Hepinizin aklına Tarzan geldi değil mi? Böyle bir olay ancak insanın hayal gücü dahilinde ve mitlerde yer alıyor. Mesela Roma İmparatorluğunu kuran ikizler Romulus ve Remus bir mağarada dişi bir kurt tarafından emzirilip büyütülüyor. Aynı efsane Türk mitolojisinde de var. “Orman Kitabı”nda yer alan Mogli de birçok hayvan tarafından sahiplenilen bir çocuk. Anlayacağınız insanoğlu hayvanlar tarafından büyütülme mitine çok uzak değil.
Peki bu çok daha yaygın olsaydı, hayvanlar tarafından büyütülen insanlara çok sık rastlasaydık nasıl olurdu? İnsanların hayvanlar tarafından yetiştirilmesi bize neler katardı hiç düşündük mü? Zahmet etmeyin biz düşündük, buyurun.
1. Sadece zorunlu ihtiyaçlarını gidererek hayatta kalabilmenin ne kadar kolay olduğunun farkına varırdık.
2. Çok daha az şeyle, hiçbir şeye sahip olmadan da mutlu olunabileceğini anlardık.
3. Karşılıksız, çıkarsız, menfaatsiz sevginin, arkadaşlığın, ilişkilerin tadına varırdık.
4. Hiçbir canlıya sebepsiz yere, keyif için zarar vermemek gerektiğini bizzat kaynağından öğrenirdik.
5. Doğanın bize sunduklarıyla yetinmeyi öğrenir, lüks, şatafat, haz, vb. duyguların farkına varmazdık, iyi de olurdu.
6. Dış görünüş, kılık kıyafet, vb. farklılıklara takılmazdık, insana insan olduğu kadarıyla muamele ederdik.
7. Hayatın zorluklarının farkına çocukluktan itibaren varmaya başlardık, daima zor zamanlara karşı tedarikli olurduk.
8. Birlik olmanın ne anlama geldiğini bizzat yaşayarak öğrenirdik, doğada yalnız kalmanın ölümle eşdeğer olduğunu öğrenirdik.
9. Sürekli hayatın anlamını, hayatımızın amacını aramakla vakit kaybetmezdik, hayatın kendisi bizzat gözümüzün önünde yaşanırdı, biz öğrenirdik.
10. Beklentilerimizi yüksek tutmamayı öğrenirdik, beklentilerimize göre değil hayatın gerçeklerine göre yaşamanın keyfine varırdık.
11. Asla başkalarının sahip olduğu şeyler için üzüntü duymaz, sahip olduklarımızla yetinmeyi ve mutlu olmayı öğrenirdik.
12. Küçük şeyler için koca bir ömrü heba etmezdik, yaşananlar arasında neyin önemli, neyin değersiz olduğu ayrımını yapabilirdik.
13. En büyük kaygımız yaşamak olurdu, mevki, makam, para, kariyer, daha fazla mal mülk gibi endişelerimiz olmazdı, gereksiz stres kaynaklarını hayatımızdan çıkarırdık.
14. Bu hayatta asıl önemli olan şeyin maddiyat değil de iç dünyamız olduğunu anlardık, mutluluğu, huzuru, vs. parayla almaya çalışmaz, içimizde yaşamaya gayret ederdik.
Bonus – Korkmanın, üzülmenin, ağlamanın, eksik olmanın, vs. ayıp veya utanılacak şeyler olmadığını öğrenirdik ve belki o zaman gerçekten özgür olurduk.