Geçtiğimiz günlerde Yılmaz Özdil tarafından yazılan bir köşe yazısı gündem oldu. Özdil yazısında 2001 yılında yaşanan bir kazayı ve 18 yıllık adalet arayışını anlatılıyordu. Hepimizi duygulandıran bu hikaye Türkiye’de hukuk sistemini ve bir babanın kızına çarpan sürücünün hak ettiği cezayı alması için verdiği mücadeleyi gözler önüne seriyor. Şimdi sizinle bu hikayeyi paylaşacağız.
Yıl 2001… Hediye Demirpolat evinin önünde oyun oynarken ona bir otomobil çarptı. Bu olay olduğunda Hediye henüz 5 yaşındaydı
Hastaneye kaldırılan Hediye’ye “hayati tehlikesi yok” raporu verildi. Böylece ona çarptığı için yakalanan kişi serbest bırakıldı
Ancak Hediye aldığı ağır darbe sonucu hem zihinsel hem de fiziksel olarak yetilerini kaybetmiş ve yatağa bağımlı hale gelmişti
Hediye’nin babası Alican Demirpolat ise, kızını bu hale getirenlerden hesap sormak için mahkemeye başvurdu ve dava açtı
İlk başta Hediye’ye “hayati tehlikesi yok” raporu veren hastane, dört ay sonra ise “trafik kazası sonucu yüzde 90 zihinsel ve bedensel engelli” raporu verdi
Hediye’ye çarpan kişi ise rapora itiraz etti, Adli Tıp Kurumu da raporu “elimizde röntgen filmleri yok” diyerek kabul etmedi
“Kaza sonrasında engelli kaldığını kabul etmiyorum, kızın bu halinin kazayla alakası yok” dedi. Adli Tıp Kurumu’ndan rapor istendi. Adli Tıp Kurumu inceledi. “Hediye’nin bu hale gelmesinin kazayla alakalı olduğunu söyleyemeyiz, çünkü elimizde röntgen filmleri yok, bunları görmeden karar veremeyiz” dedi.
Fakat, röntgen filmleri aslında dosyada vardı. Bu nedenle inşaat işçisi Alican Demirpolat, röntgen filmlerini mahkemeden talep etti
Ancak dosyada var olan ve aniden ortadan kaybolan röntgen filmleri bulunamadı. Baba Alican Demirpolat, iki yıl boyunca bunun için uğraştı ve ardından röntgen filmleri bulunarak, Adli Tıp’a gönderildi.
Adli Tıp Kurumu bu sefer de; “Hediye’nin bu hale gelmesinin kazayla ilgili olduğunu söyleyemeyiz, çünkü elimizde MR çekimleri yok dedi
Bu süreçte uzun yıllar geçti, Hediye büyüdü, babası kızını sırtına alıp mahkeme mahkeme dolaştı. Duruşma toplam 74 kez ertelendi
16 defa hakim, 4 defa savcı, 3 defa Adli Tıp raporu değişti.
2012 yılındaki 75. duruşmada Hediye’nin babası artık dayanamadı ve “adalet istiyorum” diye bağırdı. Hakime bağırdığı için yargılanarak 9 ay hapis cezası aldı
5 ay cezaevinde yattıktan sonra çıktı ve yeniden kızını sırtına alarak onun için adalet aramaya başladı
Ancak 2015 yılında, Hediye öldü… Kazadan beri motor fonksiyonlarını yavaş yavaş kaybeden Hediye, 19 yaşındayken hayata veda etti
Hediye, davasının sonucunu göremedi. Yılbaşından iki gün önce hayata gözlerini yumdu. Babası ise ona yılbaşı için kırmızı bir palto almıştı. Hediye’nin cenaze namazı kılınırken, babası o paltoya sarılıp ağladı.
Hediye’nin vefatının ardından baba hukuk mücadelesinden vazgeçmedi ve sonuna kadar direndi. Hediye’ye ilk müdahaleyi yapan doktor hakkında suç duyurusunda bulunuldu
15 yılın ardından Hediye’ye ilk müdahaleyi yapan doktor hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Ancak doktor emekli olmuştu. Çıktığı ilk duruşmada ise; Adli Tıp Kurumu’nun MR çekimlerini talep ettiği neden MR çekmediği soruldu. Doktor ise o dönem MR cihazının olmadığını söyledi
Doktorun ifadesinden sonra Adli Tıp Kurumu yeni bir rapor istedi. Rapor hazırlandı ancak yine “elimizde MR çekimleri yok” dendi
Adli Tıp Kurumu o dönem MR cihazı olmamasına rağmen raporu yine “Hediye’nin bu hale gelmesinin ve sonra da ölmesinin, kazayla alakalı olduğunu söyleyemeyiz, çünkü elimizde MR çekimleri yok, MR’ı görmeden karar veremeyiz” dedi. Bu süreçte, beş kere adalet bakanı, 6 kere Yargıtay başkanı, 4 kere anayasa mahkemesi başkanı değişti. 18 defa adli yıl açılışı yapıldı…
Dava nihayet, kazadan 18 yıl sonra 2019’da sonuçlandı ve Hediye suçlu bulundu!
“Hediye’nin zihinsel ve bedensel engelli haline gelmesiyle, ölmesiyle, o trafik kazasının alakası yok” kararı verildi.
18 yıldır devam eden davada 24 bin liralık mahkeme masraflarının ise, Hediye’nin babası tarafından karşılanması hükmedildi…
Baba Alican Demirpolat ise kararın ardından; “Sırtımda engelli kızımı taşıyarak adalet aradım. Hep adaletin bir gün geleceğine inandım. Ama mahkeme yıllardır bizi süründürdü. 18 yıl sonra ölen kızımı suçlu buldu ve davayı bitirdi. Bir de mahkeme masraflarını ben ödeyeceğim. Bu kararı verenlere,’ Adaletin bu mu mahkeme? diyorum” dedi.