Henri Matisse, alışılmadık tarzıyla sanat dünyasında büyük yankı uyandıran, fovizm akımının en tanınmış isimlerinden biridir. Matisse bir keresinde şöyle demişti: ‘Eğer hayatım baştan sona doğru bir şekilde yazılsaydı, herkesi şaşırtırdı.’ Matisse’in yaşamını, biyografi yazarları gibi detaylı bir biçimde incelemek zor olabilir, ama hayatının bazı yönlerini anlamak, onun kişiliği, görüşleri ve sanatı hakkında bize önemli ipuçları verebilir. Peki, Matisse nasıl resim yapmaya başladı? Tutkuları nelerdi ve canlı renklerle dolu tablolarının ardında neler yatıyor? Gelin, Henri Matisse hakkında 10 ilginç gerçeği keşfedelim!
1. Apandisit hastalığı, Matisse’in hayatını değiştirdi
Henri Matisse, hukuk okuduktan sonra bir hukuk bürosunda katip olarak çalışmaya başladı. Ancak 1889 yılında geçirdiği bir apandisit krizi, hayatını tamamen değiştirdi. Neredeyse bir yıl boyunca yatakta kalmak zorunda kaldı ve bu süre içinde işine devam edemedi. Bu dönemde, başka bir hastanın resim yaparken hissettiği mutluluğu gören annesi, Matisse’in moralini yükseltmek için ona resim malzemeleri getirdi. Bu basit hediye, Matisse’in sanatla olan bağını başlattı ve onun resme olan tutkusunu ateşledi.
2. Sanat serüveni geleneksel resimle başladı
Apandisit krizinin ardından, Matisse sanat eğitimine başladı ve Akademi Julian ile Ecole Nationale des Beaux-Arts’ta dersler aldı. İlk olarak William-Adolphe Bouguereau gibi geleneksel ressamların etkisi altındaydı. Ancak, Bouguereau’nun gerçekçi ve klasik konulara odaklanan tarzı Matisse’e hitap etmedi. Bunun yerine, Matisse, duygularını ve içgüdülerini yansıtmayı tercih ediyordu. Bir başka mentor olan Gustave Moreau ise Matisse’in yeteneğini fark etti ve onu destekledi. Bu destek, Matisse’in geleneksel manzara ve natürmort çalışmalarından daha özgün bir tarza yönelmesine olanak tanıdı. Zamanla, Matisse Empresyonizm ve Vincent van Gogh’un eserlerinden etkilenerek kendi tarzını buldu.
3. Fovizmin düşüşü Matisse’i diğer ressamlar gibi etkilemedi
Henri Matisse, 1904 yılında André Derain ile birlikte Fovizm sanat hareketini başlattı. Fovist ressamlar, canlı renkler ve gerçek dışı tasvirlerle dikkat çekti. Ancak, 1908’e gelindiğinde, Fovizm yavaş yavaş popülerliğini yitirmeye başladı. Matisse ise bu durumdan pek rahatsız olmadı. Sanat kariyerinde kendi yolunu bulma arayışına devam etti ve en önemli eserlerini 1906-1917 yılları arasında yarattı. Bu dönemde sıkça seyahat ederek farklı kültürlerden ilham aldı.
4. Matisse aynı zamanda bir heykeltıraştı
Matisse, 1892 yılında heykel yapmaya başladı ve yıllar boyunca bu alana da ilgi gösterdi. Her ne kadar resimleri kadar tanınmasa da, 70’ten fazla heykel yaptı. Bu heykeller, onun üç boyutlu formları keşfetmesine ve bunları tuvallerine yansıtmasına olanak sağladı. Çoğunlukla kil ile başladığı bu eserler, daha sonra bronza dökülerek tamamlandı. En büyük heykel çalışması, “Siyah Seri” olarak bilinen dört rölyef heykelden oluşuyordu.
İlginizi çekebilir:
Yüzyılın En Bilinen İsmi: Pablo Picasso Hakkında Öğrenmeniz Gereken 30 Harika Bilgi
5. Kostüm ve sahne tasarımı da yaptı
Matisse, 1919 yılında kostüm ve sahne tasarımına da adım attı. İlk başta bu alanda zorlanmış olsa da, Leonid Massine’in koreografisini yaptığı “The Nightingale” gibi gösteriler için kostümler tasarladı. “Song of the Nightingale” adlı bale gösterisi için tasarladığı canlı ve hareketli kostümler, Paris’teki Modern Sanat Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu süreçte Matisse, ileride daha çok üzerine eğileceği kesme sanatına (cutouts) olan ilgisini de keşfetti.
6. Tutkulu bir gezgindi
Matisse, seyahat etmeyi çok seven bir sanatçıydı. Fransa’nın güneyinden Cezayir ve İspanya’ya, Rusya’dan Tahiti’ye kadar birçok yeri ziyaret etti. Bu geziler, eserlerinde büyük bir etki bıraktı ve ona yeni ilham kaynakları sundu. Özellikle Tahiti’de geçirdiği zaman, doğanın güzellikleri karşısında büyülenmesine neden oldu ve bu deneyimler, “Oceania the Sea” ve “Oceania the Sky” gibi büyük eserlerine yansıdı.
7. Picasso ile çalkantılı bir ilişkisi vardı
Henri Matisse hakkında bilgiler listemize devam ediyoruz. Pablo Picasso ve Henri Matisse arasındaki ilişki 1906’da başladı. Bu ilişki, dostane ama aynı zamanda rekabet doluydu. İkili sık sık tartışır, hatta birbirlerinin eserlerini eleştirirdi. Picasso, Matisse’e karşı daha alaycı ve eleştirel bir tavır sergilerken, Matisse ise genç meslektaşına karşı sabırlıydı. Örneğin, Picasso, Matisse’in Vence’de bir şapel dekorasyonu üzerinde çalışmaya karar vermesini eleştirmişti. Picasso, inançsız birinin böyle bir projeyi kabul etmemesi gerektiğini düşünüyordu.
İlginizi çekebilir:
Kübizmin Babası Pablo Picasso’nun Sanat Tarihinde İz Bırakan 11 Eseri
8. Kansere yakalandıktan sonra kağıt kesme sanatı yapmaya başladı
1941 yılında Henri Matisse’e kanser teşhisi kondu. Başarılı bir ameliyat geçirmesine rağmen, uzun bir süre yatağa bağlı kaldı. Bu dönemde ne resim yapabiliyor ne de heykel çalışmalarıyla uğraşabiliyordu. Ancak Matisse, yaratıcı gücünü kaybetmedi ve kağıt kesme yöntemiyle kolaj yapmaya başladı. Önceleri küçük ölçekli çalışmalar yapan Matisse, zamanla büyük duvar boyutunda eserler yaratmaya başladı. Bu sanat tarzı, onun en sevdiği ifade biçimi haline geldi ve ömrünün sonuna kadar bu tutkusunu sürdürdü.
En ünlü kolaj çalışması Jazz, iki yıl boyunca üzerinde çalıştığı ve mitolojik temalar, sirk sahneleri ve yolculuklardan esinlendiği renkli kağıt kolajlarını içeren bir sanat kitabıdır. Kitabın adı başlangıçta The Circus (Sirk) olarak düşünülmüştü, ancak Matisse, sanat ve müzikal doğaçlamayı bağdaştırdığı için adını Jazz olarak değiştirdi.
9. Muhteşem bir hayvanseverdi
Matisse’in hayvanlara karşı büyük bir sevgisi vardı. Özellikle köpekler, kuşlar ve kedilerle arası çok iyiydi. Evinde yüzlerce kuş besleyen sanatçı, bu kuşlarla ilgilenmesi için bir kuş uzmanını bile işe almıştı. Güvercinler, Matisse’in birçok sanat eserine ilham kaynağı oldu. Ayrıca, Minouche, Puce ve Coussi adında üç kedisi vardı. 1910 yılında yaptığı Siyah Kedi ile Kız adlı tabloda kızını kucağında siyah bir kedi tutarken resmetmişti. Yıllar sonra, balık tutmaya çalışan bir kedi tasvir ettiği başka bir tablo daha yaptı ve hayatının son dönemlerinde kedileri konu alan birçok etkileyici kolaj çalışmasına imza attı.
10. Hayatının son yıllarında asistanı ile duygusal bir ilişki yaşadı
Henri Matisse hakkında bilgiler yazımızın sonuna geldik. Henri Matisse, 1932 yılında Lydia Delectorskaya ile tanıştı ve ona hem evini düzenleyen hem de stüdyosunda asistan olarak çalışacak bir iş teklif etti. Lydia, kısa süre sonra Matisse’in modelliğini de yapmaya başladı. Birlikte geçirdikleri zaman arttıkça, aralarındaki bağ da kuvvetlendi. Ancak bu durum, Matisse’in karısı Amélie’yi rahatsız etmeye başladı. Amélie, Lydia ile Matisse arasında bir ilişki olup olmadığını bilmiyordu, ama Lydia’nın yerini aldığı düşüncesi ona ağır geldi. Bu nedenle Matisse’e bir ültimatom verdi: Ya o ya da Lydia. Matisse karısını seçti ve Lydia bu duruma çok üzülerek intihara teşebbüs etti.
Neyse ki Lydia hayatta kaldı. Ancak bu olaydan sonra Amélie, Matisse’ten ayrıldı ve Matisse, Lydia’ya tekrar yanında çalışmasını teklif etti. Lydia, sanatçının hayatının geri kalanında hem asistanı hem ilham perisi hem de en yakın dostu olarak yanında kaldı. 2010 yılında, Matisse Müzesi Lydia’ya adanmış bir sergi düzenleyerek, Matisse’in son yıllarındaki bağlılığını onurlandırdı.
Kaynak: 1