Hepimiz zaman zaman duygularımızı, düşüncelerimizi yazıp rahatlamak isteriz. Yazmak, insanın kendini anlamasını sağlayan bir araçtır, çoğu kişi için bir terapiyle eş değerdir. Ancak, yazı yazmanın da bir hastalık olabileceğini düşündünüz mü hiç? Aşırı yazı yazma durumu olarak bilinen hipergrafi diğer adıyla Geschwind Sendromu nedir, gelin birlikte bakalım.
Geschwind Sendromu, beyindeki temporal lobda oluşan epilepsi nedeniyle ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Epileptik nöbetler sırasında, kişinin bilişsel fonksiyonlarında farklılaşma meydana gelir; hipergrafi. Bu sendromda, aniden ortaya çıkan ve aşırıya kaçan dinsel düşünceler veya işitsel sanrılar gibi anormal bulgular da görülebilir.
Hipergrafiye sahip kişilerde aşırı yazı yazma durumu görülür. Yazmak için materyal bulamadıkları durumlarda, mobilyaları, bedenleri hatta kendi kanlarını bile kullanabilirler. Yazı yazma dürtüsü engellenemez, asla yorulmadan yazarlar. Düşüncelerinin akıp gitmesini engellemek için onları yazmak isterler.
Hipergrafiye epilepsinin neden olduğu biliniyor. Ancak epilepsiden muzdarip herkes, bu rahatsızlığa yakalanmıyor. Etkilenen kişilerden bazıları ise, bu rahatsızlığı yeteneğiyle birleştirip, ünlü bir yazar olabiliyor. Öyle ki hipergrafi olduğu bilinen pek çok yazar bulunuyor.
Rus yazar Fyodor Dostoyevski’nin sendromun tüm özelliklerini taşıdığı biliniyor. Hatta sendromu keşfeden bilim insanı Norman Geschwind, hipergrafiyi “Dostoyevski Sendromu” olarak da adlandırmış.
Hollandalı ressam Vincent Van Gogh da kardeşi Theo’ya normalden çok daha uzun mektuplar yazdı. Van Gogh, 1872 ile 1890 yılları arasında toplam 902 mektup kaleme aldı. Amerikan edebiyatının melankolik prensesi olarak tanınan Slyvia Plath, Stephen King, Isaac Asimov, Edgar Allen Poe, Samuel Johnson gibi birçok ünlü sanatçının da hipergrafiye sahip olduğu biliniyor.
Türk hikayeciliğinin önde gelen isimlerinden Sait Faik Abasıyanık da hipergrafiye sahip olan başka bir yazar. Sait Faik Abasıyanık kendisini nasıl hissettiğini şöyle ifade ediyor;
‘’Söz vermiştim kendi kendime; yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da hırstan başka ne idi ? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kağıt kalem aldım oturdum. Ada’nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”