bu kasvetli mekânın zemininin hemen altında, beklenmedik ve ürpertici bir keşif yapıldı. Hermann Göring’in evinin kalıntılarının altında, elleri ve ayakları olmayan beş insan iskeleti… Bu keşif, zaten gizemlerle dolu olan bu tarihi alana yeni bir sır daha ekledi.
Polonya’nın kuzeydoğusunda, Kętrzyn kasabasının yakın çevresinde bulunan Kurt İni, Nazi Almanyası’nın en gizli karargâhları arasındaydı
Yıllarca tarihin karanlık bir köşesi olarak bilinen bu sığınak, son dönemde yapılan kazılarla tekrar gündeme geldi. Amatör arkeologların yürüttüğü çalışmalar sırasında, Hermann Göring’in bir zamanlar yaşadığı evin altında beş insan iskeleti bulundu. Üstelik bu kalıntıların çoğunun elleri ya da ayakları yoktu. Aralarında bir genç ve yeni doğmuş bir bebeğin de yer aldığı bu sıra dışı mezar, araştırmacıların kafasını karıştırdı. Kimdi bu insanlar, neden buraya gömülmüşlerdi ve neden bu şekilde defnedilmişlerdi? İşte Kurt İni’nin derinliklerinden çıkan sorular, tarihçilere yeni bir gizem bıraktı.
1940 senesinde Hitler, Polonya’nın ücra bir bölgesinde Sovyetler Birliği’ne saldırı hazırlıkları için gizli bir karargâh yapılmasını emretti
Böylece Kurt İni doğdu. Yaklaşık 200 binadan oluşan bu kompleks; sığınaklar, kışlalar, barakalar, enerji santrali ve hatta bir tren istasyonuna sahipti. 1941’den 1944’e kadar Hitler, burada uzun süreler geçirdi. Göring, Fritz Todt ve diğer üst düzey Nazi liderleri de sık sık bu merkezde bulunuyordu. Barbarossa Harekâtı’nın yönetim noktası olan Kurt İni, aslında Nazi Almanyası’nın kalbinin attığı yerdi. Ancak savaşın sonlarına doğru Almanlar geri çekilirken tesisi kısmen imha ettiler. Bugün ise bu mekân, her ay binlerce turistin gezdiği bir açık hava müzesi haline gelmiş durumda.
Keşif, Hermann Göring’in konut kalıntılarında yapıldı. Göring, gösterişli yaşam tarzıyla bilinse de Kurt İni’ndeki evi daha çok resmi toplantılar için kullanılıyordu
Kazılar sırasında gönüllülerden biri, boru hattı sandığı bir şeyin aslında bir kafatası olduğunu fark etti. Ardından yapılan incelemelerde dört yetişkin ve bir bebeğe ait iskeletler bulundu. En çarpıcı detaylardan biri, mezarların 1940’lara ait boruların hemen yanında, yalnızca birkaç santimetre derinlikte gömülü olmasıydı. Eğer bu kişiler Göring taşınmadan önce oraya defnedildiyse, inşaat işçilerinin kalıntıları görmüş ama dokunmamış olmaları muhtemeldi. Bulunan iskeletlerin durumu, gizemi daha da artırdı.
Kazıyı yapan arkeologları en çok şaşırtan ayrıntı, beş iskeletten dördünün ellerinin ve ayaklarının kayıp olmasıydı
Bir tanesinde yalnızca birkaç ayak parmağı kalmıştı. Bu durum, sıradan bir gömü pratiğine işaret etmiyordu. Bazı uzmanlar, zamanla doğal çürüme sürecinin bu kemiklerin kaybolmasına yol açmış olabileceğini öne sürdü. Ancak aynı mezarda bulunan beş kişinin tamamında aynı durumun yaşanması, şüpheleri artırıyor. Giysi kalıntısı ya da kişisel eşya bulunmaması ise gizemi daha da derinleştiriyor. Acaba bu insanlar savaşın acımasızlığının kurbanları mıydı?
Kalıntıların yanında bulunan “belemnit” taşları, keşfi daha da esrarengiz hale getirdi. Bu taşlar, tarih öncesi kalamarlardan kalma fosillerdi. Antik dönemlerde yıldırımın yeryüzüne çarpmasıyla oluştuğuna inanılır ve bazen mezarlara tılsım olarak bırakılırdı. Bu nedenle bazı gazeteler, keşfi Nazi liderlerinin pagan inançlarıyla ilişkilendirdi. Ancak kesin bir kanıt bulunmadı. Tarihçilerden bazıları, iskeletlerin Kurt İni’ni inşa eden zorla çalıştırılan işçilere ait olabileceğini öne sürdü. Fakat bu, bir bebeğin mezarda bulunmasını açıklamıyordu. Başka bir ihtimal ise, Kızıl Ordu’nun 1944’te bölgeyi ele geçirdiğinde sivilleri öldürmüş olmasıydı. Her teori bir kapıyı aralıyor, fakat kesin cevap hâlâ yok.
Polis, cesetlerin kesin ölüm sebebini tespit edemediği için soruşturmayı kapattı
Ancak Latebra Vakfı, kalıntıları radyokarbon yöntemiyle tarihlendirmeyi planlıyor. Böylece iskeletlerin hangi döneme ait olduğu daha net anlaşılabilecek. Vakıf üyeleri, bu insanların kimliklerini çözmek için farklı yöntemler de deneyecek. Eğer bu kişilerin bir aileye ait olduğu kanıtlanırsa, Kurt İni’nin tarihi yalnızca bir askeri karargâhın ötesine geçerek kişisel trajedilerin de mekânı haline gelecek. Bugün turistlerin merakla dolaştığı beton blokların ve patikaların altında, belki de unutulmuş bir ailenin hikâyesi yatıyor.
Kurt İni, Hitler’e karşı düzenlenen başarısız suikast girişimiyle (Valkyrie Operasyonu) ünlü. O günlerde yaşanan patlama Hitler’i neredeyse öldürüyordu, fakat tarih farklı bir yön aldı. Bugün ise aynı topraklarda, el ve ayakları eksik iskeletler tarihçilerin önüne yeni sorular koyuyor. Belki de hiçbir zaman kesin cevabı bulamayacağız. Fakat şurası kesin: Kurt İni’nin hikâyesi yalnızca savaşın stratejik kararlarıyla değil, aynı zamanda toprağın derinliklerine gömülmüş gizemlerle de örülü.