Okuduğumuz kitaplarda ve izlediğimiz filmlerde karşımıza sıklıkla çıkan “ütopya” terimi, içinde
yaşayan vatandaşları için son derece arzu edilen ve neredeyse mükemmel diyebileceğimiz niteliklere
sahip bir hayali toplum anlamını taşıyor. Hayali olmasının nedeni gerçek hayatta “mükemmel”e
ulaşmanın imkansız olması. “Ütopya” terimi ilk olarak Sir Thomas More tarafından 1516 yılında
yazdığı kitapta Güney Amerika kıyılarında Güney Atlantik Okyanusu’nda kurgusal bir ada toplumu için
kullanılmış. Yunanca bir kelime olan “ütopya” kelime anlamına bakıldığında “olmayan yer” demek.
Sadece ütopya kelimesinin kullanıldığına bakmayın, olumlu ve mükemmel olarak tasarlanan “ütopya”
terimi gibi bir de tam zıttı var ki düşman başına! Kendisine “distopya” deniyor, baskıcı ve totaliter
toplumları ifade ediyor.
1. Tarımda güçlü, yeşil-mavi uyumu var, AVM yok…
Hayalimizdeki ütopyalar içinde yaşayan insanların mutlu ve huzurlu olduğu yerler. Düşünsenize,
tükettiğimiz her şeyi üretiyoruz, şehir planlaması harika, gökdelenler ve alışveriş merkezleri yok, yeşil
ve mavi bir arada, aaah ah…
2. Müzik ve sanat kokulu yollarda şiir kokuları…
Ütopyalarda sadece doğa değil, aynı zamanda sanat da ön planda! Herkes dilediğince sanatını
yapıyor, yollarda sürekli müzik sesleri duyuyoruz ve dans ediyoruz. Bizi yüceltecek ve özgürleştirecek
her türlü şeyi rahatça yapabiliyoruz, kitaplar okuyoruz ve şiirler yazıyoruz…
3. İnsan ve hayvan haklarına aşırı duyarlılık söz konusu!
Her şey düzenli olur da demokrasi olmaz mı? Demokrasi hat safhada, hayvan haklarına duyarlıyız,
insan hakları zaten ön planda… Hayvanlar mutlu mutlu koşuşturuyor, insanlar da bir o kadar mutlu ve
sürekli gülümsüyor. Belki de en önemlisi herkes birbirine saygılı, ön yargı diye bir şey yok, herkes
özgürce dilediğini giyiyor, saçlarını istediği renge boyuyor…
4. Ekonomide dışa bağımlılık olmadan yoksulluk ve sefaletten uzak
Ütopyalarda en önemli şey refah seviyesinin yüksek olması olduğu için ve bir ülkenin gelişmişliği
ekonomisine bağlı olduğu için bir ütopyada yaşıyor olsaydık maddi hiçbir sıkıntımız olmayacaktı.
Kendi içinde üretimi düzenli tadından yenmez bir yerde olacaktık.
5. “Kaygılarından kurtulmuş insanların kenti”
Yazar Jean Servier zamanında böyle bir cümle kurmuş. Ne kadar doğru değil mi? Yukarıda
saydıklarımızın gerçek olduğunu hayal edin, insanda ne dert kalır ne de tasa.. Stres kaynaklı sağlık
sorunlarına son!
6. Gerçekler acıdır; günümüzde ütopyalara rastlamak imkansız
Evet, ne yazık ki karşımıza “şöyle bir ortam olsa da misler gibi yaşasak” diyebileceğimiz ve yukarıda
sıraladığımız gibi bir ütopya çıkamayacak, çünkü öyle bir ütopya yok! Hayalperestliğimizi kullanarak
sevdik biz ütopyaları, olsun… Ceylan Ertem’in şarkısında söylediği gibi; “Ütopyalar Güzeldir”!
7. Birçok kitapta distopya örneğini görmek mümkün
Distopyaya dair yazılmış en güzel kitaplara örnek vermemiz gerekirse vahşi kapitalizmi anlatan “Jack
London – Demir Ökçe”, okuduğumuzda her döneme ait detayları bulabileceğimiz “George Orwell –
1984”, dehşeti ve korku imparatorluğunu anlatan “Anthony Burgess – Otomatik Portakal”dan
bahsedebiliriz.