Hiç kendinize “Bir hayvan matematik yapabilir mi?” diye sordunuz mu? İlk başta kulağa biraz çılgınca geliyor, değil mi? Belki de TikTok’ta karşınıza çıkan, patilerini kullanarak sayı sayan bir köpek videosunu hatırladınız… Ya da belki sadece insanların sahip olabileceği bir beceri gibi düşündünüz bunu. Oysa bilim dünyası bu konuda epey farklı düşünüyor! Sayılarla ilgili algımız –yani neyin “az” neyin “çok” olduğu bilgisi– aslında yalnızca insanlara özgü bir yetenek değil. Doğada, küçücük bir arıdan kocaman bir aslana kadar birçok hayvanın, çevresindeki miktarları sayısal olarak değerlendirebildiği keşfedildi. Üstelik bu yetenek, hayatta kalmak için epey işe yarıyor! Düşünsenize: Bir örümcek ağındaki sinek sayısını, bir aslan düşmanlarının sayısını, ya da bir kurbağa rakibinin çıkardığı sesleri sayarak karar veriyor. Kimi zaman sayı hissiyle avlanıyorlar, kimi zaman da geri çekilip savaşmaktan vazgeçiyorlar. Bilim insanları bu beceriyi “yaklaşık sayı sistemi” (ya da ANS) olarak adlandırıyor ve beynimizde doğuştan var olan özel bir mekanizma olduğunu söylüyorlar. Peki bu gerçekten matematik mi? Yoksa sayıların sadece sezgisel bir oyunu mu? Hayvanlar basit matematiği anlayabilir mi?
Sizce bir hayvan sayabilir ya da matematik yapabilir mi?
Bu durum ilk bakışta bir TikTok videosuna ya da viral bir habere benziyor olabilir. Ama şaşırtıcı bir şekilde, bu “sayı hissi” ya da bilim insanlarının deyimiyle “çokluk algısı”, doğada sandığımızdan çok daha yaygın!
Kimler sayabiliyor?
Georgia State Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Michael Beran’a göre bu yetenek sadece maymunlara ya da yunuslara özgü değil. Böceklerden yumuşakçalara, kertenkelelerden kuşlara ve memelilere kadar birçok canlı, çevresindeki şeylerin sayıca az mı çok mu olduğunu ayırt edebiliyor. Bu da aslında hayatta kalma savaşında büyük bir avantaj sağlıyor. Düşünsenize; daha çok yiyecek bulmak, daha çok yaşamak demek!
Araştırmalar, bal arılarının (evet yanlış duymadınız!) çiçeklere giderken önlerinden geçtikleri dönüm noktalarını sayabildiklerini ortaya koymuş. Örümcekler ise ağlarına takılan böcekleri takip edebiliyor – yani adeta “Birkaç saat oldu, şu ana kadar 5 sinek… güzel gidişat!” diye düşünüyorlar!
Túngara kurbağalarıysa işi bir adım öteye taşıyor. Erkek kurbağalar çiftleşme döneminde “chuck” adı verilen seslerle birbirlerine meydan okuyor. Biri bir “chuck” yaparsa, diğeri hemen iki “chuck”la cevap veriyor. Sayılı düellolar yani! Ta ki ikisi de yorulup pes edene kadar…
Aslanlar ve kargalar
Dişi aslanlar bile düşman bir sürünün kaç tane olduğunu anlamak için onların kükremelerini sayabiliyor. Eğer sayı fazla gelirse geri çekiliyor, yok azlarsa “saldır!” diyor.
Ve 2024’te yapılan bir çalışmada, leş kargalarının gördükleri ya da duydukları ipuçlarına göre “bir, iki, üç…” diyerek gaklayabildikleri ortaya çıktı. Dört adede kadar ses çıkararak sayabiliyorlar! Yani karga deyip geçmeyin, bu kuşlar hesap yapıyor!
Ama bu gerçek anlamda saymak mı?
Prof. Beran’a göre, bu hayvanlar bizim bildiğimiz anlamda saymıyor. Onlar daha çok sayılar arasında kıyaslama yapabiliyorlar. Bilim insanları buna “yaklaşık sayı sistemi” (ya da kısaca ANS) diyor. Bu sistemin, sayılara duyarlı özel beyin hücreleri – yani “sayı nöronları” – tarafından yönetildiği düşünülüyor.
İtalya’daki Trento Üniversitesi’nden sinirbilimci Giorgio Vallortigara, bu sayı nöronlarını yeni doğmuş civcivlerde bile tespit ettiklerini söylüyor. Bu da demek oluyor ki, bazı hayvanlar doğuştan bir “sayı duygusuyla” geliyor!
Bu duygu, parmakla saymak gibi değil. Daha çok, hızlıca “hangi grup daha fazla?” gibi kararlar almakla ilgili. Bu sistemde iki şey öne çıkıyor: Mesafe etkisi (8 ile 4’ü ayırmak, 8 ile 6’yı ayırmaktan daha kolay) ve boyut etkisi (2 ile 4’ü ayırt etmek, 12 ile 14’ü ayırt etmekten daha kolay).
Boston Üniversitesi’nden Irene Pepperberg’in ünlü papağanı Alex ise işi tamamen başka bir seviyeye taşıyor. Alex, 1’den 8’e kadar olan Arap rakamlarını tanıyabiliyor ve sıralayabiliyordu. Hatta elindeki bisküvi ya da jöle fasulyelerini gruplar hâlinde toplayıp toplam sonucu doğru şekilde verebiliyordu. Evet, bu gerçek bir sayma yeteneği!
Pepperberg’e göre, bu tür bir beceri çok daha karmaşık. Çünkü sadece sayıyı değil, sayıyı temsil eden sembolü de öğrenmek ve o sembollerin sırasını ezberlemek gerekiyor. İnsan çocukları bile bunu öğrenmek için yıllar harcıyor! O yüzden Alex, Sheba ve Ai adındaki birkaç özel şempanze dışında, hiçbir hayvan bu seviyeye pek ulaşamıyor.
Hayvanlar basit matematiği anlayabilir mi?
Matematik dediğimizde genellikle aklımıza okul sıralarında öğrendiğimiz o “resmi” işlemler geliyor: toplama, çıkarma, çarpma, bölme… Ancak bilim insanlarına göre bu tür matematik oldukça yeni bir icat. Neredeyse modern çağın ürünü. Hatta sinirbilimci Giorgio Vallortigara’nın söylediğine göre, çocukların okulda öğrendiği bu tarz matematik, kültürel bir buluş ve tarihsel olarak çok da eski sayılmaz.
Namibya’daki Himba kabilesi gibi bazı topluluklar hâlâ miktarları yaklaşık olarak tahmin etmek için doğuştan sahip olduğumuz ANS (yaklaşık sayı sistemi) dediğimiz içgüdüsel sistemi kullanıyor. Bu sistem, “bundan daha fazla” ya da “bu az” gibi kaba karşılaştırmalar yapmamıza olanak tanıyor. Tarımın ve ticaretin gelişmesiyle birlikteyse işler değişti: İnsanlar artık daha kesin hesaplar yapma ihtiyacı duydu ve bu da aritmetiğin doğuşuna yol açtı. Peki bu hayvanlar basit matematiği anlayabilir mi?
Afrika gri papağanları, güvercinler, bazı maymun türleri, bal arıları, çiklit balıkları ve hatta vatozlar… Hepsi özel eğitimlerle belirli renkleri veya sembolleri sayılarla ilişkilendirmeyi öğrendiler. Örneğin, mavi bir nokta “bir ekle” anlamına geliyorsa, hayvan bu görsel ipucunu kullanarak küçük sayılarla işlem yapabiliyor. Yani, 2’ye 1 ekleyip 3 sonucuna ulaşabiliyorlar!