Ana sayfa » Seyahat » Bir Tawil: Hiçbir Ülkenin Sahiplenmek İstemediği Mısır Ve Sudan Arasındaki Toprak Parçası
Bir Tawil: Hiçbir Ülkenin Sahiplenmek İstemediği Mısır Ve Sudan Arasındaki Toprak Parçası
Kulağa inanılmaz geliyor ama dünya üzerinde gerçekten de hiçbir ülkenin sahiplenmediği toprak parçaları var! Mısır ile Sudan arasında yer alan Bir Tawil, bunun en ilginç örneklerinden biri.
Dünyanın dört bir yanında sınırlar çizilir, ülkeler kurulur, haritalar yeniden şekillenir… Ama bazen öyle tuhaf, öyle garip yerler olur ki, ne haritalarda kendine sağlam bir yer bulabilir ne de devletler onunla ne yapacaklarını bilir. İşte Mısır ile Sudan arasındaki Bir Tawil tam da böyle bir yer! Şaşırmaya hazır olun, çünkü bu çorak çöl bölgesi hiçbir ülkenin resmi olarak sahiplenmediği nadir topraklardan biri. Evet, yanlış duymadınız: Ne Mısır “burası benim” diyor ne de Sudan. Üstelik buranın sabit bir nüfusu da yok. Sadece ara sıra uğrayan göçebe topluluklar dışında kimsenin yaşamadığı bu 2.060 kilometrekarelik alan, altmış yılı aşkın süredir uluslararası hukuk uzmanlarının ve macera peşindeki “kendi krallığını kurmak isteyenlerin” aklını kurcalıyor.
Hazırsanız, sizi haritaların unutulmuş köşelerine götürecek bir maceraya çıkarıyoruz
Hikâyemiz, 1882 yılında İngilizlerin Mısır’ı “kısa süreliğine” işgal etmesiyle başlıyor. Gerçekte bu işgal hiç de öyle kısa süreli falan değildi. İngiltere’nin görünürdeki amacı Mısır’daki ekonomik çıkarlarını korumaktı, fakat perde arkasında çok daha büyük planlar yatıyordu: Osmanlı’yı zayıflatmak, Süveyş Kanalı’nı ele geçirmek ve Afrika’da daha fazla söz sahibi olmak.
Bu işgal, aynı zamanda “Afrika için Yarış” adı verilen o büyük emperyalist koşturmacayı da ateşledi. İngiltere’nin gözü Afrika’nın dört bir yanına çevrildi. Ancak her büyük güç gösterisi, bazı çatlaklar da doğurur. İngiltere’nin Mısır’daki varlığı, Sudan’da Mehdi hareketi gibi İslamcı ve milliyetçi direnişlerle karşılaştı. Bu direniş, İngiliz askerleri için tam bir kâbusa dönüştü. 1885 yılında General Charles Gordon’un Hartum’da yenilmesi ve hayatını kaybetmesi, bu sürecin en trajik ve çarpıcı anıydı. Halk onu kahraman ilan etmişti, ama Sudan’daki bu büyük hezimet sonrası İngiliz birlikleri bölgeden tamamen çekilmek zorunda kaldı. Ve tam on yıl boyunca geri dönemediler.
Aradan yıllar geçti. 1896’da Lord Salisbury tekrar İngiltere Başbakanı olduğunda “Nil’in kaynağını ele geçirme” fikrine yeniden tutundu. Çünkü Nil sadece bir nehir değildi; ticaret yollarının kalbiydi
Seferin komutası ise karizmatik ve stratejik bir isim olan Herbert Kitchener’a verildi. Evet, o ünlü “Senin Ülkene İhtiyacı Var!” posterinde parmak sallayan adam! Kitchener, İngiliz ordusuyla birlikte Sudan’a doğru ilerlerken, Fransızlarla da yolları Fashoda’da kesişti. Bu karşılaşma diplomatik bir gerilimi beraberinde getirdi ama büyük bir savaşa dönüşmeden atlatıldı. 1898’deki Omdurman Savaşı ise İngilizler için kesin bir zaferdi. Böylece Sudan, yeniden İngiltere’nin kontrolüne girdi.
Fethedilen topraklar kontrol altına alınmalıydı, değil mi? İngiltere, Mısır ile artık içli dışlıydı, Sudan ise teknik olarak Mısır’ın “himayesinde” görünüyordu. Ama işler öyle çok da net değildi
1899 yılında Kitchener’ın zaferinin hemen ardından, İngilizler Sudan ile Mısır arasında yeni bir sınır çizmeye karar verdiler. İşte bu noktada işler karıştı.
İlk sınırlar Avrupalı güçlerin Afrika’yı cetvelle çizermiş gibi bölüştüğü o klasik yöntemle belirlendi: Coğrafya mı? Kültür mü? Etnik yapı mı? Hiçbiri dikkate alınmadı. Düz çizgiler, net sınırlar! Ancak ilginç bir şekilde İngilizler bu yaklaşımın çok da mantıklı olmadığını kısa sürede fark etti. 1902 yılında sınırlar yeniden gözden geçirildi ve bu kez idari ve kültürel bağlara göre şekillendirildi.
Yeni sınır çizimiyle birlikte Ababda adlı göçebe bir kabile Mısır’a, Beja kabilesi ise Sudan’a bağlandı. Fakat bu yeniden düzenleme, haritada garip bir boşluk oluşturdu: Bir Tawil!
Yeni sınır haritası, üst üste konulduğunda iki ilginç alan ortaya çıkıyordu
Kuzeyde Hala’ib Üçgeni, güneyde ise Bir Tawil. Bu iki bölge, farklı haritalarda birbirine zıt şekilde Mısır veya Sudan’a ait gibi görünüyordu. Ama ilginç olan şu ki, Bir Tawil resmi olarak hiçbir ülkeye ait değildi! Hala’ib için hem Mısır hem de Sudan hak iddia etti ama Bir Tawil’i kimse istemedi. Sebebi basit: Hala’ib kıymetliydi, Akdeniz’e erişimi vardı ve siyasi olarak anlamlıydı. Ama Bir Tawil? Sıcak, kurak ve içinde yaşamak neredeyse imkânsızdı.
İngiltere’nin hem Mısır’da hem Sudan’da hâlâ kontrolü bulunduğu dönemde bu sorunlar çok da gündeme gelmedi. Ancak işler iki ülke bağımsızlıklarını kazandığında değişti. Sınırlar artık ciddi bir tartışma konusu olmuştu.
1956’da Sudan bağımsızlığını ilan ettiğinde, eski defterler yeniden açıldı. Mısır “1899 sınırlarını” baz alırken, Sudan “1902’de yeniden çizilen haritayı” benimsedi. Neden mi?
Çünkü o yeni sınırlar Sudan’a Hala’ib Üçgeni’ni veriyordu ve orası adeta bir hazine gibiydi! Kızıldeniz’e açılan kapısı vardı, yer altı kaynakları zengindi, üstüne üstlük sürekli yaşayan bir nüfusa da sahipti. Öte yandan Bir Tawil denen küçücük kara parçası… bomboş, susuz ve ilgisizdi. Sudan “Hala’ib’i isterim ama eğer Bir Tawil’i alırsam onu kaybederim” dedi. Mısır da aynı şekilde. Böylece Bir Tawil, iki ülkenin de “ben istemem” dediği bir “sahipsiz toprak” (terra nullius) haline geldi!
1958’de Sudan, Hala’ib Üçgeni’nde seçim düzenlemeye kalkınca, Mısır ayağa kalktı. Dönemin lideri Cemal Abdülnasır, tam da Mısır-Suriye birleşme referandumu öncesi milliyetçi duyguları körüklemek adına asker gönderdi. Uluslararası baskıdan çekinip askerleri geri çekseler de, Sudan bölgedeki varlığını hissettirmeye devam etti. Seçim yaptılar, idareyi ele aldılar… ama işler bu kadarla bitmedi.
1990’lara gelindiğinde Mısır kolları sıvadı, Hala’ib’e yatırım yaptı ve etkisini artırdı. Sudan güç kaybederken Mısır bu fırsatı değerlendirdi. Ama unutmayalım: Hala’ib’in etnik yapısı hâlâ Sudan’a çok daha yakın!
Günümüzde Mısır, Hala’ib üzerinde fiilen kontrol sahibi. Sudanlıların seçim çalışmaları engelleniyor, Mısır bölgedeki sınır hattını daha güneye taşıyor. Sudan ise yavaş yavaş bölgeden çekiliyor. Uluslararası toplumdan da bu konuda ciddi bir ses çıkmıyor. Ama işin ilginci ne biliyor musunuz? Herkes Hala’ib’e odaklandığı için Bir Tawil tamamen unutuldu
Bir Tawil’in sahipsizliği, macera peşinde koşan modern “sömürgecilerin” iştahını kabarttı. En meşhuru Amerikalı Jeremiah Heaton. 2014’te kalkıp Bir Tawil’e gitti, kendi bayrağını dikti ve kızını “prenses” ilan etti! Bunu yapmasının sebebi mi? Kızına gerçek bir krallık vermek! Medya hikâyeye bayıldı ama eleştiriler de geldi: “Bu yaptığın, 18. yüzyıl sömürgeciliğinden farksız.”
Heaton’ın iddiası BM tarafından reddedildi ama bu diğerlerini durdurmadı. Rus maceraperestler geldi, Hintli iş adamı Suyash Dixit kendi bayrağını dikti… Her biri kısa sürede ciddiye alınmadan tarihe karıştı. Ama bu olaylar, “sınır kimin hakkı, kim karar verecek?” gibi hukuki tartışmaları tekrar gündeme taşıdı.
İngilizlerin haritayı “kafalarına göre” çizmesi yüzünden iki ülke şimdi birbirine girmiş durumda. Sudan’da son yıllarda yaşanan iç karışıklıklar ve Güney Sudan’daki ayrılıkçı hareketler yüzünden Sudan Hala’ib’e odaklanamazken, Mısır bölgeyi yavaş yavaş kontrol altına alıyor
Ancak Hala’ib halkı kültürel ve etnik olarak hâlâ Sudan’a çok bağlı. Bu yüzden Mısır’ın varlığı kolay kolay kabul görmüyor. Peki ya Bir Tawil? O hâlâ ortada, bomboş ve sahipsiz duruyor. Belki de en büyük hak, orada yaşayan göçebe kabilelerde.
Birleşmiş Milletler veya uluslararası hukuk, bu konuda net bir karara varır mı bilinmez. Ama eğer verilirse, bu karar dünya genelindeki tartışmalı sınırlar için bir emsal olabilir. 1899’daki siyasi sınır mı, yoksa 1902’deki idari harita mı geçerli olacak? İşte asıl soru bu!
Şimdilik net olan şey şu: Bir çözüm için ya Sudan ya da Mısır daha radikal adımlar atmalı. Aksi halde Bir Tawil, dünyadaki “kimsenin sahip çıkmadığı, ama herkesin hayalini süsleyen toprak” olarak kalmaya devam edecek.